8- Asuman Kafaoğlu Büke: “Nilüfer Kuyaş yeni romanı Ada’daki Ev‘de, 1970’lerin sonlarında Esra adında genç bir kadının Büyükada’da geçirdiği yaz aylarını anlatıyor…”
9- Çiğdem Kayaoğlu: “Ekümenopolis‘i izleyiniz…”
10- Asr- Fener, Lefter’e hediye edildi…
11- Stathis Arvanitis: Cumhuriyet Bayramınızı kutlarım…”
12- Olcay Başeğmez: “Başta değerli kardeşlerim Semiha Baltacı ve Necati Önel, Cumhuriyet kutlamalarını düzenleyenlere ve katılan hemşehrilerime yürekten selam ve sevgiler…”
13- HaberHakkı: “Büyükada’da Cumhuriyet Bayramı coşkusu…”
23- 26 kişi tarafından tecavüze uğrayan N.Ç. suçunun faillerinin hafifletici nedenlerle ve N.Ç.’nin bu tecavüzleri bilerek ve isteyerek kabullendiği gerekçesiyle verilen HAFİFLETİLİMİŞ cezaya karşı…
Haydi bir… iki…
Öbür diyara!… bir… iki…
Büyükada Mezarlığı.
Bu da mı oldu? Oldu!
Motorlu araçların kullanılmasının yasak olduğu Adalar’da, kamu araçlarının mesai saatleri dahilinde/haricinde, lüzumlu/lüzumsuz bu ve benzeri türlü usulsüz keyfi özel servis için kullanılmasına nasıl göz yumulabilir? Bu minvalde her türlü başvuru ve uyarıya aldırmaksızın tüm bu usulsüzlüklerin görmezden gelinmesi suretiyle gereğinin gereği gibi yerine getirilmediği bu koşullarda “Adalar’da motorlu araçların kullanılamayacağı,” hükmünün ne hükmü kalır? İlgili yasağa rağmen sokaklarında sürekli arabaların turladığı üstelik de eşi benzeri görülmemiş bir aymazlıkla kamu araçlarının özel servis amacıyla kullanıldığı Adalarımız’daki tüm bu usulsüzlüklere göz yuman ve dahası mehtap sefasına dahi kamu araçlarıyla bizzat kendileri çıkan, yakalarında Atatürk rozeti taşıyan sözde Atatürkçü idareciler için vaktiyle Atatürk’ün Büyükada’yı ziyaretinde geçen aşağıdaki anektod hiç mi bir şey ifade etmemekte hiç mi utanç vermemektedir? Bilmem daha ne diyebiliriz ki: Yazıklar olsun!

Rizzo adı, “kıvırcık” anlamına gelen tasvir özelliği olan “ricco” kelimesinden gelmektedir ki İtalyan kaynaklarında 14. yüzyıla değin uzanan Rizzo Ailesi’nin, kıvırcık saçlı bir üyesine lakap olarak verilip aile adı
olarak anıla gelmiş ve zaman içinde soyadı olarak alınmış olmalıdır.
Aslen İtalyan kökenli olan Maltalı ve İngiliz uyruklu Rizzo Ailesi’nin, 1883-1953 yılları arasında İstanbul’da yaşadığını tespit edebildiğimiz mensupları, genellikle komisyonculuk ve ticaret işleriyle uğraşmışlardır.
Elmas tüccarı Michael Rizzos, buğday komisyoncusu Ant. Rizzo, zahire komisyoncusu D. Rizzo, komisyoncu G. Rizzo, komisyoncu ve tüccar Giovanni Rizzo, terzi Bayan Rizzo, buğday komisyoncusu Pandeli Rizzo, kahve komisyoncusu G. Rizzos, zahire komisyoncusu J. Rizzos, Osmanlı İmparatorluğu Deniz Fenerleri İdaresi veznedarı Georges Rizzo, tahıl komisyoncusu C. Rizzo, komisyoncu P. Rizzo, Heald ve Rizzo Şirketi’nden G. Rizzo, komisyoncu Jean Rizzo, Balat Or Ahayim Yahudi Derneği’nin veznedarı Salomon Rizzo, Balat Or Ahayim Hastanesi’nin kurucularından Samuel Rizzo, halıcı Henri Rizzo, memur E. Rizo, dul bayan Angèle Rizzo, Heald ve Rizzo Şirketi’nden John F. Rizzo, komisyoncu Edgar V. Rizzo, komisyoncu Vass. Rizzo, Gazette Financieère’in müdürü Avukat Dr. Alfred Rizzo, Balia Karaidin Madenleri Şirketi’nin genel sekreteri Epam. Rizo, Co-opérative Şirketi genel sekreteri Jean Rizo, Karayolları Şirketi mühendisi Egbert Rizzo, dul bayan John F. Rizzo, dul bayan Epam. Rizo, dul bayan Leontine Rizzo, Urania Daktiloları Türkiye Temsilcisi, yayımcı John A. Rizzo…
Cihangir Aslan Yatağı (Somuncular, Urucular, Aruslar, Araslar) Sokağı’ndaki Rizzo Apartmanı’nın sahibi Marianne Rizzo’nun eşi John Francis Rizzo ise 1856 yılında kurulan Heald ve Rizzo Şirketi’nin ortaklarındandır. Heald ve Rizzo Şirketi, Ellermans Wilson Ltd., Ellerman ve Bucknall SS. Co. Ltd., American Mediterranean Levant Line’ın temsilciliklerini üstlendiği denizcilik acentasının yanı sıra taş kömürü ithalatı, boya ve vernik ve yelken bezi ticareti de yapmıştır. E. Rizzo, Yabancı Deniz Ticaret Odası’nın 1922 yılı yönetim kurulu üyeleri arasındadır. 1900-1921 yılları arasında Annuaire Oriental Ltd.’nin yönetim kurulunda görev alan John A. Rizzo ve Gazette Financieère’in müdürü olan avukat Dr. Alfred Rizzo, 1921-1930 yılları arasında Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içinde yer alan ticari merkezleri ve bu merkezlerde gerçekleşen ticari faaliyetleri, hem yerel hem yabancı girişimcilere tanıtmak amacıyla hazırlanan ve ilki 1868 yılında yayımlanmış olan Annuaire Oriental’lerin (Şark Ticaret Yıllıkları) yayımcılığını yapmışlardır. Sahibi bulundukları Rizzo Yayınları, hukuk alanında ve İstanbul hakkında pek çok kitap yayımlamıştır. 1927 yılından itibaren ismi geçen Rizo ve Psaras Vapur Acentası ise yeni bir ortaklığa işaret ediyor olmalıdır. Bu yıllarda yayımcı John A. Rizzo, Urania Daktiloları’nın da Türkiye temsilcisidir.
1896-1901 yılları arasında Rizzo Apartmanı’nın üçüncü katında mukim John Francis Rizzo ve Ailesi, 1909 yılında Tünel Pasajı Tünel Apartmanı B Blok No:1 Pera adresine taşınmışlardır. 1910 yılında John Francis Rizzo’nun vefatı sonrasında eşi Marianne Rizzo, oğulları Edgar V. Rizzo ve Egbert Rizzo ile birlikte bu defa da Postacılar Sokak Glavany Apartmanı No:11 Pera adresine taşınmışlar ve bildiğimiz kadarıyla da 1922 yılına kadar bu adreste ikâmet etmişlerdir. Aynı yıllarda Rizzolar’ın diğer oğulları Avukat Dr. Alfred Rizzo ise Grande Rue de Pera No:477 adresinde oturmaya başlamıştır. 1942-1944 yıllarında Sıraselviler Caddesi Aslanyatağı Sokak No:23 Rizzo Apartmanı D:4 Taksim adresinde oturan Edgar Rizzo, 1950 yılında Olivio Geçidi Merkez Olivio Apartmanı No:3 Beyoğlu adresine taşınmıştır. Rizzo Ailesi’nin İstanbul’da izine rastladığımız son kaynak, 1950-1953 yılları arasındaki telefon rehberleridir ki John Rizzo adına kayıtlı telefon, Salihiye Çıkmazı No:10/1 Yeşilköy adresindedir.
_______________________________________________________7
_______________________________________________________8
Bırakıp gitmek…
Bu hafta okuduğum romanın kahramanına bundan daha uygun bir söz söyleyemezdi. İsa’dan sonra birinci yüzyılda yaşayan Epiktetos, çağının en bilge adamlarından biriydi. İnsanların en büyük acıyı, duygularını yanlışlıkla olgu olarak ele aldıklarında yaşayacaklarını dile getirmişti. Felsefesi, insanın kendisini tanıması, anlaması ve sonunda özgürlüğü bulması üzerine kuruluydu. Nilüfer Kuyaş’ın romanı benzer bir bilgelikle yazılmış ve pek çok satırı bana Epiktetos’u düşündürdü.
Bu arada geride bıraktığı gerçek yaşam içinde arkadaşları yakalanıp hapse atılıyorlardır, kayıplara karışanlar vardır fakat bunların haberlerini mümkün olduğunca uzağında tutar Esra. Ada, bu anlamda tam bir kaçıştır. Burada Nietzsche konuşulur, Tai Chi yapılır, şiir okunur. Sıkıyönetimden, sokağa çıkma yasağından, yakalanmaktan, sokakta kimlik sorulmasından uzak, sanki gerçeklik dışında — bir kara delik içinde – yaşar ada halkı. Yine de gerçekler hemen orada, yanı başlarındaki şehirde, varlığını hissettir. Kayıpların, ölülerin haberleri sızar kara deliklerine.
Roman başlarında Ayhan ile Esra’nın buluşacağı, Esra’nın korkularını Ayhan sayesinde yeneceği gibi bir beklenti oluşur. Aslında bu Esra’nın gizli beklentisidir. Ayhan’ın bir yerlerden çıkıp gelmesini, evdeki böceği öldürmesini, onu kurtarmasını arzular. Bunu dile getirmek istemediğini, edilgen bir kadın olmamaya çalışmasından anlarız. Esra yeni bir hayatın eşiğinde olduğunun farkındadır, fakat hangi yöne gideceğinden ve neyi isteyeceğinden emin değildir.
Kışkırtıcı bir erotizm
Kuyaş’ın kendine has kışkırtıcı bir erotizm anlatışı var. Hiç beklenmedik bir anda, çok sıradan bir sahnede, iki dostun dudakları birbirini bulabiliyor. İki sevgilinin ellerinin değeceğini beklediğimiz bir sahnede, eller başkalarının ellerine değiyor; okurun beklentisinden farklı bir elektriklenme yaratmayı başarıyor her seferinde. Buna bir aşk romanı demiştim, gerçekten bir aşk romanı ama anlatılan iki kişinin aşkı değil, aşkın ve cinselliğin her ilişkide, her iki canlı arasında hissedildiği bir roman.
Bu yılın en iyi romanı
Romanda Kuyaş çok sayıda simge kullanıyor. Bunların başında ev ile bütünleşen, Esra’nın tüm korkularının kaynağında yatan böcek geliyor. Böcek elbette hemen akla Kafka’nın Gregor Samsa’sını getiriyor. Ailenin dışlanan üyesi olarak, Esra’nın evden kopuş, ayrılış, yeni birine dönüşüm hikâyesinin merkezine kolayca konulabilecek bir simge. Belki bunların ötesinde, Gregor Samsa’nın babası tarafından sırtına fırlatılan, ilk günahın simgesi elma ile yaralanması gibi, bu böcek de Esra’nın günahlarının simgesi. Böceğin benzer bir yaralanmasının yarattığı korku, bu simgeyi güçlendiriyor. ‘Ada’daki Ev’ başarılı bir büyülü gerçekçilik örneği. Geri plandaki politik gerginlik gerçekçi bir temel oluşturuyor, Kuyaş bu gerçeklik üzerine simgelerle dolu ruhsal derinlik katıyor. Kısaca bu yıl okuduğum en iyi roman.
ADA’DAKİ EV
Nilüfer Kuyaş
Can Yayınları
2011, 481 sayfa, 27.5 TL
İstanbul üzerine bir belgesel film:
Asr-ı Fener, Lefter’e hediye edildi
Hala sevilen birer abidedirler
Hiçbir kulüpte olmayan bu dostluk
Yıllar yılı hep şampiyon olduk
Yaşa Fenerbahçe
Hâlâ sevilen birer abidedirler.
VE TÜM TÜRK BÜYÜKADALILARA,
YUNANİSTAN’DAN ATİNA’DAN
CUMHURIYET BAYRAMINIZI KUTLARIM.
BÜYÜKADALI STATIS ARVANITIS
Bayram Kutlaması…
Bu barış var ya, bu barış
BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN….
_______________________________________________________16
_______________________________________________________17
_______________________________________________________18
From: İSMAİL BAYSAL
Subject: BAYRAM MESAJI
Date: November 4, 2011 11:19:54 PM GMT+02:00
To: adalar.postasi@gmail.com
Tüm arkadaş ve dostlarımızın bayramını kutlar, memleketimize, terörsüz, afetsiz, huzurlu, başarılı ve sağlıklı günler getirmesini dilerim.
İsmail Baysal
_______________________________________________________19
Date: November 5, 2011 11:53:38 AM GMT+02:00
İYİ BAYRAMLAR, SIHHATLER, MUTLULUKLAR DİLERİM.
_______________________________________________________20
Tüm dostlarımın bayramını en iyi dileklerimle kutlar, sağlık ve mutluluklar dilerim.
Sevgi ve saygılarımla,
Nazife Akgün
HADİ YURTTAŞIM!
_______________________________________________________23
From: SELAH ÖZAKIN
Merhaba,
26 kişi tarafından tecavüze uğrayan N.Ç. suçunun faillerinin hafifletici nedenlerle ve N.Ç.’nin bu tecavüzleri bilerek ve isteyerek kabullendiği gerekçesiyle verilen HAFİFLETİLİMİŞ cezaya karşı, uluslararası kamuoyunun protestosynu sağlamak için, Facebook‘ta ortak akılla hazırlanmış ve olabildiğince çok dile çevrilmiştir.
İmzalamakla kalmayın, aynı zamanda yayabildiğiniz kadar yayın lütfen.
Selam ve sevgi,
Selah
Petition Child abuse is crime against humanity!
www.ipetitions.com
Bir Cevap Yazın