2- Ugo Antonio Corintio: “Diğer adaları bilmiyorum ama Büyükada çoooktan elden gitti maalesef bunlar güzel (!) günlerimiz!…”
3- Ahmet Tanrıverdi: “Bir lodosta Adalar’ın anakarayla irtibatı kesiliyorsa teknolojik çağda bu durumumuzdan utanmalıyız…”
4- İBB’nin CHP’li Meclis üyesi Bülent Soylan, İDO’nun özelleştirilmesine ilşkin ihalesinin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle dava açtı…
5- Adalar Belediyesi Başkanı adına Teknik Başkan Yardımcısı Resul Can: “Bu ziyaretçiler manastır yokuşunun başlangıç noktası olan Lunapark meydanına kadar Adalarımızın simgesi olan faytonlarla seyehat etmekte olup, buradan manastıra çıkış ve Lunapark meydanına inişlerinde ise talep etmeleri halinde Belediyemiz araçları ile kendilerine yardımcı olunmaktadır…”
6- Selçuk Aral: “Zaraoğlu yalnız kaldı… Acelen neydi be Süleyman…”
7- Büyükada’daki Rum yetimhanesi yıllarca süren yargı sürecisinin ardından, pazartesi günü tapudaki ‘malik’ kısmındaki Vakıflar Genel Müdürlüğü ifadesinin silinip yerine ‘Fener Rum Patrikhanesi’ yazılmasıyla resmen Patrikhane’nin olacak…
8- Avukat Cem Sofuoğlu, pazartesi günü Büyükada’daki Tapu Dairesi’ne gidip 150 liralık bir harç yatıracaklarını ve böylece yetimhanenin tapusunu alacaklarını söyledi…
9- Efkan Bucak: “Adalarspor’dan bir sezon önce 1. Amatör’e çıkan, bir diğer ada takımı Heybeliadaspor ise tam tersi. Geçen sezon son maçta Tuzla Şifaspor’u yenerek kümede kalmayı başaran Yeşil-Beyazlılar bu sezon 10 maç itibariyle puansız son sıradalar…”
10- İlkim Erkan Karaca: “Hz. Mevlana diyor ki…”
From: ŞİRİN ÜNAL KAHRAMAN
Subject: BAYRAMADA ADALAR
Date: November 25, 2010 1:42:13 PM GMT+02:00
To: adalar.postasi@gmail.com
Merhaba,
Bugünkü ADALAR POSTASI’nı [ADALAR POSTASI-2517 (25.11.2010) http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2010/11/25-2517.html] okurken yazma gereği duydum…
Bir Adalı olarak başından beri vapurların kaldırılmasına, yerine motorların sefer yapmasına karşıyım ama yapılan tüm çabalara rağmen maalesef bir sonuç alınamadı!
15.11.2010 günü Büyükada’ya ailemin yanına gitmek için 15:00 seferine Bostancı’ya gittim tabii o saatte vapur olmadığı için mecburen motor iskelesine yöneldim. Turnikelerden geçtim, yanlış hatırlamıyorsam motorun adı DEMOKAN ki buna ‘motor’ denmez vapur büyüklüğünde, inanın motorun içerisine girince durdum ve baktım… Muhteşem! Meğer benim bindiğim sefer, motorun ilk seferi imiş, önce ayakta bir süre, sonra da oturduğum yerden her tarafını en ince ayrıntısına kadar inceledim. Alt katta oturmuştum, bende takıntı, motora binince can yeleklerine yakın otururum ve oturduğum yerden de eğer bir şey olursa can yeleğine nasıl ulaşırım diye düşünürüm çünkü motorlara güvenmiyorum elimde değil!
Ama bu bir başka, kocaman, öncelikle görselliğe önem vermişler, koltuklar çok rahat, alt katta tam 10 tane [!] tahminen 51 ekran LCD TV, 2 tane de girişte yanlarda yine tahminen 106 ekran LCD TV var, 2 tane bebek koltuğu var, içerisi çok ferah, büfesinde ilk seferini yapması nedeniyle çay servisi ücretsiz ki çok hoşuma gitti —yaz aylarında motorlarda hafta içi farklı hafta sonu farklı ücret uygulandığına da şahit olmuşken— büfesinde yok yok, her şey düşünülmüş, zaten büfede bir bey duruyordu, tepkileri ve tebrikleri kabul ediyordu ki çevreden konuşulanlardan duyduğum kadarıyla da motorun sahibiymiş ve MaviMarmara Koop. ortağıymış —ben onların yalancısıyım çünkü beyefendiyi tanımıyorum—
EN ÖNEMLİSİ MOTOR SESİ İÇERİYE GELMİYOR, SESSİZ, yanındakini duyabiliyorsun!
Buraya kadar hep motoru övdüm durdum ama hak etmişlerdi. Şimdi size daha doğrusu İDO yetkililerine sormak istediğim ama cevap vermeyeceklerini bildiğim bir sorum olacak. Madem vapurlar zarar ediyor onun için sefer sayıları azaltıldığını söylüyorlar… Madem zarar ediyorsa peki ya bu donanımdaki bir motor ADALAR seferini yapıyor ve nasıl zarar etmiyor?
Yaptığım işten dolayı biraz olsun anlarım, bu motorun sigorta değeri nereden bakarsan bak en az 4- 4,5 milyon —eski parayla 4-4,5 trilyon— eder ki hangi sigorta şirketinden sigortalanmış olduğuna dair bir tabela/yazı da görmedim, o da ayrı! Zarar eden bir hatta neden bu kadar yatırım yapılıyor biri bana açıklar mı lütfen…
Çarşamba günü İstanbul’a döneceğim vapur seferine baktım, 16:55 var, iyi doğrudan Bostancı, iskeleye gittim ki sefer Mavi Marmara iskelesinden yapılıyormuş! Neden? Gittik mecburen… Aman Allahım mahşer yeri gibi içerisi tıka basa dolu, bir o kadar insan da dışarıda nasıl yani bu kadar insan motora binecek yine mi can yeleği derdine düşeceğim? Offf! Motor geldi KÜÇÜCÜK bir şey! Bir sonraki sefer 17:05, binebildiği kadar ya da alabildiğince yolcu bindi, geri kalan, kaldı! Ne olmuş batarsa batsın kalan sağlar bizimdir değil mi?
“İDO ZARAR EDİYOR”MUŞ, KİME NE, PARA, CAN GÜVENLİĞİNDEN DE HERŞEYDEN DE ÖNEMLİ, HİZMET SONRA GELİR!
Kusura bakmayın sanırım biraz dolmuşum, uzun uzun yazdım.
Saygı ve sevgilerimle,
Şirin ÜNAL KAHRAMAN
_______________________________________________________2
From: UGO ANTONİO CORİNTİO
Subject: MERHABA
Date: November 25, 2010 2:13:32 PM GMT+02:00
To: adalar.postasi@gmail.com
MERHABALAR,
BAYRAMDA HAVA COK GUZEL OLMASINA RAGMEN, KALABALIKTAN DOLAYI BÜYÜKADAYA GELMEDIM… KISMETSE YARIN GELECEGIM GÜNÜ BIRLIGINE…
SN. BALCICEK ILTER’IN YAZISINI OKUDUM… DOGRU SOZE NE DENIR?!!!
FAYTONLAR KONUSUNA COK KISA DEGINECEGIM:
ADA’DA YOLDA YURURKEN FAYTON SESI GELIYOR… O GUZELIM NOSTALJI DOLU “ZIL” SESI YERINE FAYTONCU’NUN: “ALOO DAYI, KENARA CEKIL,” DIYE BAGIRAN KABA SESI GELIYOR KULAGA!!! VE MAALSEF, ÇOGU BÖYLE DAVRANIYOR…BILMEM, DAHA FAZLA YAZMAYA GEREK VAR MI?
SN. ILTER HANIM, DIGER ADALARI BILMIYORUM AMA BUYUKADA ÇOOOKTAN ELDEN GITTI MAALSEF! BUNLAR GÜZEL (!) GÜNLERIMIZ!
SELAM VE SEVGLERIMLE,
U G O
_______________________________________________________3
From: AHMET TANRIVERDİ
Subject: lodos
Date: November 27, 2010 4:58:18 PM GMT+02:00
To: adalar.postasi.1@gmail.com
Bir lodosta Adalar’ın anakarayla irtibatı kesiliyorsa teknolojik çağda bu durumumuzdan utanmalıyız. 1950’li yıllardan bu yana lodos veya siste Şehir Hattı vapurları kimi seferleri yapamasa da yine de gün içinde çoğu seferi yapılarak Adalar’ın ulaşımı sağlanırdı. Şimdi vapurların zaten esamesi okunmuyor, motorların tatlı sularda seyri dışında hizmet vermesini bekleyen yok. Nedir bu hal? Bugün ADALAR, ‘ıssızada’ oldu. Ekonomiye verdiği zarar da cabası. Seçimler yaklaşırken iktidar partisinin mensupları bu durumu yöneticilerine anlatıp vapur seferlerini koydurabilirler. Bak hökumatımız ne ekonomik aflar çıkarıp vatandaşı kurtarıyor. Adalılara özel bir hizmet de yapabilirler. Uyumayın sevgili Akpartililer, hadi kımıldayın, taviz zamanı şimdi, ne koparırsak kârdır.
_______________________________________________________4
Akşam, 25.11.2010
http://www.aksam.com.tr/2010/11/25/haber/yasam/8079/ido_nun_ozellestirilmesi_ihalesine_dava.html
İDO’nun özelleştirilmesi ihalesine dava
İBB’nin CHP’li Meclis üyesi Bülent Soylan, İDO’nun özelleştirilmesine ilşkin ihalesinin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle dava açtı.
CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi üyesi Bülent Soylan, İDO’nun özelleştirmesine ilişkin ihalenin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle İstanbul İdare Mahkemesine dava açtı.
CHP İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek ve bazı partililerle İstanbul Bölge İdare Mahkemesi binasına gelen Bülent Soylan, hazırladığı dava dilekçesini, İstanbul Nöbetçi İdare Mahkemesine sundu. Berhah Şimşek, konuya ilişkin basın mensuplarına yaptığı açıklamada, 30 yıllığına intifası verilen gemi ve iskeleden oluşan menkul ve gayrimenkullerin mülkiyetlerinin İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Belediyenin sözü edilen mallarla ilgili tasarrufu ve yaptığı işlemlerin denetimi, Kamu İhale Yasası’na tabidir. Belediye bu denetim ve kontrolden kaçınmak için kendi bünyesinde özel şirket kurmuştur. Bu malların intifasını kurduğu şirkete vermiştir. Şirket ise özel hukuk tüzel kişisidir. Herhangi bir kamu denetimine tabi değildir. Ancak bu şirketin denetimi aynen ticari piyasadaki şirketlerle eş değerdir. Kamu denetiminden ve kontrolünden kaçırmak için bu malların 30 yıllık intifasını özel şirkete vermişlerdir.”
İşin en önemli noktasının ise şirkete 30 yıllığına intifası verilen malları bir başka kişi ve kuruluşlara verilebileceği yetkisinin olacağını söyleyen Şimşek, ”bu şekliyle, malları kendi yandaşlarına peşkeş çekmenin yolunu açtıklarını” söyledi.
Berhan Şimşek, ihalenin herkese açık olması gerekirken, ihale gizlice yapıldığını ve sırf bu iş için özel şirket kurulduğunu kaydederek, ”İhale işlemleri hakkında kamuoyuna bugüne kadar herhangi bir bilgi verilmemiştir. Dolayısıyla saydamlık ilkesi ihlal edilmiştir. İhaleye katılacak adaylar ile katılan istekli arasında eşit muamele sağlanmamıştır. Yani eşitlik ilkesi ihlal edilmiştir” diye konuştu.
Şimşek, ihalede rekabet ilkesi, saydamlık ilkesi, kamuya açıklık ilkesi, kamunun denetim ilkesinin ihlal edildiğini söyleyerek, şöyle konuştu:
”İhalenin başından ve ihalenin yapılmasından sonraki tüm ilan işlemleri usulüne uygun yapılmamıştır. Bu ilan ve ihalenin yapılmasından sonraki tüm ilan işlemleri usulüne uygun yapılmamıştır. Bu ilan ve ihalenin sonuçları İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş tarafından bir görev olarak yüklendiği halde bu görevin gereklerinin yerine getirilmemiş olması dolayısıyla sorumlu bulunmaktadır. Kadir Topbaş’ın bu eylemi, Kamu İhale Kanunu’nun 60. maddesi uyarınca soruşturmayı gerektirmektedir. Bu sebeple Cumhuriyet başsavcılıklarını göreve davet ediyoruz.”
Mahkemeye sunulan dava dilekçesinde de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına bağlı 32 adet yolcu vapuru, 3 adet yolcu motoru, 1 adet römorkör, 2 adet hizmet motoru, 1 adet yakıt gemisi, 7 adet yüzer iskele olmak üzere toplam 46 adet deniz vasıtası ile 49 adet iskele ve terminal ile Haliç Tersanesinin tümünün intifa hakkı karşılığı 30 yıl süre ile işletilmesi işinin ihalesinin gerçekleştirildiği belirtildi.
Dava konusu ihalenin, muhammen bedelinin 400 bin lira gösterildiği belirtilen dilekçede, su görüşlere yer verildi:
”Kabaca bir hesaplamada, yukarıdaki 32 yolcu vapuru ve 46 iskele ile Haliç Tersanesinin de dahil olduğu toplam 96 parça kıymetli gayrı menkulün yıllık asgari kirası 400 bin lira ihale bedeli olarak kabul edilirse, her birinin ortalama aylık kirası 347 lira 22 kuruşa gelmektedir. Hesaplanan bu ortalama kira bedeli daha iyi anlaşılabilmesi için günlüğe çevrildiğinde, bir şehir hatları vapurunun veya bir vapur iskelesinin günlük kirası sadece 11 lira 57 kuruşa geldiği görülecektir”
İhalede, kanunun belirlediği usule uyulmadığı, duyurunun sadece bir yerel gazetede iki ayrı günde yayınlanarak yapıldığı savunulan dilekçede, diğer illerde ve Resmi Gazete’de ilan yapılmadığı, böylece ihalenin en önemli ilkeleri olan aleniyet ve rekabetin sağlanmadığı kaydedildi.
Dilekçede, açık teklif usulüyle yapılan ihalenin ilanının usule uymadığı ve geçersiz sayılacağından iptali ile ihalenin ve yapılmış ise sözleşmenin uygulaması telafisi mümkün olmayan zarara sebebiyet vereceğinden yürütmenin durdurulması istendi.
_______________________________________________________5
From: Adalar Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü
Subject: 18.10.2010 tarihli e_postanız.
Date: November 26, 2010 2:34:07 PM GMT+02:00
To: adalar.postasi.2@gmail.com
Sayın Selçuk ARAL
“Minibüsle Ayayorgi” isimli haberinizi [ADALAR POSTASI-2501/1 (23.10.2010) http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2010/10/23-2501.html] büyük bir üzüntü ile okudum. Bildiğiniz üzere yüce tepede bulunan Ayayorgi Manastırı Uluslararası camiada ismi bilinen ve hangi din mensubu olursa olsun insanların ziyaret ettiği bir manastırdır. Manastırın ziyaretçilerinin önemli bir bölümüde dertlerine çözüm arayan sakat ve yaşlılardır.
Bu ziyaretçiler manastır yokuşunun başlangıç noktası olan Lunapark meydanına kadar Adalarımızın simgesi olan faytonlarla seyehat etmekte olup, buradan manastıra çıkış ve Lunapark meydanına inişlerinde ise talep etmeleri halinde Belediyemiz araçları ile kendilerine yardımcı olunmaktadır.
Bu uygulama uzun yıllardan beri yapılmakta olup, yazınızda belirttiğiniz gibi son iki senedir yapılan bir uygulama değildir. Bu sebeple haberinizi bu bilgiler ışığında düzelteceğinizi düşünerek, işinizde başarılar dilerim.
Bilgilerinizi rica ederim.
Resul CAN
Belediye Başkanı a.
Teknik Başkan Yardımcısı
* * *
ADALAR BELEDİYESİ’nin
‘hizmet’ adı altındaki ‘hezimet’ vesikasını
velhasılı ‘suç beyanı’nı okudunuz!
İstanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 16.06.1999 tarihli 11012 sayılı kararı uyarınca “[…] Adalar’daki bütün yolların prensipte de yaya yolu olması öngörüldüğünden, motorlu araçların kullanılamayacağı, ancak Belediye ve Kaymakamlığın sağlık, itfaiye, temizlik, orman hizmeti, emniyet hizmetleri için kullanılmak üzere kısıtlı miktarda araç kullanilabileceği […]” açıkça belirtilmiş olmasına ve “[…] kamuya ait araçların zorunlu olmadıkça trafiğe çıkmaması, trafiğe çıktıklarında yerleşim alanlarında 30 km/saat, yerleşim bölgeleri dışında ise 50 km/saat hızla seyir etmeleri, yasak olan cadde ve sokaklara zorunlu olmadıkça giriş yapılmaması, yolcu ve eşya taşınmaması […]” kaidesi
yanı sıra
ve üstelik
7.3.2009 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan “Prens Adaları’nda Oy’lar Faytona” başlıklı yazıda da “Farsakoğlu, bu kez de CHP’nin belediye başkan adayı olarak diyor ki:” diye doğrudan Mustafa Farsakoğlu‘nun demecinden aktarılan “[…] Makam aracımız yine fayton olacak; Adalar’da motor sesi kesinlikle duyulmayacak, […]” vaadine;
ve asıl bizzat Mustafa Farsakoğlu’nun Ocak 2009 tarihli “Adalar’da Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlığıyla basılıp seçim propaganda broşürü olarak dağıtılan, bu suretle 01.03.2009 tarihli ADALAR POSTASI’nın 2239 sayısında da yayımlanan [http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2009/03/adalar-postasi-2239-niye-kaldirim-sokup.html] raporunun 3.6.2. numaralı “Adalar’ın İç Ulaşımı ve Taşımacılık (Faytonlar-Yük Arabaları)” bölümünde: “[…] Adalar, özel motorlu taşıtların dünyada yasak olduğu ender yerleşim alanlarından biridir. Adalar’ı çok özel ve sağlıklı yapan bu durumun, ilgisizlik, plansızlık ve denetimsizlik sonucu Adalar’ın olumsuz imaj edinmesine de neden olduğu görülmektedir. […]” ve yine aynı raporun 3.6.3. numaralı “Motorlu Taşıtlar” başlıklı bölümünde de “[…] Adalar’da, son yıllarda kamu kuruluşlarına ait olanların yanı sıra, başta kamyonlar olmak üzere özel motorlu taşıtların sayısında sürekli olarak artış olduğu görülmektedir. Bu durum, Adalılar arasında büyük tepki doğurmaktadır. […] Bu tehlikeli gidişe son verilecektir. […] Adalar’da ancak zorunlu bazı kamu hizmetleri için (ambulans, itfaiye, polis, zabıta gibi) motorlu taşıtlara sınırlı sayıda izin verilecektir. Belediye’ye ait çıkarma gemisiyle Adalar’a getirilebilen motorlu taşıtların yalnızca zorunlu gereksinmeler ve hizmetler dışında Adalar’a girmesi ve ancak hizmetin gerektirdiği zorunlu durumlar dışında çalıştırılmaları etkin bir denetim yapılarak kesinlikle önlenecektir. […]” denilmesine;
rağmen
Adalar Belediyesi Başkanı adına Teknik Başkan Yardımcısı Resul Can’ın, ADALAR POSTASI’na göndermiş olduğu bu yazı, ilgili kanunun yok sayılmasıyla ‘hizmet’ adı altındaki ‘hezimet’in vesikası olması yanı sıra alenen suç beyanıdır da aslında!
)O(
_______________________________________________________6
From: SELÇUK ARAL
Subject: Re: Fwd: ADALAR POSTASI-2517: kaptan sülo’ya elveda…
Date: November 25, 2010 2:25:47 PM GMT+02:00
To: Emine Cigdem Tugay
Kinaliada.net, 23.11.2010
Selçuk Aral
Süleyman Kaptan Vefat Etti
Zaraoğlu Yalnız Kaldı
Parayi kazanan benim – Vergisini de ödemek bana düser!
Sevgili Okurlarim!
Aslinda en son görüsmemize (kendisiyle yaptigim) bir reportaj diyemiyorum cünkü insanin iki dost arasinda yapilan konusmalara bu sözcügü koymasi araya mesafe koymak anlamini alir. Ada’daki en büyük problemlerin basinda nakliyat gelir. Ada icersinde de, disinda da, bir mali/yükü bir yerden, bir yere tasimak (oldukca tuzlu kibar Istanbul Türkcesiyle tam anlamiyla kazIk) büyük bir külfettir. Istanbul’un her tarafina sefer-transfer yapan sirketler, magazalar, satis yerleri, marketler Adalar diyince dur derler. Mali getirip iskelelerden birisine birakip, ondan sonrasina karismazlar. Motor tutmak, tasimak, indirmek-bindirmek hep senin isindir. Gecen sene insaat bitiminde bir sürü esyayi (miyadi doldu diyip dagittiktan sonra) yeni aldigimizda nerdeyse Süleyman’in motorunun yarisini zaptettiydik. Eve gelip her seyi yerli yerine yerlestirince, yataklardan birisinin unutulmus oldugunu farkediyoruz. Önce yolda kayboldugunu zannetsekde faturalari inceleyince hic hesaba katilmadigini farkediyoruz. Yani simdi tek bir yatak (-matratze- silte) icin sil yeni bastan ayni seyleri tekrarla. Gelde simdi küfürü (Türkce) basma. (<<<- Sen sinirlenme abi, ben hallederim) diyor Süleyman. Gercektende bir Cuma sabahi motoru Zaraoglu ile Maltepe’ye geciyoruz. Kinaliada esnafiyla birlikte hep-beraber yatagi kapip dönüyoruz. Bana yük bile tasittirmiyorlar. Motorun ücretini soran bile yok (artik böyle insanlar Ada’larda bile cok az kaldi). Birkac gün sonra her zaman oturdugu yerde (balikci barinagi kahvesinde) Süleyman‘a rasliyorum. Daha borcum nedir? diye sormadan bir banknotu ona uzatiyorum. Önce yüzüme bakiyor sonra parayi alip cebinden cikardigi digerlerinin yanina koyduktan sonra icersinden bir tanesini alip bana geriye veriyor. Bu yeter abi diyor!!! O zaman Süleyman, caylar benden diyorum. Onuda kabul etmiyor. Parayi kazanan benim vergisini de ödemek bana düser diyor. Kahkahayi basiyorum uzun zaman ondan-bundan eskilerden konusuyoruz. Iste böyle bir adamdi Süleyman. Selcuk Aral (23 Kasim 2010, Pforzheim – Germany) Canlarini Calmadan Bir Yere Gitmem! Süleyman’in vefatinin nasil oldugu ögrenmek icin, sabahtan beri benim 80’lik arkadas (Ada’nin en kidemlisi) Mihal’e telefon ediyor, bir türlü evde bulamiyorum. Biraz evvel yakalayinca (oram-buram agrir, belim tutmaz dersin) topal bir bit gibi dokuz yorgan dolasmaktan da vazgecmezsin, nerdeydin, diye soruyorum. Senin haberin yok cenazeden geliyorum (<<<- Mihalis Rum’dur hem de kiliseye ugramadigi Pazar günü de yoktur <<<- Biz Ada’lilar icin Müslüman/Hristiyan/Yahudi vs. farki mevcut degildir) karsi tarafa gecen Süleyman motordan indikten sonra aniden fenalasti düstü, hastahaneye kaldirdilar, kurtarilamadi. Cok üzgünüm, babasi da (<<<- o daha genc vefat etmisti) o da cok sevdigim insanlardi (Benden para bile almazdi) diyor. Ve gecen Cumartesi günü aralarinda gecen bir diyalogu sözlerine ilave ediyor. Mihal’in uzaktan yaklastigini gören Süleyman kendisine takilarak: (Mihal-Mihal önden git de, yolu ac! Sirada bekleyen bir sürü insan var!) diyor. Mihal hic laf altinda kalir mi? Oglum Süleyman, senin canlarini calmadan hic bir yere gitmem diye lafini gedigine koyuveriyor. Hangimizin kalici veya ne zaman gidici oldugunu hicbirimiz bilmiyoruz. Belki de (muhakkak) böylesi cok daha iyi. Mihal bir gün senin icin de birilerine telefon etmek istemiyorum diyerek telefonu kapatiyorum. Oysa Mihalin belki bir gün Selcugun da canlarini calip-calmayacagini kim bilebilir.
Selcuk Aral (23 Kasim 2010, Pforzheim – Germany)
365 days 361° Istanbul by Selcuk Aral ©
* * *
Kinaliada.net, 24.11.2010
Selçuk Aral
http://www.kinaliada.net/index.php?news-1233
Acelen neydi be Süleyman?
_______________________________________________________7
Radikal, 26/11/2010 8:35
Yetimhane pazartesi sahibine kavuşuyor
_______________________________________________________8
ntvmsnbc, 26 Kasım. 2010, 09:32
http://www.ntvmsnbc.com/id/25154124/
Sofuoğlu:Umarız yetimhane emsal olur
Radikal, 25.11.2010
_______________________________________________________10
From: İLKİM ERKAN KARACA
Subject: Fwd: yazim……ilkim KARACA
Date: November 26, 2010 1:40:23 PM GMT+02:00
To: ADALAR POSTASI
Hz. MEVLANA
Hz. MEVLANA diyor ki,
Bir Cevap Yazın