* * *
1- Arif Çağlar: “Kaçak Terrace-Lido inşaatı davası nedir?…”
2- Baki Nedim Baltacı: “Uzun bir süredir verilen mücadele sonucunda kaçak yapı sahipleri için oluşan bir kırılma yaşanmış olup 4. İdare Mahkemesi, Terrace-Lido‘nun ruhsatını iptal etmiştir…”
3- Mahkeme kararının 24 Ocak’ta ulaştığı CHP’li Adalar Belediyesi, 1 hafta daha yıkımı gerçekleştirmezse Belediye hakkında da ceza davası açılabilecek…
4- Celal Karaca: “Baştan şunu belirtmek istiyorum. Çok güzel mücadeleniz var takdir ediyorum.
5- Ercan Öztürk: “Ada’da tuhaf işler… Geçen yıl ‘görüntü kirliliği’ yaratıyor diye yıkılan 20 yıllık otel inşaatının yerinde şimdi alışveriş merkezi ve rezidans yükselecek. SİT alanı olan bölgedeki inşaat, ada sakinlerini ayağa kaldırdı. Proje mahkemeye taşındı…”
6- Selin Aygün: “Tipi var!…”
7- Deniz Toprak: “Adalar motorlu araç trafiğine açılsın!…”
8- Kemal Kil: “Adalar Orman İşletme Şefliği arazideki tüm anıt ağaçları belirledi ve kimliklerini çıkardı. Kesilen genç meyva ağaçlarının yerine ise…”
9- Leon Troçki’nin yaşadığı Büyükada’daki tarihi köşk, konut olarak kullanılacak. Müze olarak değerlendirilmesi öngörülerek kültürel tesis alanına alınan tarihi yapının sahibi tarafından yapılan başvuruyu değerlendiren Büyükşehir Belediye Meclisi, konut olarak kullanılmasına ilişkin plan değişikliğini onayladı…
10- Avni Kurtuldu: “CHP Adalar’da demokrasi şöleni…”
11- Adalar Belediyesi EMITT Fuarı’ndaydı…
12- Fatih Türkmenoğlu, bu hafta program formatında bir değişiklik yapıyor ve Heybeliada’yı Pelin Batu‘yla birlikte keşfediyor.
13- İpek Bozkurt: “Büyükada’da Dünya Kediler Günü!…”
14- Reha Sayın: “Ada’daki gizli baz istayonlarının yerini soruyorlar…”
15- Hülya Behramoğlu‘ndan Paletteki Düşler…
16- 19 Şubat 1994 Adalar Belediye Başkanı ANAP’lı Recep Koç…
17- Ömer Koçsan: “Bugün Büyükada Aya Dimitri Kilisesi’nde Lefter Küçükandonyadis’in 40. gün töreni var. Unutma Fenerbahçeli…” * Fenerbahçe Spor Kulübü: “Lefter Küçükandonyadis’in vefatının 40. günü dolayısıyla Büyükada’da bir tören düzenlendi….“
18- Yusuf Bahar: “Adalar Spor, U-16 Takımları arasında grubumuzun lider takımı —imkânları ve gücü ortada— olan bir ekip olmasına rağmen Karayolları’na karşı yüreklerini ortaya koyarak oynayan tüm genç kardeşlerimi yürekten kutluyorum…”
19- Selin Kutucular: “Sedefadası’na sen kimsin dersek? Ne derdi bize?” Gündüz Vassaf: “Benim adımı kimse duymasın derim ben Sedefadası olsaydım. Çünkü o kadar iyi korundum ki…” * Gündüz Vassaf: “Ben Sedef 2010…”
20- Ezginin Günlüğü: “Eksik bir şey (mi) var?…”

_____________________________________________
)O(
_____________________________________________
_____________________________________________
From: SELİN AYGÜN
_____________________________________________
Günün Kulisi
Nevin Donat
Ada sahillerinde 5 yıldız
Büyükada’da 30 dönümlük araziye 5 yıldızlı otel ve lüks villalar yapılıyor. İstanbul adalarındaki ilk 5 yıldızlı turizm tesisine şimdiden bir çok uluslararası zincir talip
‘Prens Adaları’nın en büyüğü Büyükada’da 5 yıldızlı bir otel projesinin yapımına başlandı. İstanbul dokuz adaya sahip ve yeni tesis adalar üzerindeki ilk 5 yıldızlı otel olacak. 1970 yılından beri faaliyet gösteren Seferoğlu Turistik Tesisleri bölgesinin yaklaşık 30 dönümlük alanına Akdağ Turizm 5 yıldızlı bir otel projesi inşa ediyor. Akdağ Turizm, 2008 yılında aldığı araziye, 10 blok halinde villalar, sahile 3 katlı bir otel ve arazide bulunan 100 yıllık bir yalının [köşkün] restorasyonuyla birlikte yaklaşık 20 milyon dolarlık bir yatırım yapıyor. Yozgatlı işadamı, Yibitaş’ın eski patronu Erdoğan Akdağ, daha önce yaptığı açıklamada, “Büyükada’da bir otel ve marina [!?] yatırımı yapacağız. Seferoğlu’nun 30 dönümlük yerini aldık. Onaylar bekleniyor,” demişti.
3 Michelin yıldızlı şef!
TBMM’nin verdiği Üstün Hizmet Ödülü [!?] sahibi de olan Erdoğan Akdağ’ın kurduğu turizm şirketi Akdağ Turizm’in Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı oğlu Bahri Akdağ yapıyor… Bahri Akdağ, Büyükada’ya 3 Michelin yıldızlı bir şef getirmek isteğini geçen yıl açıklamıştı. Edinilen bilgiye göre, 5 yıldızlı otel kompleksinde SPA, marina, plaj ve restoranlar olacak. Denize dolgunun da yapıldığı [!?] görülen tesiste sahil bölümü uzatılacak.
9 adanın 5’inde yerleşim var
Ada sakini Mehmet Eriş, “İstanbul 9 tane adaya sahip. Ama sadece Büyükada, Burgazada, Kınalıada, Sedefadası ve Heybeliada’da yerleşim var. İstanbul’da adaların bir çok yeri sit alanı ilan edildiğinden dolayı 5 yıldızlı otel projelerinin gerçekleşmesi için arazi bulmak zor. Bu projeye ilk başta ağaçları keserler diye şüpheyle yaklaştık. Her tarafı kapalı olduğundan dolayı pek içeriyi göremiyoruz. Ama projede binalar çok yüksek yapılmadı. Denizden bakılınca adanın silüetini korudular, [!?]” dedi.
Akdağ Turizm’in İstanbul’daki başka bir yatırımı ise açılışı geçen yıl Temmuz’da yapılan Maslak’taki Windowist Tower isimli plaza.
‘Büyükada’daki en büyük yatırım’
Adalar Kent Konseyi Hukuk İşleri Başkanlığı [yanı sıra Akdağ Turizm’in] Avukatı [ve dahi İstanbul Adaları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği’nin kurucu ve yönetim kurulu üyesi olmakla Terrace-Lido davasındaki zaferin de kahramanlarından] Kemal Kil, “Bahri Akdağ’ın başında olduğu yatırımı Büyükada halkı, ilk kez bu denli büyük bir yatırım olduğu için sevinçle [!?] karşıladı. 1970’lerde bu bölge için ‘turizm tesisi olur’ izni çıkmıştı. Zaten bu arazide bir turistik tesis vardı. Anıtlar kurulu projenin adanın siluetini bozmaması için tek büyük bir bina olmamasını istedi. Bundan dolayı 10 ayrı küçük villa tipi binanın yanı sıra sahilde 3 katlı çok büyük olmayan bir otel binası yapılıyor. Bu proje için açılmış hiçbir dava yok. Herşey alınan izinler ölçüsünde [!?] yapılıyor,” dedi.
Zincirlerle görüşüyor
Arazinin içinde bulunan tarihi ağaçların kesilip kesilmediğine [!?] dair soruya ise Kil, “Adalar Orman İşletme Şefliği tüm anıt ağaçları belirledi ve kimliklerini çıkardı. [ADALAR POSTASI-2235/2 (25.2.2009): Adalar Orman İşletme Şefi Yüksel Özcan: … şu anki tesis sahibi firma yetkilisi tarafından, Adalar İlçesi, Meşrutiyet mahallesi, 29 Pafta, 127 Ada, 1 parselde kayıtlı taşınmazın yeşil alanındaki ağaçların röleve planının yapılarak tescillenmesi için 25.12. 2008 İ.Ü Orman Fakültesine başvurulduğu, başvuruyu değerlendiren İ.Ü. Orman Fakültesi Dekanlığı tarafından görevlendirilen iki öğretim üyesi Doçent tarafından hazırlanan mevcut ağaçlara ait x,y,z koordinatlı röleve planı ve raporunun onaylanarak tescillenmiş olduğu tespit edilmiştir. İ.Ü. Orman Fakültesi tarafından onaylı x,y,z koordinatlı röleve plan ve raporunda ağaç nosu, türü, gövde çapı, boy, tahmini yaş, taç genişliği ve diğer açıklamalar bulunmaktadır. Raporda belirtilenler arazide de idaremizce incelenip karşılaştırılarak tespit edilmiştir. Röleve listesindeki ağaçların koordinatları belirtilen yerlerde tamamı metal plakalarla numaralandırılmış olarak mevcut oldukları tespit edilmiştir. İlgili ağaçlar fotoğraflarıyla arşivlenmiştir.] Kesilen genç meyva ağaçlarının [!?] yerine ise ağaç dikilmesi zorunluluğunu getirildi. Binaların anıt ağaçların şekline göre yapılacağı [!?] söylendi” dedi.
Kil, projenin 5 yıldızlı bir otel tesisi olacağını belirterek, “Bir çok uluslararası zincirle görüştüklerini duyduk. Talibi çok. Çünkü İstanbul’un adalarındaki tek büyük turizm yatırımı ve yeri çok güzel. Kendine ait plajı var. Konumu, yeri açısından şu an için benzersiz bir proje,” dedi.
Twitter, 19.2.2012Güneş
@guneself
Büyükada’ya yapılan çirkin oteli “5 yıldızlı otel milyon dolarlık yatırım” diye veren Milliyet’e pes!…
_____________________________________________
(Sabah)
[Dikkat! Bu ve benzer haberlerden —kaynak belirtmeksizin— metin kopyalayıp da harmanlayan kimi gazeteler sayesinde aynı yanlışlar yayımlanmak ve dahası yanlışlıklar çorbasına terfi suretiyle yayılmaktadır!… Troçki’nin Büyükada’da ikamet ettiği tarihler ve evler, içinden çıkılmaz bir hal almıştır böylelikle… )O(]
http://www.emlakkulisi.com/leo-trockinin-kosku-konut-oluyor/10990
Leo[n] Troçki’nin köşkü konut oluyor!
Ünlü Sovyet liderlerinden Troçki’nin Büyükada’da 4.5 yıl [?.1.1932-17.7.1933=̴1,5 sene] yaşadığı köşk 2011’de korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmişti. [‘Korunması gerekli kültür varlığı’ olarak tescili ‘konut’ olarak kullanımına mani mi ki?] Ancak yapılan başvuruyu değerlendiren belediye meclisi köşkün konut olarak kullanılmasına izin verdi
Sovyet devriminin önemli isimlerinden Leo[n] Troçki’nin 4.5 yıl [?.1.1932-17.7.1933=̴1,5 sene] yaşadığı Büyükada’daki tarihi köşk, konut olarak kullanılacak. Müze olarak değerlendirilmesi öngörülerek kültürel tesis alanına alınan tarihi yapının sahibi tarafından yapılan başvuruyu değerlendiren Büyükşehir Belediye Meclisi, konut olarak kullanılmasına ilişkin plan değişikliğini onayladı.
Rusya’da 1917 yılındaki Bolşevik ihtilalinin önderlerinden Troçki’nin devrim sonrasında 4.5 yıl [?.1.1932-17.7.1933=̴1,5 sene] yaşadığı köşk, müze haline getirilmesi için, 2011 yılında Adalar Nazım İmar Planı’na, “kültürel tesis alanı” olarak işlenmişti. Ancak tarihi yapıyı konut olarak kullanmak isteyen sahibi, belediye imar komisyonuna başvurarak, I. sınıf korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilen yapının konut dışında başka amaçla kullanılmasının mümkün olmadığını belirterek “Konut Alanı”na alınmasını talep etti.
BELEDİYE ONAYLADI
Başvuruyu değerlendiren İmar ve Bayındırlık Komisyonu, Adalar’a gelen turistlerin de ilgisini çeken 130 ada 3 parsel’deki tarihi yapının konut alanına alınmasını onayladı. Belediye meclisinin onayına sunulan karar kabul edildi.
LEON TROÇKİ KİMDİR?
Troçki, 1924’te Lenin’in ölümünden sonra Stalin’le giriştiği iktidar mücadelesini kaybetti. 1928’de Alma Ata’ya, bir yıl sonra da Türkiye’ye sürüldü. Troçki’nin 1933’e kadar 4.5 yıl [?.1.1932-17.7.1933=̴1,5 sene] yaşadığı Arap İzzet Paşa Köşkü [Troçki, Büyükada’ya ilk gelişinde 7/8.3.1929-1.3.1931 tarihleri arasında Arap İzzet Paşa’nın deniz tarafındaki köşkünde ikamet etmiştir. 1 Mart 1931 günü çıkan yangında köşk zarar görünce Moda’da Şifa Caddesi No: 22’ye taşınmış; ?.1.1932‘de Ada’ya tekrar geldiğinde yerleştiği Hamlacı Sokağı’ndaki bu köşkte ise Fransa’ya gitmek üzere Büyükada’dan ayrıldığı 17.7.1933‘e değin oturmuştur. )O(] olarak da anılan ev, 1931’de çıkan yangında harabeye döndü. 1937’de Mexico City’ye yerleşen Troçki 1940’ta bir İspanyol komünisti olan Ramon Mercader [Raymond/Ramon Mercado] tarafından öldürüldü.
Twitter, 19.2.2012
@petitcharlotte
Troçki’nin sürgün yıllarında kaldığı evler Belçika ve Meksika’da müzeyken, Büyükada’dakini “konut alanı” yaparak bir ilke daha imza attık!
ADALAR POSTASI (7.8.2006): Troçki özel sayısı‘ndan…
* 7/8 Mart 1929[1] günü Büyükada’ya gelen Troçki, ilk olarak Çankaya Caddesi’ndeki Arap İzzet Paşa’nın deniz tarafındaki —ki diğeri yolun karşısındadır— köşküne yerleşmiştir.
* 1 Mart 1931[2] günü çıkan yangında köşk zarar görünce bir süre Savoy Oteli’nde konakladıktan sonra Moda’da Şifa Caddesi No: 22’ye taşınır.
* Ocak 1932‘de[3] Büyükada’ya tekrar döndüğünde ise Hamlacı Sokak’taki Sivastopol Köşü’nde oturmuştur.
* 17 Temmuz 1933‘de[4] Büyükada’dan ayrılarak Fransa’ya gitmiştir.
)O(
____________
[1] http://www.iisg.nl/archives/nl/files/t/ARCH01483full.php
[2] age.
[3] Jean Van Heijenoort
[4] http://www.iisg.nl/archives/nl/files/t/ARCH01483full.php
Jean Van Heijenoort (çev. Cengiz Algan), Troçki- Büyükada’da Sürgün adlı kitabının aşağıdaki bölümünde, Hamlacı Sokak’ta yer alan köşkteki yaşantıyı anlatıyor…
Cumhuriyet-Pazar Dergi 765, (19.11.2000)10-11:
Troçki – Büyükada’da sürgün
[…] 1 Mart 1931’de Troçki, Büyükada’nın küçük oteli Savoy’a taşınalı yaklaşık dört hafta olmuşken, İzzet Paşa Yalısı bir yangınla hasar gördü. Mart’ın sonunda Büyükada’dan ayrıldı ve Anadolu yakasına, Moda’ya taşındı. Şifa Caddesi 22 numarada oturdu. Son olarak Ocak 1932’de ben Ekim ayında yanlarına katıldığımda Büyükada’ya geri dönmüştü.
O zamanlar tekneyle Pera köprüsünden Büyükada’daki iskeleye, gezintiyi tamamlamak için uğranılan diğer adaları da dahil edersek, bir buçuk saatte gidiliyordu.
Adanın iç kısımları havayı güzel kokularıyla dolduran camlarla kaplıydı. Çoğu zaman deniz ve gökyüzü canlı ve sürekli değişen renklere bürünürdü. Şafak vakti, bu renkler dünyada nadir görülür bir şekilde eflatun ve leylak rengiydi.
Adaları ve Anadolu yakasıyla Marmara Denizi, bitki örtüsü ve gökyüzüyle Büyükada; bunların hepsi dünyanın en güzel yerleşim yerini oluşturuyordu. 1973’te Büyükada’yı tekrar gördüm. Ada’ya çok daha fazla bina yapıldığı gibi İstanbul’un dış kısımlarını da evler kaplamıştı. Marmara Denizi kirlenmis ve bir çimento fabrikası sürekli bir duman halkasını Asya kıtasından Büyükada semalarına gönderiyordu.
1932’de Büyükada’nın nüfusu esasen Rumlardan oluşmasına rağmen, yönetim Türkler’in elindeydi. Takımadadaki tüm adaların hem Türkçe hem Rumca adları vardı. Rumca’da Büyükada’ya Prinkipo ya da Prenslerin Adası adı verilmiş ki, Bizans İmparatorluğu’nun gözden düşmüş prenslerinin genellikle körleştirilip, rütbeleri söküldükten sonra sürüldükleri bir adaydı.
Troçki’nin kaldığı yalı, evlerin daha seyrek olduğu ve iskeleden yürüyerek on beş dakikada gidilen kuzey kıyısındaydı. Ev kırk ya da elli yıl önce çok sağlamca yapılmıştı. İstanbullu çok önemli bir şahsın yazlık olarak kullandığı bir yerdi. Ev bir tarafta cadde, diğer tarafta deniz olmak üzere ikiye ayırdığı dikdörtgen bahçenin ortasına yapılmıştı. Eve, denize doğru giden, Hamlacı Sokağı adındaki çıkmaz bir sokağın içinden varılmaktaydı. Küçük bir demir kapıdan girildikten sonra sağda dört ya da altı Türk polisinin sürekli durduğu küçük bir karakol bulunmaktaydı. Bahçenin sonunda iri taşlardan sağlamca yapılmış evin özel iskelesine açılan bir kapı vardı. İkinci katta, ortadan geçen geniş bir koridor, deniz manzaralı bir balkona çıkıyordu. Bu koridorun iki tarafındaki duvarlar da kitap ve dosyalarla dolu raflarla kaplıydı. Koridorun solunda Troçki ve Natalya tarafından kullanılan banyo ve hemen sonrasında yatak odaları vardı. Sağda ilk olarak Jan Frankel ve benim yatak ve çalışma odası olarak kullandığımız bir oda, sonra Maria Ilinishna’nın çalıştığı makam odası adını verdiğimiz küçük bir büro ve en son olarak iki tarafı pencereli, büyük ve iyi ışık alan Troçki’nin çalışma odası vardı. Üçüncü katta gazete ve dergi dosyalarının muhafaza edildiği tavan arası ve aşçının uyuduğu bir oda vardı. Evde telefon yoktu. İhtiyaç duyulduğunda on dakika uzaklıktaki Savoy Oteli’nin telefonunu kullanıyorduk. Evin tamamında mobilyalar seyrekçe döşenmişti. Orada yaşamaktan çok kamptaymış gibiydik. Duvarlar kireçle badanalanmıştı. Ama ferah, rutubetsiz ve her yerden ışık alan bir evdi.
Ben taşınır taşınmaz, çabucak ev halkının hayatına uyum sağladım. Hemen alıştığım önemli bir uğraş da balık tutmaktı. İskelede, bahçenin en alt kısmında her biri on altı fit uzunluğunda balık tutmak için, iki tekne vardı. Bir tanesi motorluydu. Saf, genç ve temiz yürekli bir Yunan balıkçısı olan Haralambos, kayıklarla ve olta takımı ile ilgileniyordu. Sabah dört buçukta, hava hâlâ karanlıkken balığa çıkıyorduk. Troçki hızlı ve uzun adımlarla evi iskeleye bağlayan patikadan geçerdi. Bazı zamanlar, ayrıldıktan hemen sonra, Natalya da balık gezilerine katılırdı. Bir ya da iki sekreter ve bir de Türk polis memuru mutlaka gelirdi. Haralambos iskelede her şeyi hazırlamış olurdu ve hemen iskeleden ayrılırken gökyüzü uçuk bir leylak rengi almaya baslardı. Biz olta ve ağlarla bazı zamanlar çok yorucu bir iş olan balık tutmaya başlıyorduk.
Haralambos geliştirdiği birçok teknik aracılığıyla yaptığımız işlere yardımcı olurdu. Bu teknikler yılın zamanına ve balık türlerine göre değişirdi. O zamanlar Marmara Denizi balıkla doluydu ve büyük miktarda balıkla dönüyorduk. En çok, kırmızı tekir balığı ve uskumrunun renk ve biçiminde ama ondan daha büyük bir ton balığı turu olan palamut dediğimiz çok büyük balıklardan vardı; başka tur balıklardan da tabii ki avlamıştık. Ogünlerde, genellikle balık yememize rağmen, baslangıçta yakaladıklarımızın hepsini yiyemedik. Kalanları Büyükada hastanesine verdik.
Bazen Haralambos akşam üzeri istakoz ağlarını denize atar ve sonraki sabah biz de onları almaya giderdik. Bir gün tam otuz tane istakozla dönduk ve Troçki bizden büyük bir gururla onları yemek odasının zeminine sermemizi istedi. Ara sıra da akşamları yem takılı oltaları denize atardık, ama gece boyunca köpekbalıkları bu oltalara takılırdı ve vurmak zorunda kaldığımız yedi fit uzunluğundaki canavarı, oltayı çektiğimizde görürdük.
Bir gün, Büyükada’da periyodik olarak sekreterlik yapan Jeanne Martin, Troçki’ye balık tutarken eşlik etti. Bir ağ dolusu balık tutuldu. Zavallı yaratıklar kayığın içinde çırpınıyordu. Bir doğasever olan Jeanne, kucak dolusu balığı tekrar denize atmaya başladı. Söylemeye gerek yok ki, Troçki böyle bir davranıştan memnun kalmamıştı. Balık tutarken yaşanmış bir başka olay da, adadan çok uzakta, Yalova yakınında motorun arızalanması olmuştu. Bu olay yüzünden Anadolu yakasında çadırı kurmak zorunda kalmışlar ve yıldızların altında uyumuşlardı.
Zaman zaman, balığa çıkmak yerini avlanmaya bırakırdı. Anadolu yakasında, Kartal yakınlarına, kayıkla avlanmaya giderdik. Kayığı sahile çektikten ve Haralambos’a emanet ettikten sonra, sarp ve çalılık bir arazide av köpeğini takip ederdik. Sonunda özellikle bıldırcın avlanmış olurdu. Çok nadir tavşan görürdük. Troçki hızlı ve isabetli ateş ederdi. Ama çok açık ki, bu çesit bir av, Troçki’nin ilgisini balığa çıkmaktan daha az çekiyordu. Av pek bereketli değildi. Gezinti çoğu zaman yalnızca yürüyüşe dönüşürdü. Troçki evdeyken “Mektuba cevap yazdın mı?” gibi iş hakkında sürekli soru sorduğu halde balık tutarken bunlardan söz etmez, aksine av hikâyeleri anlatırdı.
Troçki, Lenin’in bu tür etkinliklerden nefret eden Zinovyev’i ava nasıl sürükleyerek götürdüğünü ve bir ot yığını arkasına saklanır saklanmaz Lenin’in onu botlarından çekmek zorunda kaldığından söz etti. Bunların yanında Anadolu yakasında kıyıda birkaç piknik de yapmıştık. Bir defasında o kadar güneş yanığıyla dönmüştüm ki Natalya, yoğurtla yanıklarımı tedavi etmişti.
Çayı tabaktan içiyor…
Sabahın erken saatlerindeki balık tutma ya da av işinden sonra, sekizde çay ve keçi sütünden yapılmış peynirden oluşan hızlı, basit kahvaltımızı yapmak için eve dönerdik. Natalya çayı hazırlar ve herkesin fincanlarına doldururdu. Çay çok sıcak olduğunda Troçki, Rus usulüyle çayı fincan tabağına döker ve ondan içerdi. Bu alışkanlık bana Fransa’dan ilk geldiğimde garip gelmişti.
Türkiye’de o zamanlar tatil günü olan Cuma gunleri hariç her sabah, postacı çokça posta getirirdi. Dünyanın her tarafından mektuplar, gazeteler, kitaplar, doküman paketleri gelirdi. Bütün paketler Troçki’ye verilmeden önce açılırdı. O zamanlar, öldürücü bir aletin küçücük bir zarfın içine konma ihtimali olmayacağını düşündüğümüzden mektupları açmadan verirdik. Her gün hayranlardan bazı alıntıları Kutsal Kitap’tan yazılmış mektuplar gelirdi. Diğerleri Troçki’ye sağlığına dikkat etmesi ve ruhunu ferah tutması için dilekler olurdu.
Posta bize iki ya da üç günlük gecikmeyle birlikte Batı Avrupa gazetelerini getirirdi. Troçki düzenli olarak Le Temps ve Die Deutcshe Allgemenie Zeitung gazetelerini, önemli pasajların altını mavi ve kırmızı kalemiyle çizerek okurdu. Bazı makaleler kesilir ve gelecekteki yazılar için dosyalanırdı. Her sabah, hiç degilse başlıklarının ne anlama geldiğini çıkarabildiğimiz Türk gazeteleri de elimize ulaşırdı. Her öğleden sonra birimiz, İstanbul’da çıkan ve bize uluslararası haber ajanslarının raporlarını veren Fransız ve Alman gazetelerini almak için iskeleye gidiyorduk.
Büyükada’daki insanlarla ilişkilerimiz minimum düzeydeydi. Evde kalan Yunan bir aşcı vardı. Sabahları Yunanlı bir temizlikçi kadın gelirdi.
Yemeğe çağırılmayı beklemezdi. Saatinde aşağıya inerdi ve o indiğinde yemeğin hazır olması gerekti. Bir tek kelime bile etmedi, çünkü hiç şikâyet etmezdi. Ama Natalya ve ben çok üzülmüstük.” Açıkcası sistem işlemedi, yardımcı tutulmalıydı.
Ne arkadaşlarımız ne de Türk dünyasında tanıdıklarımız vardı. İlişkilerimiz her ay kirayı ödediğimiz bir Ermeni olan ev sahibimiz ve kırtasiye malzemeleriyle balık takımını aldığımız birkaç dükkân sahibiyleydi. Büyükada’da kaldığım süre içinde, Troçki İstanbul’a bir ya da iki kere bir dişçiyi görmek için gitti. O zaman evin iskelesine gelen bir motorlu tekne kiralamıştık ve bizi doğrudan İstanbul’a götürmüştü.
Troçki’nin Türkiye’de kaldığı tüm zamanlar boyunca Türk yetkililerle hiçbir zorluk yaşamadık. 1920’de Türkiye’nin ulusal bağımsızlık için mücadele ettiği süre boyunca, Kemal Paşa savaş komiseri olan Troçki’nin aracılığıyla Sovyet Rusya’dan silah almıştı. Yıllar sonra, bir Türk ziyaretçi 1933’te Troçki’nin şöyle dediğini rapor etmiş: “Türkiye ile Yunanistan savaşırken Kızıl Ordu vasıtasıyla Kemal Paşa’ya yardım ettim. Yoldaş askerler böyle şeyleri unutmazlar. Stalin’in baskısına rağmen Kemal Paşa’nın beni hapsetmemesinin nedeni budur.”
Kelimeler, belki tam olarak Troçki’nin değildir ama gerçekten Troçki askeri destek sağlamıştı. Ayrıca Rus Devrimi’nin ilk yıllarında Lenin ve Troçki’nin Türk Parlamentosu’nun fahri üyeleri yapıldıklarını duymuştum.
1965 Eylülü’nde, Gerard Rosenthal Büyükada’ya yaptığı yaklaşık iki ay süren ziyareti sırasında meydana gelmiş bir olayı anlattı. Bir gün (1930 başlarında) Kemal Paşa, Troçki’nin o zamanlar yaşadığı İzzet Pasa Yalısı yakınlarında yalısı olan bir devlet memurunu —belki bir bakandır— ziyaret için Büyükada’ya gelmiş. Kemal Paşa, Troçki’ye onu kabul edip etmeyecegini sorması için bir yaverini göndermiş. Troçki görüşmeden kaçınmak için, iyi olmadığı cevabını vermiş. Bunun için en makul neden, Kemal Paşa’nın Türk Komünistleri’ne baskı uygulamasından dolayı, Troçki’nin onunla kişisel bir ilişki kurmak istememesidir. Bildiğim kadarıyla bu, yüksek Türk otoriteleriyle Troçki arasındaki tek görüşme girişimidir.
[…]
ADALAR POSTASI-1571 (13.7.2007):
İlahi Dilek [Zaptçıoğlu],
Aklımı başımdan aldın “Con Paşa Köşkü satılık!” haberiyle… İşi gücü bırakıp bir kenara, şöyle hızla bir düşündüm de bildiğiniz gibi Con Paşa Köşkü’nün alt parselindeki vaktiyle Troçki’nin oturduğu köşk de denize değin uzanan arazisiyle hani nicedir satılık ya! Acep ADALAR POSTASI olaraktan onu da alsak da parselleri birleştirip (!) Con Troçki Sitesi mi yapsak? O halde 9,5+2,5 = $12.000.000 aranıyor şimdi! Yok küresel ısınma mısınma, sular yükselir de bizim milyon dolarcıklar da su altında kalır derseniz, Ada tepelerindeki emlake yatırım yapalım o halde… Misal pek muhterem Eygi’nin “Acaba bu sayfiye, hava alma, havalanma bölgesinde dinî faaliyeti neviinden hizmet plan ve programını kimler yapacak, kimler uygulayacak,” derdine de derman olup Büyükada Rum Yetimhanesi’ni alıp dinî faaliyet mi yapsak? Ne dersiniz? Heyecan icinde cevaplarınızı beklerim efenim…
Bu hafta Sayısal 7.000.000 YTL verecek ya ADALAR POSTASI’na! :)
)O(
Milliyet, 14.8.2002
Önay Yılmaz
http://www.milliyet.com.tr/2002/08/14/yasam/yas02.html
Troçkist bir alıcı aranıyor
Ünlü Rus komünist Troçki’nin Büyükada’da kaldığı ev satılık. Ama bir şartla. Evin sahipleri, alıcıların Troçki’nin adını yaşatmasını istiyor
BÜYÜKADA’DA, harabeye dönen, ünlü Rus siyasetçi Leon Troçki’nin kaldığı ev 2.5 milyon dolara (yaklaşık 4 trilyon 125 milyar lira) satışa çıkarıldı. Evi, arsasıyla birlikte satılığa çıkaran Hanifi ailesi, alacak kişilerden burada Troçki adını yaşatmalarını istiyor. Aile evin Kültür Bakanlığı tarafından satın alınıp Troçki Müzesi’ne dönüştürülmesinden yana.
KEMAL Derviş’in de gençliğinde kıyısından denize girdiği evin harabe görüntüsü, turistleri de üzüyor. Turistler, Troçki’nin sürgünde Belçika’da kaldığı evin devlet tarafından müze haline getirildiğini ve büyük ilgi gördüğünü söylüyor. Üç katlı evin bahçesiyle birlikte toplam kullanım alanı 3 bin 550 metrekare. Kıyıda Troçki’nin yaptırdığı doğal ıstakoz havuzu da hâlâ duruyor.
Manzara seyredip balık tutmuştu
Stalin’e ters düşen Troçki, önce Kazakistan, ardından İstanbul’a sürgüne gönderilmişti. Troçki, Büyükada’daki evde, 1932-33 yılları arasında, ikinci eşi Natalia, torunu Sieva ve koruma görevini de üstlenen üç erkek sekreteriyle birlikte yaşadı. Troçki’nin en büyük zevkleri, balkondan manzarayı seyretmek ve Haralambos isimli Rum balıkçıyla balığa çıkmaktı.
ADALAR POSTASI-2491/28 (20.9.2010):
_______________________________
_______________________________
_______________________________
cnnturk,17.2.2012
http://www.cnnturk.com/2012/cnn.turk.tv/02/17/pelin.batu.ile.heybeliada/649609.0/index.html
Hayat Gezince Güzel
100. bölümü ile ekrana geliyor
CNN TÜRK’te, Fatih Türkmenoğlu’nun hazırlayıp sunduğu “Hayat Gezince Güzel”, 18 Şubat Cumartesi günü saat 13.15’te, Pelin Batu’yla Heybeliada’da olacak.
Fatih Türkmenoğlu, bu hafta program formatında bir değişiklik yapıyor ve Heybeliada’yı Pelin Batu ile birlikte keşfediyor. Uzun bir fayton gezintisinden sonra Halki Palas’ta dinleniyorlar. Daha sonra tartışmalı Ruhban Okulu’nu geziyorlar ve adalar manzarasına karşı sohbet ediyorlar. Pelin Batu’yla vedalaşan Türkmenoğlu, Hüseyin Rahmi Gürpınar ve İsmet İnönü’nün evlerini ziyaret ediyor. Ada’nın soğuk günlerde de açık olan küçük bir restoranda yemek yiyor ve Heybeliada’ya yerleşen Fransız bir tarım uzmanı ile konuşuyor.
Hayat Gezince Güzel, Cumartesi günü saat 13.15’te CNN TÜRK’te ekrana geliyor.
YAYIN TARİHİ: 18 ŞUBAT 2011 CUMARTESİ
YAYIN SAATİ: 13.15
_______________________________
Twitter, 17.2.2012 15:58
_______________________________

_______________________________
From: HÜLYA BEHRAMOĞLU
Subject: Fw: DAVETİYE
Date: February 19, 2012 5:11:15 PM GMT+02:00
To: adalar.postasi@gmail.com
Büyükada sakinlerinden
Hülya Behramoğlu’ndan
Paletteki Düşler…
_______________________________
Twitter, 19.2.2012 00:22
@gkhist
19 Şubat 1994 Adalar Belediye Başkanı ANAPlı Recep Koç, Büyükada vapur iskelesinde [!?] uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü.
_______________________________
Twitter, 19.2.2012 00:42
@omerkocsan
Bugün Büyükada Aya Dimitri Kilisesi’nde Lefter Küçükandonyadis’in 40. gün töreni var.
Unutma Fenerbahçeli.
Fenerbahçe Spor Kulübü, 19.2.2012
http://fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=28030
Lefter Küçükandonyadis
Büyükada’da anıldı…
13 Ocak Cuma kaybettiğimiz “ordinaryüs” lakaplı değerli büyüğümüz Lefter Küçükandonyadis’in vefatının 40. günü dolayısıyla, Büyükada’da bir tören düzenlendi.
Törene Asbaşkanlarımızda Ali Koç, Nihat Özbağı ve Mithat Yenigün’ün yanı sıra Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu ile Lefter Küçükandonyadis’in yakınları, sevenleri ve taraftarlar katıldı.
Lefter için ilk olarak Aya Dimitri Rum Kilisesi’nde ayin düzenlenirken; efsane isim daha sonra mezarı başında anıldı. Asbaşkanlarımız, Adalar Belediye Başkanı ve Lefter Küçükandonyadis’in yakınları Büyükada Kent Müzesini de ziyaret ettiler ve burada sergilenen efsane futbolcunun milli takım formasını da incelediler.


Adalar Spor, 19.2.20212
Yusuf Bahar
Karayolları – Adalar Spor U-16 Maçı (18.02.2012)
https://www.facebook.com/adalarsporkulubu
Maçın ilk devresinde sakatlanarak oyundan çıkmak mecburiyetinde olan Poyraz Garip arkadaşıma acil şifalar diliyorum.
______________________________
TRT
Eksik bir şey (mi) var?…
Bir Cevap Yazın