Gönderen: adalarpostasi | 14 Ağustos 2012

ADALAR POSTASI-2701: taşındık!…

* * *

 ADALAR’da TARİHTE O GÜN:

19 Şubat 1917 Çarşamba günlü, Teşkil; Zipernikipol Yat Kampani Limited İngiliz Şirketi; Büyükada Yat Kulübü Osmanlı Anonim Şirketi’ne dair…

* * *

ADALAR’da BİR GÜN:

Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Büyükada’da, 9.6.2012.

* * *

ADALAR’da HAVA DURUMU:
15 Ağustos 2012 Çarşamba
Büyükada’da HAVA DURUMU*
Az bulutlu
23/32ºC
%37-58nem
Yıldız, K 18km/sa
Gündoğuşu 06:12… Günbatışı 20:03…
uyarınca

* * *

Cicely Mary Barker, The Thrift Fairy.

__________________________________________

1- Şükrü Abanoz: “30/06/2012 Cumartesi günü saat 18:00’da Büyükada’da bir protesto eylemi gerçekleştirildi. Kaçak Mavi Marmara iskelesi önünde toplanan bir grup Adalı, Seferoğlu korusuna yapılan rezidansı protesto etmek için motorla Seferoğlu’nun önüne giderek denize siyah çelenk attılar…”

2- Arka Güverte Ekibi: “Ekte Arka Güverte olarak Heybeliada Yangını sonrası hazırlamış olduğumuz Yangın Raporu bulunmaktadır. Uygun bulursanız metni paylaşarak bu konudaki duyarlılığı artırıp iyi bir kamuoyu yaratma gayretimize destek vermiş olursunuz…”

3- Neslihan Tunç: “Büyükada’da üç gün önce faytona koşulan bir at, seyisi tarafından yumruk ve sopayla dövüldü. Biz de bu atın durumuna bakmaya gittik ve Ada’da faytonlarla ilgili çok ciddi sorunlar olduğunu gördük…”

4- Kıvanç Ergun: “Fayton güzel, nostaljik bir araç, hayvanlara yapılacak işkencede bir araç olarak kullanılmamalı. Hatta elektriklileri de var diye biliyoruz.  Mümkünse onlara binilmeli. Maksat bir yerden bir başka yere ulaşmak değil mi sonuçta?…”

5- Hikmet Eken: “Atlarım bensiz ölmeye bile gitmezler. Mesela adını sizin koyduğunuz Yamak, bugün ilk kez koştu. Henüz Türkçe anlamıyor. Çünkü Urfa’da Kürtçe komuta alışmış. Şimdi yavaş yavaş Türkçe’yi öğrenecek…”

6- Esra Boğazlıyan: “Faytonların acilen rehabilite edilmesi gerekiyor. Ama çözüm elektrikli faytonda da değil. Adalar’ın ruhuna, dokusuna uygun olmayan elektrikli faytonlar yerine mevcut faytonların rehabilite edilmesi, gerekli önlemlerin alınması gerekiyor…”

7- Alessandıra Ricci: “Vordonisi Adası’nda sürgün olan Patrik Fotius ile Küçükyalı’daki Patrik İgnazius arasında büyük çekişme yaşanıyor. Rekabet sonucu Patrik Fotius, adanın üzerine bir manastır yapınca da, Patrik İgnazius da aynı manastır yaptırıyor. Vordonisi’nin bulunması, Küçükyalı’daki Satyros manastırının da önemini artırıyor. Bizans’ta Adalar’da rahipler yaşardı. Vordonosi adasında ufak çaplı da olsa yerleşim olabilir. Ada üzerinde kubbeli bir kilise yapısının olduğunu biliyoruz. Bu küçük adanın kalıntılarının tespiti için sualtı arkeolojik araştırmaların yapılması son derece önemli…”

8- Adalar Müzesi: “Lefter Kupası’na davetlisiniz!…”

9- Yalova-Adalar seferlerinde saat değişikliğine gidildi…

10- Nur Çakmak: “Uzunlu, kısalı, önemli, az önemli, eski, yeni onlarca konunun tek seferde verilmesini doğru bulmadığımı söylemek istiyorum!…”

11- Adalar Belediyesi‘nden bir ilk daha!…

12- Bülent Şanlıkan: “Yetimhane’ye ‘baba’ aranıyor… Tam 45 yıl boyunca patrikhanenin tapusunu almak için mücadele ettiği iki asırlık Rum Yetimhanesi, bu kez Yunanistan’daki ekonomik krize takıldı. Yıllarca kaderine terk edilen Avrupa’nın en büyük ahşap binasının restorasyonu için patrikhane sponsor arıyor…”

13- Süleyman Durmuş: “Anlayacağın olduk yeşilci be kardeşim!…”

14- Murat Başbay: “Sivas’ın ışığı sönmeyecek!… Karanlığa Meydan Okuyoruz!…”

15- Serap Uzunlar: “Rastlantı…”

16- M. Hızır Yüksel: “ADALAR POSTASI- 2700/79 (29.6.2012)‘da yer alan Adalar Belediyesi Başkan vekilinin Capri ve Napoli gezisine dair deneyimleri üzerine bu maili yazıyorum. Kendisi İtalyanların adalarda ‘ayak bastı’ parasyla izdihamı önlediğini söylemiş. Doğrudur ama bunun ters teperek maksadını aştığını da açıklamakta yarar var…”

17- Önce komünist hareketin önemli ismi Ali Rıza Yörükoğlu yurtdışında cesedini yaktırdı. Küllerini Büyükada’dan denize serptirdi.

18- Murat Başbay: “Heybeliada Gönüllüleri adlı dernek —hani şu orman yangınından sonra Orman Şefi’ni aklamak için toplantı düzenleyen, yakında Suriye savaşı, ülke ekonomisi hakkında görüşlerine başvurulması beklenen malum dernek— yangının çıktığı Çam Limanı mevkiinde fasıl konseri düzenliyormuş…”

19- HAYTAP: “Büyükada’da faytonlara koşulan atlar, Hayvanları Koruma Kanunu’na tamamen aykırı olarak işkenceye tabi tutulmaktadır. Atlar sıcakta saatlerce bekletilmekte, kırbaçlanmakta, yokuş çıkamayıp düştüklerinde tekmelenmektedir…”

20- Selin Aygün: “Büyükada’da fındık zamanı…”

21- CHP Adalar İlçesi Kadın Kolları: “Konu ormanlık alanların temizlenmesi, bakımı olduğu zaman ortalarda görünmeyen İşletme Şefliği, ormanları yangından korumak için ne yapmıştır?…”

22- Adalar Kültür Derneği: “Tüm Adalıları ve Adaları seven dostları bekliyoruz…”

23- Adalar Kültür Derneği: “Serdar Erdem’le Şiir Akşamı’na davetlisiniz…”

24- Sivas Katliamı’nda yaşamını yitiren 33 aydını anmak için dün İstanbul Burgazada’da bir anma etkinliği gerçekleştirildi…

25- Aslı Yalap: “Çam Limanı sahili tekrardan halka açıldı…”

26- Deniz Toprak: “Adalar Orman İşletme Müdürü Yüksel Özcan, yangına jet hızıyla yapılan müdahalenin sırrını açıkladı!!!…”

27- Sefa Özkaya: “Doğa Derneği’nin organizasyonuyla Burgazada’da bir araya gelen 60’a yakın çevre dostu, Kalpazankaya Plajı’nda aynı anda denize atlayarak nehirlerin yok olma tehlikesine dikkat çekti…”

28- Fenerbahçe’nin “Ordinaryüs” lakaplı efsane futbolcusu Lefter Küçükandonyadis’in anısına düzenlenen 1. Lefter Kupası veteran futbol turnuvası sona erdi…

29- Aslı Yalap: “Heybeliada sahilindeki demir korkulukların değişmesi için…”

30- Adalar Kültür Derneği: “Hasan Karayol’la Türk HAlk Müziği onseri’ne davetlisiniz…”

31- Adalar Kültür Derneği: “Aynur Yıldırım Resim Sergisi’ne davetlisiniz…”

32- Adalar Müzesi‘nde Yaratıcı Drama Atölyesi: Ver Lefter’e Yaz Deftere…

33- Adalar Kültür Derneği: “Dünden Bugüne, Kulaktan Kalbe-Candan ve Erdem Konseri’ne tüm Adalıları ve Adaları seven dostları bekliyoruz…”

34- Deniz Toprak: “Heybeliada yangınına 1 saat sonra lütfedip dahil olabilen Orman İşletme şefi Yüksel Özcan’ın, yangın sonrası ortaya çıkan yetersizliğe, tedbirsizliğe dair göstermiş olduğu ‘Orman İşletmesi’nde görevli, ben dahil sadece 3 kişiyiz,’ bahanesi üzerine…”

35- Deniz Toprak: “Bak adamlar sayfalarca yazmış. İlgilisi okusun diye. Okusun ama okuduğunu da anlasın diye…”

36- Deniz Toprak: “Adalar’da Koruma (!!!) Kurulu kararlarını kendilerine siper ederek kanunsuzlukla beslenen, beslenenlerin artıklarıyla yemlenenler için… Yargı kararlarına uymamanın önünü açan Koruma Yüksek Kurulu ilke kararı kakkında yürütmenin durdurulması kararı verildi…”

37- Sema Erturer Alptekin: “Cuma günü saat 16’da Büyükada’daki Gönüllüler Merkezi’nde yapılacak olan toplantıya katılmak ister misiniz?…”

38- Adalar Kültür Derneği: “Üyelerimizden ve Yönetim Kurulu üyemiz İsmail Hakkı Durmuş’un kardeşi, Sevgili Kardeşimiz Ziya Durmuş genç yaşta ve beklenmedik bir zamanda hayatını kaybetmiştir…”

39- Sultan Komut: “Büyük Ada’da denize girme lüksüne erişebilmek için ya ada halkından bir tanıdığı olan, şöyle denize nazır yalısı olan biri olmalısınız ya da adını vermenin uygun olmadığı işletmelerde yanınızda kısa süreli tatil yapmak için İstanbul’dan kaçan onlarca hatta yüzlerce kişiyle dip dibe yüzmekten zevk almayı bilmelisiniz…”

40- Erol Üyepazarcı: “Heybeliada doğumlu Yunan ‘polisiyeci’; Petros Markaris…”

41- Adalar Müzesi‘nde Deniz Canlıları Atölyesi: Köpekbalığından Korkulur mu?…”

42- Ebru Gümüş: “Prenstur Kartal-Adalar seferleri zamlandı…”

43- Adalar Müzesi‘nde Atölye: Canlanan Kartpostallar …

44- Genco Günay: “Plak koleksiyonu yapan ve dinlemekten müthiş keyif alan Adalı dostlarımızı arıyorum…”

45- Aslı Yalap: “Heybeliada Sanatoryumu son gelişmelere göre Doğuş Üniversitesi tarafından üniversite yapılmak isteniyormş…”

46- Murat Başbay: “Adalar’da şenlik başlıyorrrrrr!…”

47- Ersin Salman: “Eğer bu coğrafyada evini, adasını, toprağını, denizini, memleketini ve insanını hiç ayrım gözetmeden seven, birbirini dostça, insanca kucaklayan kişiler hâlâ varsa, bunda onun payı önemlidir. Lefter’in adı, bizim hayatımızda sadece bir futbolcunun adı olarak iz bırakmamıştır. O sahiden dünyanın bütün dillerinde özgürlük, insanlık kardeşlik, eşitlik anlamına gelmiştir…”

48- Selin Aygün: “17 Temmuz- Hürriyet gazetesi ilanı…”

49- Erkan Gürpınar: “Geçmişte bir haber programında izlemiştim, kasasına yüklenmiş on civarında at dolu kamyonu, Maltepe Kartal sahil yolunda çeviriyorlar…”

50- Aslı Yalap: “Sutopu Gençler 2. Lig maçında Heybeliada Su Sporları Kulübü…”

51- Adalar Kültür Derneği: “Müşerref Göver Resim Sergisi’ne davetlisiniz!…”

52- Adalar Kültür Derneği: “Plak Dinletisi’ne davetlisiniz!…”

53- Adalar Kültür Derneği: “Hasan Hüseyin Karabağ’la Karagöz-Hacivat Gösterisi’ne davetlisiniz!…”

54- Ramazan Şenol Hızarcı: “Bu kısa vadede olası bir durum değil. Zira bu seferlerin yapılabilmesi için yeni bir iskeleye ihtiyaç var. Onun için de sefer yapılan bölgede [Yalova-Adalar-Kartal] yer yok. Denize kıyı yapısı yapmak da oldukça zor…”

55- Şempanzeleri izlemek üzere Gombe’ye gittiği 1960 yılından bu yana kendisini bu türle ilgili araştırma ve koruma çalışmalarına adayan ünlü primatolog Dr. Jane Goodall, İstanbul Heybeliada’da yapılan Halki Çevre ve Sürdürülebilirlik Zirvesi‘ndeydi…

56- Adalar Müzesi‘nde Deniz Canlıları Atölyesi: “Denizanası ne renktir?…”

57- Selin Kutucular: “Dedemin eski bir Rum evi olan Büyükada’daki köşkünde iftar hazırlığının mutluluğunu hatırlıyorum…”

58- Haydar Ergülen: “Reha Mağden, ‘ada’dan ayrılışının altıncı yılında 25 Temmuz’da Burgazada’da anılacak…”

59- ADALAR POSTASI: “Coloratura soprano Leyla Pekin ile harmonist ve bariton Giuseppe Gandolfo’nun, 29 Temmuz 2012 Pazar günü saat 19:30’da Büyükada San Pacifico Kilisesi’nde, Ferdinand Schirza (Yeşilköy, 3.5.1924-Galata, 16.6.2012) anısına verecekleri şan ve harmonyum konserine huzurunuzla şeref vermenizi rica ederiz…”

60- Coloratura soprano Leyla Pekin ile harmonist-bariton Giuseppe Gandolfo ve de bendirzen Çağhan Pekin, 29 Temmuz 2012 Pazar günü saat 19:30’da Büyükada San Pacifico Kilisesi’nin sıralarını dolduran —ve dahi ilave sıra ile tabureleri de koyacak yer kalmadığından kilisenin kapısında basamaklarda ya da ayakta kalan— yaklaşık 200 kişiden oluşan dinleyiciye unutulmaz bir konser verdiler…

61- Kınalıada sakinleri: “Evlerimiz iskeleye yakın olmadığı için büyük sıkıntı yaşıyoruz. Polisin ve kaymakamın arabaları var. Ada’da dolaşan birçok araç var. Özel olarak işletilen servisler çok pahalı. Bu araçlar Ada’da hizmet verirken tabii varlıklar korunuyor da bizi taşıyan minibüsler mi tabii varlıkları korumuyor? Vatandaşı düşünen yok. Devlet hizmetindekilerin yaşama alanlarını esaret kampına çevirmelerine mani olmalıyız. Bu problemin biran önce önlenmesi için İstanbul Valisi’nden olaya el atmasını bekliyoruz…”

62- Yalova-Adalar sefer sayıları Ramazan dolayısıyla teke düşürüldü. Adalara Ramazan boyunca hafta içi ve hafta sonu 11:30 haricinde sefer düzenlenmeyecek…

63- Nilgün Cerrahoğlu: “Büyükada mazi oldu…”

64- Adalar Kültür Derneği: “Gülsen Bakiler’in Kurdela ve Nakış Sergisi’ne davetlisiniz!…”

65- Adalar Kültür Derneği: “Meral Kanık’la Sizin Seçtikleriniz Müzik Dinletisi ve Zeugma Gösterisi’ne davetlisiniz!…”

66- Murat Başbay: “Başkan’ın bir an önce üç beş şahsın ve Adalar Vakfı’nın uydusu olmaktan kurtulup ona seçim kazandıran gerçek dostlarının yanına dönmesi gerekiyor. Bu arada Lido eylemine katıldığım için beni eleştiren zavallılar, ben o gün dostlarımı haklı davalarında birilerine yalakalık yapmak için yalnız bıraksaydım kendimi onursuz addederdim…”

67- Lozan Antlaşması’nın 89. yıldönümü Heybeliada’da İsmet İnönü’nün evinde düzenlenen törenle kutlandı…

68- MAREM ekibi: “Marmara Denizi’ndeki denikestanesi istilasının sorumlusu, ‘derin deniz deşarjı’ denilen yöntem. İstanbul bu sistemle atıklarını üstünkörü arıtıp Boğaz gibi Haliç gibi bölgelerden, yani kapısının önünden uzağa, yani Marmara’ya basıyor.” Deniz Toprak: “Çalışılan bölge (Kınalıada), bir zamanlar Marmara’nın karides yatağı sayılan bölgelerindendi. Bugünkü tablo ürkütücü: ‘Normal bir denizde, böyle bir denizdibi taraması yapıldığında çıkan tür sayısı, 250’dir. Marmara’da 1980’lere kadar bu bölge tarandığında 500’ün üzerinde deniz canlısı türü çıkıyordu. Şimdi sekiz!’…”

69- Adalar Müzesi‘nde Deniz Canlıları Atölyesi: “Sen hiç deniz yıldızı gördün mü?…”

70- Adalar Kültür Derneği: “Göksel Baktagir konserine  tüm Adalılar ve Adaları seven dostlar davetlidir…”

71- Çağnur Hatipoğlu: “Rum gelenek ve göreneklerini, yemek kültürünü anlattığı Bir de Benden Dinleyin adlı kitabı hakkında görüştük [Angela Karacikos Günberk] Büyükada’daki evinde. Lezzet uzmanı, bize, elleriyle yaptığı birbirinden güzel Rum mezelerini tattırdı, kitabını ve zengin kültürünü anlattı…”

72- Avni Kurtuldu: “Sokaklar çöp, yollar çöp, tur yolu olmuş çöp yolu maalesef Adaları çöp götürüyor. İnşallah önümüzdeki yerel seçimlerde çöp yoluna gitmeyiz. Arkamızdan “Ne şehittir ne gazi, çöp yoluna gitti Niyazi” tekerlemesini söyletmeyiz umarım. Dolmuşa bindik nerelere geldik. Neyse müsait çöpsüz bir yerde ineyim…”

73- Selin Kutucular: “Son haftalarda Büyükada’nın mutluluğundan bahsedip başınızı ağrıtıyor olabilirim. Ama hak ediyor. Hele ramazanda… Zamanla pek çok şey değişiyor ama atların nal sesleri, faytonların kampanaları ve tekerlek gıcırtıları baki kalıyor…”

74- Oya İslimyeli: “Adaseverlerle, özellikle de Burgazadalılarla bu kez 1965 yılının Burgazadası’nı paylaşmak istedim…”

75- Tuğrul Balkır: “Bozcaada’da alınan bir kararla —galiba iki yıl önce Kaymakamlığın bir kararıydı— restoran, kafe ve motellerde plastik sandalye kullanımı yasaklanmıştı… Onun yerine…”

76- Murat Karakuş: ” Toplum Gönüllüleri Adalar ‘Çevremizi yeşile Boyayalım!’ Dönemsel Yaz Projesi…”

77- Feride Özmat: “Belediyemize önersek hayvanlar için bir iyilik yaparlar mı dersiniz?…”

78- Zeynep Çavuşoğlu: “Tuzla ve Bayramoğlu nasıl bir felaketin kurbanı olduysa, Adalar da aynı yolda. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, yetiş!…”

79- Adalar Kültür Derneği: “Ayla Akyol’un Maskeler Sergisi’ne davetlisiniz!…”

80- Adalar Kültür Derneği: “Filiz ve Erol Akpulat’ın Etiyopya Dia Gösterisi’ne davetlisiniz!…”

81- Kazım Pıynar‘ın haberine göre, Adalar Sulh Ceza Mahkemesi’nin, trolle balığa çıkan bir avcı lehine aldığı kararla yed-i emin uygulamasına son verilmesi, trolcülerin Adalar bölgesini mesken tutmasına yol açtı…

82- İDO: “Adalar’a gitmek üzere İDO Kabataş Deniz Otobüsü İskelesi’ne gelen bir yolcumuzun, yanında bulunan dört şişe şarapla gemiye binmesine bir güvenlik görevlisince izin verilmediğine ilişkin…”

83- Bu yıl 3-4 Ağustos tarihlerinde Kınalıada Su Sporları Kulübü Başar Acarlı Tesisleri’nde 28. düzenlenecek olan Uluslararası Prens Adaları Yüzme Şampiyonası 6 ülkeden 450 sporcunun katılımıyla düzenlenecek…

84- Adalar Kültür Derneği: “Şef Orhan Sevsar yönetimindeki Türk Sanat Musikisi Konseri’ne davetlisiniz!…”

85- Murat Başbay: “Bu yazıdan sonra da elimde artık ne plajlarım, ne aldığım ihaleler, ne de götürdüğüm paralar kalır. Ben, keyfim ve kâhyası üç kişiyiz. Mücadeleye devam…”

86- Nezih Bayraktar: “Adalar Kent Konseyi çalışmalarının Adalılara duyurulması amacıyla…”

87- Haluk Eyidoğan: “Adalar’da deniz ulaşımıyla ve iskelelerin durumuyla ilgili olarak Ulaştırma Bakanlığı’na sunduğum soru önergesi ektedir. Bu soru önergeme halen bir yanıt alınamamıştır. Bilgilerinize sunuyorum…”

88- Özlem Güvemli: “Heybeliada’daki Hüseyin Rahmi Gürpınar Lisesi’nin tadilatta olduğu için birkaç yıldır geçici olarak kullandığı Büyükada’daki binanın bir bölümü imam hatip ortaokuluna dönüştürülüyor…”

89-  Adalar Müzesi‘nde Deniz Canlıları Atölyesi: “Denizatına bilinir mi?…”

90-  Laser Standart sınıfında Heybeliada SuSporları Kulübü Sporcusu Mustafa Çakır 49 ülke arasında 39. sırada Olimpiyat Oyunları’nı tamamladı…

91- Ufuk Deniz: “Heybeliada Çam Limanı’nda Kızılay’ın düzenlemiş olduğu 11-14 yaş çocukları kapsayan 10 günlük bir kamp programı…”

92- Aslı Yalap: “Veteriner hekimimiz Orkun Tanrıkulu, Perşembe ve Cuma günleri Müzik Okulu karşısındaki Heybeliada Gönüllüler Derneği binasında sokak kedilerini kısırlaştırmaktadır…”

93- Adalar Belediye Başkan vekili Hıdır Uvaçin:”Bizim kontrolümüzde iki minibüs çalışıyordu. Vatandaş mağdur olmasın diye yaptığımız uygulama kalkınca, Ada’da başka bir araç olmadığı için insanlar perişan oldu. Kaymakamlığa müracaat ettik ancak bir anlaşma sağlayamadık. Seneye elektrikli ya da akülü araç getirebiliriz ama şimdi bu minibüslerin çalışması lazım…”

94- Genco Günay: “Plak arşivimiz, cihazlarımız ve neler yapabileceğimize dair ilk mini toplantımızı yapmayı öneriyorum…”

95- Gül Köksal: “Adalılara ‘kaymakamlık binası’ hakkında…”

96- Adalar Kültür Derneği: “Kemal Eskenazi’nin Fotoğraf Sergisi’ne davetlisiniz!…”

97- Abdurrahman Karaağaç: “İDO İskelesi’nde yazlık eleman olarak çalısmakta olan Şükrü Fırçacıoğlu kardeşimize…”

98- Ester Büyükabolafya: “Büyükada Hesed Le Avraam Sinagogu Yönetim Kurulu tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen iftar yemeği 6 Ağustos Pazartesi akşamı gerçekleşti. İftar yemeğine yaklaşık 200 kişi katıldı…”

99- Heybeliada Camii İmamı: “Eğer çocuklarınızı İmam Hatip’e kayıt ettirirseniz, bütün kıyafet masrafları ile bir yıllık öğle yemeği paraları Milli Eğitim Müdürlüğümüz tarafından karşılanacaktır…”

100- 3-4 Ağustos tarihlerinde Kınalıada’da düzenlenen 28. Uluslararası Prens Adaları Yüzme Şampiyonası Kınalıada Su Sporları Kulübü’nün üstünlüğü ile sona erdi…

101- Deniz Tüfekçi: “Çöp kamyonu kirletiyorsa gerisini siz düşünün…”

102- Murat Türker: “Uğraş Salman yüzyıllarca Ada’da yaşayan ve geleneksel mesleklerini kesintisiz sürdüren Rum azınlığın artık Ada’da var olmadığını gözümüze sokuyor; bazı kesimlerce gurur vesilesi yapılan İstanbul’daki azınlık mozağinin temsilcileri, geride kalan yazlıkçı Rumların ise durumu kurtaracak hallerinin olmadığı aşikâr, ne de olsa Adalar doyumsuz yönetim ve sermayenin gözünü diktiği bölgelerden biri…”

103- Evrim Sümer: “Büyükada için şöyle derler: ‘Çocuklar gençliklerine kadar çok eğlenirler, büyüyünce adayı terk ederler. Ne zaman çocukları olur, geri dönerler.’ Ben de onlardanım. Ergenlik yıllarımı Büyükada’da geçirdikten sonra Viyana’ydı, okuldu, şuydu buydu derken Ada’yı nerdeyse unuttum. Ne zaman Leyla doğdu, tekrar Adalı olduk…”

104- Mustafa Balbay‘ın 52. yaşgünü 8 Ağustos günü Büyükada Çelik Gülersoy Kültür Sanat Merkezi’nde yapılan etkinliklerle kutlandı…

105- Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin (TSYD) kurucularından ve eski başkanlarından Necmi Tanyolaç‘ı Adalı dostları Adalar Vakfı önderliğinde Çekmeköy Çamlıca Huzurevi’nde ziyaret ettiler. Duygu dolu anların yaşandığı ziyarette Tanyolaç gözyaşlarını tutamadı. Bir de onun sevdiği gibi ud eşliğinde fasıl yapıldı…

106- Ali Osman Öncel: “Adalar’dan Silivri’ye kadar uzanan 60 kilometrelik fayın yırtılmadığını söyleyen Prof. Öncel “Marmara’da kırılmayan 60 kilometrelik fay var ve kırılma zamanı olan 250 yılı aşmış durumda. Şu anda kırıklar Adalar önünde durdu. Adalar’daki sert zemin yapısını fay geçemedi, yani Adalar bendi yıkılmadı. Eğer kıtalardan kaynaklı gerilme ile bu bent yıkılırsa 60 kilometrelik fayın tek seferde yırtılıp 7’nin üzerinde deprem üreteceği artık kesin bilgidir…”

107- Avni Kurtuldu: “Türkiye’de bu gelişmeler olurken Adalar ilçemizde de imam hatip ortaokulunun açılacağının müjdesini bir Cuma hutbesinde imamımızdan almış bulunmaktayız. Hem de defter kitap ve yiyecek içecek devletten garantisiyle!…”

108- Feride Özmat: “Ada’mızda (Büyükada) Horoz dövüşü yapıldığını biliyor muydunuz?…”

109- Deniz Toprak: “Bakanlık, Adalar Orman İşletme (!!!) Şefi Yüksel Özcan’ı, 7 yılı aşkın süredir terfi edememe rekoru kırdığı Adalar’dan Şile Ormanları’na gönderdi. Nihayet…”

110- Serap Uzunlar: “ADALAR POSTASI-2682/13 (17.3.2012)‘den sonra Ömer Faruk Berksan adlı kişi hakkında, gerçek dışı iddialar ve hakaret suçlamasıyla Cumhuriyet Savcılığı’na yapmış olduğum şikayetim yerinde görülerek söz konusu kişi ile ilgili Sulh Ceza Mahkemesi’nde dava açılmıştır…”

111- Kuşlar Âlemi‘nden…

)O(

TAŞINDIK!

ADALAR POSTASI’na Haziran 2012’de ulaşan haber havadis ve namelerin ancak ay sonunda hale yola konulup bir hayli gecikmeli olarak tam da yaz vakti adalar postası misali tıklım tıkış sefere çıkmasının peşi sıra sütten ağzı  yanıp yoğurdu üfleyerek yemek misali yeni sayı derhal hazır edilip tam da sefere çıkacağı anda uçuverdi!
Onca zaman ve emeğin bir anda buhar olmasının yılgınlığı yanı sıra nedeni nasılı bir türlü anlaşılamayan teknik soruna da türlü iş güç meşgale içinde derman aranamayınca Temmuz derken Ağustos geliverdi! 
Eksik olmasınlar bu süreçte Viktor Albukrek, Arif Çağlar, Engin Damcı, Selin Aygün hal hatır sorup Özgür Akbayır ve Alper Dizdar da derde derman olmaya gayret ettiler, 1001 teşekkürler…
En nihayetinde geçen gün bir güzel tesadüfle Emre Beşirik’in, Hızır misali imdadımıza yetişip müteşekkir kaldığımız akıl fikir ve tavsiyeleri sayesinde 

http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com adresindeki (AP 2215-2700)

kayıtların cümlesinin ―eski adreslerinde de ikâmete devamla―

https://adalarpostasi.wordpress.com

adresine taşınmasıyla
ADALAR POSTASI bundan böyle yeni adresinde!…
İyi seyirler dileğiyle…
)O(

_____________________________________________

AdaGazetesi, 1.7.2012
Şükrü Abanoz

Seferoğlu inşaatına
SİYAH ÇELENKLİ PROTESTO

30/06/2012 Cumartesi günü saat 18:00’da Büyükada’da bir protesto eylemi gerçekleştirildi. Kaçak Mavi Marmara iskelesi önünde toplanan bir grup Adalı, Seferoğlu korusuna yapılan rezidansı protesto etmek için motorla Seferoğlu’nun önüne giderek denize siyah çelenk attılar.

Protesto eyleminden önce konuşan Avni Kurtuldu;

“Büyükşehir Belediyesi’nin aldığı son kararlar doğrultusunda Adalarımızın bazı bölgeleri 3. derece SİT alanı haline getirildi, 1’den 3’e bazı bölgeleri getirildi. Bu demek oluyor ki bu kısımlar da imara açılacak, o kısımlar da rantçıların önü açılsın diye imara açıldı.

Bizim burada toplanmamızın sebebini biliyorsunuz istanbul’da Boğaz içinde yeni bir olay gelişti, Sevda Tepesi olayı var. Sevda Tepesi 10 miyar dolar hibe adı altında alınan para karşılığında imara açıldı, rantçılar için imara açıldı.

İşte orayı imara açan zihniyet ile Terrace-Lido‘nun önündeki 59 adet selvi ağacını bir gecede yok eden zihniyetle aynı zihniyet, daha dün Büyükada çarşısında asırlık bir çınar ağacı herkesin gözleri önünde katledildi, bunu katledenler de aynı zihniyette. Seferoğlu Korusu tarumar edildi, yüzlerce ağaç yok edildi, tonlarca toprak hafriyat yoluyla oradan atıldı, oranın ekolojik dengesi bozuldu, bugün o yüzden buradayız.

Bugün Sevda Tepesi, yarın aynı zihniyet gelecek Aya Yorgi Tepesi’ni yağmalayacak, bugün Lido’yu bu hale getirenler yarın gidecek Dil Burnu’nu aynı şekilde bu hale getirecekler, bugün Seferoğlu Korusu’nu tarumar edenler yarın belki de Heybeliada Çam Limanı’nı yok edecekler,

o yüzden bugün buradayız ve maalesef ki bütün burada olup bitenler ilgisiz ilgililerin gözleri önünde devam etmekte, kimdir bu ilgisiz ilgililer başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, ikinci sırada İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na bağlı olan Koruma Kurulları ve en nihayetinde maalesef Adalar Belediye Başkanlığı,

buradan bizler tüm Adalılar adına ilgisiz ilgilileri kınıyor ve eylemimize devam ediyoruz. Basın bildirisi okunduktan sonra Seferoğlu korusuna gidip daha doğrusu eski korunun yeni beton yığınının önüne gidip çelengimizi atıp geliyoruz, hepinize teşekkür ediyorum”…

Daha sonra Mürsel Polat tarafından okunan basın bildirisinden sonra bir motorla Seferoğlu önüne gidilerek denize siyah çelenk atıldı…

Siyah çelenk atılmasını aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz.

Çelenk atıldıktan sonra geri dönen Adalılar gösterilerine iskeleden saat kulesine kadar slogan atarak ve alkışlarla yürüyerek devam ettiler. Protesto gösterisini gerçekleştiren gruba vatandaşlar da yoğun bir şekilde alkışlarla destek verdi… Yürüyüşü aşağıda video dan izleyebilirsiniz.

_____________________________________________

From: ARKA GÜVERTE
Subject: Heybeliada Yangını
Date: July 2, 2012 2:15:29 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Merhaba ADALAR POSTASI,
Ekte Arka Güverte olarak Heybeliada Yangını sonrası hazırlamış olduğumuz Yangın Raporu bulunmaktadır.
Uygun bulursanız metni paylaşarak bu konudaki duyarlılığı artırıp iyi bir kamuoyu yaratma gayretimize destek vermiş olursunuz.

İyi çalışmalar,

Arka Güverte Ekibi
www.arkaguverte.org

Heybeliada Yangını

Fotoğraflar: Özcan Yüksek

17 Haziran Pazar günü Heybeliada Çam Limanı mevkiinde çıkan yangında yaklaşık 5 hektar ormanlık alan kül oldu. 1997 yılında Heybeli’de aynı bölgede çıkan yangın ve 2003 yılında büyük Burgaz yangınının ardından, bu son yangınla yine ciğerimiz tutuştu, artık sabrımız taştı, isyanımız alev aldı. Gözyaşlarımızın arasından baktık, öfkemizi yenip dinledik, okuduk, aklımızı toplayıp araştırdık, düşündük ve aynı acıyı tekrar yaşamamak için ilk adım olarak aşağıda paylaştığımız tesbitleri biraraya topladık:

Yangın riski bulunan ormanlık alanlarla ilgili kamusal düzenlemelerde yasal, hukuki, idari belirsizlik ve yetersizlikler:

  • Orman alanı, mesire alanı ve mesire alanları dahilindeki özel piknik alanlarının sınırları vatandaşlar tarafından görülür şekilde belirlenmiş değildir. Bazı alanların etrafında hem girişin yasak olduğu hem de buranın piknik alanı olduğu işaretlerine rastlanabilmektedir.
  • Mesire alanı işletmelerinin uymakla yükümlü oldukları sözleşme veya yönetmelikler şeffaf değildir. Buralarda belirlenen sorumlulukları yerine getirip getirmedikleri, ilgili mercilerce yeterince denetlenmemektedir.
  • Mesire alanları sınırlarında tahsis edilmiş piknik alanları dışında kalan ormanlık alanlarda vatandaşların uymaları gereken kuralların (mangal ve her türlü ateş yakma yasağı; sigara içme yasağı vs.) görülür şekilde yeterli sıklıkta ilân edilmesi için gerekli tabelâlar yoka yakın sayıda ve bakımsız haldedir. Ne Adalar’a ziyaretçi taşıyan ulaşım araçlarında, ne de Adalar dahilindeki hoparlörlerde bu yönde hiçbir anons yapılmamakta, esnafa ait mekânlarda uyarıcı el ilânı, broşür vs. dağıtılmamaktadır.
  • Gerek mesire alanlarında, gerek mesire alanı dışında kalan ormanlık alanlarda kurallara uyulup uyulmadığını denetleyecek yeterli sayıda görevli bulunmamaktadır. Adalar’ın toplamında her türlü denetim ve hizmet için Adalar Orman Müdürlüğü’nde görevli 1 şef ve sadece 2 memur bulunmaktadır !
  • Uygulamada bütün vatandaşlar yanlarında getirdikleri mangalları ve ellerinde sigaralarıyla ormanlık alanın en ufak düzlüklerine kadar tümünü piknik alanı olarak kullanmaktadır. Oysa son 7 yıl içinde sadece 27 vaka hakkında tutanak tutulmuştur.
  • İçlerinde güneş ışınlarıyla tutuşmaya çok müsait cam, kâğıt, plastik parçalarının da bulunduğu çöplerini piknik yaptıkları yerlerde olduğu gibi bırakıp gitmektedirler. Bu çöpler toplanmadığından aylarca oldukları yerde kalmaktadır.
  • İyi niyetle taşıyıp atmaya çalışanların ulaşabilecekleri konteyner sayısı son derece kısıtlı; konteynerlerin çoğu delik ya da hasar görmüş durumdadır; tam yerlerini gösteren bir harita mevcut değildir.
  • Ormanlık alanlarda yangın başlatma riski taşımayan çöp kutuları bulunmamaktadır.
  • Ormanlık alanlardaki geniş toprak yollara uygun çöp toplama araçlarıyla çöp toplama ağı mevcut değildir.
  • Adalar İlçesi’nin bütün birimlerinin hizmet verebilmesini sağlayacak kaynakları, nüfusa kayıtlı yaklaşık 14.000 kişi üzerinden hesaplanarak tahsis edilmektedir. Oysa yazın yerleşik nüfus 72.000 civarına ulaşmakta, yaz ayları boyunca haftasonu günlük ziyaretçi sayısıyla birlikte 140.000’i bulmaktadır.
  • Aynı şekilde, ormanlarla ilgili kaynak ve görevli tahsisi 600 hektar orman alanı üzerinden hesaplanmaktadır. Oysa, SİT alanlarına günde 20.000’in üzerinde ziyeretçi girişi yasakken, tamamı SİT alanı olan Adalar’da bulunan ormanlar, valilik kararıyla serbest dolaşımın yasak olduğu diğer tüm İstanbul ormanlarının aksine, yaklaşık 5 ay boyunca günde 50.000 ilâ 140.000 arası ziyaretçinin kullanımına fiilen açıktır.
  • Var olan yetersiz imkânlar da Adalar arasında dengeli bir dağılımla kullanılmamaktadır; en geniş ormanlık alana sahip Heybeliada dahil, Büyükada dışındaki diğer adalar bir nevi “üvey evlat” muamelesi görmektedir.

Yangının başlamasını ve yayılmasını önleyici ormanlık alan düzenlemelerinde eksiklikler:

  • 2003 yılında hazırlanan ve çok yakın zamana kadar yürürlükte olan Silvikültür Planı’nda karaçam ağaçlarının aralarını dolduran funda ve makiler (defne, kocayemiş vs.) kayıtlı gözükmemekteydi! Bu sebeple orman müdürlüğü, yangın riskini büyük ölçüde artıran bu bitkilere gerek doğru büyümelerini teşvik etmek, gerek kuruyanlarını temizlemek, gerekse yeterli oranda seyreltme yapmak suretiyle müdahale edememekteydi.
  • Yangın halinde ormanın içlerine ve su takviyesi için denize ulaşılabilmesini sağlayacak ve genelde orman içinden çöp toplanmasını kolaylaştıracak yeterli orman yolu yapılamamaktadır. Heybeliada’nın etrafını dolaşan asfalt büyük ve küçük tur yolları «orman yolu» statüsünden çıkarılmadığından, 1954 yılında yürürlüğe giren kanun gereği %2 olarak belirlenen orman yolu oranı fazlasıyla aşılmış görünmekte (%10), dolayısıyla esas gerekli orman yolları inşa edilememektedir.

Yangına müdahale için gerekli donanım ve görevli eksiklikleri:

  • 250 metrede bir bulunması gereken hidrantlar, Heybeliada’da 400 metreyi aşan aralıklarla mevcuttur. Çoğunun bakımı yapılmadığından vanalar sıkışmış, paslanmış durumdadır.
  • Yangın hortumlarının çoğu bakımsız ve patlak durumdadır.
  • Asfalt yol haricinde, ormanlık alanın içinde hiçbir hindrant ve sprink püskürtme sistemi bulunmamaktadır.
  • Heybeliada’daki yangına müdahale etmek için ilk gelen araç hortuma su basamamış ve bu durum çok erken söndürülebilecekken yangının yayılmasına sebep olmuştur. İtfaiye araçlarının düzenli bakım ve onarımının yapılmadığı anlaşılmaktadır.
  • Denizden su çekip birçok koldan çok geniş bir alana su püskürtmeyi sağlayan sadece 1 adet «ahtapot hortum» Büyükada’da mevcuttur; fakat bu hortumu kullanacak bilgiye sahip görevli hiçbir Ada’da bulunmamaktadır! Ayrıca, etrafı denizlerle çevrili Adalarımız için son derece uygun ve hayati olan bu teçhizatın, ancak hava şartları müsaade ederse bir Ada’dan diğerine getirilip kurulmasına gerekli süre fazlasıyla uzundur.
  • Hidrantlardan su almadaki aksaklıklar; hidrant anahtarlarının eksik olması nedeniyle su takviyesinin gecikmesi; halkın paniğinden etkilenen itfaiyecilerin, görevlerinden ziyade halkın isteklerine cevap vermeye çalışmaları; dumanın gittiği yönde çalışmalar yaparak zehirlenmeleri; merkezde beklemesi gereken memurun yangın yerine koşması nedeniyle arasözün su alamaması; yangının yeniden başladığı kritik bir anda, alevlere rüzgârın üstünden mi altından mı müdahale edileceği konusunda tartışmaya girmeleri gibi misaller kadrolu elemanların bütün iyi niyetlerine rağmen, ciddi eğitim eksiklikleri olduğunu göstermiştir.

Yangın ve afet halinde yaşanan iletişim eksiklikleri ve koodinasyon bozuklukları:

  • Her daim yangın ve afetleri önlemek için birlikte çalışmakla yükümlü, yangın ve afet hallerinde ise ilgili yönetmeliklerde belirtilen şekilde birbirlerinin emrine girmesi gereken birimlerin bağlı bulunduğu çeşitli kurumlar arasında (İlçe Orman Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı itfaiye birimleri, Kaymakamlık, Adalar Belediyesi vb.), siyasi ve fiili çeşitli sebeplerle, sağlıklı ve verimli bir eşgüdüm ve işbirliği yürütebilmelerini sağlayacak ilişki ağı bulunmamaktadır. Kurumlar arası çekişmelerin kurbanı ormanlarımız ve Adalarımız olmaktadır.
  • Yangın halinde, İl Orman Müdürü müdahale etmediği sürece, söndürme operasyonunda görev alan bütün birimleri idare etmekle yükümlü İlçe Orman Müdürlüğü’nün hizmetinde, hem iç iletişimini, hem de olay yerine sevk edilen helikopter, uçak, başka ilçe itfaiye birimleri vs. ile iletişimini sağlamak için tek bir telsiz hattı bulunmaktadır. 17 Haziran Heybeliada yangınında, gelen çok sayıdaki ihbar ve bilginin olay yerindeki Orman Şefi’ne iletilmek istenmesi sebebiyle, bu hat tıkanmış, dolayısıyla olay yerindeki birimlere acil talimat verme imkânı bir süre için ortadan kalkmıştır.
  • Çeşitli seviyelerdeki acil durumları Ada halkına duyuracak, halkın bilgisi dahilinde aciliyet seviyelerine göre kodlanmış, açık ve yaygın bir alarm sistemi bulunmamaktadır.

Halkın yangın konusunda eğitim ve tatbikat eksikliği:

  • Yangına karşı önlemlerin ve eğitimin yeterli olup olmadığının en sağlıklı kıstası, yeterli sıklıkta Ada genelinde yapılması gereken yangın tatbikatlarıdır. Edinilen bilgilerden, hiçbir Ada’da bu tür hiçbir tatbikat yapılmadığı, yalnızca Orman İlçe Müdürlüğü’nün sadece Büyükada’da kendi içinde tatbikatlar gerçekleştirdiği ve her bir kurumun seyrek aralarla kendi içlerinde toplanıp plan değerlendirmesi yaptıkları anlaşılmaktadır.
  • Ada sakinlerinin, yangın dahil her türlü afet halinde, donanımlı, bilinçli ve etkili bir şekilde gönüllü müdahalede bulunabilmeleri için eğitim çalışmaları yürüten, iç tatbikatlarını düzenli olarak sürdüren, daha genel bilinçlendirme toplantılarını üstlenebilecek, Heybeliada özelinde en etkin ve etkili oluşum MAG (Mahallî Afet Gönüllüleri) Derneği’dir. MAG mensuplarının 17 Haziran Heybeliada yangını söndürme çalışmalarında paha biçilmez katkıları olmuştur. Başta MAG olmak üzere, bu tür eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarını üstlenebilecek, LİDAM ve bizzat Adalar Orman İlçe Müdürlüğü gibi kurum ve dernekler mevcuttur. Ancak bu tür eğitim ve toplantılara katılma, hele hele bunları talep etme bilinci Adalılar genelinde yeterince gelişme imkânı bulamamıştır.
  • Ada sakinleri, yangın ve benzeri afet hallerinde kendiliğinden gelişen yardımlaşma ve gönüllü müdahale şevkini fazlasıyla taşımaktadır. Ancak çeşitli esnaf gruplarının, bu tür afet durumlarında, sahip oldukları araç ve imkânlarını, ilgili yönetmeliklerde belirtildiği üzere, gerekli oranda, acil ve ücretsiz olarak, yürütülen çalışmaların hizmetine açmaları gerektiği, afet bölgesindeki dinlenme-eğlenme mekânlarının olağan etkinliklerine ara vermeleri gerektiği gibi konularda yeterli bilgi sahibi olmadıkları gözlenmiştir.

Ada halkı olarak, 17 Haziran Heybeliada yangını esnasında ve sonrasında edindiğimiz bütün bu gözlem, tespit ve bilgilerden yola çıkarak, yukarıda sıraladığımız eksikliklerin giderilmesi için çok çeşitli ve ayrıntılı öneri ve taleplerimiz oluşmuştur. Taleplerimizi, resmî dayanaklarıyla temellendirilmiş şekilde, önümüzdeki günlerde ilgili mercilere dilekçe olarak sunacağız. Önerilerimizi, ilgili konunun uzmanlarından almakta olduğumuz ayrıntılı bilgilerin desteğiyle, önümüzdeki haftalarda paylaşacağız. Talep ve önerilerimizin dikkate alınıp alınmadığını, istenilen doğrultularda harekete geçilip geçilmediğini bütün aşamalarında yakından takip etmek, ayrıca konuyla ilgili kendi imkânlarımızla gerçekleştirebileceğimiz çalışmaları koordine ekmek görevlerini üstlenecek bir ekip oluşturmaktayız. Tüm Adalıların, Ada dostlarının ve konuya hassasiyet duyan sivil toplum kuruluşları ile medya mensuplarının da takip ve çalışmalarımızda bize destek vereceğinden eminiz.

İstanbul Adalar İlçesi Sakinleri

_____________________________________________ 

Sabah, 23.6.2012
Neslihan Tunç

http://www.sabah.com.tr/Cumartesi/2012/06/23/fayton-sefasinin-perde-arkasindaki-dram

Fayton sefasının perde arkasındaki dram

Büyükada’da üç gün önce faytona koşulan bir at, seyisi tarafından yumruk ve sopayla dövüldü. Biz de bu atın durumuna bakmaya gittik ve Ada’da faytonlarla ilgili çok ciddi sorunlar olduğunu gördük

Geçtiğimiz hafta Adalılar ile faytoncular arasında ciddi bir arbede yaşandı. Buna neden olan şeyse, seyisi tarafından dövülen bir attı. Olaya şahit olan Adalılar’ın duruma tepki göstermesi üzerine ortalık karıştı. Taraflar karakolluk olurken, belediye veterinerinin kontrolden geçirdiği atın burnunda, darp sonucu oluşmuş yumuşak deri ezilmesi teşhis edildi. Daha burnundan gelen kanlar kurumadan çalıştırılmaya devam eden zavallı atın içler acısı durumu, ne ilk ne de son… Adalar’da gün geçmiyor ki, faytonlarla ilgili bir sorun çıkmasın… Geçtiğimiz cumartesi günü ailesiyle birlikte keyifli vakit geçirmek için Büyükada’ya giden SABAH gazetesi foto muhabiri Tijen Burultay da, ata yumruk atan bir fayton sürücüsüyle tartışmaya girdi. Başka bir Adalı, ahırda bıçaklanan attan söz ederken, diğeri dili kesilen atın dramını anlatıyor. Kısaca şu sıralar gerek Ada halkı gerekse ziyaretçiler, faytonlardan yana çok şikâyetçi. Adalar’da 1000’in üzerinde at ve 226 fayton var. 140 fayton kapasiteli İSPARK tarafından yaptırılan modern at ahırlarına sığmayan faytoncular ve atlar, çöplük gibi bir yerdeki derme çatma ahırlarda yaşıyor. Birçoğu Anadolu’dan gelen faytoncular, bilinçsiz ve eğitimsiz. Atlara kötü davranmanın yanı sıra, ada ziyaretçilerine karşı da saygı sınırlarını aşan tavırlarda bulunuyorlar, ücret tariflerine sadık kalmıyorlar, dört kişilik faytonlara 5-6 kişi alıyorlar. Faytoncularla ada esnafı arasındaki gerilim tırmanırken, Ada’da bir korku imparatorluğu hüküm sürüyor. Faytonculardan tehdit aldıklarını söyleyen ada esnafı, iş yerlerinin yakılmasından tutun da öldürülmeye kadar tehditler aldıklarını iddia ediyor. Adalar’daki fayton sefası, çoktan cefaya dönüşmüş durumda. Hem atlar, hem de Ada halkı ve esnafı için. Aslında faytoncular için de durum çok iç açıcı değil. Van, Ağrı, Urfa, Muş gibi illerden gelen 13-14 yaşındaki çocuklar, son derece kötü koşullarda yaşıyor. Atlarla aynı yerde kalıyor, hijyenden uzak bir ortamda yaşamaya çalışıyorlar.

ADALILAR SIKINTILI

Faytonlar konusunda beyanat verirken adını açıklamaktan çekinmeyen nadir Adalılardan biri olan Aslan Behar, faytona karşı olduğunu ve Ada içindeki ulaşımını bisikletle sağladığını söylüyor: “Bir nostalji yaratılmak isteniyorsa, sayıyı daha az tutarsınız. Burada yüzlerce fayton yazın günde hiç durmadan koşturuluyor. Sadece iki kere at değiştiriliyor. Koşarken yemek ve su verilmiyor, çünkü hayvan şişiyor. Buraya ya toplu taşıma aracı ya da elektrikli golf arabaları getirilir. Halk artık istemiyor faytonları. Geçen yıl elektrikli fayton getirdiler ama kullanılmıyor. Ortada büyük bir kazanç var. 60-70 TL alıyorlar bir tur için. Elektrikli gelse 6-7 TL’ye düşecek rakam.” Babası Adanın en eski faytoncularından olan Erol Günay ise faytonsuz bir Ada düşünemediğini ama bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu belirtiyor: “Bence faytonlar adanın sembolü ve kalkmasını istemeyiz ama faytonculardan memnun değiliz. Eski faytoncuların sayısı azaldı, dışarıdan çok gelen oldu. Bu eskiden çok daha özenle yapılan bir işti. Eskiler takım elbise giyerdi, müşteriye saygılıydı. Şimdi aynı özeni görmek mümkün değil.”

KORKU İMPARATORLUĞU

İsminin açıklanmasını istemeyen Adalı bir otel sahibi, yıllardır atlara yapılan eziyeti gördüklerini ve artık seyirci kalmak istemediğini anlatıyor: “Faytonlardan şikâyetçi olduğum için şu an tehdit alıyorum. “Ekmeğimizle oynama, otelini yakacağız,” diyorlar. Ben kimsenin ekmeğiyle oynamıyorum. Herkesin yaptığı işi layıkıyla kurallarına uygun yapması gerekiyor. Bunlar hem atlara hem de insanlara kötü davranıyor. Acilen alternatif bir ulaşım aracı getirilmeli buraya. Fayton çok pahalı bir sistem. “Yine adının açıklanmasını istemeyen bir işletmeci ise faytoncuların Ada’da kendi cumhuriyetlerini ilan ettikleri görüşünde: “Adada faytonlar kalkmadığı sürece, ne temizlik sorunu ne de asayiş sorunları çözülebilir. Herkes korkuyor. Nisan ayında beni dövmeye kalktılar otelimin önünde. Ben iş yerimi kapatıp, adayı terk etmeyi düşünüyorum. Gelen müşterilerimize küfür ediyorlar, taciz ediyorlar. İki yıl önce yolda can çekişen bir at gördük, dört yaşındaki kızımın dili tutuldu.”

KOLAY KOLAY ÇÖZÜLMEZ

Adalar Belediye Başkan Vekili Hıdır Uvaçin, faytonların uzun zamandır kanayan bir yara olduğunu ve bu problemin çözülmesinin kolay olmadığını söylüyor: “Bunlar İBB’ye bağlı UKOME (Ulaşım Koordinasyon Merkezi) tarafından idare ediliyor. Belediye yönetimine geldiğimizde, fayton sorununu çözmek istedik akülü araçlar getirdik ama Ada halkı bize düşman oldu. Şu anda Büyükşehir’in rehabilitasyon çalışmaları var ama bu kolay çözülebilecek bir şey değil. “İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 16 Mayıs 2012 tarihi itibariyle “MİKROÇİP” uygulaması başlattı. Yapılan çalışmada faytonda çalıştırılan toplam 1200 at’ın 670’ine mikroçip uygulandı. Mikroçip sayesinde; Ada’da bulunan atların sayıları, çalışma süreleri elektronik olarak takip edilebilecek. Büyükşehir belediyesi yetkilileri, ayrıca seyisler ve diğer çalışan personele eğitim verilip, Fayton Park Alanında bulunan at ahırlarının koşullarının iyileştirilmesi amacıyla da çalışmalara başladıklarını söylüyor. Atlara kötü muamele edenleri 153 ve (0212) 453 73 00 numaralı telefonlar ile veteriner@ibb.gov.tr‘ye ihbar edebilirsiniz.

KADİR TOPBAŞ’IN SÖZÜ VAR

Hayvan Hakları Federasyonu Başkanı Ahmet Kemal Şenpolat, son yıllarda faytonların estetik boyutundan çıktığını, hayvanlara eziyetin durmadan ihbar edildiğini, hatta insan sağlığını bile etkiler hale geldiğini söylüyor: “İki sene önce Adalar Belediyesi ile faytonların tamamen kaldırılması için çalışma başlattık. Devamında İBB Başkanı Kadir Topbaş’tan da ısrarlı bir şekilde faytonların kademeli olarak azaltılmasını istedik. Kendisinin bize bu konuyu çözeceğine dair bir sözü var. Halen bekliyoruz. Kademeli olarak ilk aşamada sayının düşürülmesi şart.”

SORUNLAR

  • Atlar sağlıksız koşullarda çalıştırılıyor ve şiddet görüyor.
  • Dört kişi binmesi gerekirken, faytonlara beş-altı kişi bindiriliyor. Bu da atları ciddi anlamda zorluyor.
  • Faytoncuların yaşam koşulları da sağlıksız.
  • Faytoncular eğitimsiz ve müşterilere karşı saygısız.
  • Fayton sürücüleri fiyat tarifelerine sadık kalmıyor ve müşterilere yüksek fiyat veriyor.
  • İSPARK’ın yaptığı 140 fayton kapasiteli bir park var ancak Ada’daki fayton sayısı 226.
  • Faytoncular gerekli önlemleri almadıkları için Ada’da at dışkısına dayalı olarak ciddi bir çevre kirliliği var.
  • Kimse bu sorunu sahiplenmiyor.

YAPILMASI GEREKENLER

  • İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ve Turizm Bakanlığı’nın faytonculara ciddi bir düzenleme getirmesi gerekiyor.
  • Acilen fayton sayısının azaltılması gerekiyor.
  • Atların ve faytoncuların yaşam koşullarının iyileştirilmeli.
  • Faytoncuların ciddi bir eğitimden geçirilip, müşterilere daha saygılı olması sağlanmalı.
  • Ada’da yaşayanlar için faytona alternatif daha uygun fiyatlı bir ulaşım aracı getirilmeli.

_____________________________________________

w-world, 29.6.2012
Kıvanç Ergun

http://w-world.com/isininkadini/haber/buyukadada-at-katliami.html

Büyükada’daki Atlara Neler Oluyor?

Bambaşka bir iş için gittiğimiz Büyükada’da duyup, gördüklerimiz, yıllardır bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda insanın şikâyet ettiği ve ciddiye alınmayan gerçekleri bir kez daha gözlerimizin önüne serdi.

Fayton güzel, nostaljik bir araç, hayvanlara yapılacak işkencede bir araç olarak kullanılmamalı. Hatta elektriklileri de var diye biliyoruz.  Mümkünse onlara binilmeli. Maksat bir yerden bir başka yere ulaşmak değil mi sonuçta?

Yukarıda işkence derken hiçbir şekilde abartmadığımızı yazı ilerledikçe daha da iyi anlayacak ve bize hak vereceksiniz.

Birkaç gün içerisindeki gelişmeleri bize anlatan bir işletme sahibi, 2 gün aralıklarla yolun kenarına atılmış 2 farklı at cesediyle karşılaştıklarını, bu görüntülerin yanlarından geçip giden fayton sürücülerinin hiçbir şekilde dikkatini dahi çekmediğini ve olayı önemsemediklerini söyledi.

Şişmesin ve bütün gün koşabilsin diye aç-susuz bırakılan atlar, gittikçe zayıflayıp, hastalanmakta ve iş görmez hale gelmekteymiş. Geçenlerde bir demirle sahibinden dayak yiyip çenesi darmadağın olan atı kurtarmak isteyen Adalılar da kızgın adamın dinmek bilmez öfkesinden nasiplerini almışlar. Sinirlenince hayvanların dilini kesenler mi dersiniz, bıçaklayanlar mı… Neler neler yapıyorlarmış zavallı hayvanlara.

Olanların peşine düşen işletme sahipleri ve Adalılar faytoncular tarafından tehdit ediliyor, işletmeler yakılıp yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya bırakılıyormuş. Olayı mahkemeye intikal ettirip sonra da bir faytonun çarparak yolun kenarına fırlattığı kişiler bile var aralarında.

Büyükada’ya insanların huzur bulmak, kafa dağıtmak, temiz hava alıp tazelenmek için gittiklerini zannediyorduk oysa orası tam bir savaş alanına dönmüş de haberimiz yokmuş.

Konu dava aşamasında olduğundan isim kullanmak istemedik ama zaten yaşanan zulmün izlerini görmek için faytona koşulan atlara dikkatlice bakmak yetiyor da artıyor bile.

Umarız vahşilik gösterenler yaptıklarının cezasını çekerek emsal teşkil ederler ve zavallı hayvanların yaşadıkları son bulur.

w-not: Sabah Gazetesi yazarı Neslihan Tunç’un geçtiğimiz hafta adaya giderek, atların durumunu gördükten sonra kaleme aldığı yazıyı okumak için tık

_____________________________________________

Akşam- Pazar, 1.7.2012

Barbaros Şansal

http://www.aksam.com.tr/atlarim-bensiz-olmez-bile–124558h.html

Atlarım bensiz ölmez bile

Barbaros Şansal’ın yolu bu hafta Burgazada’ya düştü. Şansal, Adalar’da faytonların kaldırılması meselesinin gündemde olduğu günlerde, doğma büyüme Adalı olan faytoncu Hikmet Eken’e işin aslını sordu. Büyükada’ya kıyasla Burgaz’da işlerin yolunda olduğunu söyleyen Eken, faytonların kaldırılması konusunda, “Biz ne dersek diyelim onlar yine bildiklerini yapacaklar,” diyor.

Burgazada vapuru yavaşça iskeleye yanaşıyor. Seçkin ve zarif yolcuların arasındaki Arap turist karmaşasından kurtulup iskele karşısındaki kafeye oturuyoruz. Lezzetli kurabiyeler ve sütlü kahveyle soluklandıktan sonra, ilk faytona atlıyoruz. Tam da gündemde Adalar’dan faytonların kaldırılması hadisesi var, birden ‘şu işin aslı ne’ diye içime bir merak düşüyor. Sürücünün bu konuda iyi bir kaynak olabileceğini düşünüyorum. Hikmet Eken, Ada’da doğup büyümüş, 20’li yaşlarda bir faytoncu. Kırmızı tişörtü, modern bilekliği, pilot gözlükleri ve yağız teniyle zarif bir genç. Zakkumlarla çevrili rampada ilerledikçe, atlarına ne kadar ihtimam gösterdiğine şaşıyorum. Hikmet, kırbaç kullanmıyor. Tepeye ulaştığımızda kendisini ufak bir molaya davet ediyorum. Gül Abla’nın kır kahvesine oturup, sohbete dalıyoruz.

× Neden bu işi yapıyorsun?
Çünkü atları çok seviyorum.

× Adları ne bunların?
Aslında bende Elifcan ve Sakine var. Ama bunlar farklı. Şu soldaki Yonca. Diğerini yeni kurtardım.

× Nasıl yani?
Urfa’dan aldım bu atı. Biraz huysuz olduğu için yaralamışlar. Şimdi sakin. Bugün ilk kez sürdüm arabaya.

× Adı yok mu peki?
Yok abi…

× Yamak olsun mu?
Olsun valla. Zaten bugün içimden bir ses ona ad konacağını söylüyordu.

Herbirinin ayrı huyu suyu, karakteri var.

Daha önce sahiplendiği bir at arabada çalışmak istememiş mesela. Bir gün huysuzlanmış, kazaya neden olmuş. Sürücüyü hastanelik etmiş. Hikmet onu Büyükada’ya göndermiş. Hemen söze giriyor, ‘Faytonların kaldırılmasına Büyükada’daki sorunlar mı neden oldu?’ diye soruyorum.

Valla, istisnalar vardır elbette. Orada belki de 400 fayton var. Burada sadece 21. Orada ‘dünya bende’ durumu var, farklı buradan. Kabadayılık var, içki var, kavga var. Yaşlı ya da huysuz atları et diye satan bile var. Oysa Burgaz’da müşteri de farklı, arabacı da. Herkes herkesi tanır burada. Sıradakine binmeyip kendi bildiği arabacıyı bekleyen bile var.

× Karşı kıyıda, yarım saat mesafede 15 milyonluk kocaman bir şehir var. Nasıl bir şey burada yaşamak? Hiç orayı canın çekmez mi senin? Kulüpler, flörtler, alışveriş merkezleri?
Burada doğup büyüdüysen farklıdır durum. Dünyanın neresine gidersem gideyim, aklım hep buradaki yollardadır, atlarımdadır. Bir gün görmesem özlerim. Mesai arkadaşıyız biz. Arkadaşlarım, ailem, hepsi burada. Babam yıllar önce bahçıvan olarak gelmiş buraya. Annem ev kadını. Ben orta 1’den terkim zaten. Abim de faytoncudur ama o her işi yapar. Hem abimin hayvanlara iyi davranmadığını düşünüyorum. O yüzden emanet edemem arabamı ona. Burgazadalı başkadır. Mutluyuz burada biz ada sakinleri olarak.

× Ya dışarıdan gelenler?
Sabah Kalpazankaya’ya giderken beyefendi olup da, akşama canavar kesilip “Seni at diye arabaya sürerim,” diyenden tut, yolda yürürken atı dürtene kadar her çeşit insan var. Geçen hafta arkamda bir çift vardı. Bir anda sesleri yükseldi. Baktım, adam kadını atmış arabadan. Hemen koştum. Kadın” ‘Size ne! O benim adamım; döver de atar da,” deyince şaşırdım. “Dört kişi binmeyelim, iki kişi binelim. Hayvanlara yazık,” diyen de çıkıyor, “Neden vurdun ata!” diye azarlayan da… Ben “Ne vurması! Kırbacım bile yok,” deyince özür diliyorlar o ayrı. Ücrete dırdır yapıyor bazıları. Çeşit çeşit insan işte. Sahilden geçerken “Buradan denize girilir mi?” diye sordu biri geçende, insanların yüzdüğünü gördüğü halde. Tepem attı, “Asla girilmez! Burada canavar köpek balıkları var,” diye cevap verdim.

× Riski var mı bu işin?
Bu araba 200-300 kilo. Her şey olabilir. Çekenler de at. Çukuru var, kazası var. Hassas iştir faytonculuk. Yolcuların ve atların güvenliği en önde gelir. Burgaz’da çok az kaza olur ama Büyükada’da dört araba yarışa tutuşur bazen. Hem de kalabalığın içinde. Zincirleme kazalar bile oldu orada. Aslında organize değil bu işler. Kendi arabası olanlara Bağ-Kur yapıyorlar ama çalışana ne sigorta var ne emeklilik. Bir yönetim sözde var ama saçma sapan işler dönüyor, her yönetimde olduğu gibi yani… Bir de sürücü meselesi var; ne eğitimi var ne ehliyeti bu işin. Üç kuruşa hemen alırsın belgeni. Çoğunluk dışarıdan gelenler sürer arabayı. Bozar ortamı. Arada bir de göstermelik sınav yaparlar.

× Nasıl sınav? Anlamadım.
Adalar’ın adlarını sorarlar. Atatürk’ün savaşlarını, coğrafya bilgileri vesaire. Ama ne manevra yaptırırlar ne de atlar  ya da arabayla ilgili soru sorarlar. İkinci el araba almak gibidir fayton. Atlar da öyledir. Ben bir bakışta anlarım, nereden geldiğini bilirim. Kadınlar gibidir atlar da.

Şaşkınlığım henüz geçmeden, yeni albümü çıkan Kıvanç Dağüstün geliyor yanımıza. Ona da bir tavşan kanı ısmarlıyoruz. Gül Abla geliyor yanımıza, ayrıldığım giyim yarışmasından dolayı bana taş atıp dalga geçiyor. Sonra “Nasılım?” diye soruyor elinde paspas ve kovayla. Masamızda bir müzisyen olunca birden aklıma geliyor ve soruveriyorum…

FAZIL SAY’I GEZDİRDİM

× Peki ya ünlüler? Siyasetçiler, bürokratlar, sanatçılar? Kimler var taşıdıkların arasında? Nasıl davranırlar? Bahşişleri bol mudur?
Valla, özellikle beni tercih eden yok. Kim denk gelirse, alıyorum. Mesela eski Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’yi gezdirmiştim bir keresinde.

× Ne yaptı?
Önce korumasını yolladı. Eşiyle arkaya oturdu. Ormanla ilgili sorular sordu, “Nasıl, iyi bakıyorlar mı?” diye. Çok değerli bir adamdır. Burada Sait Faik Abasıyanık Ormanı var. Madem sordu, “Sizden sonra hiç ilgilenen olmadı efendim,” dedim. O da “Ben müdürle konuşurum,” dedi.

× Konuştu mu sence?
Belki konuşmuştur ama durum değişmedi. Çok bakımsız ormanlarımız.

× Başka kimleri gezdirdin?
Fazıl Say’ı gezdirdim mesela. Çok sakin ama esprili bir adam. Zaten Lale Mansur ve Mirkelam burada oturuyorlar. Sık sık denk geliriz. Ama bize ünlü ünsüz fark etmez. Mesela bir anne var, ayakları felçli. Dün onu konuştuk arkadaşlarla. İnip binmekte çok zorlanıyor. Ona göre at ve araba ayarlayacağız. Yükü olan var, taşınan var, bavulla gelen var. Herkese göre servis var burada.

× Peki, gelelim şu atların kaldırılmasına? Ne düşünüyorsun bu konuda?
Hemen yapamazlar. Yavaş yavaş olur bu işler. İsyan çıkar Adalar’da. Yerine ne gelecek, o da meçhul. Motorlu taşıt yok adada. “Elektrikli taşıt gelecek,” dediler. “Bisiklet taksi olacak,” dediler. Ama yokuş buraları, zor. Ben şahsen direnmem. Her şey değişti. Ne dersek diyelim istediklerini yapmıyorlar mı zaten? Müşterinin ağzında var, cebinde yok. Faytoncularda da hava var, icraat yok. Belediye bunları kaldıracağına, daha düzgün ve örgütlü bir şey yapsa daha iyi olur. Mesela Büyükada’da iki kardeşten biri diğerini öldürdü bu yüzden. İçip içip araba kullanan var. Burgaz’da çocukluktan beri bu işi yapanlar sayesinde işler yolunda. Sınıf ayrımı yapılmaz burada. Beraber büyüdük. Hepimiz bir ömür aynı plajdan denize girdik. Aynı kahvede oturup sohbet ediyoruz. Kültürümüzü buradaki Rumlar’dan, Gregoryenler’den aldık. Herkes hanımefendi, beyefendi burada.

Sohbet koyulaştıkça yurdun her yerinde yavaş yavaş kaldırılan faytonların son ustalarının hâlâ Adalar’da yaşadığını öğreniyoruz. Her geçişinde iskeledeki erkek berberiyle aşıklar gibi atışan Adanalı Dede yürüyor önümüzden. Hemen bir espri yapıyor neşeyle. Derken iki yularından boşanmış beyaz atlar çılgınca koşuyor yanımızdan. Hikmet atların sahibinin kim olduğunu söylüyor, “O iyi bakmaz,” diyor. Açığa bağlarmış atlarını, öyle diyor. Yerinden doğrulup durdurmak istiyor atları, yulara basıp düşüp yaralanmalarından endişeleniyor. “Ama,” diyor, “Bunlar sahibine benzer, aksidir. Tutturmazlar kendilerini bana.” Zaten faytonu ve atları sahibinden başkasının ellememesi gerektiğini söylüyor.

NEFESLERİNİ DİNLİYORUM

× Ne hissediyorsun atlar önde, yollar altında kayıp giderken?
Aklımdan milyonlarca şey geçiyor. Bazen bakıp enselerine, “Ne güzelsiniz,” diyorum. Bazen aklıma para geliyor, “Her gün 20 tur yapmam lazım. Fazlası atları yorar,” diyorum. Yanımdan geçen insanlara bakıyorum, fark ediyorlar mı mesleğimi diye… Yoldakilere bakıyorum, “100 metre ilerideki çocuk yola zıplar mı acaba?” diye. Atlarımın nefesini dinliyorum, ona göre manivelayı gevşetip sıkıyorum.

× Kimi görmek isterdin fayton kullanırken?
Kadınları görmek isterdim. Bir tane geldi yıllar önce; Hülya diye bir hippi. Çok zekiydi, güçlü kuvvetli bir kadındı, çok yakışıyordu faytona. Fakat o kadar erkeğin arasında olmazdı. Erkek milleti hep rahatsız eder. “Yardım edeyim,” diye asılır mesela. Sonunda buradan bir at satın aldı Hülya, âşık olduğu İtalyan çocukla at üstünde gittiler. Çanakkale’de çalmışlar atlarını. Orada evlenip çoluk çocuğa karışmışlar. Kadınların hepsinde bir at alma tutkusu var. Bir keresinde bir kadın, bendeki bir atı çok istedi, anlaştık. “Özel ekiple aldıracağım,” dedi. Ada’ya römorkla üç kişi geldi. Hayvanı bindirecekler tam, ben “Sakin olun,” dedim, “Ürkerse asla binmez.” Beceremediler, yine iş başa düştü. Şimdi manejde bakıyorlarmış seyislerle. Kadın da arada bir biniyormuş. Zaten uygun değildi o at faytona. Kadının maddi durumu da iyiydi. O yüzden sattım, rahat etsin diye. Ömür boyu yatacak işte ve orada mutlu olacak.

× Ya sen nasıl bakıyorsun atlarına?
18 sene oldu dizginleri ele alalı. Elif mesela, herkes onu konuşur.

× Ne özelliği var Elif’in?
Çok cesaretli ve çok hızlı. Kamçı falan istemez, sinirlenir. Sadece sözle komut alır. Boş bir kayıt cihazı gibidir atlar. Akıllarına ne işlerseniz onu benimserler. Zaten hepsi sahibine çeker. Bir keresinde meydanda habersiz havai fişek attılar. Ürküp duvarların üstünden atlayarak, bütün adaya dağıldı atlar. Bir anda herkes panik yaşadı. Elif ve Sakine, öylece durup bana baktılar. Ben onlara komut bile vermem. Bakışarak anlaşırız. Nalbantları bile değişmez. Tek bir usta kaldı zaten. İlk nal çivisini koyunca, bastırır yere, öyle bakar. İkinciyi yerleştirmeden basışına göre eğeler toynağı. Atlarım bensiz ölmeye bile gitmezler. Mesela adını sizin koyduğunuz Yamak, bugün ilk kez koştu. Henüz Türkçe anlamıyor. Çünkü Urfa’da Kürtçe komuta alışmış. Şimdi yavaş yavaş Türkçe’yi öğrenecek.

Yola düşme zamanı geliyor. Güneş bir kez daha tarihi yarımadanın arkasına, cennet bahçesine çekiliyor. Sakince faytona atlıyoruz. Yavaş yavaş bayır aşağı, iskeleye doğru yol alıyoruz. Vapur saati geldiğinde Hikmet, köpeği Arthur’u yoldan alıp faytona bindiriyor. Ben adadan ayrılırken o da günün yorgunluğu ve kazancıyla evine doğru yola düşüyor. Yonca ve Yamak tırıs tırıs giderken kolayca ahesteden adetaya geçiyor. Hikmet gibi meslek sahipleri ise ahlak ve erdemleriyle dingin hayatlarına dört nala devam ediyor.

_____________________________________________

HaberTürk, 2.7.2012

Esra Boğazlıyan

http://www.haberturk.com/yasam/haber/755624-adalarin-bitmeyen-derdi

‘Adalar’ın bitmeyen derdi!

Yaz aylarının kronik sorunlarından biri de Adalar’daki görüntü ve çevre kirliliği…

Yaz aylarının kronik sorunlarından biri de Adalar’daki görüntü ve çevre kirliliği malumunuz… Güzelim Adalar at pisliğine mahkûm ne yazık ki. Özellikle hafta sonları başta Büyükada ve Heybeliada dolup taşıyor ama bu çirkin görüntülere bir türlü engel olunamıyor. Her yaz faytonlara bir çare bulunması gerektiğini tartışıyoruz, sonra yaz bitince her şeyi unutuyoruz. Yine Adalar’a gidip at pisliği kokusu yüzünden tatili zehir olan İstanbullulardan şikâyetler geliyor. Herkes “Yok böyle eziyet,” diye feryatta. Artık bu sorunun bekleyecek hali kalmadı. Adalar Belediyesi’nin imkânlarının bu problemi çözmeye yetmediği ortada. O halde İBB devreye girmeli. Faytonların acilen rehabilite edilmesi gerekiyor. Ama çözüm elektrikli faytonda da değil. Adalar’ın ruhuna, dokusuna uygun olmayan elektrikli faytonlar yerine mevcut faytonların rehabilite edilmesi, gerekli önlemlerin alınması gerekiyor.

_____________________________________________

From: MEHMET GÖZGÜCÜ
Subject: ADA
Date: July 1, 2012 11:48:44 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Milliyet, 1.7.2012
Gökhan Karakaş

http://gundem.milliyet.com.tr/iste-istanbul-un-kayip-adasi/gundem/gundemdetay/01.07.2012/1561146/default.htm

İŞTE İSTANBUL’UN KAYIP ADASI

Bostancı sahilinin 500 metre açığında bulunan İstanbulluların pek bilmediği kayıp ada Vordonosi’ye Milliyet muhabiri Gökhan Karakaş ünlü bilim adamı Prof. Şener Üşümezsoy’la daldı…

İŞTE İSTANBUL’UN KAYIP ADASI

Beklenen İstanbul depremiyle ilgili farklı görüşler ileri sürülürken Marmara Denizi’nin ortasında olmasına rağmen yaklaşık bin yıl önce meydana gelen depremle suların altında kalan Vordonisi Adası gizemini koruyor. Vordonisi’ye Milliyet ekibiyle dalış yapan İstanbul Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, alüvyon tabakası üzerinde yükselen adanın şiddetli bir sarsıntının ardından meydana gelen çökme sonucu sular altında kaldığını söyledi. Üşümezsoy, granit kayalıklar üzerinde yükseldikleri için diğer adaların bir depremle sular altında kalma ihtimalinin olmadığını da belirtti. İstanbul’un bilinen 9 adasının yanında bir depremle Marmara Denizi’nin suları altında kalan gizemli adasının izlerini aramak için dalış yaptık. Doğu Roma İmparatorluğu döneminde Patrik İgnazius’un (797-877) üzerinde büyük bir manastır yaptırdığı Vordonisi adası, 1010’da meydana gelen bir depremle sular altında kalırken, günümüzde tartışmaları süren İstanbul depremi hakkında da ipuçları veriyor. Denizcilerin Bostancı kayalıkları adını verdiği Vordonisi’nin alüvyonlu bir çukurluk alanda kurulduğunu belirten Prof. Üşümezsoy, 1010’daki depremle adanın denize gömüldüğünü belirtirken, diğer adaların granit kayalar üzerine kurulduğu için etkilenmediğini vurguladı.

Roma haritalarında var
Prof. Üşümezsoy, İstanbulluların gereğinden fazla korkutulduğunu belirtirken Vordonisi’yi sular altına gömen fayın hareketli olmadığını belirtti. Üşümezsoy, “Adalar Fayı, Kuzey Anadolu Fayı’nın uzantısı değildir. Adalar fayı aktif değildir. Asıl ana fay Yalova ve Çınarcık’tan ilerler. Roma haritalarında görülen Vordonisi, 1010’da meydana gelen depremle sular altında kalmıştır. Deniz seviyesinin 3-8 metre altında kalmıştır. Eğer Vordonisi deprem sonucu çökmediyse suların yükselmesiyle oluşmuştur. Ama bu ihtimalin izlerini göremiyoruz. Bu nedenle Vordonisi çok önemli. En önemli detay Vordonisi’yi denize gömen depremi yaratan Adalar Fayı’nı ölü olmasıdır. Yani bu fayın İstanbul için bir tehlike oluşturmadığıdır,” dedi.

Batık manastır kayalıkları: Vordonisi
Vordonisi’nin tam karşısında ve çok yakınında bulunan Küçükyalı Arkeolojik Alanı’nda 12 yıldır araştırmalar yapan Koç Üniversitesi ve İtalya Salerno Üniversitesi Ortaçağ Latin Araştırmaları Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Alessandıra Ricci de adanın sualtı arkeolojisi temsilcileriyle araştırılması gerektiğini vurguladı. Ricci, Vordonisi Adası’nın Küçükyalı Manastırı’nın tam karşısına denk geldiğini belirtirken, üzerinde çalıştıkları manastırın da 9. yüzyılda deniz kıyısında olduğunu ve zamanla uzaklaştığını söyledi. Ricci, “Vordonisi Adası’nda sürgün olan Patrik Fotius ile Küçükyalı’daki Patrik İgnazius arasında büyük çekişme yaşanıyor. Rekabet sonucu Patrik Fotius, adanın üzerine bir manastır yapınca da, Patrik İgnazius da aynı manastır yaptırıyor. Vordonisi’nin bulunması, Küçükyalı’daki Satyros manastırının da önemini artırıyor. Bizans’ta Adalar’da rahipler yaşardı. Vordonosi adasında ufak çaplı da olsa yerleşim olabilir. Ada üzerinde kubbeli bir kilise yapısının olduğunu biliyoruz. Bu küçük adanın kalıntılarının tespiti için sualtı arkeolojik araştırmaların yapılması son derece önemli.

‘Yıllardır fırsat kolluyordum’
Sualtı kamuoyunun yakından bilmesine rağmen yetkililerin gerekli ilgiyi göstermediği Vordonisi Adası’nı 19. yüzyıl haritalarından birinde gördüğüm zaman harekete geçtim. Zaten, kıyı balıkçılarının ve denizcilerin ‘Döküntü’ ya da ‘Bostancı Çakarı’ dedikleri bölgeyi araştırmak için yıllardır fırsat kolluyordum. Türkiye’nin ilk balıkadam kulübü olan ve sualtı araştırmaları yapan Caddebostan Balıkadamlar Spor Kulübü ve doğayla ilgili pek çok projede yer alan Prof. Dr. Şener Üşümezsoy’un katılımıyla dalışa başladık. Deneyimli dalış amiri Ramazan Alkan’ın idaresinde dalarken yanımızda usta sualtı fotoğrafçısı Alp Baranok da yer alınca ekibimiz tamamlandı. Denize indiğimiz anda şiddetli poyraz bizi zorlamaya başladı. Karadan esen rüzgâr bizim dalmamızı zorlaştırırken en önemlisi görüş mesafesi de düşürdü. İlk metrelerde kayıp adanın izlerini görmeye başladık. Bin yıl önce güneşle buluşan kayalar, hızla yok ettiğimiz Marmara Denizi’nin karanlığında karşımızdaydı.

_____________________________________________

Hürriyet, 3.7.2012

http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/20906545.asp

“Biz futbolu seninle sevdik”

Fenerbahçe ve Türk futbolunun efsane isimlerinden Lefter Küçükandonyadis anısına düzenlenecek Lefter Kupası Futbol Turnuvası, 7-8 Temmuz tarihlerinde yapılacak.

Adalar Müzesi tarafından, “Biz futbolu seninle sevdik” sloganıyla gerçekleştirilecek organizasyonun, sembolik olarak dört adanın isminin verildiği dört takım arasında oynanacağı vurgulanırken, bu dört takımda Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray’ın yanı sıra çeşitli İstanbul takımlarında forma giymiş veteran oyuncuların yer alacağı belirtildi.

Turnuvada maçların, Kınalıada’da bulunan Jarden-Barsamyan sahasında yapılacağı kaydedildi.

* * *

From: ADALAR MÜZESİ
Subject: Lefter Kupası Davetiyesi
Date: July 3, 2012 4:30:27 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Lefter Kupası Davetiyesi

_____________________________________________

Yalovamız, 3.7.2012

http://www.yalovamiz.com/news.php?id=19398&t=Adalar-Yalova+Sefer+Saatleri+De%C4%9Fi%C5%9Fti

Adalar-Yalova Sefer Saatleri Değişti

Yalova-Adalar seferlerinde saat değişikliğine gidildi. Yapılan değişikliğe göre hafta içinde yapılan 16:00 seferi iptal edildi.

Dentur-Avrasya tarafından Yalova-Adalar arasında yapılan gemi seferlerinde değişiklik yapıldı. Daha önceden hafta içinde 07:00 ve 16:00 saatlerinde olmak üzere günde 2 kez yapılan seferler artık 07:00 ve 11:30 saatlerinde gerçekleştirilecek. Hafta sonu ise 09:00-13:30 saatleri arasında sefer düzenlenecek. Adalardan dönüşler ise yine saat 18:00’de yapılacak.

_______________________________

From: NUR ÇAKMAK

Subject: Nur Çakmak senin bağlantına yorum yaptı
Date: June 29, 2012 7:28:22 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Uzunlu, kısalı, önemli, az önemli, eski, yeni onlarca konunun tek seferde verilmesini doğru bulmadığımı söylemek istiyorum! Üstelik böyle bir sayfa da açıkken ADALAR POSTASI üyelerinin, paylaşımlarını doğrudan bu sayfada yaparak; belki, konular üzerinde yorum yapacak, fikir beyan edecek olanların işini de kolaylaştırmış, yeniden bloga dönüp onlarca yazıyı yeniden gözden geçirmesini önlemiş olacaklarını düşünüyorum! Örneğin ben, bazı konular hakkında yazmak istiyordum! Ama bu blok halindeki paylaşımınız nedeniyle yazamıyacağım! Çünkü bazen alıntı yapmak, bazen yanlış bir ifadede bulunmayayım diye tekrar tekrar yazıya döndüğüm olur ki, onlarca yazıyı yeni baştan taramak zor! Bu nedenle bazı konularda tepkisiz kalmış göründüğüm için, beni tanıyıp da tepkisiz kaldığımı düşünenlerden özür diliyorum! Ve facebook ortamındaki bu sayfanın gereğinin de, paylaşılanların toplu yapılmaması olduğu konusunu bir kez daha anımsatmak istiyorum:(

* * *

30.6.2012 13:28

Saygıdeğer ve Sevgili Nur Hanım,
Evvelce de bu minval mektuplarınıza verdiğim cevabı yineleyeceğim biçare…
Bildiğiniz gibi “ADALAR POSTASI aslında hiç kimse… aynı zamanda siz… herkes… hepimiz! gerçekte 1 nisan 2005’ten beri sanal âlemde bir haberleşme ağı sadece…”

Sanal âlemde aslen http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/ adresinden yayın yapmakla birlikte siz misal ADALAR POSTASI’nda seyreden üye okur/yazarların e-mail adresine yeni sayı yayımlanır yayımlanmaz sadece “içindekiler” kısmı tüm içeriğe doğrudan ulaşacakları linkle birlikte gönderilmekte. Tam da bu esnada https://www.facebook.com/adalar.postasi adresi yanı sıra http://twitter.com/ADALARPOSTASI adresinde de benzer bir biçimde yeni sayının yayımlandığı duyurulmakta…

Hangi sayıda hangi habere/yazıya dair görüş bildirmek istiyorsaniz; lütfen tercihen doğrudan ADALAR POSTASI’nın adalar.postasi@gmail.com ve/veya FaceBook’ta o sayının altındaki “Yorum” hanesine misal “ADALAR POSTASI-2700/48 (29.6.2012)’e dair” başlığıyla yazdığınızda şimdiye kadar olduğu gibi bundan böyle de yazılarınız ADALAR POSTASI’nda yayımlanacaktır.

ADALAR POSTASI’nın “kelime”yle arama yapılmak suretiyle her an herkes tarafından kolayca ulaşılabilecek içeriğiyle arşiv oluşturmak gibi bir gayesi de olduğundan; FaceBook’un karman çorman sayfalarında yitip giden anlık paylaşım/yorumlardan ziyade her an herkes tarafından ulaşılabilen, arşivlenebilen bir sayfa olmak suretiyle seçtiği yol/yöntem tercih edilmekte…

Son sayıdaki gibi kimi zaman onlarca mektubun birikmesiyse; 1 Nisan 2005’ten bu yana asıl uğraş ve iştigal alanlarım yanı sıra tamamiyle bir sosyal sorumuluk projesi olarak postacılığını yürütmeye gayret ettiğim bendenizden kaynaklanmakta!… Çoğu zaman hilafsız günün 24 saatine ve dahi sabahlara değin yayılan bir zaman ve emek gerektiren bu mesai —geçmişte anne/babamı kaybederken hastahanede/evde soluksuz refakatlerindeyken dahi elden geldiğince aksatılmamaya gayret edildiyse de— kimi zamanlar ise böylesi bir mesai ne yazık ki mümkün olamamakta…

“ADALAR POSTASI-2700 (29.6.2012): haziran hazır!…”da belirttiğim minvalde:
http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2012/06/29-2700.html

“Haziran hazır!…

Nerede kalmıştık?
Türlü hengamede biriktikçe biriken mektupları hale yola koyup
ADALAR POSTASI’nı sefere çıkartmak ne yazık ki bir türlü nasip olmadı bugüne değin!
Geç de olsa cümlesi kronolojik olarak sıralı bir biçimde huzurlarınızda anca şimdi!
Gecikmeden dolayı cümle okur/yazarlardan affola!”

Saygılarımla,

ADALAR POSTASI adına

Emine Çiğdem Tugay
)O(

______________________________

Kadıköy Gazetesi, 3.7.2012

http://www.kadikoygazetesi.com/20903-adalar-belediyesinden-bir-ilk-daha

Adalar Belediyesi’nden Bir İlk Daha!

Adalar Belediye Meclis üyesi ve başdanışman Raffi Hermon Araks, Türkiye’de ilk kez bir gayri müslim belediye başkan vekili ve olarak ilk nihânı kıydılar.

Sayın Araks, kıydıkları ilk nikâh töreninde Türkiyeli aslı Konyalı ve Hollandalı Aleksander Yan Der Meer’in dünya evine girmesine vesile oldular.

Böylelikle Türkiyede ilk kez, Ermeni Ortadoks cemaatinden bir Hıristiyan tarafından Müslüman bir kadınla Hıristiyan bir erkeğin nikâhı kıyılmış oldu.

______________________________

Akşam, 4.7.2012
Bülent Şanlıkan

http://www.aksam.com.tr/yetimhaneye-baba-araniyor–125187h.html

Yetimhaneye ‘baba’ aranıyor

Tam 45 yıl boyunca patrikhanenin tapusunu almak için mücadele ettiği iki asırlık Rum Yetimhanesi, bu kez Yunanistan’daki ekonomik krize takıldı. Yıllarca kaderine terk edilen Avrupa’nın en büyük ahşap binasının restorasyonu için patrikhane sponsor arıyor…

Büyükada sırtlarında görkemli görüntüsüyle tüm güçlüklere rağmen ayakta duran 200 yıllık Rum Yetimhanesi, yıllar sonra sahibine kavuştu ama bu kez ekonomik krize karşı ayakta durmaya çalışıyor.

1964 yılında boşaltılan tarihi bina için Fener Rum Patrikhanesi hukuk mücadelesine girişti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2010 yılında binanın tapusunun patrikhaneye teslim edilmesine karar verdi. 45 yıllık mücadele sonucu patrikhane, binanın tapusunu teslim aldı. AİHM aynı kararında Türkiye’nin toplam 26 bin Euro tazminat ödemesine de hükmetmişti.

Patrikhane tapuyu aldıktan sonra binayı ‘Dinlerarası diyalog ve dini odaklı bir ekoloji merkezi’ haline dönüştürülmeyi öngördü. Merkezde, İslam, Hıristiyanlık ve Musevi din adamlarının çalışması planlandı. Restorasyon için yaklaşık 50 milyon dolarlık bütçe çıkarıldı. Ancak aradan geçen yaklaşık iki yıllık süre içinde tarihi binaya tek bir çivi bile çakılamadı.

Patrikhane, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle Yunanistan’dan ekonomik destek alamadı. Gereken kaynak bulunamadı. Bunun üzerine sponsor arayışına girdi. Patrikhane yetkilileri sponsor arayışını doğrularken açıklama için detayların kesinleşmesini beklediklerini söyledi.

YILLARA MEYDAN OKUYOR
AVRUPA’nın en büyük, dünyanın ise ikinci en büyük çok katlı ahşap binası 1898-1899 yılları arasında otel olarak inşa edildi. Mimarlığını Alexandre Vallaury’nin üstlendiği bina II. Abdülhamid döneminde hizmet dışı bırakıldı. 1902’de Rum bir bankerin eşi olan Eleni Zarifi, 10 bin sarı lira karşılığında binayı satın aldı. Bunun üzerine çıkarılan fermanla binanın yetimhane olarak kullanılmasına izin verildi. 1964’te ise bina boşaltıldı.

Özen ve ciddiyet ister
HUBER Köşkü’nün restorasyonunda görev alan İTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Afife Batur binanın restorasyonunun özen ve ciddiyet istediğini belirterek şunları söyledi: “En az iki yıl çalışma gerektirir. Dönem özellikleri dikkate alınmalı. Kurtarılabilecek olan parçalar kurtarılır, olmayanlar yenisiyle değiştirilir. Çok meşakkatli bir iş. Huber Köşkü’nde çalışırken malzeme uzmanlarıyla parçaları teker teker inceledik. Yetimhane ise büyüklüğü nedeniyle zor bir alan diyebilirim.

Özgün detayları yapılmalı
Mimar Mehmet Alper, “Büyük bir bütçe gerektirir, kolay bir iş değil. Deniz aşırı bir yer. Birden heyecan veren bir alan gözüyle bakılmıyor. Ben burayı 22 yıl önce projelendirmiştim. Ancak yine otel olarak tasarlamıştım. Aslını fazla bozmadan yine özgün detaylarıyla yeniden restore edilmesi gerekiyor. Kopan bölümleri orijinaline yakın bir şekilde onarılmalı. Binanın alt katında çok değerli salonlar var. Özgün yapıyı görebiliyoruz,” dedi.

______________________________

Demokrat Haber, 3.7.2012
Yazı: Mutlu Dinçer / Fotoğraf: Özgür Güvenç / ekoiq.com

‘Çevreci değilim ama çevrecilik bana kaldı!’

Heybeliadalı Süleyman Durmuş çağımızın bir kahramanı…

Lermontev’in bir kitabı vardır: “Çağımızın Bir Kahramanı”. Heybeliadalı Süleyman Durmuş da hakikaten çağımızın bir kahramanı. Belediyelerin, bakanlığın, STK’ların yapamadığını yapıp, adasını çöp işgalinden korumanın değişik yollarını bulmuş. Talebelerden vicdani retçilere, askerlerden sporculara kadar herkesi ortak bir çevre hareketinde buluşturmuş. “Çevre konusunda sosyal medyayı kullanma” uzmanlığı da cabası. Şimdi Heybeliada’ya bağlanıyor, “Zor Temizledik” hareketinin hikâyesini bizzat Durmuş’tan dinliyoruz.

Geçtiğimiz haftalarda Heybeliada’da iki günlük bir festival yapıldı. Bir yıl boyunca ormanda çöp toplayan bir ekip, bu işe dahil ettikleri herkese bir şenlik hediye etmek, Ada’ya gelecek piknikçileri de yapılan temizlikten haberdar etmek için bir festival düzenledi. Bu işe büyük oranda öncülük eden kafe sahibi Süleyman Durmuş ve ekibiyle bir orman gezintisi sırasında karşılaşmış, temizlik ekibine katıldıktan sonra her karşılaşmamızda dile getirdiği minnetinden ötürü kendimizi mahcup hissetmiştik. Festivali haber alınca olan bitenin tümünü kendisinden dinlemek istedik.

Festival fikri nereden doğdu?

Geçen yaz sonundan beri ormanı temizliyoruz. Temizleyenleri çağıralım, bir şenlik yapalım, Hıdırelleze denk getirelim dedik. Bir komite kurup konuyu açtık. Peki, yapalım dediler. İngilizce’de festivıl deniyormuş, biz de gerçek festivıl yapıyoruz yani… İki gün sürecek festivalde herkes gönüllü. Sahne alacakların hiçbiri tek kuruş para almıyor.

Kimlerin gelmesini bekliyorsunuz, nerelere duyurdunuz bu etkinliği?

Talebelerden bir yoğunluk bekliyoruz. İTÜ’den orman temizlik ekibinden Işıl Katkın var, çevre kolu başkanı. Nasıl bir temizlik yaptılar anlatamam. Kamp atmalarına izin veriyorduk geldiklerinde. Normalde yasak biliyorsunuz. GBT’lerini karakola sordurup deniz kıyısında kamp attırdık. Akşam bir gittim koca bir ateş yakmışlar, ormanı mı yakacaksınız diye yüreğim hop etti, gittim teneke bir varil buldum, videoya çektim varili, internete yükledim, ateşi böyle yakın diye.

İnternetin epey bir faydası dokundu yani çalışmalarınıza.
Sayfa üç günde 15 binden fazla tıklandı. İnternet sayfasına erişime baktığımda hayrete düşüyorum. Benim kişisel facebook profilimde 100 kişi civarında var. Benim ağzım bozuktur biraz. Ormanın o halini görünce, küfrettim, o kadar aşırı tepki verdim ki, ama profilim herkese açıkmış, bir baktım bir sürü insan paylaşmış, haberim yok ki çeki-düzen vereyim kendime. Mesaj atıyorlar, “Abi otuz kişi geliyoruz,” diye. “Seni izliyoruz,” diyorlar. Delirmiş bunlar. Benim neremi izliyorlar? Burada siyasi bir şey yok. Hiç öyle bir derdim yok. Üniversiteleri de yarıştırdık çaktırmadan. İTÜ epey öndeydi fakat Ordu Kaptanlık Bölümü öne geçti. Herkes ordusunu alsın gelsin diyorum. Mimar Sinan’ın pandomim ekibinin başında Melike Kaymaz var. Gelip çalıştılar burada. “Sahne alalım Ada’da,” dedi. Dedim ormanı temizleyene her yer serbest.

Ormanı temizleme maceranız nasıl başladı?

Gönüllü fonunda bir paramız vardı. Heybeliada Gönüllüleri Derneği’nden bağıra çağıra fon aldım. Dediler ki al sana 2200 lira, git hallet, temizle. 2200 lirayla orman mı temizlenir? Çok yaygara yapınca ihale bize kaldı tabii. Bu parayı talebelere aktaralım, 30 lira yevmiye verelim dedik. Başladım talebeleri çağırmaya. Duyan başkasını getiriyor beş kişi, on kişi… Başlarında da biri oluyor, gelip denetliyor, bakıyor ki hakikaten temizlik var, siyasi bir durum yok, güvensiz bir durum yok, katılım arttı.

Temizlik ilk ne zaman başladı?

2011’in Ekim ayında başladık. Havaları güzel bulduk mu çıkıyorduk. İlginçtir, ilk katılanlar vicdani retçiler oldu. Van’a giden ekip katıldı aramıza. Tamamen gönüllü. Bir baktık yedi kişi gelmişler. O gün belimiz koptu. En yoğun bölgelere daldık.

Nasıl toplanıyor, nasıl haberleşiyorsunuz?

Facebook’tan haberleşiyoruz. Günler öncesinden hazırlananı biliyorum. Beş günlük hava raporlarına bakıyoruz. Bu işin ön hazırlığı da var: Yemeği var, ara sıcakları var, çuvalı, eldiveni var. On kişilik işi bir kişi yapıyor, çünkü gerçek çevreciler asıl onlar. Ama bir gün gelenin ikinci gün gelme şansı yok, hepsi yamuluyor. Düşünün ne kadar ağır bir çöp yükü… Orman gerilla ordusu diyorum ben onlara. Üç kişinin 50 çuval topladığı bile oldu.

Peki, nereye kadar temiz kalacak?

Temizliyoruz, bakıyoruz, arkadan aynı çöpler bizi takip ediyor. Bazı noktalar kasıtlı kirletiliyor, ihaleye çıkması isteniyor. Bilmiyorum çok mu şüpheciyim, ama hep aynı bir iki yer. Halbuki burası halkın da ormanı diye temizliyoruz. Sosyalist arkadaşlar da destek olunca, onlarla içli dışlı olunca böyle düşüncelere kaymaya başladım ister istemez. Aslında muhafazakâr bir adamdım… Neyse… Çamlimanı’nı gördünüz mü? Kese böcekleri sardı her yeri… Ağaçlar berbat durumda. Bir de orayı tel örgülerle çevirmişler şimdi. Niye çevriliyor tel örgüyle? Tel örgü gördüm mü fıttırıyorum. Birileri para kesiyormuş yolda. Oraya masa koymak için kaç ağaç uçuracaklar belli mi? Var mı kontrol edeni? Bütün tepkiyi verince göze batıyoruz tabii… Bir de GSM’cilerle derde girdi başımız. Baz istasyonu kurmak istediler iskeleye. GSM firması hattımı kesip duruyor. İşte gönderdikleri tebligat! Anlatınca da paranoyaksın diyorlar. Bu işlerin böyle dertleri varmış, öğrenmiş olduk.

Peki, bu adayı temizleme işine Gönüllüler Derneği dışında kimler destek oldu. Ada halkından destek gördünüz mü?

Faruk Berksan, Gönüllüler Derneği’nin başıdır, sağolsun çıkardı 3 bin lira verdi. Benim için de para çalıyor diye laf çıkaranlar oldu inanır mısın? Cebimden çıkan parayı saymadım ama 2 bin 500 lira civarında harcadım. Buraya gelenlere yedir içir… Hepsini kameraya çektim, hepsini kayıtladım, sayfalara yükledim ki şüpheler kalmasın. Normalde çevreci bir adam değildim. Fakat etrafta kimse yok. Bana kaldı. Çevrecinin olmadığı yerde Süleyman çevreci olmak zorunda kaldı. Ormana çöp atanlardandım, ta ki bir gün toplayana kadar. Anladım ki kimin eline torba verip ormana götürürsen, eldivenleri taktırıp o leş çöpleri toplatırsan, bir daha o adam çöp atmaz. Belki önce para verip toplatırsın, ama sonra kendiliğinden toplar. Kaldı ki parayla yapılacak iş değil bu… Gelen üniversite öğrencilerine dedim ki bunu hocalarınıza anlatın, fon nasıl bulunur, danışın, Egemen Bağış’a seslendim Facebook’tan, önce çakma hesap sandım, biraz heyecanlı konuştum, ifadede noksanlıklar oldu, eğitim malum, kelime hazinesi kusurlu, ama kusuru göremeyecek haldeyiz şu anda. Bir gün param bitti. Dedim “Süleyman, burada askeriye var, 500 öğrenci var,” Okan Yarbay bir ara yardım ederiz demişti. Etraftan “Askeriyeye mi temizleteceksin çöpleri?” diyenler oldu… Her neyse… Gittim besmele çekerek, dayandım kapıya, Okan Yarbay yokmuş, karargâh komutanıyla görüştürdüler. Dedim efendim, param bitti, fonda kuruş kalmadı, çünkü ben bütün paramı askeriyenin etrafını temizlemeye harcadım. Kontrol ederseniz görürsünüz. Üniversiteliler de çalıştı, ilköğretim talebeleri de. Sıra sizde, bir manga asker verin dedim. Bu işi onlar da sahiplensin mahiyetinde… “Asker çıkartamam,” dedi, o zaman otobüs verin dedim. Çocukları Mercedes dediğimiz, adanın çöp kamyonunun sırtında götürüyoruz, ara sıra esnaftan akülü bisiklet falan alıyordum ama bir alıyorsun, iki alıyorsun, üçüncüde ayıp oluyor. Otobüs verdiler bize sağolsunlar. Bir de kız basketbol takımımız var. Para arıyorlardı kendilerine. Dedim para var. Kasada 250 lira kalmıştı, “250 liralık çalışır mısınız,” diye sordum, kabul ettiler. Hemen internette duyurdum, bir abimiz de 250 lira verdi, oldu 500 lira. Onları askeriyenin otobüsüyle taşıdık ormana. İki saat çalıştık onlarla, fazla değil. Çünkü daha çocuklar, yorulurlar. Fakat iyi reklam oldu. 6 ila 14-15 yaş arası çocuklar… Öyle bir çalıştılar ki, inanamazsınız. Onları videoya çektim, Spor Bakanlığı’na göndermek için. Tabii laf ediyorlar çektiğim fotoğraflara, kamerayı çok sallıyorsun, ışığı bilmiyorsun diyorlar…

Peki, bu temizlikler ne kadar sürecek?

Geliyoruz diyenler olduğu sürece. Biz bedavaya kamu hizmeti yapıyoruz. Belediyenin de, bakanlıkların da işine yarıyoruz. Orman içinde gezerken kim nerede ne yapıyor görüyorsunuz. Kimler nerede içki içiyor, biracılar nerede çöreklenmiş, uyuşturucu nerede, tinerciler nerede toplanıyor biliyorsunuz. Ormanın ağır pisliği alındığı için, iki kişiyle rötuş temizliği yapıyoruz düzenli olarak. Fakat iki haftadır tırtıllardan dolayı yapamıyoruz. Tırtıllardan allah razı olsun bir yandan da, kaşınan soluğu Orman Bakanlığı’na şikâyette alıyor. Bu tırtıllarla mücadele bir iki yıl aksasın, yangına falan gerek yok. Oradaki ağaçlar biter. 2B yasasıyla binlik ve beş binlik planlara kaymak gibi yerler çıkar.

Siz adada mı doğup büyüdünüz?

Aslen Rize İkizdereli’yim. 75’ten beri Ada’dayım. Yani iki yaşımdan beri… Kalabalık ve güçlü bir aileden olduğum için ortaya atılabiliyorum. Birinin deliliği lazım işte. Anlayacağın olduk yeşilci be kardeşim! Bütün yeşiller beni tanıyor. Solcularla da arkadaş oldum burada. Herkesle de olurum. Çok şey öğrendim onlardan. Bir de vicdani retçiler var, ki asıl has ekibim onlardır. Bunlar silaha karşılar. E, peki memleketi kim koruyacak diyordum. Herkes ama herkes silahı bırakırsa, silaha harcanan parayla neler olabileceğini anladım. Hepsi fakültede okuyorlar keratalar. Lisan hataları yapmıyorlar ama fena küfrediyorlarmış onlar da… Herkes bir yerlerde buluşuyor işte. Hep Müslüman evladıyım derdim, artık insan evladıyım diyorum.

Bir değişiklik fark ediyor musunuz peki?
Çocuklar mahallede çöp toplamaya başladılar, önceden ayıptı, elini sürmek istemezler, konduramazlardı kendilerine. Aileler kızardı. Bugün göstere göstere topluyorlar. Birleşik bir kongre kurduk. Hayatımızda ilk defa biraraya geliyoruz bu insanlarla ama hepsi birbirinden merdane. Birbirimize ismimizle hitap edelim, diyorlar. Kardeşim bizim hanım şahin gibi, ben oradaki bir hanıma ismiyle hitap etsem biterim, yenge diyoruz haliyle. Belediyenin katkısı oldu mu? Herkesin başka başka görüşleri olduğu için belediye karışmasın, gelmesin diyenler oldu. Yok kardeşim, buraya belediye de gelmeli, kaymakam da gelmeli, çevre bakanı da gelmeli. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a twit attım dün, gelsinler. Katılsınlar festivılımıza. Sen fark etmesen de görüyorlar seni internette. Öyle güçlü bir şeymiş bu. Al işte Arap Baharı dedikleri şeye bak… Nasıl olacak diye kara kara düşünürken birileri buluyor, biz geliyoruz diyor internetten.

Heyecanlısınız biraz…
Şimdi festival yapacaz ama ortalık ne durumda diye dolaştım Ada’yı, birkaç çuval çöp var yine. Tepeye çıktım az önce dua etmeye, Cuma’ya gittim öğlen, festivalde yağmur olmasın diye. Bir de gelen sanatçı çocuklara biraz olsun harçlık bırakabilelim isterdim…İçimde onun da bir sıkıntısı var.

Ada halkı mutlu mu festivalden?
Bu festivalden Ada katkı sağlayacak. Kim sahip çıkarsa onun olsun. Bir festival kazanmak az şey mi? Bizim adamızın hiçbir şeyi yok be kardeşim! Bütün hortum Büyükada’ya akar. Kim kızarsa kızsın, gerçek bu. Ormanı temizleyince temiz müşteri geliyor, bu kadar basit. Esnaf daha iyi iş yapıyor. 23 Nisan’da talebe aktı buraya. Ada’nın bu kadar kalabalık halini görmemiştim. Yaş ortalaması 18-25. Aralarında bira içenler de var. Lokantacılar bile coştu.

Peki, her şey başa saracak mı?

Önümüz yaz, Ada yine kirlenecek… İşte bu festivali bilecekler. Sloganı bilecekler: “Zor temizledik”. Nereye gitsek hep aynı çöpler: sucular, ayrancılar, biracılar. Peki, bunu üretenler nerede? Adam pikniğe 10 kilo yemek taşıyor, dönüşte 500 gram çöpünü taşımıyor. Bunlar için proje yapmak lazım. Üniversite talebeleri için bir fon kuralım diyorum şimdi. Üç kişilik temizlik timi. Her ay bir üniversiteden üç kişilik bir ekip gelsin. Alsın maaşını, korusun ormanı. Koca bakanlığın yapması gereken bir iş bu. Ama benim derdim kavga etmek değil. Yanlıştı, düzelttik. Bu kadar.

______________________________

Cumhuriyet, 29.6.2012

Orhan Bursalı

Haber10, 29.6.2012 11:44

http://www.haber10.com/haber/285020

Marmara’da esrarengiz bir yat

9 Haziran’da bölgede pek bilinmeyen radarlı bir yat, siyah bir helikopter eşliğinde, Sedef Adası’nın güneyinden Marmara açıklarına yöneldi. Önce MHP lideri Bahçeli, Öcalan’ın İmralı’da olup olmadığını sordu. Ardından Amerikalıların ve Barzani’nin Öcalan’ı ziyaret ettiği söylentileri geldi. Daha sonra Arınç ve Kılıçdaroğlu ev hapsi olasılığından söz etti. Bunların ardından burnunu İmralı’ya çeviren yat, kuşkuları artırdı. 
9 Haziran 2012 tarihinde sabah 8.42’de Büyükada’nın açıklarında, Sedef Adası’nın güneyinden Marmara açıklarına doğru, buralarda pek gözükmeyen bir yatın geçtiği gözlendi. Yatın ilginç yönü, radarlarla donatılı olması ve aynı zamanda üzerinde durmadan dönerek herhalde koruma görevi yapan siyah bir helikopterin eskortluğu olsa gerek.
Sedef yönünde oturan bir adalı dostumuz, bu bilgiyi verdiğinde, fotoğrafları istedim, ancak hemen ertesi sabah gönderdiği halde, e-postası, içindeki büyük çözünürlüklü resimler nedeniyle elime geçmedi. Geçen gün konu açıldığında hemen yeniden göndereyim dedi.
Büyükada sakini, olayı dürbünle de izledi. Gözlemini şöyle anlattı:
“Helikopter yatın üzerinden biraz uzaklaşıyor ama hemen yeniden yatın üzerine geliyordu. Dürbünle de baktım ama yatın ismini göremedim. Resmin birinden de anlaşıldığı üzere radar vs. gibi donanımları çok fazla idi. İzlediği yol, Sedef Adası’nın önünden adanın güney ucuna doğru gidişiydi; meraktan harita üzerinde baktığımda orada gideceği 3 yer var, Kurşun Burnu, Tavşan Adası -Neandros Adası- orayı geçerse de cetvelle çizilmiş gibi İmralı..”
İmralı mı? Bu gözlemini ilk aktardığında çok önem vermemiştim. Ancak bir iki gün sonra MHP lideri Bahçeli dahil, medyada ilginç yorumlar ve söylentiler görülmeye başlandı.
Bunlardan en ilginci, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın İmralı’da bulunup bulunmadığı idi. Yani Öcalan İmralı’dan başka yere mi götürülmüştü?
Diğer söylentiler arasında, Amerikalıların ve Barzani’nin Öcalan’ı İmralı’da ziyaret ettiği iddiaları vardı.
Bu arada, Bülent Arınç’ın, Öcalan’ın bir evde gözaltında yaşamını sürdürebileceği sözleri yer aldı. Arkasından CHP lideri Kılıçdaroğlu da benzer sözleri dile getirdi.
Bu söylentilerle Büyükada açıklarında İmralı istikametinde yol alan ilginç yat ile üzerinde uçan siyah helikopter arasında bağ olup olmadığını gündeme getiriyoruz.
Radar vb. donanımlı yat ve helikopter Emniyet’in veya MİT’in organize ettiği bir “gezi” miydi? MİT’in ilgisi var mı? Yat ve helikopter İmralı’ya mı gitti? İçlerinde kimler vardı? Gidenler Öcalan ile mi görüştüler? Öcalan hâlâ İmralı’da mı?
Tabii bilmiyoruz, biz sadece ada taraflarında pek de şahit olmadığımız siyah helikopter eskortlu yolculuk ile medyada ve siyaset kulislerinde dolaşan dedikodular arasında, doğru olup olmadığını bilmediğimiz bir ilişkiyi sorguluyoruz..

Twitter, 29.6.2012 12:20

ORHAN BURSALI ‏
@ORHANBURSALI
Orhan Bursalı – Marmara’da siyah helikopter eskortlu esrarengiz bir yat, Hedef İmralı’ydı http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=348430
Twitter, 29.6.2012 12:37
Mehmet Ali Güller ‏
@MaliGuller
@ORHANBURSALI helikopterden katalog çekimi yapılan bir yat gibi görünüyor… Bu tip mega yatların hepsinde o radarlar vardır zaten…
Twitter, 29.6.2012 15:39
ORHAN BURSALI ‏
@ORHANBURSALI
Esrarengiz teknenin sahibi çıktı, İmrali ile ilgisi yok, siyah helikopter de teknenin fotoğralarını çekiyormuş.. Fotoğraf için pahalı yöntem
Twitter, 29.6.2012 16:40
ORHAN BURSALI ‏
@ORHANBURSALI

@benderlioglu_s Kamhi’yerin teknesiymiş onlar aradı.. Sözde, helikopter de kendilerine aitmiş. Gerisini izleyemediğimiz için bilemiyoruz..

______________________________

From: SERAP UZUNLAR

Subject: Rast’lantı…
Date: July 4, 2012 1:54:10 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Rast’lantı…

Yansın çamlar,
Coşsun fasılla Heybeli aşığı adamlar…
Mehtaba çıkmışken Çam limanında,
Duyulmaz mı ormanın çığlığı küller arasında…
Gelmez mi yanık kokusu buram buram…
Sızlamaz mı yüreğimiz bir gram….
Ya da boşver ya, yandı gitti nasılsa,
Gel çıkalım mehtaba fasılla!!!

______________________________

From: M. HIZIR YÜKSEL
Subject: capri hakkinda bilgilendirme
Date: July 4, 2012 4:35:09 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Capri’ye “ayak bastı parası” hakkında…

Selamlar,

ADALAR POSTASI- 2700/79 (29.6.2012)‘da yer alan Adalar Belediyesi Başkan vekilinin Capri ve Napoli gezisine dair deneyimleri üzerine bu maili yazıyorum.

Kendisi İtalyan’ların adalarda “ayak bastı” parasyla izdihamı önlediğini söylemiş. Doğrudur ama bunun ters teperek maksadını aştığını da açıklamakta yarar var.

Başkan Vekili’nin hangi tarihlerde söz konusu geziyi yaptığını bilemiyorum ama ben 25 -29 Mayıs 2012 tarihleri arasında tatil için Napoli üzerinden Capri’ye gidip adada kaldım.

Su noktayı vurgulamak istiyorum, “ayak bastı parası” niyetiyle uygulanan verginin yanı sıra bilhassa Capri’ye ulaşımın pahalılığı sebebiyle —tek yon ulasim Euro 17 civarında— adadaki ticaret uzun zamandır süregelen durgunluktan yok olma seviyesine gelmiş.

Ben oradayken bu verginin kaldırılması ve adaya turist gelebilmesi için deniz ulaşımının ucuzlatılmasi adına iskele meydanında 2-3 kez eylem yapıldı. Çünkü pahalılık nedeniyle bırakınız yabancı turistleri adada evi olanlar dahi işe gidip gelemez duruma düşmüşler. Esnaf nakit ödemede %15 civarında standart iskonto yaparak bir anlamda bu ayak bastı parasını kendince telafi edip ticareti
canlandırmaya çalışıyor. Bunları bizim adalarımızda “ayak bastı parası” uygulanmasın düşüncesiyle değil objektif olarak durumu anlatabilmek için yazıyorum.

Son söz, bu benim Capri’ye ilk gidişim değildi. Daha önce gidip çok beğendigim için bu yıl tekrar gittim. Üzulerek şunu da söylemeliyim ki, Capri ile Adaları mesela Büyükada’yı —yüzölçümü olarak en yakın olduğu için— hiçbir anlamda kıyaslamak mümkün değil. Zira ne yazık ki gündelik yaşauıştan eğlenceye, ada içi ulaşımdan denize girme imkânına, temizlikten doğayı korumaya kadar aklınıza gelebilecek her konuda arada büyük uçurumlar var. Umarım zaman içinde bunlar kapanabilir.

Sevgiyle kalın…

MEHMET HIZIR YÜKSEL

______________________________

OdaTV, 4.7.2012

http://www.odatv.com/n.php?n=demek-islamcilar-da-cesedini-yaktiriyormus-0407121200

Demek İslamcılar da cesedini yaktırıyormuş

Önce komünist hareketin önemli ismi Ali Rıza Yörükoğlu yurtdışında cesedini yaktırdı. Küllerini Büyükada’dan denize serptirdi.

Yandaş medya tepki gösterdi. Cesedini yaktırmanın ateist adeti olduğunu yazdılar. Yörükoğlu’na öfke kustular.

Sonra ünlü diva Leyla Gencer cesedini İtalya’da yaktırdı. Küllerini de Boğaz’a serptirdi.

Yandaş medya Gencer’i linç etti. Ceset yaktırmanın ateist adeti olduğunu, Gencer gibilerin halkın değerlerine yabancı olduğunu yazdılar.

En son Meral Okay, cesedini yaktırmak istemişti. Ama olmadı. Türkiye’de mümkün değildi. Demokrat Parti Zincirlikuyu’daki krematoryumu kapatmıştı. O günden beri yasaktı.

Ama Okay’ın yakılmak istemesi linç edilmesine yetti. İslamcılar Muhteşem Süleyman’la başlayan hesaplarını, “ceset yaktırmaya sövgü” ile kapattılar.

Sonunda ezber bozan bir şey oldu.

1982 yılında Müslümanlığı seçen Marksist yazar Roger Garaudy geçtiğimiz günlerde hayatını kaybetti. Bir Müslüman olarak yakılmayı seçti. Cesedi yakıldı.

Ancak bu sefer İslamcı medyadan ses çıkmadı. Akit’ten Yeni Şafak’a kadar tamamı “Garaudy Hakk’a yürüdü” manşetini attılar.

Garaudy’nin yakılmasını hiç ama hiç dert etmediler.

Demek ki neymiş?

Dincilerin meselesi yanmak değil kimin yakıldığıymış.

Tıpkı Sivas Katliamı’nda olduğu gibi.

______________________________

 From: MURAT BAŞBAY

Subject: [SON LİMAN GAZETESİ] AYRAN GÖNÜLLÜLER DERNEĞİ!
Date: June 30, 2012 1:10:59 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

AYran GÖNÜLLÜLER DERNEĞİ!

Bugün Heybeliada’da her tarafa yapıştırılmış afişler gördüm. Heybeliada Gönüllüleri adlı dernek —hani şu orman yangınından sonra Orman Şefi’ni aklamak için toplantı düzenleyen, yakında Suriye savaşı, ülke ekonomisi hakkında görüşlerine başvurulması beklenen malum dernek— yangının çıktığı Çam Limanı mevkiinde fasıl konseri düzenliyormuş. Neron, Roma yanarken alevlere bakıp lir çalarmış, bu arkadaşlar da yanmış, yok olmuş genç, yaşlı ağaçlardan geriye kalan küllere bakıp acaba nihavent makamı mı okuyacaklar yoksa Peşrev mi takılacaklar. Brütüs olmak işte bu kadar kolay Adalar’da…

______________________________

ntvmsnbc, 6.7.2012 17:49

http://www.ntvmsnbc.com/id/25364572

Büyükada’da atlar cefa çekmesin!

Hayvan Hakları Federasyonu HAYTAP, Büyükada’daki faytonlara koşulan atlar için İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliği’ne müracaat etti.

HAYTAP, yaptığı müracaatta “Büyükada’da faytonlara koşulan atlar, Hayvanları Koruma Kanunu’na tamamen aykırı olarak işkenceye tabi tutulmaktadır. Atlar sıcakta saatlerce bekletilmekte, kırbaçlanmakta, yokuş çıkamayıp düştüklerinde tekmelenmektedir,” ifadesine yer verdi.

HAYTAP, Ulaşım Koordinasyon Merkezi UKOME’nin yaptığı araştırmanın sonuçları da paylaştı. Araştırma sonuçlarına göre:

  1. Yüksek fayton ücretleri nedeniyle ada halkının ulaşım talepleri yeteri kadar karşılanamadığı, fayton başına 4-5 at kullanılması nedeniyle atların sağlık, bakım ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanamadığı,
  2. At Meydanı’nda düzensiz depolama yapıldığı, faytonların kullandığı yol boyunca yüzde 15’ten yüksek eğim nedeniyle atların zorladığı,
  3. Büyükada’da firma ya da şahısların birden fazla faytonu bulunduğu ve bu kişilerin sadece 1 fayton bulundurması durumunda 51 adet faytonun açığa çıkacağı” tespitleri yapıldı.

HAYTAP’ın belediyeden talepleri ise şöyle:

  1. Büyükşehir Belediyesi ve Turizm Bakanlığı’nın sorunu ele alması
  2. Fayton sayısının azaltılıp, kısa bir zaman içinde tamamen kaldırılması
  3. Geçiş sürecinde atların yaşam koşullarının devlet destegi ile iyileştirilmesi, atlara yeterli sayıda barınak yapılması
  4. Atlara kötü davrananlara para cezası verilmesi ve fayton kullanmaktan men edilmeleri
  5. Atların sürekli olarak kontrol edilmesi
  6. At ahırlarında veteriner kliniği açılması ve veteriner hekim tahsis edilmesi
  7. Ada’da yaşayanlar icin faytona alternatif daha uygun fiyatlı bir ulaşım aracı temin edilmesi.

Hayvan Hakları Federasyonu HAYTAP, ‘Sizler faytonla sefa sürerken atlar cefa çekmesin’ sloganı ile Büyükada’da faytonlara koşulan atlar için harekete geçti.

_____________________________

From: SELİN AYGÜN
Subject: Büyükada’da fındık zamanı
Date: July 7, 2012 10:30:54 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Büyükada’da fındık zamanı

Karadeniz’de fındık zamanı gelmedi ama bizim bahçedeki fındıklar oldu bile…

Piknikçiler ve HARAMİLER bahçeye dalmadan önce toplayalım dedik …

_____________________________

From: ŞÜKRAN ORHAN
Subject: Ada Ormanları
Date: July 7, 2012 12:38:10 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Ada Ormanları

DEĞERLİ ADALILAR,
ADALARIN KONUMU, ORMANLIK ALANLARI, YASAL PİKNİK ALANLARI DIŞINDA KULLANIMINA GÖZ YUMULMASI, DOĞAL ETKENLER VE AŞIRI SICAKLAR DA BİRLEŞİNCE YANGIN ŞAŞILACAK BİR OLAY DEĞİLDİR.
ŞAŞILACAK OLAN BU KADAR ALENİ BİR SÜRECİN BİZZAT MUHATAPLARINCA, YÖNETİLEMEMESİ, ÖNLEM ALINMAMASI VE GEREKLİ HAZIRLIKLARIN YAPILMAMIŞ OLMASIDIR.
GEREKLİ TEKNİK DONANIM VE EĞİTİMLİ PERSONELE SAHİP OLMAMASININ YANI SIRA, ORMAN İŞLETME ŞEFLİĞİ BİR SİYASİ PARTİNİN İLÇE TEŞKİLATI TARZI YAKLAŞIMLARINI DAHA ÖNCE DE ORTAYA KOYMUŞTUR.
YORTU SIRASINDA KENDİ İNANÇLARI VE RİTÜELLERİ GEREĞİ İNSANLARIN BAĞLADIKLARI İPLERİ, GÖZLERİ ÖNÜNDE SÖKEREK “TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜ”NÜ ORTAYA KOYAN,
KONU ORMANLIK ALANLARIN TEMİZLENMESİ, BAKIMI OLDUĞU ZAMAN ORTALARDA GÖRÜNMEYEN İŞLETME ŞEFLİĞİ, ORMANLARI YANGINDAN KORUMAK İÇİN NE YAPMIŞTIR?

  1. ADALAR’DAKİ YANGIN RİSKİNE KARŞI BİR PROGRAM OLUŞTURMUŞ MUDUR???
  2. 6182 SAYILI YASANIN 69. MADDESİ UYARINCA ORMAN YANGINLARINI ÖNLEME KOMİSYONU ADALAR’DA KURULMUŞ MUDUR?
  3. KURULMUŞ İSE KOMİSYON KİMLERDEN OLUŞMAKTADIR?
  4. ORMAN YANGINI ÖNLEME TOPLANTILARI YAPILMIŞ MIDIR? TOPLANTILAR YAPILMIŞ İSE TOPLANTI TUTANAKLARI VE ALINAN KARARLAR HALKA AÇIKLANMIŞ MIDIR?
  5. DAHA ÖNCEKİ YILLARDA ÇOK BÜYÜK YANGIN ATLATMIŞ OLAN ADALARIN YILLIK YANGIN EYLEM PLANI VAR MIDIR? VARSA KONUYLA İLGİLİ KURUM VE KURULUŞLARA BİLGİ VERİLMİŞ MİDİR? KAMU KURULUŞLARI VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ GÖREVLERİ BELLİ MİDİR?
  6. YANGINI ÖNLEMEK İÇİN YAPILACAK EN BASİT EYLEMLERİN HANGİSİ GERÇEKLEŞTİRİLMİŞTİR? ORMAN KENARINDA BULUNAN KURUMUŞ BİTKİ ÖRTÜLERİ Mİ TEMİZLENMİŞTİR? DÜZENLİ OLARAK DENETİM Mİ YAPILMIŞTIR? ORMAN ALANINDAKİ CAM ŞİŞELER Mİ TOPLANMIŞTIR?
  7. ADALARDA YANGIN TATBİKATI YAPILMIŞ MIDIR? YAPILMIŞSA HANGİ TARİHLERDE YAPILMIŞTIR? TATBİKATLAR SIRASINDA EKSİKLİKLER TESPİT EDİLİP ÖNLEMLER ALINMIŞ MIDIR?
  8. HİDRANTLAR ÇALIŞMAKTA MIDIR? ÇALIŞIYORSA RUTİN BAKIMLARI YAPILMAKTA MIDIR?
  9. BİR TELEVİZYON KANALI’NDA YAYINLANAN SIRLAR İSİMLİ PROGRAMA PERİLİ KÖŞKLER, HURAFELERLE İLGİLİ BİLGİLER VEREN BİLİMSEL (!) ÇALIŞMALAR YAPAN ORMAN İŞLETME ŞEFİ YANGIN HABERİNİ BÜYÜKADA’NIN TEPESİNE DİKTİĞİ ŞATOSUNDAKİ GÖZCÜLERDEN Mİ ALMIŞTIR YOKSA YANGIN ÇIKTIKTAN SONRA MERKEZE GİDEN İHBARLAR SONUCU TELSİZİNDEN Mİ ÖĞRENMİŞTİR?
  10. BİR ORMAN İŞLETME ŞEFİ’NİN TELSİZİNİ YANGIN ESNASINDA DEVRE DIŞI BIRAKMASI NASIL BİR GÖREV ANLAYIŞININ GÖSTERGESİDİR????
  11. ORMAN İÇİNDE ÖZELLİKLE YAZ DÖNEMİNDE GÖREV YAPAN KAÇ İŞÇİSİ VARDIR?
  12. ARAÇ VE PERSONEL YETERSİZLİĞİNİ GEREKÇE GÖSTEREN ORMAN İŞLETME ŞEFİ, BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ’NE SORUNLARINI İLETEN DİLEKÇE YAZMIŞ MIDIR, ARAÇ VE PERSONEL TALEBİNDE BULUNMUŞ MUDUR? BULUNDUYSA BU BELGELERİ KAMOYUYLA PAYLAŞMAYI DÜŞÜNMEKTE MİDİR?

BU SON YANGINDA HEYBELİADA ORMANLARININ YOK OLMAMASININ TEK ŞANSI BU YANGININ GÜNDÜZ ÇIKMASIDIR EĞER BU YANGIN GECE ÇIKMIŞ OLSAYDI VE HAVA ŞARTLARI DENİZ ULAŞIMINA EL VERMESEYDİ, NE HAVADAN MÜDAHALE EDİLEBİLİRDİ NE DE BU YANGIN SÖNDÜRÜLEBİLİRDİ!…
MERKEZİNDE İNSAN, DOĞA, KENT OLMAYAN HER YAKLAŞIM, RANT İÇİN, KÂR İÇİN, İKTİDAR HIRSI İÇİN HER GEÇEN GÜN YENİ KAYIPLARA NEDEN OLACAKTIR.
EMEĞİNE, DOĞAYA, İNSANCA YAŞAMA SAHİP ÇIKMAK İÇİN, BULUNDUĞUMUZ HER YERDE, TALANIN, YAĞMANIN OLDUĞU HER YERDE KARŞI DURMAK GÖREVİMİZ VAR.

CHP
ADALAR İLÇESİ
KADIN KOLLARI

_____________________________

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: KORAL İSTANBUL KONSERİ
Date: July 2, 2012 9:41:47 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

KORAL İSTANBUL KONSERİ

Tüm Adalıları ve Adaları seven dostları bekliyoruz.
Adalar Kültür Derneği Yönetim Kurulu

_____________________________

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: ŞİİR AKŞAMI
Date: July 8, 2012 10:43:09 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

_____________________________

From: MURAT BAŞBAY
Subject: [SON LİMAN GAZETESİ] SİVAS’IN IŞIĞI SÖNMEYECEK
Date: July 4, 2012 1:23:18 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

SİVAS’IN IŞIĞI SÖNMEYECEK,
KARANLIĞA MEYDAN OKUYORUZ!…

7 TEMMUZ CUMARTESİ
SAAT 19:30

GÖNÜLLÜ CADDESİ NO:60
CENNET BAHÇESİ
BURGAZADA / ADALAR / İSTANBUL

KONUŞMACILAR:

*ASAF GÜVEN AKSEL-YAZAR

*ATİLLA ÖZDEMİR-PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ

KONSER

*PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ ÜMRANİYE ŞUBESİ BAĞLAMA TOPLULUĞU

*MUZAFFER ÖZDEMİR

NOT: ETKİNLİK ÜCRETSİZDİR

* * *

Haber soL, 8.7.2012

http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/33-aydin-burgazadada-da-anildi-haberi-56749

33 aydın Burgazada’da da anıldı

Sivas Katliamı’nda yaşamını yitiren 33 aydını anmak için dün İstanbul Burgazada’da bir anma etkinliği gerçekleştirildi. TKP, NHKM ve PSAKD’nin katkılarıyla düzenlenen etkinlikte konuşmalar, dinleti ve belgesel gösterimi yapıldı.

2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Madımak Oteli’nde yakılarak katledilen 33 aydınımız Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi İstanbul Adalar’da da anıldı. Dün Burgazada’da bir çay bahçesinde “Sivas Davası’nda Zamanaşımını Tanımıyoruz – Karanlığa Meydan Okuyoruz” başlığıyla düzenlenen anma etkinliğe yaklaşık 150 kişi katıldı.

Etkinlik, Sivas’ta katledilen 33 aydınımız ve 2 otel görevlisi anısına yapılan saygı duruşuyla başladı. Saygı duruşunun ardından TKP üyesi ve yazar Asaf Güven Aksel ile Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri Örgütlenme Sekreteri Atilla Özdemir birer konuşma yaptı. Asaf Güven Aksel yaptığı konuşmada, Sivas’ta aydınlarımızı katledenlerin bugün iktidarda olmalarına dikkat çekti ve “aydınlarımızı yakanları iktidardan indirmenin bir yolunu bulamadığımız sürece Sivas’ın hesabını sormuş olmayacağız,” dedi. Sivas’ta katledilenlerin bir inanç grubunun değil emeğin temsilcileri olduğuna işaret eden Aksel, anma etkinliklerinin önemli olduğunu ancak yetersiz olduğunu, ancak emeğin dünyasını yani sosyalizmi kurmak için mücadeleye omuz vererek anma etkinliklerinin ötesine geçilebileceğini dile getirdi.

Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri Örgütlenme Sekreteri Atilla Özdemir ise konuşmasına Aziz Nesin’in dizeleriyle başladı. Katliamı yapan gericileri, katliam öncesinde gericilerin katliam hazırlıklarına göz yumanları, katliam günü seyirci kalanları ve o gün iktidarda olanları unutmadıklarını belirten Özdemir, Sivas’ın hesabını mutlaka soracaklarını ifade etti. PSAKD olarak Türkiye’nin dört bir yanında faaliyetlerini artarak sürdürdüklerini belirten Özdemir, bu mücadelenin sadece Alevilerin mücadelesi olmadığını, mücadelelerinin bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesi olduğunu dile getirdi.

Alevi köylerine zorla cami yapılmaya devam edildiğini, bir tane zorunlu din dersi yetmezmiş gibi 4+4+4 eğitim sistemiyle 3 tane daha seçmeli din dersinin müfredata eklendiğini hatırlatan Özdemir, dindar nesiller yetiştirmek için iktidarın her şeyi yaptığını belirtti.

Aksel ve Özdemir’in konuşmalarının ardından bağlama sanatçısı Muzaffer Özdemir sahne aldı. Etkinliğe gelenlerin beğeniyle dinlediği Muzaffer Özdemir, şiir kitaplarını ve albümlerini de imzaladı.

Muzaffer Özdemir’in ardından PSAKD Ümraniye Şubesi Bağlama Topluluğu sahne aldı.

Müzik dinletisinin ardından Sivas 93 belgeselinin gösterimi yapıldı.

Etkinlik, Sivas’ın hesabının sorulması için mücadele kararlılığı ile sona erdi.

_____________________________

From: ASLI YALAP
Subject: [HEYBELİADA MUHTARLIĞI- MUHTAR ASLI YALAP] ÇAM LİMANINDA SAHİLE ÇEEKİLEN TELLER ADALAR…
Date: July 9, 2012 10:50:55 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

ÇAM LİMANINDA SAHİLE ÇEKİLEN TELLER,

ADALAR BELEDİYESİ’NDEN SÖKÜLEREK TEKRARDAN ÇAMLİMANI SAHİLİ HALKA AÇILDI.

_____________________________

From: DENİZ TOPRAK
Subject: Adalar Orman İşletme Müdürü Yüksel Özcan, yangına jet hızıyla yapılan müdahalenin sırrını açıkladı!!!
Date: July 9, 2012 12:04:34 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Yangına jet hızıyla yapılan müdahalenin sırrı!…

Adalar Orman İşletme Müdürü Yüksel Özcan, yangına jet hızıyla yapılan müdahalenin sırrını açıkladı!!!

— Kule’de Amerikan ordusunun da kullandığı termal kamera…

GazeteVatan, 7.7.2012
Burak Kara / HABER MERKEZİ

http://haber.gazetevatan.com/yangina-karsi-termal-kamera/463038/7/Yasam

Yangına karşı termal kamera

Çıktıktan 5 dakika sonra müdahale edilen yangının jet hızıyla söndürülmesindeki sır çözüldü

Heybeliada’da, çıktıktan 5 dakika sonra müdahale edilen yangının jet hızıyla söndürülmesindeki sır çözüldü. Yürekleri ağza getiren yangının, Adalar’a kurulan 150 bin TL’lik termal kamera sayesinde hemen fark edilerek söndürüldüğü anlaşıldı. Sistemin yaygınlaştırılması bekleniyor.

İSTANBUL’un göz bebeği Heybeliada’da geçtiğimiz gün çıkan orman yangını herkesi korkuttu. 2003’te Burgazada’da çıkan yangında adanın tamamına yakın ormanlık arazisi yanmış, müdahalede zorluklar yaşanmıştı. Neyse ki bu kez korkulan olmadı, yangına ilk müdahale alevlerin yükselmesinden beş dakika sonra yapıldı, 15 dakika içinde uçaklar yangına su serpmeye başladı. Ve 1 saat içinde de yangın tamamen söndü. Yangının bu kadar kısa sürede söndürülmesi merak uyandırdı.

Orman kurtaran sistem

Adalar Orman İşletme Müdürü Yüksel Özcan, yangına jet hızıyla yapılan müdahalenin sırrını açıkladı. Yangına Büyükada’ya kurulan Adakule’deki termal kamera sayesinde anında müdahale etme şansı yakaladıklarını söyleyen Özcan, sistemle ilgili şu bilgileri verdi: “Burası sadece Adalar’ı değil, Anadolu Yakası’nda da meydana gelecek olası yangınları gözetliyor. Kule’de Amerikan ordusunun da kullandığı termal kamera, 100 derece üstü ısı gördüğü anda alarm veriyor; Adalar’ı 64 parsele bölüyor ve dakikada bir tüm parselleri tarıyor. Böylece alevler büyümeden biz yangını saptıyoruz ve müdahaleye başlıyoruz. Bu sistem Adalar’da başarıyla test edildi. Maliyeti 150 bin lira. Ayrıca 250 metre aralıklarla yangın hidrant sistemi kurduk. Böylece olası bir yangında kesintisiz su kaynağımız da oldu.” Aynı sistemin test aşaması tamamlandıktan sonra başka bölgelerde de uygulamaya geçireleceği belirtildi.

“Duman görünce 177’yi ara”

İstanbul Orman Bölge Müdürü Zekeriya Mere de, geçtiğimiz yıl 16 milyon fidan dikerek bir rekora imza attıklarını belirterek, “Yanan her ağacın yerine 10 fidan dikiyoruz,” diye konuştu.

4 uçak, 1 helikopter, 16 ilk müdahale aracı, 37 yangın gözetleme kulesi, 48 arazöz ve 487 yangın işçisiyle orman yangınlarına 24 saat hazır olduklarını söylüyen Mere, özellikle yaz aylarında ateşli piknik yapan piknikçileri uyararak, “Ormanlar hepimizin hazinesi. Piknik bizim kültürümüz, buna engel olamayız. Ama piknik alışkanlığımızı kontrol altına alabiliriz. Ateşli piknik yapacak vatandaşlarımız iki kat daha dikkatli olmalılar. Tescillenmiş piknik alanlarını tercih etmeliler. Yaktıkları ateşi, piknik bittikten sonra bol su dökerek söndürmeliler. Rüzgârlı havalarda mangal yakmamalılar ve yangın ihbar hattı olan ‘Alo 177’yi ormanlarda duman gördüklerinde aramalılar,” dedi.

Vay be!

Vay…

“Kabiliyetsiz olmak bir kusur değildir…Ama Karaktersiz olmak çok büyük bir kusurdur.” (Hz. Mevlana)

_____________________________

Hürriyet, 9.7.2012
Sefa Özkaya

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/20942942.asp

Özgür nehirler için atladılar

Nehirlerin özgürce akabilmesi için 2005 yılından bu yana yapılan “Büyük Atlama” (Big Jump), dün tüm Avrupa ile birlikte Türkiye’de de gerçekleştirildi.

Hasankeyf’ten Burdur’a, Samsun’dan İzmir’e 30’a yakın noktada yüzlerce insan nehirlere, onların beslediği göllere ve denizlere atladı. Doğa Derneği’nin organizasyonuyla Burgazada’da bir araya gelen 60’a yakın çevre dostu, Kalpazankaya Plajı’nda aynı anda denize atlayarak nehirlerin yok olma tehlikesine dikkat çekti.

Burgazada İskelesi’nden Kalpazankaya’ya kadar “Nehirler denizlere özgür aksın” pankartıyla yürüyen doğaseverleri denize girenler de ilgiyle izledi. Yürüyüşte Hasankeyf eylemlerinde ön plana çıkan Kamlumbağa Rafet maketi de yer aldı.

* * *

ADALAR POSTASI da atladı!…

_____________________________

Hürriyet, 9.7.2012
A.A.

http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/20942569.asp

Lefter Kupası sahibini buldu

Fenerbahçe’nin “Ordinaryüs” lakaplı efsane futbolcusu Lefter Küçükandonyadis’in anısına düzenlenen 1. Lefter Kupası veteran futbol turnuvası sona erdi.

Adalar Müzesi’nin düzenlediği organizasyon, Kınalıada’daki Jarden Barsamyan Stadı’nda gerçekleştirildi. Sembolik olarak 4 adanın (Kınalıada, Burgazada, Heybeliada, Büyükada) takımları arasında yapılan maçlarda, Lefter’in Adalı ve İstanbul’un çeşitli semt ve kulüplerinden arkadaşlarının yanı sıra, İstanbul kulüplerinin veteran oyuncularından seçilmiş “Lefter dostları” da bulundu.

Günün ilk maçında üçüncülük karşılaşması Kınalıada ile Burgazada takımları arasında yapıldı. Normal süresi 3-3 biten karşılaşmada Burgazada’yı penaltılar sonrasında 6-5 mağlup eden Kınalıada, organizasyonu üçüncü sırada tamamladı.

1. Lefter Kupası’nın final maçı ise Büyükada ile Heybeliada takımları arasında yapıldı. Büyükada’yı 3-1 yenen Heybeliada, ilk kez düzenlenen kupanın sahibi oldu.

Final maçının ardından düzenlenen ödül töreninde kupayı Heybeliada takımına Fenerbahçe Kulübü Yönetim Kurulu üyesi Mustafa Serdar Erkan ile Lefter Küçükandonyadis’in eşi Stavrini Küçükandonyadis ve eski milli futbolcu Selçuk Yula verdi.

Bu arada, Galatasaray Kulübü’nün eski başkanlarından ve aynı zamanda sembolik olarak Heybeliada takımının kaptanı olan Alp Yalman, kupayı Lefter Müzesi’ne bağışlayacaklarını söyledi.

Finalde Heybeliada takımına mağlup olan Büyükada takımı ise ödülünü Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu’ndan aldı.

_____________________________

From: ASLI YALAP
Subject: [HEYBELİADA MUHTARLIĞI- MUHTAR ASLI YALAP] Heybeliada Sahilindeki demir korkulukların…
Date: July 10, 2012 3:55:43 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Heybeliada sahilindeki demir korkuluklar…

Heybeliada sahilindeki demir korkulukların değişmesi için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan girişimlerimiz sonuçlanmış olup numune, Heybeliada sahile MADO’nun tam karşısına yerleştirilmiştir. Takriben haftaya demir korkuluklar gelerek takılmış olacağının bilgisini Meclis üyemiz Kaya SÖNMEZ vermiştir. Sayın Kaya SÖNMEZ’e girişimleri neticesinde süreci hızlandırdığı için, İBB’ye yenilemeyi yaptıkları için Heybeliada Muhtarı olarak teşekkür ederim.

_____________________________

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: TÜRK HALK MÜZİĞİ KONSERİ-HASAN KARAYOL-
Date: July 10, 2012 11:33:38 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

_____________________________

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: RESİM SERGİSİ
Date: July 10, 2012 11:35:06 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

_____________________________

From: ADALAR MÜZESİ
Subject: Müze’de Yaratıcı Drama Atölyesi: Ver Lefter’e Yaz Deftere
Date: July 10, 2012 11:05:55 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

_____________________________

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: Fwd: KONSER-Dünden Bugüne,Kulaktan Kalbe-CANDAN ve ERDEM
Date: July 10, 2012 11:42:19 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Tüm Adalıları ve Adaları seven dostları bekliyoruz

15 Temmuz Pazar
Adalar Kültür Derneği’nde
Adalar Kültür Derneği Yönetim Kurulu

_____________________________

From: DENİZ TOPRAK
Subject: Kim bunlar İşletme Şefi???
Date: July 11, 2012 11:27:53 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Kim bunlar İşletme Şefi???

Heybeliada yangınına 1 saat sonra lütfedip dahil olabilen Orman İşletme şefi Yüksel Özcan’ın, yangın sonrası ortaya çıkan yetersizliğe, tedbirsizliğe dair göstermiş olduğu “Orman İşletmesi’nde görevli, ben dahil sadece 3 kişiyiz,” bahanesi üzerine Yüksel Özcan’ın parti mekânı ( http://www.wayn.com/profiles/19309688 ) olarak değerlendirdiği kulenin önünde kendilerini siper eden güruhu sorgulayalım istiyoruz.

Kim bunlar İşletme Şefi???

Aralık 2011’de kuş fotoğraflama kuleni korumak için topladığın kalabalık, 6 ay sonra ve tam da yangın mevsiminde —kağıt üzerinde— nerelere kayboldu?

Seyir kulesinden seyredilen (!!!) yangına 1 saat sonra gelinip 3-5 hektar yandıktan sonra sönüyorsa, sorun yangının kuleden görülüp görülmemesinde değil demek ki? Orman İşletmesi’nden çok önce —kulesi dahi olmayan— onlarca gönüllü insan yangından haberdar olup yangın yerine ulaşmıştı zaten.

Yoksa biz mi yanlış anladık söylediklerini? “İşletmede ben dahil 3 kişiyiz” derken, işletmeden dışarı çıkmayan, ormana adım atmayan, her daim işletme ve yakın çevresinde (!!!) mesai dolduran sen dahil 3 kişi miydi kastettiğin?

Ada ormanları kimlere emanet?

Tırtılla mücadele edemediğiniz gibi mücadele yöntemini de yanlış anladınız sanırım. Yakarak yok etme bir mücadele yöntemidir ama ağacıyla birlikte değil!…

_____________________________

From: DENİZ TOPRAK
Subject: KULAK
Date: July 12, 2012 12:16:53 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

KULAK

KULAKLAR… ACABA HER ŞEYİ OLDUĞU GİBİ Mİ DUYARLAR YOKSA SADECE DUYMAK İSTEDİKLERİNİ, KENDİ İSTEDİKLERİ GİBİ Mİ ANLARLAR???

VE KULAĞIN BU ZAAFINDAN MEDET UMAN UTANMAZLAR DA, YILLARDIR SÜREGELEN BASİRETSİZLİKLERİNİ HER DAİM TÜRLÜ MAZERETLERİN ARKASINA MI SAKLARLAR???

GÖZLE GÖRÜNEN ÇIRILÇIPLAK GERÇEKLERİ KENDİLERİ DAHİ BİLİR DE HER NEDENSE BİR TÜRLÜ HESABA KATMAZLAR?

BAK ADAMLAR SAYFALARCA YAZMIŞ. İLGİLİSİ OKUSUN DİYE. OKUSUN AMA OKUDUĞUNU DA ANLASIN DİYE…

* * *

OGM
285 TEBLİĞ – 21.02.2010

ORMAN YANGINLARININ ÖNLENMESİ VE
SÖNDÜRÜLMESİNDE UYGULAMA ESASLARI

[…]

Yangına müdahale edecek ekiplerde gerekli ve yeterli sayıda araç ve ekipman bulundurulacaktır…

[…] Bu araçlar hangi ekibe tahsis edilmişse o ekibin merkezinde bekleyecek, kesinlikle başka işlerde görevlendirilmeyecektir. Araçların bakımlı ve güvenli olmasına özen gösterilecek, yangın sezonundan evvel genel bakımları yapılacaktır…

İlk Müdahale araçlarında şu prensiplere uyulacaktır:

  1. Araç bakımlı, ikmali yapılmış, harekete hazır halde bekletilecektir.
  2. Aracın önüne ve arkasına trafikte öncelik sağlayacak olan “ Orman Yangın Ekibi “ levhası asılacaktır.
  3. Araçta yangın söndürme malzemeleri ile yardımcı malzemeler, ayrıca dizüstü bilgisayar, ilgili programları ile GPS, meteorolijik el aleti ve yangın ibriği mutlaka araçta bulundurulacaktır.
  4. Bu araçlar yön bulucu sistemler ile desteklenecektir.
  5. Orman yangınları organizasyonu için gerekli teknik ve elektronik donanıma sahip bir adet ilk müdahale aracı orman yangınları ile ilgili Şube Müdürlüğü emrine verilecektir.
  6. Yangın sezonu içerisinde İlk Müdahale araçları üzerinden pompaları hiçbir şekilde indirilmeyecek. yangın mücadele çalışmaları dışında kullanılmayacak, yangın sezonu dışında pompa sistemleri muhafazalı bir yerde korunacaktır.
  7. İlk Müdahale araçları yangın uzmanlığı eğitimi almış teknik elemanların emrinde çalıştırılacaktır.
  8. İlk müdahale araçlarının kullanıcılarına nisan ayına kadar eğitimler verilir.

[…] Arazözler yangın sezonu müddetince her zaman bakımlı ve faal olacaktır…

[…] Orman idaresi yangın tehlikesinin fazla olduğu mıntıkalarda yangın mevsimine münhasır olmak üzere lüzum gördüğü yerlerde ve yeter miktarda yangın söndürme alet ve malzemesine havi motorlu vasıtalarla teçhiz ve takviye edilmiş yangın ekipleri bulundurur. […]

İŞLETME ŞEFİNİN YÜRÜTECEĞİ İŞ VE İŞLEMLER:

  • Yangın ekibinin beden ve ruh sağlığının yüksek tutulması için gerekeni yapar.
  • Yangın ekiplerine yangın sezonuna girmeden önce yangına müdahale şekilleri, şerit açma, arazöz donanımları, el aletleri, koruyucu güvenlik malzemelerinin kullanımı gibi hususlarda eğitim yaptırır.
  • Yangın sezonunda mümkün olduğunca orman köylüsü ile diyalog kurarak orman-halk ilişkilerini en üst seviyede tutar.
  • Yangın Ekiplerinin izinlerini havanın kritik olduğu günlerin dışındaki günlerde kullanmasını sağlar.
  • Havanın kritik olduğu günlerde hiçbir işle uğraşmaz. Hazır bekler. Kulesi ile sürekli irtibatta bulunur. Ekiple birlikte olup, denetler. Varsa emrindeki ilk müdahale aracını personeli ile birlikte, önceden belirlenen nokta ve güzergahlarda bulundurur.
  • Yangın gören kule veya ihbar edilen yeri tahmini olarak biliyorsa hemen hareket etmeli, yangının burada gelişebileceği durumu dikkate alınarak önceden yolda iken İşletme Müdürünü bu sahalar kritik veya o kadar önem arz etmiyor şeklinde uyarmalıdır.
  • Yangına giden en kısa yolu öğrenmelidir.
  • Yangına ilk vardığında veya karşıdan gördüğünde sahanın veya rüzgârın durumunu dikkate alarak Dozerin ve Arazözün çalışıp çalışmayacağını bildirir. Yol yoksa hemen hava araçlarından helikopter ekip ihtiyacını İşletmeye bildirir.
  • Yangın büyük veya büyüme eğiliminde ise, elindeki imkânlarla yangının tümüne müdahale etmek mümkün değilse, yangının potansiyel tehlike oluşturduğu istikameti elindeki mevcut ekiple tutar. Ekibi bölmeden, yardım geldiğinde tuttuğu kritik yerlere gerekli tedbirleri ve takviyeyi yapar. Kıvılcım atmalarına karşı mutlaka gözcü bırakır.
  • Yangının küçük olması durumunda etrafını çevirtip, güvenli şerit açma işlemini yaptırdıktan sonra soğutma işlemini yaptırır, yangın sönmeden yangın mahallini terk etmez.
  • Yangın büyükse ilk gelen yangın Amirine durumu ve konumunu izah eder.
  • İlgili İşletme Şefi dışında yangına gelen diğer şefler yangın tamamen kontrol altına alınmadan mahallinden ayrılmaz, şeritleri tamamen güvenli hale getirdikten sonra Yangın Amirinin izniyle ayrılır.
  • İlgili İşletme Şefi yangının kritik yerlerini kontrol altına aldıktan sonra yangının diğer yerlerini de dolaşmalıdır.

[…] Yangın ihbarlarında yangın mahalline ilgili İşletme Şefi derhal hareket edecektir…

[…] Tüm yangınlar başlangıcından itibaren fotoğraf ve film ile tespit edilerek Orman Bölge Müdürlüğü ve ilgili Orman İşletme Müdürlüğünce arşivlenecektir… […]

MİŞ MEĞER…
BİZ YAZDIK, OKUMASI GEREKENLER DE OKURLAR SANMIŞ OGM.
VE MUHTEMELDİR Kİ OKUMASI GEREKENLER DE OKUMUŞLARDIR.
LAKİN;
OKUDUĞUNU ANLAMIYOR, ANLAMAK İSTEMİYOR YA DA ANLAYAMIYOR OLMAK, İŞİNİ YAPMAMAYA MAZERET MİDİR BİLMEM AMA, SEBEBİ NE OLURSA OLSUN, YANGININ ÖNLENMESİ İLE İLGİLİ ÇOK AMA ÇOK VAHİM BİR ŞEYLER VAR (YA DA YOK) ADALAR’DA.
BUNA İSTER İLGİSİZLİK DEYİN SİZ, İSTER BİLGİSİZLİK, İSTER BECERİKSİZLİK, İSTER BASİRETSİZLİK, İSTERSENİZ DE FARKINDA DEĞİLLİK…
SONUÇ OLARAK GÖRÜLEN ŞUDUR Kİ; TEORİ TAMAM AMA PRATİKTE SORUN VAR…

_____________________________

From: DENİZ TOPRAK
Subject: Yargı Kararlarına Uymamanın Önünü Açan Koruma Yüksek Kurulu İlke Kararı Hakkında Yürütmenin Durdurulması Kararı Verildi
Date: July 12, 2012 12:44:59 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Adalar’da Koruma (!!!) Kurulu kararlarını kendilerine siper ederek kanunsuzlukla beslenen, 

beslenenlerin artıklarıyla yemlenenler için…

http://www.mo.org.tr/index.cfm?sayfa=belge&sub=detail&bid=2&mid=2&tip=0&Recid=14496

Yargı Kararlarına Uymamanın Önünü Açan Koruma Yüksek Kurulu İlke Kararı Hakkında Yürütmenin Durdurulması Kararı Verildi

25 Ocak 2011 tarihinde yayımlanan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 780 sayılı İlke Kararı ile “…Koruma bölge kurulu kararlarına karşı açılan davalarda, idari yargı tarafından verilen iptal veya yürütmenin durdurulması kararına ters düşmemek koşuluyla, kamu yararı bulunan konuların koruma bölge kurullarınca değerlendirilebileceğine” karar verilmişti.

Yargı kararlarına uymama yönündeki uygulamaların “kamu yararı” kavramı arkasına sığınarak sürdürülebilmesinin hedeflendiği açıkça anlaşılan ilke kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması talebiyle dava açılmıştır. Dava dilekçesinde bütün idari işlemlerin kamu yararı amacına yönelik olmak zorunda olduğu, koruma kurullarının kamu yararı amacıyla kültür ve tabiat varlıklarını korumak için bir takım tedbirler almak üzere kararlar almasının zaten görevleri icabı olduğu, dolayısıyla Yüksek Kurul’un kamu yararı bulunan hallerde karar alınabileceğine dair bir karar vermesine lüzum bulunmadığı, burada korumadaki kamu yararını gerçekleştirmek dışında başka bir amacın güdüldüğü üzerinde durularak,

“Son yıllarda özellikle çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması ve imar uygulamalarına ilişkin idari işlemlere karşı açılan davalarda yargı kararlarına uymama yönündeki uygulamaların oldukça arttığı görülmektedir. Bu durum yönetsel organların “hukuk devleti” anlayışındaki sorunlardan kaynaklanmaktadır. Yürütmenin gerçekleştirmeyi planladığı projelere ilişkin yargı kararlarını bir engel olarak gördüğü bu anlayışı, son sözü yargının söyleyeceği, yargı kararlarının kesin ve bağlayıcı olduğu, güçler ayrılığı ve yargının bağımsızlığı gibi hukuk devleti ilkeleriyle bağdaştırmak mümkün değildir.

Bu bağlamda; idari yargı kararı ortada iken, içinin neyle doldurulacağı belli olmayan “kamu yararı” kavramı ile koruma kurullarının yeniden değerlendirme yapabileceği yönündeki karar, idarenin yargı kararlarına uymak zorunda olduğu, hiçbir surette değiştiremeyeceği ve yerine getirilmesini geciktiremeyeceğine ilişkin anayasal hükme aykırıdır.” denilmiştir.

Danıştay Ondördüncü Dairesi bu iptal sebeplerini haklı bularak;

“Dava konusu edilen ilke kararı ile, koruma bölge kurulu kararlarına karşı açılan davalarda iptal ve yürütmenin durdurulması kararı verilmiş ise yargı kararlarına ters düşmemek koşuluyla kamu yararı bulunan konularda koruma bölge kurullarında değerlendirme yapılacağı belirtilerek bu hususta bölge kurullarına takdir yetkisi tanınmış olup, kamu yararı amacına yönelik işlem tesis etme ve yargı kararlarına uyma yükümlülüğü bulunan davalı idareye bağlı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nca alınan bu zorunluluğu bertaraf eder nitelikteki dava konusu ilke kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” gerekçesiyle 780 sayılı ilke kararının yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir.

_____________________________

From: ASLI YALAP
Subject: [HEYBELİADA MUHTARLIĞI- MUHTAR ASLI YALAP] Cuma günü saat 16’da Büyükada’daki Gönüllüler…
Date: July 12, 2012 2:13:43 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Cuma günü saat 16’da Büyükada’daki Gönüllüler Merkezi’nde yapılacak olan toplantıya katılmak ister misiniz?

Adalar Belediyesi Gönüllüler Merkezi Çınar Meydanında, Hamidiye Camii’ne çıkan yolda. Adres: Gazi Mihal Şok., No:11, Tel: 382-6638. Saat 15:45 Kartal motoruyla biraz hızlı yürümek şartıyla yetişmek mümkün. İlgilenirseniz okumaya devam edin lütfen.

Geçen hafta yapılan toplantıya katıldım. Son anda haber verildiği için olacak Heybeliada’dan başka katılan olmamıştı. Hatice Farsakoğlu bildiğiniz gibi enerji dolu bir insan. Bu hafta için gündem önce gönüllü olarak çalışmak istediğimiz konuları ve de başarılı olarak sürdürdüğümüz projeleri ortaya koyup, sonra da birlikte neler yapabiliriz diye beyin fırtınası yapmak. Cuma günleri 16, ilerdeki toplantılar için de uygun görüldü. Diğer adalardan gelen gönüllülerle tanışıp, adalar arası işbirliği yapmak umuduyla en azından birkaç hafta daha bu toplantılara katılmak istiyorum. Sizler de katılmak isterseniz çok sevinirim.

Toplantılara ayıracak zamanınız olmayabilir. Gönüllü olarak yürüttüğünüz çalışmaları ve/veya üzerine eğilmemeniz gereken konuları bana yazarsanız toplantıda diğerlerine iletirim. Bu yaz bana iletilen konular arasında: Adalılar arası kitap paylaşımı, Adalı bayanların el emeklerinin değerlendirilmesi, adamız müzelerinde her yaş gurubu için sanat ve edebiyat atölyeleri ve etkinliklerin sunulması var. Bu son konuyla ilgili başka kimler çalıştı bilmiyorum, ama İdil arkadaşımız geçen Aralık ayında Hatice Hanım’dan bu konuda bir istekte bulunmuştu. Ada’daki çocuklarımızı Büyükada Gönüllü Merkezi’ndeki atölyelere götürmek yerine atölyelerin bizim adamızda da tekrarlanmasını istemişti. Dün de İnönü Müzesi’nde çocuklarımız için bir atölye sunuldu (Yaratıcı Kartpostallar), bu konuda emeği geçen herkese teşekkür ederim. Müze bahçelerini ada halkı için düzenlemek istediğimiz atölyeler için kullanabileceğimizi geçen toplantıda öğrendim. İnönü Müzesi’nin bahçesinde konuşma İngilizcesi dersi açsak örneğin? O kadar güzel bir ortam ki insan kaç tane yabancı dil öğrenir kim bilir.

Bu konularla ilgileniyorsanız veya öncelik vermemizi istediğiniz başka konular varsa lütfen doğrudan salpteki@calpoly.edu adresime yazın, sizlerle tanışmak ve işbirliği yapmak isterim.

Sevgilerimle,

Sema Erturer Alptekin

_____________________________

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: Fwd: VEFAT
Date: July 13, 2012 10:22:31 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

VEFAT

Üyelerimizden ve Yönetim Kurulu üyemiz İSMAİL HAKKI DURMUŞ’un kardeşi ,
Sevgili Kardeşimiz ZİYA DURMUŞ genç yaşta ve beklenmedik bir zamanda hayatını kaybetmiştir.
ACIMIZ BÜYÜKTÜR.
Sempatik ve sevecen tavrı ile varlığı kalbimizden silinmeyecektir.
Başta ailesi olmak üzere hepimizin başı sağ olsun.
Adalar Kültür Derneği Yönetim Kurulu

CENAZESİ BUGÜN İKİNDİ NAMAZINDAN SONRA BÜYÜKADA HAMİDİYE CAMİİNDEN KALDIRILACAKTIR

* * *

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: İPTAL
Date: July 14, 2012 12:03:48 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Değerli üyemiz ZİYA DURMUŞ’un vefatından dolayı BU HAFTA SONU KONSERLERİ ileri bir tarihe ertelenmiştir. Adalar Kültür Derneği Yönetim Kurulu

_____________________________

Bianet, 14.7.2012
Sultan Komut

http://www.bianet.org/biamag/diger/139701-adalar-iki-halkin-kucaklasmasi

Adalar: İki Halkın Kucaklaşması

Bozcada’nın ve Gökçeada’nın ayrı dokuları, ayrı tatları var; ortak özellikleri ise Rum ve Türk yerleşimleri. Adaların belki de en güzel özelliği bu iki halkın birbiriyle kesişmesi, deyim yerindeyse kucaklaşması.

Survivor adasında yemek veriliyor muydu, verilmiyor muydu bilmem ben o kadar uzaklarda aramıyorum mutluluğu. Daha yakın adalar var sözgelimi Büyük Ada, Gökçeada ve tabi bir de Bozcaada.

Büyük Ada’da denize girme lüksüne erişebilmek için ya ada halkından bir tanıdığı olan, şöyle denize nazır yalısı olan biri olmalısınız ya da adını vermenin uygun olmadığı işletmelerde yanınızda kısa süreli tatil yapmak için İstanbul’dan kaçan onlarca hatta yüzlerce kişiyle dip dibe yüzmekten zevk almayı bilmelisiniz.

Ben her iki gruba da girmiyorum. Benim için Çanakkale’nin büyülü iki adası kalıyor; Gökçeada ve Bozcaada. […]

_____________________________

Akşam, 13.7.2012

Erol Üyepazarcı

http://www.aksam.com.tr/heybeliada-dogumlu-yunan-polisiyeci-petros-markaris–126992h.html

Heybeliada doğumlu Yunan ‘polisiyeci’; Petros Markaris

Yunanistan’ın popüler polisiye yazarlarından Petros Markaris, Avrupa’daki polisiyelerin, artık gündemden düşen ‘toplumsal edebiyatın’ yerini aldığını düşünüyor. Özellikle siyaset-mafya-ticaret üçgeninin birbirine benzediği Akdeniz ülkelerinde…

Son yıllarda romanları peş peşe dilimize çevrilen ve kendisine sadık bir okuyucu kitlesi kazanan bir yazar var. Komşumuz Yunanistan’dan Petros Markaris.

1937 İstanbul doğumlu. Doğduğu ev Heybeliada’da hâlâ ayakta. Tüccar olan babası oğlunun bugün Marmara Üniversitesi olan, o zamanki adıyla Sultanahmet Yüksek Ticaret Okulu’nda eğitim görüp tüccar olmasını ister. Bu isteği oğlu pek olumlu karşılamaz ama baba fikrinde ısrar eder ve onu iktisat eğitimi için bu kez Viyana’ya gönderir. Markaris iktisat eğitimi görecek ama iktisatçı olmayacaktır. Yunanca yazmayı düşündüğünden bu ülkeye yerleşir; ilk edebi ürünü Ali Redjo’nun Öyküsü adlı bir tiyatro oyunudur. Oyun yazarlığına devam ederken Almanca’dan çeviriler yapar ve ünlü Yunanlı rejisör Teodoros Angelopulos’un teşvikiyle film senaryoları yazmaya yönelir. Bu konuda Cannes Film Festivali’nde ödül alacak kadar başarılı olur.

Bu arada Yunanistan’ da televizyonda üç yıl kesintisiz oynayacak kadar çok tutulan Bir Cinayetin Anatomisi isimli polisiye dizinin senaristliğini yapar. Bu işten sonra ilk polisiye romanı Gece Bülteni’ni kaleme alır; büyük bir başarı kazanınca başka dillere çevrilir. Sonraki kitapları gecikmeyecek ve Markaris ünlü bir polisiye roman yazarı olacaktır.

ELEŞTİREL KOMİSER HARİSTOS
Markaris’in bütün kitaplarındaki kahramanı cinayet masası başdetektifi Komiser Haristos’tur. Komiserimiz, Holmes veya Poirot gibi olağanüstü analitik zekâlarıyla sorun çözen detektiflerden değildir. Sıradan ama çalışkan ve zeki bir polistir. Boş zamanlarında sözlük okumak gibi bir alışkanlığı vardır. Karısı Adriani ve özellikle kızı Katerina ile ilişkileri sıradan her koca ve babada olduğu gibi inişli çıkışlıdır. Komiserimiz gazetecileri hiç sevmez. Bir olayı ele aldı mı inanılmaz bir inatçılıkla sorunun üzerine eğilir ve Markaris’in dediği gibi “Her akıllı polisin yaptığı şekilde bir ipucunun peşinden aylarca koşar.”

Haristos pek çok olaya eleştirel yaklaşır ve gelişmiş bir ironi yeteneği vardır. Markaris, bir resmi polisi yapabileceği kadar sevimli yapmak için elinden geleni esirgememiş ve kahramanından bir ‘Yunan Maigret’si yaratmayı başarmıştır.

Yazar dikenli meselelere de el atar; örneğin Yunanistan’daki ırkçılığı, çocuk kaçakçılığını, mafyayı, sporu alet ederek karapara aklamayı, geçmişin siyasi dosyalarına göz atmayı konu olarak ele alır.

Daha çok Akdeniz kökenli olan ‘siyasi polisiye’nin güzel örneklerini verir. Yazara göre Avrupa polisiyesi, artık yazılmayan ‘toplumsal roman’ın yerini tutmuştur. Bu konuda şöyle der:

“Özellikle Yunanistan’da, İtalya’da, İspanya’da veya Türkiye’de yazılan polisiye romanları okuduğunuz zaman toplumsal boyutun ne kadar öne çıktığını hemen görüyorsunuz. Son dönemin polisiye romanları toplumsal sorunlara ayna tutuyor. Tabii saydığımız ülkelerde siyaset-mafya-ticaret üçgeninin birbirine benzemesinin de bunda payı olmalı.

Toplumsal sorunların polisiye romana girmesinin nedeni hiç kuşkusuz globalleşme. Dünya ekonomisiyle birlikte mafya da globalleşiyor. ‘Siyasi polisiye’ roman yazıp da uluslararası mafyadan söz etmemek olanaksız.”

Markaris’in bir romanı, Eskiden Çok Eskiden İstanbul’da geçer; bu romanında birbirini hem seven hem birbirinden nefret eden iki toplumun, Türklerin ve Yunanlıların psikolojisi bir çağdaş aydına yakışır tarzda tarafsızca ele alınır. Türkiye göçmeni Maria’nın yaşamını zehir edenlerden intikamını ilginç bir silahla, yaptığı zehirli böreklerle alışının öyküsündeki dramı ilgiyle izlerken her iki kanattan iyisiyle kötüsüyle birçok insan manzaralarına tanıklık ederiz.

Bu usta yazarın dilimize çevrilen son romanı Büyük Ortak en ilginç öykülerinden biri. Haristos’un kızı ve damadı, kimliği bilinmeyen kişilerin kaçırdığı bir gemidedir. Haristos’a bu işi vermezler, çünkü gemide bir polis kızının olmasının bilinmemesi gerekmektedir. Ona bakması için yakışıklı, eşcinsel reklam yıldızlarını öldüren bir sapığın yakalanması görevini verirler. Aklı kızında bu sırrı çözmeye çalışan Haristos’un bu kez işi çok zordur.

Mizah ile toplumsal eleştiyi bir arada götürmekte büyük usta olan Markaris’in bu romanı polisiye meraklıları kadar; günümüzün insanını anlamayı isteyenler için de okunması gereken bir yapıttır.

Büyük Ortak
Petros Markaris
Turkuvaz Yayınları
376 sayfa

_____________________________

From: ADALAR MÜZESİ
Subject: Müze’de Deniz Canlıları Atölyesi: Köpekbalığından Korkulur Mu? – 17 Temmuz
Date: July 14, 2012 2:49:08 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Köpekbalığından Korkulur Mu?

_____________________________

From: EBRU GÜMÜŞ
Subject: [HEYBELİADA MUHTARLIĞI- MUHTAR ASLI YALAP] Yeni bağlantı
Date: July 14, 2012 11:25:32 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Prenstur Kartal Adalar seferleri zamlandı

UKOME’ye (Ulaşım Koordinasyon Merkezi) bağlı olarak çalışan Prenstur firması 3 lira olan bilet fiyatını 3.5 lira olarak değiştirmiş.

Not: Prenstur seferlerinde akbil geçmemektedir.

Diğer sefer ücretleri için: Adalar vapur ve motor ücretleri

http://www.tarifeyebak.com/content/adalar-hatti-vapur-motor-deniz-otobusu-ucretleri

Adalar Hattı – Vapur, Motor, Deniz Otobüsü Ücretleri
tarife tarafından 14 Temmuz, 2012 – 22:49 tarihinde gönderildi

Tek yön için ücretler:
——————————-
Şehir Hatları Vapuru Kabataş-Bostancı-Kadıköy-Adalar hattı:
Jeton 4 TL, Tam Akbil 3 TL, İndirimli Akbil 2 TL

Mavi Marmara Bostancı-Maltepe-Adalar Hattı:
Şehir Hatları Adalar ile aynı (Jeton 4 TL, Tam Akbil 3 TL, İndirimli Akbil 2 TL)

Mavi Marmara Kabataş-Adalar Hattı:
Bilet 5 TL

Prens Tur< Kartal-Adalar Hattı:
Bilet 3.5 TL 3 TL

Dentur Kabataş-Adalar Hattı:
Bilet 5 TL

Dentur Yalova-Adalar Hattı:
Bilet 10 TL

Dentur Avcılar-Adalar Hattı:
Bilet Gidiş Dönüş 17,5 TL

Dentur Avcılar-Adalar Hattı:
Bilet
İzmit, Değirmendere ve Karamürsel’den tek yön 12,5 TL
Darıca’dan tek yön 7,5 TL

İDO Kabataş-Adalar Hattı:
Jeton 8 TL, Tam Akbil 6.5 TL, İndirimli Akbil 4.75/5.30 TL

İDO Bostancı-Adalar Hattı:
Jeton 5 TL, Tam Akbil 3.9 TL, İndirimli Akbil 3.30/3.60 TL

Deniz Taksi:
En az 40 TL, En fazla 388 TL

_____________________________

From: ADALAR MÜZESİ
Subject: Müze’de Atölye: Canlanan Kartpostallar – 18 Temmuz
Date: July 15, 2012 2:34:48 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Canlanan Kartpostallar…

_____________________________

From: GENCO GÜNAY
Subject: [Heybelİmece] Plak koleksiyonu yapan ve dinlemekten müthiş…
Date: July 16, 2012 8:50:12 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Plak

Plak koleksiyonu yapan ve dinlemekten müthiş keyif alan Adalı dostlarımızı arıyorum:) Hem koleksiyonlarımızı paylaşmak hem de Ada’da bu keyfi çoğaltmak isteyenler bana ulaşabilirler mi?…

_____________________________

From: ASLI YALAP
Subject: [HEYBELİADA MUHTARLIĞI- MUHTAR ASLI YALAP] HEYBELİADA SANATORYUMU SON GELİŞMELERE GÖRE DOĞUŞ…
Date: July 16, 2012 12:38:36 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

HEYBELİADA SANATORYUMU SON GELİŞMELERE GÖRE…

HEYBELİADA SANATORYUMU SON GELİŞMELERE GÖRE DOĞUŞ ÜNİVERSİTESİ TARAFINDAN ÜNİVERSİTE YAPILMAK İSTENİYORMUŞ. GİRİŞİMLERİN GERÇEKLEŞTİĞİ VE İŞLEMLERİN ÇOK HIZLI İLERLEDİĞİ DUYUMUNU ALDIM. EN KISA ZAMANDA TADİLAT VE TAMİRAT BAŞLATILACAKMIŞ. HEPİMİZİN SEVİNECEĞİ [!?] BU HABERİ PAYLAŞMAK İSTEDİM. BİLGİLERİNİZE…

_____________________________

From: MURAT BAŞBAY
Subject: [SON LİMAN GAZETESİ] ADALAR’DA ŞENLİK BAŞLIYORRRRRR!
Date: July 16, 2012 9:47:41 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Son Liman Gazetesi, 16.7.2012

Murat Başbay

ADALARDA ŞENLİK BAŞLIYORRRRRR!

Erken seçim her an olabilir. Eee ne var bunda diyeceksiniz. Hazır CHP’liler her şeye karşı çarşı gibi ortalığı toz dumana katmışken hükümet ne yapacak? Tabi ki baskıları artıracak. Çok yakında yeni bir baskın haberini duyarsanız sakın şaşırmayın. Yine AKP’nin söyleyeceklerini CHP’li bazı ahmaklar bas bas bağırarak sokaklarda dillendirecek ve c….i, Ş.G. gibi insan müsveddeleri ile gerçek CHP’li A.K. , K.B. gibi insanların söylemleri birbirine karışacak.

Şimdi gelelim diğer bir konuya. Buradan soruyorum, Plaj plaj diye kıçını yırtan soytarılar; yıllardır vergi, kira ödemeden tezgahlarını kurmuş her yıl 300.000 tl den aşağı gelirleri düşmeyen üç beş şahsa karşı ne yapmışlar?

Kendini sosyalist, devrimci, ülkücü, şeriatçı, sosyal demokrat, sağcı ya da cemaatçi olarak addeden kahraman Adalılar bu toplam beşi geçmeyen ve büyük rant elde edilen hangi plaja sahip çıkmışlar? Sahiller anayasaya göre halkın malıdır diyerek ne zaman sokaklara dökülmüşler? Bazıları bir de utanmadan hayasızca yazılar yazarak belediyeyi eleştiriyorlar. Yahu kardeşim siz ne kadar yüzsüzsünüz. Birilerinin yıllardır uşaklığını yapmaktan halen bıkmadınız mı? Adam olmak bu kadar mı zor? Alın size bir örnek Kınalıada Kumluk Plajı, MHP’nin adı kullanılarak işgal edilmiş ve yıllardır trilyonlar kazanmışlardır. Peki Adalılar ne kazanmıştır bu işten? Koca bir sıfır. Ya da Kınalı Ada’da bulunan bir başka Beach’in bugün itibarıyla devlete 328.000 tl işgaliye borcu olduğunu ve kiralama sözleşmelerinin olmadığını hanginiz biliyor? Yine bir plaj sahibinin başkalarının yanında ana avrat küfür edip belediye binasında ‘’Başkanım siz Adalar için büyük bir şanssınız,’’ derken bu kadar iğrençleşip küçüleceğini tezahür edebiliyormuşuz. Başkaları işgal edip kazanç elde edince korkup veya avanta alıp susacaksınız, Belediye ihale edince bas bas bağıracaksınız. Aslında ‘’çivisi çıkmış’’ deyimi tam da Adalarımıza uyuyor. Siyaset desen daha beter. Örneğin CHP’de Bigudi küfür ediyor, jilet özürlü suratlara kapı çarpıyor, bir başkası köküne kadar partiyi satıyor, sonuç? Seçim dönemi aslanlar gibi mücadele eden kahramanlar maalesef kapı dışarı ediliyor, yanar döner takımı baştacı ediliyor. AKP’nin CHP’den hiç farkı yok. Onlar da her tarafta ben sosyal demokratım diyen birinin peşine düşmüşler, üstelik adam bas bas bağırdığı halde yok o kesin muhazafakârdır diye kendilerini kandırıp İlçemizi uçurumun eşiğine çekmeye çalışıyorlar. Ne güzel memleket.

_____________________________

Haberler, 16.7.2012

http://www.haberler.com/futbolun-ordinaryusunun-kitabi-okuyucularla-3788871-haberi

Futbolun Ordinaryüsünün Kitabı Okuyucularla Buluşuyor

Türk futbolunda unutulmayacak izler bırakan Lefter Küçükandonyanis’in hayatının geçtiği Büyükada şimdi futbolcunun geride kalan değerli anılarına ev sahipliği yapıyor.

2012 yılının başında kaybettiğimiz Büyükada aşığı “Ordinaryüs” lakaplı futbolcu Lefter Küçükandonyanis için Adalar Müzesi tarafından düzenlenen “Vixit Sergisi”nin kitabı, UPM’nin kâğıt sponsorluğuyla yayımlandı.

Türkiye’de bütün takımların taraftarlarını aynı sahada toplayabilen eşsiz isim Lefter’in hayatından önemli kareler ve sevenleri tarafından ona yazılan yazılar kitapta yer alıyor. Eski Romalılar, yitirdikleri insanların ardından “öldü” demek yerine “yaşadı” anlamına gelen “vixit” sözünü kullanırlardı. Gelecek nesillere büyük bir miras bırakan futbolcu için düzenlenen serginin ismi için de bu anlamlı kelime seçildi.

Futbola Büyükada’da başlayan Lefter, Fenerbahçe forması altında 615 maç ve 423 gole imzasını attı. Milli takımda ise 50 maç, 21 gol ve 7 kez kaptanlığı futbol tarihine yazdırdı. Ellinci milli maç madalyası alan ilk futbolcu ve milli takımda en çok gol atan üçüncü futbolcu oldu. Aslında Lefter’in geçmişi “ilk”lerle dolu: Yurt dışına bonservis ücreti alınmak suretiyle transferi yapılan, 1954 Dünya Kupası’nda 400’üncü golü atan ve yaşarken heykeli dikilen ilk futbolcu. Efsane futbolcu Lefter Küçükandonyadis zatürre nedeniyle tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi’nde 13 Ocak 2012 tarihinde yaşamını yitirdi.

UPM Türkiye Genel Müdürü Gülay Akkuş, verdikleri destekle ilgili olarak: “UPM, kültür ve sanat dünyasının desteklenmesine büyük önem veriyor. Lefter Küçükandonyanis, Türk futboluna kazandırdığı başarılarla futbol camiasının her zaman hatırlayacağı ve örnek alacağı bir isim olacak. Biz de bu hayat hikâyesini gelecek nesillere aktaran Biz Bu Memleketi Seninle Sevdik Lefter kitabının kâğıt sponsoru olmaktan gurur duyuyoruz,” dedi.

Kitabın önsözünde, serginin küratörü Ersin Salman, Lefter Küçükandonyanis’in hayatlarımızda bıraktığı etkiyi şu sözlerle anlatıyor: “…Eğer bu coğrafyada evini, adasını, toprağını, denizini, memleketini ve insanını hiç ayrım gözetmeden seven, birbirini dostça, insanca kucaklayan kişiler hâlâ varsa, bunda onun payı önemlidir. Lefter’in adı, bizim hayatımızda sadece bir futbolcunun adı olarak iz bırakmamıştır. O sahiden dünyanın bütün dillerinde özgürlük, insanlık kardeşlik, eşitlik anlamına gelmiştir…”

_____________________________

From: SELİN AYGÜN
Subject: 17 temmuz- hürriyet gazetesi ilanı.
Date: July 18, 2012 9:31:40 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

17 Temmuz-Hürriyet gazetesi ilanı…

_____________________________

From: ERKAN GÜRPINAR
Subject: Erkan Gurpinar etiketlenmiş olduğun Selin Sezer’in fotoğrafına yorum yaptı
Date: July 19, 2012 5:31:39 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Kem küm… Adalardan getiriyoruz…

Geçmişte bir haber programında izlemiştim, kasasına yüklenmiş on civarında at dolu kamyonu, Maltepe Kartal sahil yolunda çeviriyorlar… Polis kamyon sürücüsünü ve yanındakileri ayaküstü sorgularken çekim ve röportaj yapılıyordu… Kem küm… “Adalardan getiriyoruz… Sezon sonu olduğundan faytonlardaki azalmadan dolayı atları bu yakada yük arabasında çalıştırılmak üzere satacağız,” falan dediler… Sonuç olarak olay tam aydınlanmadı… Bu hayvanları kaçak kesim yerlerine de pazarlayabilirler…

_____________________________

From: ASLI YALAP
Subject: [HEYBELİADA MUHTARLIĞI- MUHTAR ASLI YALAP] Sutopu Gençler 2. Lig maçında Heybeliada Su…
Date: July 18, 2012 10:09:51 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Sutopu Gençler 2. Lig maçında…

Sutopu Gençler 2. Lig maçında Heybeliada Su Sporları Kulübü, Bursa Yüzme İhtisas Kulübü’nü 16-3 yendi. Takımımızın başarılarının devamını dileriz.

_____________________________

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: : BU HAFTA SONU ETKİNLİKLERİ-MÜŞERREF GÖVER RESİM SERGİSİ
Date: July 18, 2012 10:20:35 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

MÜŞERREF GÖVER RESİM SERGİSİ

_____________________________

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: BU HAFTA SONU ETKİNLİKLERİ -PLAK DİNLETİSİ
Date: July 18, 2012 10:23:20 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

_____________________________

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: : BU HAFTA SONU ETKİNLİKLERİ- KARAGÖZ -HACİVAT
Date: July 18, 2012 10:25:03 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

KARAGÖZ -HACİVAT

_____________________________

Yalova77, 18.7.2012

http://www.yalova77.com/haber/8283/YALOVAADALARKARTAL-GUNDEMDE.html

YALOVA-ADALAR-KARTAL GÜNDEMDE

Yalova Belediye Başkanı Yakup Koçal ile Dentur-Avrasya Yönetim Kurulu üyesi Ramazan Şenol Hızarcı arasında yapılan görüşmede Yalova-Adalar-Kartal seferleri gündeme geldi.

Bir süre önce törenle başlayan Yalova-Adalar seferleri bekleneni verdi. Sadece Yalova’dan değil, çevre il ve ilçelerden de Adalar’a gitmek için gelen vatandaşların sayısı her geçen gün artıyor. Seferlerin umduklarını verdiğini dile getiren Dentur-Avrasya Yönetim Kurulu üyesi Ramazan Şenol Hızarcı, “Yalova-Adalar seferlerinden çok memnunuz. İlk zamanlarda hafta sonu yoğunlaşan seferler artık haftanın her günü yoğun. Bu da bizi mutlu ediyor,” dedi.

Kartal Seferleri Gündeme Geldi
Öte yandan Dentur-Avrasya Yönetim Kurulu üyesi Ramazan Şenol Hızarcı’nın Yalova Belediye Başkanı Yakup Koçal’ı ziyareti esnasında Kartal bağlantılı Adalar seferleri de gündeme geldi. Görüşmede Yalova Belediye Başkanı Yakup Koçal’ın Yalova-Adalar-Kartal seferlerinin başlamasını istediği öğrenildi. Ancak böyle bir seferin başlatılması için yeni bir iskeleye ihtiyaç olacağı da dile getirildi.

Yalova Belediye Başkanı Yakup Koçal’ın Kartal bağlantılı sefer düşüncesini kendileri ile paylaştığını dile getiren Dentur-Avrasya Yönetim Kurulu üyesi Ramazan Şenol Hızarcı, “Bu kısa vadede olası bir durum değil. Zira bu seferlerin yapılabilmesi için yeni bir iskeleye ihtiyaç var. Onun için de sefer yapılan bölgede yer yok. Denize kıyı yapısı yapmak da oldukça zor,” dedi.

_____________________________

msn-ntv haber, 18.7.2012

http://haber.tr.msn.com/ntv/%C3%A7%C3%B6z%C3%BCm-ya%C5%9Fam-bi%C3%A7imimizde

‘Çözüm, yaşam biçimimizde’

Şempanzeleri izlemek üzere Gombe’ye gittiği 1960 yılından bu yana kendisini bu türle ilgili araştırma ve koruma çalışmalarına adayan ünlü primatolog Dr. Jane Goodall, İstanbul Heybeliada’da yapılan Halki Çevre ve Sürdürülebilirlik Zirvesi’ndeydi.

‘Çözüm, yaşam biçimimizde’

Patrik Bartolomeo’nun ev sahipliğinde gerçekleştirilen zirvede biyolojik çeşitliliğin korunması konusunda bir konuşma yapan Goodall, National Geographic Türkiye’nin sorularını yanıtladı.

— Sizi Türkiye’de görmek çok güzel. En büyük tutkularınızdan biri şempanzelerin korunması, ama şu anda Heybeliada’dayız. Sizi buraya ne getirdi?

Şempanzeler sadece Afrika’da var, ama bütün dünyayı dolaşıyorum. Buraya gelmemin nedeni; Patrik Bartolomeo’nun yazdığı bir kitap yollandı bana, çok etkilendim ve Yeşil Patrik’le konuşmak için mükemmel bir fırsat olduğunu düşündüm.

— Neden Yeşil Patrik Bartolomeo ile görüşmenizin bu kadar önemli olduğunu düşündünüz?

Bunun nedeni kısmen benim meraklı bir yapıya sahip olmam. Değişik insanlarla tanışmayı seviyorum. Farklı işler yapan insanlarla… Bu insanlar, bu tür liderler; bu dünyada değişimi yaratacak olanlar. Patrik Bartolomeo’nun felsefesiyle ilgili bir şeyler okudum. Eğer biz onun gibi birisinin desteğini gençlik hareketimizin arkasına alabilirsek, bu hareketin yayılmasını hızlandırabiliriz.

— Çevre eylemciliği ve çevre hareketi için dinin önemli bir yeri olduğunu düşünüyor musunuz?

Sanıyorum öyle. Biliyorsunuz birçok ülkede hâlâ geniş dinî topluluklar var. Bazı ülkelerde etkinliği azalsa da diğerlerinde oldukça güçlü. Eğer çevre ve hayvan sorunlarında dinî liderlerin desteğini alabilirsek, bu bir fark yaratır.

— İslami hareketin de çevre hareketine yönelik bir yaklaşım geliştirmesi ve Patrik’inkine benzer bir liderlik tavrını göstermesi gerektiğini düşünüyor musunuz?

Umarım… Gençlik hareketimizde birçok Müslüman yer alıyor, örneğin Tanzanya’da. Belki de Hıristiyan’dan çok Müslüman var gruplarımızda. Müslüman dünyasına erişebilmek için çok çaba gösterdik. Roots and Shoots (www.rootsandshoots.org) gençlik programımızın en son uzandığı yer Birleşik Arap Emirlikleri. Abu Dabi’de açılacak olan ofisimiz de tüm emirlikleri kapsayacak.

Devamını National Geographic Türkiye’nin Temmuz 2012 sayısında okuyabilirsiniz.

_____________________________

From: ADALAR MÜZESİ
Subject: Müze’de Deniz Canlıları Atölyesi: Denizanası ne renktir? – 24 Temmuz
Date: July 21, 2012 2:30:20 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Denizanası ne renktir?

_____________________________

Gazete HaberTürk- Cumartesi, 21.7.2012
Selin Kutucular

http://www.haberturk.com/ramazan/haber/760571-iftara-misafir-var

İftara misafir var

Ayrıcalıklı bir iftar sofrası hazırlamak ister misiniz? İşte size yardımcı birkaç tarif…

Ramazan ayı 32 senede bir yaza denk geliyor. Bu benim için ikinci yaz ramazanı dönemi. Yaz tatilini geçiren bir ilkokul öğrencisinin heyecanıyla bekliyorum her sene bu özel ayı. Dedemin eski bir Rum evi olan Büyükada’daki köşkünde iftar hazırlığının mutluluğunu hatırlıyorum. Mutfaktaki olağanüstü hareketlilik ve sofra telaşında, güzel bir görev dağılımı vardı. Alışveriş çoğunlukla dedeme aitti. En iyi yemeklik en hesaplı nereden alınır, en iyi o bilirdi. Mubayaa onun omuzlarında olduğundan mönüye karışma hakkına da sahipti. Anneannemle annemin, 20 kişilik iftar sofrası hazırlamak için koştururken nasıl o kadar saat aç, susuz kalabildiklerine hayret ederdim. 40 derece sıcakta buna dayanabilen her şeyi yapar diye düşünürdüm.

İFTARDA İŞBÖLÜMÜ

Mutlaka el açması bir börek olurdu sofrada. Bazen mangalda, bazen taş fırında pişen bu börek sofranın ilgi odağıydı. Su böreğini mangalda pişirirdik. Talaş böreği yapıldıysa, Büyükada’nın meşhur fırınlarına verilirdi. Böreği fırına dedem götürürdü ama fırından sıcak pideyle beraber alıp getirmek evin genç erkeklerinin işiydi. Yediği her şeyi dumanı üstünde seven dedem, iftara yakın masanın başındaki yerini alır, ailenin en küçüğüne cami ışıklarını kontrol görevi verir, yanına anneannemi ister, sağına ve soluna da yaş sırasına göre damatları, kızları, oğulları ve gelinleri alırdı. Biz çocuklar; konu komşu, yaşlı, hasta, kimin ihtiyacı varsa evde yapılanlardan hazırlanmış sepetleri dağıttıktan sonra masanın diğer kenarına dizilirdik. Sonra en küçüğümüz seslenirdi; ‘’Işıklar yandı!’’’ Sahur vaktiyse şamata ramazan davulcusunun ilk günler biraz ürküten sesiyle başlardı. Sonraları alışılan sahur ritimleri bazen çocukları uyandırmazdı bile. İşte o zaman sabah uyanınca kıyamet kopardı; neden bizi uyandırmadınız diye. Yine de her gün aynı niyetle yataktan kalkar “Biz de bugün oruç tutacağız,’’ derken sonunda ‘tekne orucu’’ tutmaya ikna olurduk; ya öğle yemeğine ya da öğle yemeğinden akşama kadar oruçluyduk.

YENİDEN ESKİ RAMAZANLAR

“Ah o eski ramazanlar,” diye başlayan cümlelerde en çok özlediğimiz, çoluk çocuk tüm ev halkının bulunduğu büyük aile sofraları. İftar davetleri daha çok lokallere taşındı. Ramazan mutfağının o tatlı telaşını, başkasıyla paylaşma duygusunu evinde yaşayamayan, sıcak pidenin masada elden ele geçirildiğini göremeyen, annesinin kendi orucunu açmadan herkese sıcak çorba servis etme arzusunu izleyemeyen çocuklar ramazanı eksik yaşıyor. İş yine annelere düşüyor. Miniklerin akıllarında güzel hatıralar bırakmak aslında hiç de zor değil. Eskinin diş kirası usulünü tekrar yaşatsak mesela. Kapalıçarşı’dan aldığım renkli kumaşlar ve oyalarla tasarladığım bu kaftanların içine şekerlemeler ve çikolatalar koyup iftar sofrasının küçük misafirlerini mutlu etmeye çalışıyorum. Anılarında ramazan sofralarının ayrıcalıklı bir yeri olsun istiyorum. Çok şey mi istiyorum?

_____________________________

Hürriyet, 22.7.2012
Haydar Ergülen

http://www.hurriyet.com.tr/ankara/21039795.asp

Reha Mağden Burgazada’da anılıyor

Anadan doğma Gürcü ve Ordulu, doğmadan büyüme Ankaralı, genç ömürlü İstanbullu yazar, sosyolog, gazeteci Reha Mağden, “ada”dan ayrılışının altıncı yılında 25 Temmuz’da Burgazada’da anılacak.

Çarşamba akşamı Burgazada

Çarşamba günü ailesi, dostları, arkadaşlarıyla saat 19:30’da Burgazada Kabristan’ı ziyaretiyle başlayan anma, saat 20:30’da Burgazada Antigoni Restaurant’daki yemekle sürecek.

Beş kitap ve bir kısa ömür

Mağden Üçünün Nerkisi, Yazgıların Tableti, Ah O Müstehcen Salınış ve Cehennemde Bir Şehit kitaplarının ardından, ölümünden kısa süre önce köşe yazılarından derlediği Kalem Ele Küsmeden kitabını çıkardı. Kitabın prova baskısını gördü, gözlerini yumdu.

Çakır Sait’in küçük kardeşi

“Reha’yı bilirsiniz, Sait’in kardeşi, hangi Sait mi, canım Çakır Sait yok mu Ada’dan, onun küçüğü, zaten iki kardeşmiş bunlar, birbirlerini hiç görmemişler fakat, anlatanların yalancısı değilim, anlatanların hikâyecisiyim diyelim bu seferlik, anlatmak sana mı kaldı diyeceksiniz, haklısınız, fakat ikisi de görünürlerde yok, ses soluk da çıkmıyor nicedir, yani ses soluk yok dediysem yanlış anlamayın, kelimeleri, cümleleri, yazıları, hikâyeleri, kitapları orta yerde, abisi Sait’le aramızda çok yaş farkı vardı, öyle ki ben doğmadan 2 yıl önce karşı adaya göçmüş bu adadan, Reha da görmemiş, o da abisinin gidişinin ardından 1 yıl sonra gelmiş bu tarafa. Ne bileyim sürgüne mi gelmiş gurbete mi? Bu adamların ikisinde de ‘bulaşıcı bir neşe’ olduğu için bu sürgünün adasını da, karasını da hem neşeye boğmuşlar hem de istemedikleri halde o neş’eden neşet eden bir kedere.

“Yaşadı, yazdı, öleyazdı…”

(…) Söz uçup yazı kalırsa diye Reha Mağden’in kim olduğunu bir hiçkimse olarak kendi eliyle, ağzıyla, sözüyle, yüzüyle buraya almak isterim, olur a yıllar sonra böyle bir ‘adamakıllı adam’ı merak eden birileri çıkar: “1955’de, 13 nisan’da, nevruz fezaya ağmasını bitirmemişken doğdu. yıldızı, savaş tanrısı ares’e ömrü boyunca öykündü; babasının ‘kan dökücüsün’ diye sevmediği ares’e… oysa o kan dökme pahasına yenilenin yanında olmak istiyordu.?madişvili yusuf ile gonzolidze ayşe’nin; furtunzade hamdi ile yolonsalı saadet’in torunu; onların çocukları hamdi ile ayşe’nin, çağlayan’dan sonra gelen çocukları.?sosyoloji okudu. üniversitede, felsefeye giriş ve kurumlar sosyolojisi dersleri verdi. sonrasında hep gazeteciydi… zahmetli ya da zahmetsiz beş çocuğu var.?zahiri ya da hakiki -yani sanki- kırk yıl rana’yla evliydi. kalbinin kapısının anahtarı ellerinde, kovuğuna girerken ‘ürkme reha’ diyecek, yüzünü görmüş ya da görmemiş dostları var. lakin, ceddini mağrur, zürriyetini mamur edemedi… yaşadı, yazdı, öleyazdı…?kayboldu, çıktı…”

Haydar Ergülen

_____________________________

From: adalar.postasi@gmail.com
Date: Sat, 21 Jul 2012 15:36:03 +0300
Subject: huzurunuzla şeref vermenizi rica ederiz…

huzurunuzla şeref vermenizi rica ederiz…

Coloratura soprano Leyla Pekin ile harmonist ve bariton Giuseppe Gandolfo’nun,
29 Temmuz 2012 Pazar günü saat 19:30’da Büyükada San Pacifico Kilisesi’nde,
Ferdinand Schirza (Yeşilköy, 3.5.1924-Galata, 16.6.2012) anısına
verecekleri şan ve harmonyum konserine huzurunuzla şeref vermenizi rica ederiz.

ADALAR POSTASI
)O(

Sevgili dostumuz

FERDINAND SCHIRZA (Yeşilköy, 3.5.1924 – Galata, 16.6.2012)

anısına…

“Bir Yaz Gecesi V…”

ŞAN ve HARMONYUM KONSERİ

Coloratura Soprano: Leyla Pekin – Harmonist ve Bariton: Giuseppe Gandolfo

29 Temmuz 2012 Pazar saat 19:30

Büyükada San Pacifico Kilisesi

PROGRAM

1. F. PAGANI / Ripieno d’introduzione / (Solo harmonium)

2. J. FIELD / Ave Maria / (Soprano e harmonium)

3. J. S. BACH / Et exultavit (dal ‘Magnificat’) / (Soprano e harmonium)

4. J. K. KUCHAŘ / Fantasia: Maestoso e Pastorale / (Solo harmonium)

5. A. DARMAR / Aşkın elinden (Yunus Emre) / (Soprano e harmonium)

6. G. ROSSINI / Giusto Ciel (Aria di Pamira da ‘L’assedio di Corinto’) / (Soprano e harmonium)

7. G. GANDOLFO / Ferdi Bey anısına doğaçlama (tema: fa mi si re la) / (Solo harmonium)

8. C. FRANCK / Panis angelicus / (Soprano, Baryton e harmonium)

9. YUNUS EMRE / Aşkın aldı benden beni / (Soprano e harmonium)

10. B. MARCELLO / Adagio in do minore / (Solo harmonium)

11. G. CACCINI / Ave Maria / (Soprano e harmonium)

12. F. CHOPIN / Marcia funebre (Cenaze Marşı) / (Solo harmonium)

13. YUNUS EMRE / Ben yürürüm yâne yâne / (Soprano e harmonium)

14. W. A. MOZART / Alleluia / (Soprano e harmonium)

GİRİŞ SERBESTTİR

HEPİNİZ HOŞGELDİNİZ!

COLORATURA SOPRANO
LEYLA PEKİN

Müzik çalışmalarına 5,5 yaşında piyano çalarak başlamıştır. Türk ve yabancı şan pedagoglarıyla çalışmış, İstanbul’un meşhur korolarında solist olarak yer almış ve bugüne kadar Türkiye, Bulgaristan, Kıbrıs, Sırbistan ve İtalya’nın çeşitli kentlerinde 66’yı aşkın konser gerçekleştirmiştir. Şan, solfej ve piyano derslerinin yanı sıra Kadıköy Belediyesi Dünya Müzikleri Korosu ve Kadıköy Belediyesi Folklorik Tınılar Korosu’nun da şefliğini yapmakta ve bu korolarla başarılı konserler vermektedir. Uzun yıllardır birlikte konser verdikleri Giuseppe Gandolfo’yla son olarak İtalya Torino/Chieri’de gerçekleştirdikleri 12 Haziran 2012 tarihli konser büyük beğeni toplamıştır. Dünya’da ve Türkiye’de eşine az rastlanır rengiyle 4,5 oktavlık bir sese sahip olan Coloratura soprano Leyla Pekin, Cemal Reşit Rey Müzik Dostları Derneği üyesi ve Kadıköy Belediyesi müzik gönüllüsüdür.


HARMONİST
GIUSEPPE GANDOLFO

Galata San Pietro ve Paolo Katolik Kilisesi papazlarından olup 1996 yılından beri İstanbul’da yaşamaktadır. 21.5.1949’da Serole adında bir İtalyan köyünde dünyaya gelmiştir. Küçük yaşlardan itibaren müzik üstadlarından aldığı dersler peşi sıra 1982 yılında Bologna Devlet Konservatuarı’nda büyük başarı göstererek 10 sene yerine 5 senede org maestro diploması almıştır. 1970’den günümüze İtalya’nın pek çok kenti yanı sıra Londra ve Prag’da da konserler vermiştir. Gregoryen şanı ve Katolik litürjiyle ilgilenen Rahip Giuseppe, 19. yüzyıl İtalyan org müzikleriyle uğraşmaktadır. Galata San Pietro ve Paolo Kilisesi, Harbiye St. Espri Katedrali, Beyoğlu Santa Maria Draperis Kilisesi, Ankara Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Polonezköy Kilisesi’ndeki orgların restorasyonlarını yapmıştır. Son yıllarda resitaller yanı sıra soprano ve mezzo sopranolarla çalışmaları ve konserleri de olmuştur. 19. yy müzikleri yorumcusu, besteci, doğaçlama ve org üstadı olarak Harbiye St. Esprit Katedrali, Galata San Pietro ve Paolo Kilisesi’ndeki görevlerini sürdürmektedir.

BÜYÜKADA SAN PACIFICO KİLİSESİ’NİN,

PARİS’TE, V. MUSTEL (1815-1890) TARAFINDAN İMAL EDİLEN
309 NUMARALI TARİHİ HARMONYUMU,

Flüt, Klarnet, Fifr, Obua, Muzet, Vua, Selest, Bariton, Korangle, Burdon, Kleron, Basson, Harp Eolien seslerine sahip olup çok kalitelidir. Galata San Pietro ve Paolo Kilisesi papazlarından Saygıdeğer Bay Giuseppe Gandolfo, 17.7.2007’de büyük bir emek ve uğraşıyla tamir, temizlik ve akordunu yaptığı Büyükada San Pacifico Kilisesi’nin bu tarihi harmonyumuyla 30.7.2007, 31.8.2008, 26.7.2009, 1.8.2010, 29.8.2010, 24.7.2011 tarihlerinde kilise sıralarını dolduran dinleyicilere unutulmaz konserler vermiştir.

_____________________________

Büyükada’da Unutulmaz ‘Bir Yaz Gecesi’ydi…

Coloratura soprano Leyla Pekin ile harmonist-bariton Giuseppe Gandolfo ve de bendirzen Çağhan Pekin, 29 Temmuz 2012 Pazar günü saat 19:30’da Büyükada San Pacifico Kilisesi’nin sıralarını dolduran —ve dahi ilave sıra ile tabureleri de koyacak yer kalmadığından kilisenin kapısında basamaklarda ya da ayakta kalan— yaklaşık 200 kişiden oluşan dinleyiciye unutulmaz bir konser verdiler.

F. Pagani’nin Ripieno d’introduzione, J. Field’in Ave Maria, J. S. Bach’ın Et exultavit (dal ‘Magnificat’), J. K. Kuchař’ın Fantasia: Maestoso e Pastorale, A. Darmar’ın Aşkın Elinden (Yunus Emre), G. Rossini’nin Giusto Ciel (Aria di Pamira da ‘L’assedio di Corinto’), G. Gandolfo’nun Ferdi Bey Anısına Doğaçlama (tema: fa mi si re la), C. Franck’ın Panis angelicus, Yunus Emre’nin Aşkın Aldı Benden Beni, B. Marcello’nun Adagio in do minore, G. Caccini’nin Ave Maria, F. Chopen’in Marcia funebre (Cenaze Marşı), Yunus Emre’nin Ben Yürürüm Yâne Yâne, W. A. Mozart’ın Alleluia adlı eserlerini seslendiren sanatçılar bunaltıcı sıcağa rağmen konser sonuna değin coşkuyla dinleyenler tarafından hararetle ayakta alkışlandılar.

Velhasılı Büyükada’da unutulmaz “Bir Yaz Gecesi”ydi…

70. Konserinde de harikulade yorumuyla bizleri büyüleyen Coloratura soprano Leyla Pekin ve tarihi harmonyumun yine bakım ve akorduyla eserlerin fevkalade bir biçimde icrasını yapan harmonist Giuseppe Gandolfo, ilahilere bendiriyle eşlik eden Çağhan Pekin  yanı sıra değerli katkılarıyla konserin gerçekleşmesini sağlayan Rakım Pekin’e, Mehmet Selim Tugay’a, Büyükada San Pacifico Kilisesi sorumlularından Bay Andreas’a, Bay Antonio’ya, Bay Ricardo’ya ve konsere gelerek bu güzel ezgilerde yerini alan tüm dinleyicilere en içten teşekkürlerimizle…

Seneye “Bir Yaz Gecesi VI…”da buluşmak üzere…

ADALAR POSTASI adına
Emine Çiğdem Tugay
)O(

_____________________________

Milliyet, 23.7.2012
Damla Yur

http://gundem.milliyet.com.tr/belediye-ile-polisin-adada-dolmus-kavgasi/gundem/gundemdetay/23.07.2012/1570495/default.htm?ref=OtherNews

Belediye ile polisin adada ‘dolmuş’ kavgası

Kınalıada’da ücretsiz olarak hizmet veren belediyeye ait ücretsiz dolmuşlar emniyet tarafından trafikten yasaklandı

Kınalıada’da, Adalar Belediyesi’nin hizmete soktuğu dolmuşlar, Adalar Emniyet Müdürlüğü tarafından trafikten yasaklandı.

Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu, Adalar Kaymakamlığı’nın kurduğu kooperatife bağlı özel servis araçlarının fahiş fiyatlarla insan taşımasına göz yumulduğunu iddia ederek, “Halkı düşünen yok. Kaymakamlığa bu uygulamanın kalkmasını ve ulaşım probleminin çözülmesini istediğimizi bildirdik. Fakat sorunumuzla kimse ilgilenmiyor,” dedi.

Kınalıada, sahilden yükselen dik yokuşlarıyla biliniyor. Motorlu taşıt kullanımı yasak olan adada toplu taşıma için bir ulaşım aracı da yok.

Yaşlı ve engelli nüfusu fazla olan Kınalıada halkından gelen talepler üzerine Belediye Başkanı Farsakoğlu temizlik taşeronlarını görevlendirerek iki minibüsü toplu taşıma amacıyla hizmete sundu.

Ancak emniyet “Tabiat Varlıklarını korumak” gerekçesiyle “dolmuş” olarak hizmet veren bu araçlara trafik yasağı getirdi. Adalılar bu araçlar men edilirken Kınalıada Motorlu-Motorsuz Taşıyıcılar Kooperatifi’ne bağlı özel servis araçlarının “kaçak“ yolcu taşımaya devam ettiği iddia ediyor. .

Başkanın isyanı
Kınalıada’daki ulaşım sorununa dolmuş hizmeti başlatarak çözüm getirmeye çalışan Farsakoğlu, Taşıyıcılar Kooperatifi’ne bağlı özel servis araçlarına izin verilmesine şöyle isyan etti: “Özel servis araçlarıyla fahiş fiyatlarla insan taşımasına göz yumuluyor. Özel araç hizmeti, yetkililerin geçici olduğunu söylemesine rağmen 4 yılı aşkın süredir devam ediyor. Halkı düşünen yok. Kaymakamlığa bu uygulamanın kalkmasını ve ulaşım probleminin çözülmesini istediğimizi bildirdik. Fakat sorunumuzla kimse ilgilenmiyor.”

Ada halkı çözüm bekliyor
Bu arada Adalılar, minibüs hizmetlerine yeniden kavuşmak için kaymakamlığa müracaat etti. Kınalıada sakinleri İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’dan da yardım talep ettiklerini belirterek, “Olay bizi hem yaz hem de kış etkiliyor. Evlerimiz iskeleye yakın olmadığı için büyük sıkıntı yaşıyoruz. Polisin ve kaymakamın arabaları var. Ada’da dolaşan birçok araç var. Özel olarak işletilen servisler çok pahalı. Bu araçlar Ada’da hizmet verirken tabii varlıklar korunuyor da bizi taşıyan minibüsler mi tabii varlıkları korumuyor? Vatandaşı düşünen yok. Devlet hizmetindekilerin yaşama alanlarını esaret kampına çevirmelerine mani olmalıyız. Bu problemin biran önce önlenmesi için İstanbul Valisi’nden olaya el atmasını bekliyoruz,” dedi.

_____________________________

Yalovamız, 23.7.2012

http://www.yalovamiz.com/news.php?id=19513&t=Adalar%27a+Ramazan%27da+Tek+Sefer

Adalar’a Ramazan’da Tek Sefer

Yalova-Adalar sefer sayıları Ramazan dolayısıyla teke düşürüldü. Adalara Ramazan boyunca hafta içi ve hafta sonu 11:30 haricinde sefer düzenlenmeyecek.

Yalova-Adalar seferlerinde Ramazan ayı dolayısıyla düzenlemeye gidildi. Adalar’a talebin azalacağını öngören Dentur-Avrasya sefer sayısını Ramazan ayı boyunca teke düşürme kararı aldı. Buna göre Ramazan’da Yalova’dan Adalara 11:30’da yapılacak sefer dışında başka sefer düzenlenmeyecek. Dönüşler ise Heybeliada’dan 18:00, Büyükada’dan ise 18:15’de gerçekleştirilecek. Seferler Ramazan’dan sonra ise normale dönecek. Bayram’da talep yoğunluğu olursa sefer sayıları artırılabilecek.

_____________________________

From: DENİZ TOPRAK
Subject: Büyükada Mazi Oldu
Date: July 24, 2012 6:01:50 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Cumhuriyet, 22.7.2012

Nilgün Cerrahoğlu

http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=353680

Büyükada Mazi Oldu

“Çocukluğumdan bu yana aklımda yer eden ve hiç değişmeyen bir ‘Büyükada kartpostalı’ var:

Heybeli tepeleri ardında batan güneş…

Kulübün bahçesi ya da terasından bakışlarımı Heybeli yönünde ufka çevirdiğimde; bazen ‘zaman’ duygusunu yitirebiliyorum…

Yıllar yıllar önce defalarca yaşadığım günbatımlarının anısını; ışık hızıyla geçmişe yapılan sersemletici bir yolculuk gibi; her seferinde sil baştan yaşayabiliyorum..

İlkgençlik yıllarım ve çocukluğumun atmosferinden, belleğimde sabitleyebildiğim tek ‘Büyükada karesi’ bu…

Bu ‘tek kare’ bile, öyle benzersiz ve öylesine efsunlu ki; adaya her yıl dönmem için hâlâ başlı başına yeterli bir neden olabiliyor…”

Bundan yalnız üç yıl önce yazdığım bir Büyükada yazısına, işte bu satırlarla başlamışım…

Geçende aynı yere baktığımda o karenin dahi artık olmadığını gördüm. Çünkü Heybeli’den gözün yeniden Büyükada’ya döndüğü hizadaki Seferoğlu’na tam insanın suratına şamar gibi inen heyula gibi bir site yapmışlar!

Kat kat yükselen itici yapı, yanında beton istifi başka yapılar ve sürekli bu yöne inşaat malzemesi, hafriyat taşıyan gemiler filan derken… Büyükada’nın şiirsel ön cephesini kazıyıp taşlaştırmışlar…

Öyle ki insan artık o tarafa özellikle bakmak istemiyor. Ancak deniz otobüsü iskelesinden adaya her yanaşışınızda, karşısınıza çıkan ilk manzara; geçen yıllarda yapılan ve 3-4 dairesi hariç, tamamen içi boş kalan hayalet “Lido Terrace” binası ile kıyıyı betonlaştıran bu çirkin site şeridi oluyor.

Büyükada’nın geçmişiyle aramda bağı kuran bu “son” kareyi de yitirince; adanın artık “ada”lıktan çıktığına karar verdim…

İzmit’ten bile sefer var

Dile kolay…

Eskiden şehir bağlantısını yalnız Kabataş-Bostancı üzerinden tesis eden adaya her saat başı bugün düzineyle vapur; Avcılar, Büyükçekmece, Eminönü, Kartal, Maltape ve Istanbul dışından… Kocaeli-İzmit; Marmara Ereğlisi’nden yolcu taşıyor.

Mihran Azaryan isimli sanatkâr bir Ermeni mimarın elinden çıkan 100 senelik zarif ada iskelesinin yanına geçen yıl bu yoğun yolcu trafiğini sürdürebilmek için uyduruktan bir yeni “Mavi Marmara” iskelesi eklediler…

Boydan boya şimdi bu üç iskelenin bulunduğu Atatürk Meydanı’na bakan alana; her sabah bitişik düzen en az 10 motor yanaşıyor. İskeleye bağlanabilmek için yer bulamayan gemiler de ayrıca açıkta bekliyorlar…

Bir vakitler yalnız martı sesleriyle güne başladığımız adada, aynı anda hareket ettiklerinde uçak gibi gürültü çıkaran bu müthiş deniz filosu ve vapur saatlerini ilan eden görevlilerin meydan boyunca yankılanan anonsları ile uyanıyoruz…

Denizden “taarruz” halinde boşalan günübirlikçi “ziyaretçiler” iskeleden Saat Meydanı’na dek uzanan alanı hızla işgal altına alıyorlar. Ve kızgın güneş altında -hiç abartısız!- “iki saat süren” bir fayton kuyruğu oluşturuyorlar…

Peçe + çarşaf + Ipad…

Dükkânların ortasından yılan gibi kıvrıla kıvrıla uzanarak genişleyen kuyrukta tesettürün pardösülü olan en koyu muhafazakâr türünden, dar blucinlisine dek değişen varyasyonlarıyla, “kara çarşaf”ın Ortadoğu’daki tüm çeşitlerini sergileyen örneklemeler öne çıkıyor.

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden gelen kadınların hepsi, kara çarşafa ilaveten peçe de takıyorlar. Ancak ellerinden modern iletişim teknolojisi harikası Ipad eksik olmuyor…

Yerli çarşaflılarımıza göre -ki belediyelerden adalara özel gezi düzenleyen motorlarla onlar da gruplar halinde düzenli geliyorlar- bu yeni “peçe-çarşaf-Ipad” kuşağı Arap kadınları, nispeten biraz daha dünyalı görünüm arz ediyorlar…

Motorlardan inen profil bu olunca; çarşı fizyonomisi de bu profile göre değişiyor…

Mezeciler kapanırken, yerlerine hediyelik eşya dükkânları açılıyor…

Balıkçı, biracı, midyecilerin yerinde sokaklara ağır kokular yayan kebapçı ve lahmacuncular açılıyor…

Büyük market zincirlerinin rekabetine dayanamayan eski emektar esnaf ve bakkal dükkânları bir bir kepenk indiriyor.

Bu yetmezmiş gibi marketlerin mal indirip bindirme trafiğine yer açmak için, çarşı içindeki asırlık çınarlar da kesiliyor…

İşportacılar çoğalıyor…

Dondurmacılar bile giderek.. kaldırım üzerine kurulan derme çatma tezgâhlara taşınıyorlar…

‘Kahkahaların yükseldiği evler boş’

Hal böyle olunca…

Adanın eski sakinleri, “ada” olmaktan çıkan bu cenneti terk ediyor…

Yaz başından beri her yerde devamlı duyduğum bu dedikoduyu sonunda çarşı içindeki emlakçi İsmet Sert’le konuştum. Doğma büyüme adalı olan İsmet Hanım; “Evet, duyumlarınız doğru!” dedi: “Ben kendim yukarıda, tepede oturuyorum. Yüksekten aşağı doğru baktığımda, eskiden balkonlarından kahkahalar yükselen evlerin bir ölü sessizliğine büründüğünü görüyorum. Adanın eski sakinleri, kendilerine göre artık bir yaşam alanı kalmadığından mülklerini elden çıkarıyor. Adaya bundan böyle yeni bir müşteri kitlesi geliyor. Ve para el değiştiriyor.”

Bu tarihi kabuk değişimi, geçmişte Türkiye’nin tüm can alıcı dönüşüm-değişim-savrulma anlarında olduğu gibi Büyükada’da damardan hissediliyor.

_____________________________

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: bu hafta sonu etkinliklerimiz-SERGİ
Date: July 25, 2012 12:01:08 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

_____________________________

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: MERAL KANIK’la SİZİN SEÇTİKLERİNİZ (müzik dinletisi) ve ZEUGMA
Date: July 25, 2012 12:03:25 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

_____________________________

From: MURAT BAŞBAY
Subject: [SON LİMAN GAZETESİ] BİTLER…
Date: July 25, 2012 2:13:11 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Son Liman Gazetesi, 25.7.2012 02:12
Murat Başbay

BİTLER…

Duydum ki başkan bana plaj bağışlamış. Bütün plajlardan ben sorumluymuşum. 2009 yılından beri hep bu safsataları duyar güler geçerim. Yine aynı şeyi yapacaktım ama gündemde konular iyice birikince tüm bu dedikodulara cevap verme gereği duydum. Sevgili Adalılar, son yerel seçimlerde bir kısım bitler —sözlükteki karşılığına bakın— Sn. Coşkun Özden’in şahsıma 300.000 tl gönderdiğini söylediler. Başka gurup bitler de herhalde fakir parti olduğundan CHP’nin 50.000 tl gönderdiğini söylediler. Sadece gülüp geçtim. Belediye başkanını her ziyarete gittiğimde ihale aldığım söylendi yine güldüm. Üstüne plajlar da eklenince artık servetimin büyüklüğünü varın siz düşünün! Her gün paralarımı repomu yapsam, altın, dolar, Euro’ya mı yatırsam diye kara kara düşünür oldum. Kimse kusura bakmasın eğer yaşamım boyunca sadece bir kez virgül olsaydım bugün o dedikodusu yapılan paralar gerçek olurdu. Gerçi boşuna dememişler “kişiyi nasıl bilirsin, kendim gibi” diye. Bildiğiniz gibi plaj ihalesi üç kez yapıldı. En sonunda sadece Ayanikola Simge inşaata verildi. Her tarafta bilip bilmeden aptalca bağrış çağrışlar başladı. Neymiş efendim bu ihale Heybeliadalı olan Cengizhan’a nasıl verilirmiş. Bu işte hile varmış. Onun hakkı değilmiş. Be akıl yoksunları birazcık mantığınızı çalıştırmak bu kadar mı zor. Diyelim ki zaten hiçbir yasal dayanağı olmayan bu ihaleyi PKK’lı bir şirket aldı, ne halt yiyeceksiniz o zaman? Ya da mafya grupları kendi aralarında plajları paylaştılar. Hanginiz karşı duracaksınız o zaman? Plaj plaj diye kıçını yırtan soytarılar; yıllardır vergi, kira ödemeden tezgahlarını kurmuş her yıl 300.000 tl den aşağı gelirleri düşmeyen üç beş şezlongçuya karşı ne yapmışlar?

Kendini sosyalist, devrimci, ülkücü, şeriatçı, sosyal demokrat, sağcı ya da cemaatçi olarak adleden kahraman Adalılar bu toplam beşi geçmeyen ve büyük rant elde edilen hangi plaja sahip çıkmışlar? Sahiller anayasaya göre halkın malıdır diyerek ne zaman sokaklara dökülmüşler? Bazıları bir de utanmadan hayasızca yazılar yazarak belediyeyi eleştiriyorlar. Yahu kardeşim siz ne kadar yüzsüzsünüz. Birilerinin yıllardır uşaklığını yapmaktan halen bıkmadınız mı? Adam olmak bu kadar mı zor? Alın size bir örnek Kınalıada’da bulunan bir plaj yıllar önce MHP’nin adı kullanılarak işgal edilmiş ve bu işten trilyonlar kazanmışlardır. Peki Adalılar ne kazanmıştır bu işten? Koca bir sıfır. Ya da Kınalı Ada’da bulunan bir başka Beach’in bugün itibarıyla devlete 328.000 tl işgaliye borcu olduğunu ve kiralama sözleşmelerinin olmadığını hanginiz biliyor? Yine bir plaj sahibinin başkalarının yanında ana avrat küfür edip belediye binasında ‘’Başkanım siz Adalar için büyük bir şanssınız,’’ derken bu kadar iğrençleşip küçüleceğini tezahür edebiliyor musunuz? Başkaları işgal edip kazanç elde edince korkup veya avanta alıp susacaksınız, Belediye ihale edince bas bas bağıracaksınız. Aslında ‘’çivisi çıkmış’’ deyimi tam da Adalarımıza uyuyor. Gelelim sevgili belediye başkanımıza, kendisinin maalesef dik duruşu yok. Sosyal baskılar karşısında anında çözülüp taraf değiştirebiliyor. Önce kimseye eyvallahım yok diyerek işe başlayıp sonrasını getiremeyerek yanar döner takımına rahatlıkla eyvallah diyebiliyor. Örneğin Burgazadalı biri kendisini istifa etmekle tehdit ederken örgüte hakim olamadığından dolayı o kişinin aynı zamanda AKP’ye de üye olduğunu maalesef bilemiyor. Kısacası çok kötü bir pokerci olduğundan bütün blöfleri yiyiyor. Çöp firmasından maaş alan bazı zatlar sizlerin de bildiği gibi seçimlerde adaylıklar açıklandığında başkanın suratına kapı çarpanlar değil miydi? Şimdi kötüler korunup kollanırken canla başla çalışanlar partiden uzaklaştırılmış durumdalar. Başkan’ın bir an önce üç beş şahsın ve Adalar Vakfı’nın uydusu olmaktan kurtulup ona seçim kazandıran gerçek dostlarının yanına dönmesi gerekiyor. Bu arada Lido eylemine katıldığım için beni eleştiren zavallılar, ben o gün dostlarımı haklı davalarında birilerine yalakalık yapmak için yalnız bıraksaydım kendimi onursuz addederdim.

İkinci cumhuriyetçiler ne hikmetse hem Adalar’da hem de ülkemin her tarafında hain oldular, dönek oldular, Atatürk düşmanı oldular, birilerinin uşağı oldular ama bir türlü adam olamadılar. Yerel yönetimleri arpalık olarak gördükleri için iktidarsız kaldılar. Mustafa Sarıgül, Erdoğan Toprak, Aydın Ayaydın, Sezgin Tanrıkulu gibi vasıfsız her devrin adamlarını kurtarıcı zannedip Atatürk’ün partisini temelinden dinamitlediler. 1942’den beri, ne oldukları gibi göründüler, ne de göründükleri gibi oldular. Başarısızlıklarını gizlemek için insanları faşistlikle ya da ajanlıkla suçladılar. Şimdi ise AKP ve MHP ile el ele verip hep birlikte ülkeyi uçurumdan aşağı atmaktalar. Sonuçta İmam cemaat- misali Ankara’da çıkan gaz Adalarda b.ka dönüşüyor, Liboş yazarlar da O.A. gibi kültür yoksunu garibanları kullanmak maksadıyla Adalar’da aday gösteriyor. Ayak takımı vasıfsız kişiler gündemi belirlemeye çalışıyor, ilçe başkanları kukla yönetimlerle siyaset yapmaya çalışıyor.

_____________________________

HaberBiz, 25.7.2012

http://www.haberbiz.com/lozan_antlasmasi_89_yasinda-17-haber-16985.html

Lozan Antlaşması 89 Yaşında

Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz, Lozan Antlaşması’nın yıldönümünde İnönü’nün evinde düzenlenen törene katıldı.

Lozan Antlaşması’nın 89. yıldönümü İsmet İnönü’nün evinde düzenlenen törenle kutlandı. Kartal Belediye Başkanı Altınok Öz’ün de katıldığı tören, Kanal B TV Programcısı Tevfik Kızgınkaya’nın yöneticiliğinde, CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum ve Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ataol Behramoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı “Bugünkü Dış Politikamız ve Lozan” başlıklı panelle son buldu. Adalar Belediyesi ve Adalar Vakfı tarafından düzenlenen törene Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz de katıldı.

Adalar Vakfı Başkanı Halim Bulutoğlu, ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Aysel Çeliker, Adalar Belediye Başkanı Dr. Mustafa Farsakoğlu, İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi, İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan, Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum, Piyanist İdil Biret, İnönü ailesi adına Hayri İnönü, Kartal Kent Konseyi Başkanı İbrahim Yazıcı ve vatandaşlar törende hazır bulundu.

Adalı çocukların kil atölyesinde yaptıkları çalışmalarının tanıtımı ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği bünyesindeki çocukların mini konseriyle başlayan tören, daha sonra yapılan konuşmalarla devam etti. Törenin sonunda İsmet İnönü’nün müze evine, günün anısına atfen Mustafa Kemal Atatürk’ün ıslak imzası bulunan kâğıt para ve maddi bağış yapıldı.

_____________________________

From: DENİZ TOPRAK
Subject: Eskiden 500’müş. Şimdi 8 !
Date: July 25, 2012 3:08:44 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Kınalıada açıklarında denizdibi tarandı…

Eskiden 500’müş. Şimdi 8!

Çalışılan bölge (KINALIADA), bir zamanlar Marmara’nın karides yatağı sayılan bölgelerindendi…

…tablo ürkütücü: “Normal bir denizde, böyle bir denizdibi taraması yapıldığında çıkan tür sayısı, 250’dir. Marmara’da 1980’lere kadar bu bölge tarandığında 500’ün üzerinde deniz canlısı türü çıkıyordu. Şimdi sekiz!”

* * *

Milliyet- Ekonomi, 25.7.2012

(Kaynak: Radikal)

http://ekonomi.milliyet.com.tr/marmara-yi-denizkestanesi-istila-etmis/ekonomi/ekonomidetay/25.07.2012/1571702/default.htm?ShowPageSkin=1

Marmara’yı denizkestanesi istila etmiş

Marmara Denizi’nde canlılığın ölçümü için dipte yapılan taramadan dehşet bir sonuç elde edildi: Çıkan 6 ton malzemenin tamamı denizkestanesi.

Akkim’in sponsorluğunda yapılan çalışmada Kınalıada açıklarında denizin dibi tarandı.

MAREM (Marmara Environmental Monitoring Project) kapsamında dün Bostancı’dan denize açılan ekip, inanılması güç bir görüntüyle karşılaştı. Deniz dibi canlılığının ölçümü için yapılan çalışma kapsamında Marmara’da Kınalıada açıklarında, algarna ağıyla yaklaşık 250 metre boyunca denizdibi tarandı. 6 ton malzeme yüzeye çıkarıldı. Ancak çıkarılan 6 ton malzemenin tamamının denizkestanesi olması dehşete düşürdü. Ağırlığı nedeniyle 2 kez ipi koparan ağlardan denizkestanesi dahil toplam 8 (sekiz) tür çıktı.

6 tona yakın denizkestanesi sayımın ardından küreklerle savrulurken geriye sayım için şunlar kaldı.

  1. Yarısı kesik 5 litrelik plastik pet şişe içinde bir avuç karides.
  2. 1 adet yalancı dil balığı.
  3.  1 adet mırlan balığı.
  4. 2 adet mazak balığı.
  5. 1 adet küçükdeniz yıldızı (bir adet kopuk kol).
  6. 3 adet çalpara yengeç.
  7. Asilya…

Çalışılan bölge, bir zamanlar Marmara’nın karides yatağı sayılan bölgelerindendi. Sayılar, bölgenin tamamen denizkestanesi istilası altında olduğunu gösterdi. Proje sözcüsü Hidrobiyolog Levent Artüz’ün çizdiği tablo ürkütücü: “Normal bir denizde, böyle bir denizdibi taraması yapıldığında çıkan tür sayısı 250’dir. Marmara’da 1980’lere kadar bu bölge tarandığında 500’ün üzerinde deniz canlısı türü çıkıyordu. Şimdi sekiz!”

Denizlerin veya herhangi bir doğa parçasının ‘canlı’lığını koruması için, içinde canlı çeşitliliği barındırması gerekiyor. Besin ve yaşam zincirleri oluşturan bu çeşitlilik çöktüğünde, o doğa parçası da çöküyor.

İkinci salya vakası mı?

Bunun en net örneklerinden biri, 2 yıl önce Marmara ve Çanakkale ’de pek çok balıkçıyı iflasın eşiğine sürükleyen ‘salya’ vakasında yaşandı.

Artüz’ün verdiği bilgiye göre:

‘Salya’ aslında bir tür plankton. Bu plankton Marmara’da kendisiyle rekabet edecek başka bir canlı türü olmadığından, her an patlamaya hazır bir nüfus olarak bekliyordu. Marmaray hafriyatının Çınarcık Çukuru’ra dökülmesinin ardından, bu oldu. Hafriyattan çözünen malzemelerle söz konusu planktonun nüfusu patladı. Ancak bu planktonları yiyecek kadar balık veya başka tür yoktu. Popülasyonları kontrolsüzce artan planktonlar, bir süre açlıktan ölmeye başladıklarında beyaz, yapışkan bir sıvı olarak tonlarca ağı kullanılmaz hale getirdiler. Fırtına dindi, ama bitmedi. Bu zincir, onlarla beslenecek yeni türler Marmara sularında var edilemediği sürece her an yeniden tekrar edebilir. Denizkestanesi istilası da Marmara’ya aşırı miktarda organik atık basıldığının kanıtı. MAREM ekibine göre, bunun sorumlusu, ‘derin deniz deşarjı’ denilen yöntem. İstanbul bu sistemle atıklarını üstünkörü arıtıp Boğaz gibi Haliç gibi bölgelerden, yani kapısının önünden uzağa, yani Marmara’ya basıyor.

Sonuç, Marmara Denizi’nde denizkestanesi istilası. Bu bildiğimiz anlamda bir bolluk, bereket de değil üstelik. Çünkü denizkestanelerinin boyu yumruk kadarken Marmara’nın dibini kilometrekarelerce saran denizkestaneleri küçücük, yapış yapış varlıklar. Ekip bunu aşırı beslenmeyle nüfuslarının patlamasına ancak hemen ardından gelen kimyasal atıklar nedeniyle erginleşemeden ölmelerine bağlıyor. Yani onları var eden bir yaşam zinciri değil, ölüm zinciri. Panzehiri ise Marmara’nın yeniden sularında 250 tür balık, 4 bini aşkın omurgasız canlı yaşadığı dönemlere geri dönmesi.

NOT: MAREM Projesi kapsamında 1954 yılından beri Marmara Denizi izleniyor. Bu dünyada da eşi az görülen uzun soluklu bir araştırma. Proje, Sevinç ve Erdal İnönü Vakfı bünyesinde, AK-KM Kimya ana sporsorluğunda yürütülüyor. Araştırmaya çeşitli üniversitelerden ve disiplinlerden bilim insanları, öğrenciler ve katılıyor. Ekip, gezilerini zaman zaman basına ve sivil toplum örgütlerine de açıyor. Veri tabanı ise tüm bilim insanlarına açık. Ekip dün basını Oktay 4 gemisinde ağırladı, Artüz ve Marmara Üniversitesi FEF Kimya Bölümü, Marmara Üniversitesi Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden araştırmacılar, çalışmalarını ve son bulguları tanıttı.

_____________________________

From: ADALAR MÜZESİ
Subject: Müze’de Deniz Canlıları Atölyesi: Sen hiç deniz yıldızı gördün mü? – 31 Temmuz
Date: July 28, 2012 2:31:41 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Sen hiç deniz yıldızı gördün mü?

_____________________________

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: BU HAFTA SONU ETKİNLİKLERİ:KONSER (GÖKSEL BAKTAGİR)
Date: July 28, 2012 1:59:57 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

BU HAFTA SONU ETKİNLİKLERİ kapsamında

ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ önünde (ÇINAR MEYDANI) İBB ile birlikte düzenlediğimiz,

GÖKSEL BAKTAGİR konserine

TÜM ADALILAR ve ADALARI SEVEN dostlar davetlidir,
Güzel bir akşam geçirmenizi dileriz.
Adalar Kültür Derneği Yönetim Kurulu

_____________________________

Posta, 28.7.2012 11:13

Çağnur Hatipoğlu

(21.07.2012 tarihli Cumartesi Postası’ndan alınmıştır)

http://www.posta.com.tr/cumartesipostasi/HaberDetay/-Zeytinyagli-yemege-tarcin-koyariz-.htm?ArticleID=132050

“Zeytinyağlı yemeğe tarçın koyarız”

Çoğumuzun çocukluğuna damgasını vurmuş bir Rum aile mutlaka vardır. Ne yazık ki ülkemizde bir avuç kaldılar artık. Onlardan biri de Angela Karacikos Günberk…

Rum gelenek ve göreneklerini, yemek kültürünü anlattığı Bir de Benden Dinleyin adlı kitabı hakkında görüştük Büyükada’daki evinde. Lezzet uzmanı, bize, elleriyle yaptığı birbirinden güzel Rum mezelerini tattırdı, kitabını ve zengin kültürünü anlattı…

Rum yemeklerinin ve adetlerinin anlatıldığı Bir de Benden Dinleyin adlı bir kitap yazdınız. Neden böyle bir isim koydunuz?

Rum olan ve olmayan herkes kültürümüzü anlatıyor. Ben de gerçek Rum olarak gelenek ve göreneklerimizi, yemeklerimizi anlatan bir kitap yazmak istedim. İstanbul’da 2 bin, yani bir avuç Rum kaldık. Herkes Paskalya zamanında yumurtaları kırmızıya boyayacağını ve Paskalya çöreği yapılacağını bilir ama bunları hazırlamayı bilmez. Kitabımda mezelerimizi, likörlerimizi ve çok meşhur olan temizliklerimizi anlattım.

Ne temizliği?

Bizde özel günler öncesinde temizlik, merasim şeklinde yapılır. Duvarlar dahil her taraf sabunla temizlenir, parlatılır. Küçüklüğümde annemin yaptığı bu temizlik merasimini yazdım. Ama biliyor musunuz? Daha çok yazmadığım için pişmanım. Genel olarak Büyükada’nın yaşantısını daha detaylı anlatmak isterdim.

Madem laf açıldı Ada’dan, kendinizden bahseder misiniz?

Ben 4 yaşındayken, 1964 yılında, ailemle Büyükada’ya geldim. Ada’da büyüdüm. Hatta evlendim, yine Ada’da yaşadım. Kadıköy’de de evimiz var ama ağırlıklı olarak buradayız. Eşim de 7 göbek Adalı’dır.

“Çay demleme adetimiz yoktur”

Rumlar misafirlerini nasıl ağırlar, ne ikram eder?

Bizim çay demleme adetimiz yoktur. Özellikle Türk kahvesi, baş içeceğimizdir. Misafir geldiğinde önce kendi yaptığımız likör ikram edilir. Ardından Türk kahvesi eşliğinde yine ev yapımı reçel sunulur. Sonra kek, kurabiye, limonata servisi yaparız.

Kitabınızda meze, reçel ve likör tarifleri var. Hepsi sizin evde yapılıyor muydu?

Evet. Çoğu, annemin tarifi. Bir de restorana gittiğimde yanımda taşıdığım not defterime beğendiğim yemeğin tarifini öğrenip yazıyordum. Bazen aşçılar eksik söylüyordu, ben 35 senelik mutfak deneyimimle tamamlıyordum.

Rum ve Türk yemekleri birbirine çok yakın, değil mi?

Olmaz mı? Neredeyse herşeyimiz aynı.

“Tarama ve soslu patlıcanım dost çevremizde meşhurdur”

Rum mezelerinin farkı ne peki?

Biz hemen tüm zeytinyağlılara tarçın koyarız. Zeytinyağlı biber ve yaprak sarmamıza bol taze soğan, dereotu, maydanoz ekleriz. Bizde dolmaların içi yeşillikli olur, Türklerinki gibi fıstık, üzüm konmaz. Az domates koyarız, sebzenin rengi yeşil kalmalıdır. Bir de bazı zeytinyağlılara soğan rendelemeyiz.

En çok beğenilen yemeğiniz hangisi?

Hepsi (gülüyor). Annemin tarifi olan, balık yumurtasından yaptığım tarama çok beğeniliyor. Soslu patlıcanım da avukat kızımın ve mimar oğlumun arkadaşları tarafından pek rağbet görür. Zaten hiçbir hafta sonunu misafirsiz geçirmem. Ada’dan komşumuz olan Ediz Hun da benim yemeklerimi beğenir. Çünkü iyi malzeme kullanırım, hiçbir şeyden kısmam. Ve elim hızlıdır. Çok kısa zamanda 50 kişilik yemek yapabilirim.

“Kitabımı sattığım için utanıyorum”

Sofranız herkese açık mıdır?

Evet. Her Cuma, evimde muhteşem bir hazırlık vardır. Meze ve zeytinyağlıları, bir gün öncesinden yaparım. Çiçekli bahçemde müziğimi açarım, şık soframı kurarım ve misafirlerimi ağırlarım. Pazar günleri de yemeklerimin yanında mangal sefamız olur.

İlerde Büyükada’da veya İstanbul’da restoran açmayı düşünür müydünüz?

Evet ama inanır mısınız, bu zevkimden maddi karşılık göreceğim için utanırım ben. Yazdığım kitabı da önce sadece dostlarıma dağıtmak istedim. Kitapçılarda satılması fikrine karşıydım. Oğlum beni dinlemedi ve her şeyi organize etti. Şimdi kitabımın satılıyor olması beni utandırıyor.

“Günde 4 kıyafet değiştirirdik”

Çocukluğunuzdaki Büyükada şimdikinden farklıydı mutlaka.

Çooook. Eskiden Ada’da herkes birbirini tanırdı. Kapı numarası ya da sokak ismi yoktu. Örneğin bu sokak, Madam Mariga’nın sokağı diye bilinirdi. Bir de bizim zamanımızda kıyafete çok özen gösterilirdi. Biz günde dört kıyafet değiştirirdik. Sabah kalktığında başka, öğleden sonra başka, temizlik yaparken, sokakta alışverişte, gezmek için başka kıyafetler giyerdik. Sırf yeni ayı görmek için en güzel kıyafetler giyilir, fayton turuna çıkılırdı. Herkes sadece evini değil, kapısının önünü de temizlerdi. Evlerin bahçelerinde açık büfeler kurulur, konu komşu toplanır, birlikte yenilirdi.

Kitaptan özel tarifler

Limonlu revani

Malzeme: 3 yumurta, 1 bardak zeytinyağı, 1 bardak toz şeker, 1 bardak irmik, 1 bardak un, 1 bardak yoğurt, 1 paket kabartma tozu, rendelenmiş limon. Şerbet malzemesi: 2 bardak şeker, 2 bardak su, yarım limon suyu.

Yapılışı: Yumurta ile şekeri çırpın. Diğer malzemeleri bu karışıma ilave ederek karıştırın. 150 derecede pişirin. Fırından çıkardıktan sonra kesin, şerbeti üstüne gezdirin. Şurubun soğuk, kekin sıcak olması gerekir.

Tarama (ekmeksiz)

Malzeme: 150 gr. tarama (balık yumurtası), 3 tatlı kaşığı sirke, 1 diş sarımsak, 2 çorba kaşığı limon suyu, 3 bardak zeytinyağı, yarım bardak sıcak su.

Yapılışı: Taramayı yıkayın, zarını çıkarıp blendır’a koyun, sirke ilavesiyle yavaş çalıştırın. Yağı azar azar ilave ederken su ve limon suyunu da ekleyin.

Rum usulü soslu patlıcan

Malzeme: 7 patlıcan, 4 sivri biber, tuz, karabiber, 1 dal biberiye. Sos için malzeme: 6 domates, 1 çay kaşığı şeker, 1 çorba kaşığı sirke.

Yapılışı: Patlıcanları alacalı soyun. Dilimleyip tuzlu suda 15 dakika bekletin. Kızgın yağda kızartın. Biberleri de kurutup kızarttıktan sonra sarımsakla birlikte az yağda çevirin. Rendelediğimiz domatese şeker, sirke, tuz ve bir dal biberiye ekleyin. Domatesli karışım, suyunu çekene kadar pişsin. Patlıcanı süzün, tabağa dizin, sıcak sosu üzerine dökün.

_____________________________

From: AVNİ KURTULDU
Subject: ÇÖP YOLU
Date: July 29, 2012 6:04:58 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

ÇÖP YOLU!

Adalar Belediyesi Encümeni, 21.09.2011 tarih ve 450 sayılı kararla hasta, yaşlı ve çocukların ada içi ulaşımını sağlaması amacıyla Kınalıada’da bir adet aracın yıllık 54.000 TL bedelle çöp şirketine ihale edilmesini onaylıyor.

Bundan kısa bir süre önce de sarı dolmuşları Büyükada’da görücüye çıkaran çevreci (!) Adalar Belediyesi’nin basına yaptığı açıklamaya göre; Kınalıada’ da ücretsiz (!) olarak hizmet veren bu dolmuşlar Emniyet tarafından trafikten men ediliyor.

Hatta bir yıllığına tek araba için ihaleyi alan çöp şirketi bu hizmeti iki arabayla veriyor. Ücretsiz (!)

Katmerli sevap.

Aslında çöp şirketi önce Adalar’daki çöpü toplasa daha fazla hayır duası alacak ama neyse!

Gerçi çöp şirketimiz kaldırım işinden, Aya Nikola plajı hizmetinden, eski eser restitüsyon proje yapım işlerinden kazandığı sevaplarla dünyalığını —pardon ahiretliğini— çoktan kazanmıştır.

Dünyalık için bu kadar sevap yetmez deyip de yeni sevaplık işlerin peşine düşmezler umarım hayırsever arkadaşlarımız. Mesela Sedef Adası’nın tepesinde Adalar Belediyesi’ne ait 50 dönümlük arazi birçok hayırseveri cennetlik yapabilir!

Bu Dünya’da çöp şirketi sahibi olmak varmış.

Çöpten söz açılmışken Adaları çöp götürüyor. Adalıların en çok şikâyet ettiği konu maalesef çöp!

Bir çok işi birarada yürütebilen çöp şirketimiz çöp toplama işinde neden bu kadar başarısız anlamak çok zor. Çöp şirketimiz aslî görevi olan çöp toplama işini yapamadığı için mi diğer işlere soyunuyor yoksa diğer işlerden çöp toplamaya vakit mi kalmıyor?

Ya da birilerinin dediği gibi adrese teslim pazarlık usulüyle verilen çöp ihalelerinde tahsilat olmayınca mahsup yöntemi mi kullanılıyor?

Sokaklar çöp, yollar çöp, tur yolu olmuş çöp yolu maalesef Adaları çöp götürüyor.

İnşallah önümüzdeki yerel seçimlerde çöp yoluna gitmeyiz. Arkamızdan “Ne şehittir ne gazi, çöp yoluna gitti Niyazi” tekerlemesini söyletmeyiz umarım.

Dolmuşa bindik nerelere geldik. Neyse müsait çöpsüz bir yerde ineyim.

Avni KURTULDU

_____________________________

GazeteHaberTürk, 29.7.2012
Selin KUTUCULAR

http://www.haberturk.com/yasam/haber/762924-bakir-tencerede-pisen-nostalji

Bakır tencerede pişen nostalji

O bakır tencerelerin tıngırtılarını, içlerinde pişen et yemeklerini, pilavları hatırlıyor musunuz?

Son haftalarda Büyükada’nın mutluluğundan bahsedip başınızı ağrıtıyor olabilirim. Ama hak ediyor. Hele ramazanda… Zamanla pek çok şey değişiyor ama atların nal sesleri, faytonların kampanaları ve tekerlek gıcırtıları baki kalıyor… Galiba kokular, tatlar da zamana direniyor. Eskilerden dede evinden hatırladığım bakır tencereler bazen fotoğraf çekimleri için gerekiyor da zar zor buluyorum. O zamanlar hemen bütün yemekler bakırda pişerdi. Yumurtanın bile özel bakır kabı vardı. Bakır tencereler artık neredeyse hatıralarda kaldı. Kalaycılar belli aralıklarla evimize gelirdi. Ada’da bu iş bahçede yapılırdı. Şehirdeki evde tencereleri Beşiktaş’taki kalaycıya götürme işini dedem üstlenmişti. İş kalaylatmakla bitmez, geri gelen tencereler özenle temizlenirdi. Kalayın kalıntıları önce unla ovulur, sonra arap sabunuyla yıkanır, sirkeli suyla durulanır ve kurulanırdı. Bir törendi bakır tencere kullanmak.

YEMEKTE DOĞRU TENCERE ÇOK ÖNEMLİ

Şimdilerde böyle bir telaşa kimsenin ne sabrı, ne zamanı var. Bakır tencereleri kalaysız kullanmak da, dışarı çıkabilecek civa nedeniyle çok sağlıksız. Her ne kadar dünyanın en güzel reçellerinin kalaysız bakır tencerede yapıldığı söylense de hiçbirimiz bu riski alamayız. Ama kalayına güvendiğiniz bir bakır tencerede reçeli, pilavı, aşureyi denemenizi tavsiye ederim. Bizim ailede ramazanlar yaza denk gelince, mücevher gibi saklanan bakır tencereler çıkarılır. Yemekler bu tencerelerde pişer… Şimdilerde tencere, tava durumu biraz karışık. Hangisi ne zaman kullanılacak mesele. Ama yemek yaparken doğru tencere seçmek çok önemli. Bir yemeği doğru pişirme yöntemiyle yapmak lezzetini artırıyor. Vitamin kaybını önlüyor. Günümüzde çok güzel yemek kitapları var, ama çoğunda kullanılması gereken tencere bilgisi yok. Bu tür bir projeyi, Öztiryaki Ailesi’nin iş hayatında da aktif bir üyesi olan ve mutfak bilgisine çok güvendiğim Figen Öztiryaki Bahçıvan’dan bekliyorum. Tencerelerimizin dili olsa, neler derlerdi acaba? Öyle ya, silindirik, helvane, kaçarola, tava, tabanlı, tabansız derken çeşit çeşit alternatifi var. Bakır, paslanmaz, dökme demir, teflon, düdüklü… Hangisi, hangi yemek için? Silindirik tencereleri ocağımızın ebadına göre seçmeliyiz. Kısa olanlar çorbaya, yayvan olanlar etli yemeklere uygun. Helvaneler, yani kenarı yuvarlak dönenler de boylarına göre farklılık gösteriyor. Bu tip tencereler büyüdükçe, yapacağınız miktara göre aşure, helva ve reçel için ideal. Tek kulplu kaçarolalar, süt, sos ve kremalar için kaynatmada kullanılıyor. Çelik olması önemli zira pişirme sonrası çoğu kez çırpıcı kullanılabiliyor.

ALTI DÜZ VE KALIN OLACAK

Benim yılın hangi zamanı olursa olsun tüm yemeklerin ve hatta Michelin yıldızlı restoranların mönülerinin en üstüne koyduğum tencere yemekleri, en başarılı bir şekilde altı düz ve dibi kalın tencerelerde pişiyor. Pilav pişirirken miktarına göre yayvan ama çok derin olmayan tencereler makbul. Dolmalar için tercihim büyük, geniş tabanlı ve kenarları düz olanlar. Hatta özellikle zeytinyağlı yaprak sarma için şöyle bir teorim var: Kullanacağınız tencerenin dibini kaplayacak kadar zeytinyağı koyduktan sonra, halka soğan, limon dilimleri ve yine halka doğradığınız havuçları yerleştirin. Dolmaları bir sıra olarak dizin üzerine. İkinci sıra için başka bir tencerede aynı işlemi yapın. Uğraştırır ama bu şekilde pişen dolmaların yaprakları sanki bir zeytinyağı glazürüyle kaplanmış gibi oluyor. Dolmalar sıkışmadan, aromalarını kaybetmeden pişiyor. Zeytinyağlı yemekler miktarına göre geniş ve yayvan bir tencerede pişmeli. Mesela imambayıldı hiçbir zaman üst üste konmaz. Enginar da aynı şekilde. Zetinyağlı çalı veya ayşekadın fasulye yayvan bir tencerede çok daha lezzetli pişer. Yahu ne leziz yemekler geldi yine aklıma; kolları sıvamalı o zaman…

_____________________________

From: OYA İSLİMYELİ
Subject: Bir Burgazadası Nostaljisi
Date: July 30, 2012 2:10:56 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Bir Burgazadası Nostaljisi…

Adaseverlerle, özellikle de Burgazadalılarla bu kez 1965 yılının Burgazadası’nı paylaşmak istedim.
Belki hatırlayanlar vardır belki de buruk bir tebessümle şaşıranlar…
Hepinize sevgiler,

Oya İslimyeli

_____________________________

From: DENİZ TÜFEKÇİ eliyle TUĞRUL BALKIR’dan
Subject: Dağlar, ormanlar çöp olmasın yazına katkı…
Date: July 30, 2012 12:42:35 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

“Dağlar, ormanlar çöp olmasın” yazına katkı…

BOZCAADA BELEDİYESİ GEÇEN SENE ALDIĞI BİR KARARLA NAYLON POŞET KULLANIMINI YASAKLADI…
BOZCAADA’DAKİ TÜM ESNAF ARTIK KESEKÂĞIDI KULLANMAYA BAŞLADI…
BU YIL SAHİLLERDE VE HERHANGİ BİR YERDE ÇEVREYE SAÇILMIŞ, GÖRÜNTÜ KİRLİLİĞİ OLUŞTURAN
BİR POŞET GÖRMEDİK…
YİNE, BOZCAADA’DA ALINAN BİR KARARLA —GALİBA İKİ YIL ÖNCE KAYMAKAMLIĞIN BİR KARARIYDI— RESTORAN, KAFE, OTEL VE MOTELLERDE PLASTİK SANDALYE KULLANIMI YASAKLANMIŞTI… ONUN YERİNE DE İKİ YILDIR DOĞAYLA UYUMLU AHŞAP SANDALYELER KULLANILIYOR… GÖRÜNTÜ GAYET GÜZEL…
KISACA, BİR YERDEN BAŞLAMAK LÂZIM..

TUĞRUL BALKIR

_____________________________

From: METİN KARADAĞ
Subject: Bilgi icin… Adalar “Çevremizi yeşile Boyayalım!” Dönemsel Yaz Projesi
Date: July 30, 2012 5:08:23 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

From: MURAT KARAKUŞ
To: genclik-stk@yahoogroups.com
Sent: Monday, July 30, 2012 3:50 PM
Subject: [genclik-stk] Toplum Gönüllüleri Adalar “Çevremizi yeşile Boyayalım!” Dönemsel Yaz Projesi

2012 TOG Adalar “Çevremizi Yeşile Boyayalım!” Dönemsel Yaz Projesi başvuruları başladı!

Nasıl bir dönemsel proje mi?

Büyük bir şehrin hem içinde hem de dışında olan bir adada kocaman bir ekibin parçası olduğunuzu hayal edin. Çocuklarla beraber atölye çalışmaları yaparak eğlenebiliyorsunuz. Bir yandan farklı “kültür”leri tanırken diğer yandan kendi “kültür”ünüzü de paylaşabiliyorsunuz. Sempozyum, eğitimler, kısa film atölyeleri, açık hava film gösterimleri ve daha neler neler…

Haberin devamı için tıklayınız: http://togsm.org/2012-adalar-tog-donemsel
Projenin başvuru videosu için: http://www.youtube.com/watch?v=WpSMOfKHLaU

Son Başvuru Tarihi ve Saati: 5 Ağustos 2012 – 23:59

_____________________________

From: FERİDE ÖZMAT
Subject: Belediyemize önersek hayvanlar için bir iyilik yaparlar mı dersiniz?
Date: July 31, 2012 12:50:06 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Belediyemize önersek hayvanlar için bir iyilik yaparlar mı dersiniz?

Merhaba dostlar,

Birçok belediye sahipsiz hayvanlar için suluklar koyuyor sokaklara. Yaz ortası oldu, sıcaktan eriyoruz ama bizim belediyeden hâlâ ses yok. Halbuki ada sokakları kediler, köpekler, hatta kargalar, martılarla dolu. Her şey bitti de sıra buna mı geldi demeyin ne olur. Sokak hayvanları da bizler gibi can taşıyor ve onların da bizler kadar yaşamaya hakları var Adalarımızda. Belediyemize önersek hayvancıklar için bir iyilik yaparlar mı dersiniz?

Kadıyoran’dan sevgiler herkese…

Feride Özmat

* * *

Yitik Ada Günceleri / Adalı Yayınları – Ekim 2009
Ellerin Söylüyor Sonsuzluğu / Hayal Yayınları – Haziran 2009
Yanlış Zaman Hikâyeleri / Hayal Yayınları – Şubat 2008
Güneş Kapkaranlık / Adalı Yayınları – Ağustos 2007
Eksildi Artık Söz / Sis Yayınları – Nisan 2006

_____________________________

From: BİNGÜL DURBAŞ
Subject: Büyükada için kollar sıvanmalı!
Date: July 31, 2012 1:02:59 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Merhaba,
Habertürk Gazetesi’nde bu makaleye rastladım. Eğer okumadıysanız, yazar Büyükada’daki sorunlara dikkat çekmiş. İnsanın canını fena halde sıkıyor bu haberler ama farkındalık yaratmak için paylaşmak da gerekiyor.
Çok sevgiler,
Bingül

* * *

Gazete HaberTürk, 30.7.2012
Zeynep Çavuşoğlu

http://www.haberturk.com/yazarlar/zeynep-cavusoglu/763129-buyukada-icin-kollar-sivanmali

Büyükada için kollar sıvanmalı!

HAFTA sonu şehrin gürültüsünden uzaklaşmak için Büyükada’ya gitme kararı aldım. Hem çok sevgili arkadaşlarım Serhat ve Serdar Akinan’ın Ada’da yeni açtıkları mekân Akasya’yı görmek, hem de kalabalıktan uzaklaşmak için Ada’yı tercih ettim. Akasya hem konumu, hem yemekleri, hem de sıcak ve huzurlu atmosferiyle beni bambaşka bir yere taşıdı. Fakat mekâna gelmeden önce gördüklerim beni adeta perişan etti. Büyükada’nın hali içler acısı! Öyle içler acısı bir hal ki bu, öyle atlar gitsin yerine golf arabaları gelsinlik bir durum değil. At biniciliği yaptığım zamanlardan bilirim, girmediğim ahır, öpmediğim at kalmamıştır. Ada’daki kokunun bu denli rahatsız edici boyutlara ulaşmış olmasındaki sebep sokakların yeterince temiz tutulmaması. Bir kere Hindistan’da bir trene binmişsiniz gibi bir his veren, İstanbul’un en kıymetlilerinden biri olan Ada vapuru var. Tıklım tıklım! İğne atsan yere düşmeyecek…

ADAYI ÖLÜME TERK ETMİŞLER

Bir ara kendimi Meksika’dan Amerika’ya ulaşmaya çalışan mülteci gemisinde gibi hissettim. Bilen bilir, yaklaşık 1,5 saat süren ayakta bir yolculuk… Tam kendinizi o tıklım tıklım yerden attınız derken İskele’den etrafa yoğun bir sidik kokusu yayılıyor. Kanalizasyon deseniz değil. Bildiğiniz sidik! İskele dışında başka bir yere yayılmamış tuhaf bir koku o. Oradaki çay bahçelerinde nasıl çay içilir, insanın aklı almıyor. Sidik kokusundan sonra daha beter kokular geliyor burnunuza. Bu koku Ada’nın her yerine sinmiş durumda. Arada atların kokusu da geliyor ama tam olarak o da değil. Olay atlar gitsinle çözülemeyecek kadar vahim. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bu duruma en kısa zamanda bir çözüm bulması şart. Çünkü Büyükada gitgide geri dönüşü olmayan bir yola giriyor. Ahalisi de değişmiş! Ada’nın kendi ahalisi ortalarda yok. Çoğu mekân pis, işletmeler kötü. İnsanın içinden bir kazma alıp hepsini olduğu yerden atıp kaldırmak geliyor. Ada’yı canlandıralım derken ölüme terk etmişler. Bazı yerleri neredeyse kocaman bir çöplük haline gelmek üzere.

BU GİDİŞAT GİDİŞAT DEĞİL

Bütün bunların yanında harika işletmeler de yok değil. Fakat o mekânlara çekecek insan bulmakta zorlanabilirler. O koku içerisinde oturmak oldukça zor. Bir süre sonra burnunuz alışıyor tabii. İskele tarafındaki balıkçılar ise meyhaneye dönmüş. Meyhaneden bir çekincem yok, fakat o uğultu Büyükada’nın huzur veren doğasına hiç yakışmamış. Bir Arap baharı yaşanıyor ki sormayın! Küçümsediğimden değil, bizim kültürümüzle bağdaşmadığından. Eskiden aileyle gidilen mekânlarda tabaklar kırılmaya başlanmış. Neredeyse birbirlerinin ayakkabılarından rakı içecekler. Bana Türkbükü’nün seneler içerisinde geldiği hali anımsattı. Fakat, Büyükada’nın şu anki hali Türkübükü’nün fenalığından öne geçmiş durumda. Ben çok üzüldüm. Küçüklüğümden beri gittiğim Ada’nın bu hale gelmiş olmasına içim buruldu. Çünkü Ada, biz İstanbullular için vapurla gelinen, şehirden sadece bir saat uzaklıkta denizi, sessizliği, huzuruyla paha biçilemez bir yerdi. Şimdi ise, özellikle iskele bölümü felaket bir halde. Bu duruma bir an önce bir dur denilmesi gerekiyor. Temizlik ise hiç beklemeden halledilmesi gereken bir sorun. Ben Ada’nın havasında bir hastalık kokusu sezinliyorum. Önce denizi mahvoldu, şimdi mekânlar ve sokaklar. Gidişat, gidişat değil.

Aynı hengameyi diğer adalara da taşıma gibi bir niyetleri var. Sedef Adası da Büyükada furyasına dahil olup Elio isimli bir mekânın açılışını yaptı. Bizlerin eğlence anlayışı bir yeri yok etmek, korkunç bir müzikle mekânı zehir etmek, yerlere çöp atıp üzerinde zıplamak… Bir mekânı oraya bir daha hiç gelmeyecekmişiz gibi kullanıyoruz. Sonra “Nefes alacak yer kalmadı,” diye hayıflanıyoruz, kaçacak delik arıyoruz. Bu gidişle yaşadığımız yerde oksijen barındırmayacak hale geleceğiz. Tuzla ve Bayramoğlu nasıl bir felaketin kurbanı olduysa, Adalar da aynı yolda. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, yetiş!

_____________________________

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: Bu Hafta Sonu Etkinlikleri:SERGİ (AYLA AKYOL -MASKELER)
Date: July 31, 2012 9:38:06 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

_____________________________

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: Bu Hafta Sonu Etkinlikleri: DİA GÖSTERİSİ-FİLİZ -EROL AKPULAT- ETİYOPYA
Date: July 31, 2012 10:08:57 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

_____________________________

Radikal, 31.7.2012

(Kazım Pıynar / Zaman)

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1095799&CategoryID=77

Trolcüler Adalar’a akın etti

Attıkları kurşunlu ağlarla, deniz dibini tarayarak balık yumurtalarını ve yavrularını yok eden trolcüler şimdi de Marmara Denizi’ndeki Adalar civarında ava çıkmaya başladı.

Zaman Gazetesi’nden Kazım Pıynar’ın haberine göre, Adalar Sulh Ceza Mahkemesi’nin, trolle balığa çıkan bir avcı lehine aldığı kararla yed-i emin uygulamasına son verilmesi, trolcülerin Adalar bölgesini mesken tutmasına yol açtı. Geçtiğimiz Şubat ayında İstanbul Valiliği öncülüğünde balık komisyonu toplanmış ve yasa dışı avlanmaya karşı bir dizi karar almıştı. Bu kararlardan en önemlisi İstanbul’a yed-i emin limanı kurulmasıydı. Balıkların geçiş güzergâhında bulunan İstanbul’da kaçak avlanan teknelerin kolluk kuvvetleri tarafından yakalanıp el konulduğunda çekilebileceği bir yed-i emin limanı olmaması sebebiyle yakalanan tekneler yine tekne sahibinin üzerine zimmetleniyor ve kaçak avcılar, bir miktar para cezası kesilerek serbest bırakılıyordu. Bunun üzerine komisyon, İstanbul Yenikapı Limanı’nın bir kısmını yed-i emin limanı olarak tahsis etmiş ve yakalanan teknelerin buraya çekilmesine karar vermişti. Geçtiğimiz günlerde Adalar Sulh Ceza Mahkemesi’nin aldığı bir karar, yed-i emin uygulamasının son verilmesine neden oldu ve kaçak avcılığın yeniden önünü açtı.

Adalar civarında kaçak trol avcılığı yaparken Sahil Güvenlik tarafından yakalanan ve teknesi yed-i emine çekilen Hasan Akbulut, orada avcılık yapmak için bulunmadığı gerekçesiyle Adalar Sulh Ceza Mahkemesi’ne dava açtı. Mahkeme, Akbulut’u haklı buldu ve teknenin kendisine iade edilmesine karar verdi. Sahil Güvenlik Komutanlığı, teknenin yakalandığında üzerinde avcılıkta kullanılan malzemeler olduğunu belirterek karara itiraz etti. Ancak mahkeme bu itirazı da geçersiz saydı ve tekne sahibi Akbulut’u haklı buldu.

MÜCADALE ŞEVKİ KIRILDI

İstanbul Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Erdoğan Kartal, bu karardan sonra özellikle Adalar civarında kaçak avcılığın arttığını belirtiyor. Denizde kaçak avcılık yaparken yakalanan tekneler, işlem için yakalandığı muhitteki mahkemeye çıkartılıyor. Örneğin bir tekne Adalar civarında yakalanırsa bu teknenin işlemleri için Adalar Sulh Ceza Mahkemesi’ne gidiliyor, eğer Boğaz’da yakalanırsa İstanbul’daki diğer mahkemeler sorumlu oluyor. Erdoğan Kartal, kaçak avlananların bunu bildiğini ve bu karar sonrasında Adalar’ın yasa dışı avlanan teknelerin mekânı haline geldiğini söyledi. Denizdeki kolluk kuvvetlerinin mücadele şevkinin de kırıldığını belirten Kartal, “Yed-i emin limanı, kaçak avcılığı bitirme noktasına getirmişti. Çünkü yakalanan her tekne bağlanıyor ve bir daha limana çıkmasına izin verilmiyordu,” dedi. Kartal, ancak mahkemenin söz konusu kararından sonra kaçak avcılıkta yine eskiye dönüldüğünü kaydetti.

Bu uygulama, şimdilik sadece Adalar’da uygulanıyor. Balıkçıların asıl korkusu ise diğer mahkemelerin de bu kararı örnek göstererek tüm Boğaz’da kaçak avcılığı bir nevi serbest hale getirmesi. Telefonla ulaştığımız deniz polisi ve Sahil Güvenlik yetkilileri, kaçak avcılıkla mücadelelerinin devam ettiğini ancak özellikle Adalar bölgesinde yakalanan teknelerin mahkeme kararından dolayı kendilerine direndiğini bildirdi. Karar sonrası kaçakçılara karşı yaptırımlarının azaldığını belirten kolluk kuvvetleri, bu uygulamadan dönülmesinin kendilerini de memnun edeceğini aktardı.

_____________________________

Hürriyet, 1 Ağustos 2012
Emek Kaplangil

http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/21110375.asp

İDO’da ‘şaraba engel’ tartışması

Ünlü gurme Vedat Milor’un İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) ile ilgili başından geçen son olay, ‘İDO’da içki taşıma yasağı mı’ var tartışmasını yarattı. Ancak hurriyet.com.tr’nin görüştüğü tarafların üzerinde buluştuğu nokta, olayın münferit olduğu ve ‘güvenlik personelinin yanlış tutumundan kaynaklandığı yönünde.

Tartışma, aynı zamanda Milliyet Gazetesi yazarı da olan Milor’un köşesinde kaleme aldığı son yazısından sonra başladı.

Milor yazısında, Kabataş’tan, Burgazada’ya yanına gelmek için deniz otobüsünü kullanmak isteyen bir kadın arkadaşının çantasındaki 4 şişe şarap nedeniyle içeri alınmadığını belirtti. Olayın yaklaşık iki hafta önce gerçekleştiğini ifade eden Milor, aynı zamanda görevlinin arkadaşına bağırarak, azarladığını da yazdı.

“ÖZGÜRLÜKLERİNİN KEYFİ KISITLANMASI YANLIŞ”

Hurriyet.com.tr’nin sorularını yanıtlayan Milor, bu konularda özellikle duyarlı olduğunu ve insan hak ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasını doğru bulmadığını söyledi.

İDO’nun konuyla ilgili kendisine ulaştığını ve verilen reaksiyonun kendisini tatmin ettiğini de vurguladı.

Milor, “Şarapların ağzı kapalıydı ve bana geliyordu. Gemide sigara ve şarap yasak olabilir. Böyle bir politika varsa onu öğrenmek istiyorum. Şarap aldığım için onu taşıyamayacak mıyım? Bunu öğrenmek istiyorum. Ortada bir belirsizlik varsa bunun da ortadan kalkması gerekir. Diğer taraftan bazı basın organlarında ‘taciz’ var şeklinde haberler çıktı, bunlar da gerçeği yansıtmıyor,” dedi.

Milor şöyle devam etti:

“Olayın gerçekleştiği tam tarihi netleştiremiyoruz. İDO bu konuda kamera kayıtlarında geriye doğru arama gerçekleştiriyor. Bireysel bir yanlış olabilir. Bu konularda özellikle duyarlıyım. Hepimizi bu tip yanlışlar görürsek bunu dile getirmeliyiz. İnsan hak ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasını doğru bulmuyorum. “

İDO’DAN ÖZÜR

İDO yetkilileri ise yaptıkları açıklamada, olayın bir yanlış anlamadan kaynaklandığı ve gerekli incelemenin yapıldığı ifade edilerek özür dilendi.

Sorularımızı yanıtlayan ve tam tarih verilemediği için kamera kayıtlarının araştırıldığını belirten İDO yetkilisi, olayın güvenlikle ilgili kişisel bir davranış sorunundan kaynaklandığını söyledi. Geminin içinde içki içilmesinin yasak olduğunu ve bunun da genel deniz taşımacılığı kuralları gereği olduğunu belirten yetkili, içkinin taşınması tarafında ise herhangi bir kısıtlamanın olmadığını vurguladı.

İDO’dan kamuoyuna yapılan açıklamada ise şu görüşlere yer verildi: “Adalar’a gitmek üzere İDO Kabataş Deniz Otobüsü İskelesi’ne gelen bir yolcumuzun, yanında bulunan dört şişe şarapla gemiye binmesine bir güvenlik görevlisince izin verilmediğine ilişkin haberler kamuoyuna yansımıştır. İDO’nun alkollü içkilerin kapalı şişelerinde taşınmasıyla ilgili kısıtlayıcı bir düzenlemesi bulunmamaktadır. Söz konusu haberle ilgili araştırma başlatılmış olup, güvenlik görevlisinin tutumu güvenlik amirliğimiz tarafından incelenmektedir. Yaşanan bu olay nedeniyle mağdur olan yolcumuzdan özür dileriz.”

_____________________________

TimeTürk, 31.7.2012

http://www.timeturk.com/tr/2012/07/31/uluslararasi-prens-adalari-yuzme-sampiyonasi-3-4-agustos-ta-basliyor.html

Uluslararası Prens Adaları Yüzme Şampiyonası 3 – 4 Ağustos’ta başlıyor

Bu yıl 28. düzenlenecek olan Uluslararası Prens Adaları Yüzme Şampiyonası 6 ülkeden 450 sporcunun katılımıyla düzenlenecek.

3-4 Ağustos tarihlerinde Kınalıada Su Sporları Kulübü Başar Acarlı Tesisleri’nde gerçekleştirilecek yarışmada 450 yüzücü hem şampiyonluk için yarışacak, hem uluslararası dostluğu ve kardeşliği paylaşacak.

Bu yıl 28.si düzenlenecek olan Uluslararası Yüzme Şampiyonası’nın açılışı, 3 Ağustos Cuma günü saat 15:00’te Adalar Kaymakamı Ahmet Arabacı, Adalar Belediye Başkanı Dr. Mustafa Farsakoğlu, Türkiye Yüzme Federasyonu Başkanı Ahmet Bozdoğan ve Kınalıada Su Sporları Kulübü Başkanı Prof. Dr. Emre Burçkin’in katılımıyla gerçekleştirilecek. 450 yüzücünün kıyasıya yarışacağı şampiyona, 4 Ağustos Cumartesi günü saat 20:00’deki ödül töreninin ardından yapılacak kutlamayla sona erecek.

Kınalıada’da çeyrek asrı aşkın süredir başarılı bir organizasyonla gerçekleştirilen bu şampiyona, Avrupa Yüzme Federasyonu LEN tarafından da tanınıyor ve takviminde yer alıyor. Şampiyona katılan sporcu sayısının büyüklüğü, verilen ödüllerin çeşitliliği ve uluslararası bir organizasyon olması açısından Türkiye için önem taşıyor.

KINALIADA SU SPORLARI KULÜBÜ 44 YAŞINDA

İstanbul’un ilk olimpik yüzme havuzuna sahip ve bu yıl 44. kuruluş yılını kutlayan Kınalıada Su Sporları Kulübü, Türkiye’ye 44 yıldır yüzücü yetiştiriyor.

Kınalıada Su Sporları Kulübü 28 yıldır düzenlemekte olduğu Uluslararası Prens Adaları Yüzme Şampiyonası ile ayrıca dünyada yüzme sporuna katkı sağlıyor. Yarışmanın gerçekleşmesine destek sağlayan bu yılki sponsorlar ile organizas heyeti, yapılan faaliyetin Türkiye için önemli bir etkinlik olduğu belirtildi.

Kulübün bu turnuvayı düzenlemedeki en büyük amacının yüzme camiasına katkıda bulunmak olduğunu vurgulayan Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Emre Burçkin, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en özel yerlerinden biri olan Prens Adaları’nda gençlerin, spor centilmenliği ve kardeşliği çatısı altında buluştuklarını belirtti.

Burçkin, yabancı katılımcıların bu etkinliği sadece bir yarışma olarak değil, yoğun geçen bir yılın ardından kendilerine tanınan bir ödül olarak gördüklerini, her yıl bu şampiyonayı mutlulukla beklediklerini, bu sayede müsabaka sonrası kısa da olsa bir tatil yapma fırsatı yakaladıklarını belirtti.

Bu şampiyonanın Türk yüzücüleri ve takımlarını yabancı takımlarla buluşturup, onlara uluslararası tecrübe kazandırdığını da sözlerine ekleyen Burçkin, katılımcı sayısında artış olduğunu söyledi.

HAYALDİ; GERÇEK OLDU

Yüksek Mimar Mühendis Başar Acarlı’nın Prens Adalarına olimpik standartlarda Su Sporları Kulübü kurma ve uluslararası düzeyde sporcu yetiştirme hayalinin, 1968 yılında denizi öncelikle kayalarla çevirerek havuz haline getirmekle başladığını belirten Yönetim Kurulu Başkanı Burçkin, şunları söyledi:

“Hayal gerçekleşti ve Kınalıada Su Sporları Kulübü, 44 yıldır adalarda yüzme sporuna öncülük etti ve bugüne kadar 50’nin üzerinde Türkiye şampiyonu ve rekortmen yüzücü yetiştirdi. Şampiyonaya uluslararası ilgi ve katılım her sene artıyor. Şampiyonada takımlar 7 ayrı dalda yarışacaklar. Bu dallar 50 m Serbest, 100 m Serbest, 400 m Serbest, 100 m Kurbağa, 100 m Kelebek, 100 m Sırtüstü ve 200 m Karışık olacak ve sporcular madalya kovalayacak.”

Katılan Takımlar:

YABANCI TAKIMLAR
PK Stari Grad (Bosna Hersek)
PK Bosna Sarajevo
CSKA Sofia (Bulgaristan)
Mytysh Russian Swimming School
Kosova Milli Takımı
CHERNOMORETS Burgas (Bulgaristan)
SC “CHERNO MORE – ARMEEZ” – Varna (Bulgaristan)
Galata 2009 (Bulgaristan)
Briz (Bulgaristan)
Welser Turnverein (Avusturya)

TÜRK TAKIMLARI
19 Mayıs Spor Kulübü – Samsun
Adalar Su Sporları Kulübü
Avrasya Spor Kulübü
Avrupa Yüzme İhtisas
Bursa Bosch Spor
Bursa Osmangazi Belediye Spor
Büyükada Deniz Kulübü
Çanakkale Hedef Gençlik ve Spor Kulübü
Denizkızı Yüzme
DSİ Spor İhtisas – Samsun
ENKA
Fenerbahçe
FMV ışık
Galatasaray
Genç Yunuslar Spor Kulübü
Hanbatur
Heybeliada Su Sporları Kulübü
İstanbul GSİM Ataköy
İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü
Kocaeli Yüzme Kulübü
Marmaris Belediyesi Gençlik Spor Kulübü
Özel Edirne Beykent Koleji Spor Kulübü
Kınalıada Su Sporları Kulübü

_____________________________

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: Bu Hafta Sonu Etkinlikleri:ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ TÜRK SANAT MUSİKİSİ KONSERİ-Şef ORHAN SEVSAR
Date: August 1, 2012 10:55:12 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

_____________________________

From: MURAT BAŞBAY
Subject: [SON LİMAN GAZETESİ] DEVŞİRME SİYASET…
Date: August 1, 2012 11:05:12 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

DEVŞİRME SİYASET…

‘’MUSTAFA Farsakoğlu Adalara gelir. Seçim kazanılmış, AKP yenilmiştir. Farsakoğlu Saat Meydanı’nda masanın üzerine çıkar. Bütün insanlar ve Adalar ayaklarının altındadır. Farsakoğlu kazanılan büyük zaferin mimarı olarak masanın üzerindeki yerini alır, insanlara bakar ve kendi kendine şöyle der. “Peki şimdi ne olacak?”
Muhaliflere göre Farsakoğlu seçimin kazananı olmasına karşın kendisine sorduğu bu soruyla seçimin “kaybedeni” olmuştur. Çünkü Farsakoğlu, Adalar’ı ne yapacağının kararını vermeden almıştır.”
“Adaları çok seviyorum çünkü bana Osmanlı İmparatorluğu’nu hatırlatan tek ilçe,” Haydaaa ne âlâka dediğinizi duyar gibi oldum. Osmanlı’da yeniçeriler kimlerden oluşurdu? Tabi ki devşirmelerden. Devşirmelerin ülkede büyük gücü vardı. Hatta arada bir ayaklanır ulufelerini alıp tekrar susarlardı. Geri Adalar’a dönelim. Bakın bakalım burada siyaseti kim belirliyor. AKP İlçe başkanı, pek çok ilçe yöneticisi ANAP, GENÇ PARTİ, DYP ve CHP’den gelme. CHP desen orada da durum aynı, DYP, ANAP ve Sarıgül’cülerin ağırlıkta olduğu ilçe yönetimi göreve devam ediyor. MHP’yi yine eski ANAP’lı biri dizayn ediyor.
Aslında insanın canını acıtan şey bu partilerde sanki adam yokmuş, hepsi aptal, cahil, kültür fukarası insanlarmış gibi görülmesi ve çok daha can yakanı bu duruma tepki verilmemesidir. —CHP’de sadece bir kişi ve üç beş arkadaşı onurlu duruş sergileyerek tepkilerini ortaya koydular.
Şimdi ilk siyasi devşirme kimmiş, hangi parti yapmış, devşirilen kaç yaşındaymış, ne yetenekleri varmış? Yazacak olsak, sütun dar gelir, yazıda pehlivan tefrikası gibi uzar gider.
Siyasi partilerimiz, oyunu artırmak için, kendi iç bünyesinde yeterince yetenek olmadığından ya da kendileri göremediğinden, “Dedelerimiz yapmış da biz neden yapmayalım,” diye oylarına, partilerine ve fikirlerine katkı olur diye, devşirme yoluna gitmişler. Sonuç olarak bütün izler birbirine karışmış durumda. Gözünü iktidar hırsı bürüyenlere de bir hatırlatma. Osmanlı İmparatorluğu’nu batıran devşirmelerin, Cumhuriyet Türkiye’sine bir katkıları olmaz.

Bu yazıdan sonra da elimde artık ne plajlarım, ne aldığım ihaleler, ne de götürdüğüm paralar kalır. Ben, keyfim ve kâhyası üç kişiyiz. Mücadeleye devam.

_____________________________

From: NEZİH BAYRAKTAR
Subject: [Adalar Kent Konseyi] İyi günler,
Date: August 1, 2012 1:01:28 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Adalar Kent Konseyi çalışmalarının Adalılara duyurulması amacıyla…

İyi günler,
Adalar Kent Konseyi çalışmalarının Adalılara duyurulması amacıyla bu grubu oluşturdum.
Çevrenizdekilerin katılımını sağlarsanız memnun olurum.
Bundan sonra Kent Konseyi toplantıları sonrası alınan kararlar bu paltformda bilgilerinize sunulacak ayrıca çalışma gruplarının önerileri üstünde bilgi verilecektir.
Adalar’la ilgili Kent Konseyi’ne iletmek istediğiniz çözüm önerilerini de bu grupta paylaşabilirsiniz.
Amacımız Adalar’ın geçmiş geleneklerinden uzaklaşmadan daha yaşanabilir hale gelmesi.
Sevgilerimle,

* * *

Bu grup sadece Kent Konseyi çalışmalarının bilgilendirme için paylaşıldığı ve sizlerin Kent Konseyi çalışma gruplarında işlenmesini istediğiniz çözüm önerilerinin değerlendirileceği bir yapıdır. Yapıcı katılımlarınızı bekleriz.

* * *

Adalar Kent Konseyi sayfamızdan kuruluşundan bugüne kadar tüm bilgileri bulabilirsiniz. www.adalarkentkonseyi.com
Kent Konseyleri İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak yerel STK ve resmi kuruluşların birlikte oluşturdukları bir yapıdır.
Kent Konseyleriyle ilgili Belediye Kanunu şu şekilde kaleme alınmıştır.

BELEDİYE KANUNU

Kanun No: 5393

Kabul Tarihi: 03.07.2005

Kent Konseyi

MADDE 76.- Kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır.
Belediyeler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyinin faaliyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlar.
Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir.
Belediye hizmetlerine gönüllü katılım

MADDE 77.- Belediye; sağlık, eğitim, spor, çevre, sosyal hizmet ve yardım, kütüphane, park, trafik ve kültür hizmetleriyle, yaşlılara, kadın ve çocuklara, özürlülere, yoksul ve düşkünlere yönelik hizmetlerin yapılmasında beldede dayanışma ve katılımı sağlamak, hizmetlerde etkinlik, tasarruf ve verimliliği artırmak amacıyla gönüllü kişilerin katılımına yönelik programlar uygular.
Gönüllülerin nitelikleri ve çalıştırılmalarına ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Kuruluş:

www.adalarkentkonseyi.com

Belediye Kanunu’nun 76.maddesi gereğince Adalar Belediye Başkanımız Coşkun ÖZDEN’in görevlendirm…

İKİNCİ BÖLÜM

ADALAR KENT KONSEYİ’NİN

TANIMI, GÖREVLERİ, ÜYELERİ, OLUŞUMU VE ÇALIŞMA ŞEKLİ TANIMI

Madde 4- Adalar Kent Konseyi;
a) 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesinde belirtilen hedefler doğrultusunda; Avrupa Kentsel Şartı, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, Gündem 21 ve Habitat II’nin sürdürülebilirlik, yaşanılabilirlik ve yapabilir kılma ilkeleri ışığında Adalar ilçesinde;
. Kent vizyonunun geliştirilmesi
. Hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi,
. Kentin hak ve hukukunun korunması,
. Sürdürülebilir kalkınma,
. Çevreye duyarlılık,
. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma,
. Saydamlık,
. Hesap sorma ve hesap verme ilkelerini hayata geçirmeye çalışan,
b) Halkın yönetime katılımını ve denetimini sağlayacak mekanizmaları geliştirmeyi ve kendi sorunlarına sahip çıkmayı özendirmeyi amaçlayan, yönetişim eksenli katılımcı demokrasiyi esas alan ve sivil toplumu önceleyen bir oluşumdur.
c) Adalar kent konseyi; doğrudan proje yürütücüsü ve uygulayıcı bir oluşum olmayıp, kentteki paydaşları bir araya getirerek, tüm kenti kucaklayan bir “ortak akıl” güç ve zenginliği ile ortak aklın süzgecinden geçen kararları, uygulamaya geçirilmesi isteği ile tavsiye nitelikli olarak Adalar Belediyesi’ne ve ilgili kurum ve kuruluşlara sunar.

* * *

Adalar Kent Konseyi, çalışma gruplarının da desteğiyle Ada’da devam eden inşaatlarla ilgili itirazlarını mahkeme açarak sürdürmektedir.

Bu uğraşılar sonucunda Terrace-Lido inşaatı ruhsatı iptal ettirilmiş ve yıkım kararı alınmış olup dosya Danıştay’dadır.

Diğer yandan Seferoğlu konusunda ilgili kurumlardan istenen proje-izin belgeleri bir türlü tarafımıza verilmemiş olup konu üstünde yazışmalar devam etmektedir. Bu konuda elinde somut bilgi ve belgesi olanların başvurmaları halinde müteşekkir oluruz.

Bir önemli konu da Adalarımızı imara açacak 1/5000lik planlardır. Ada Belediyesi’nin hiçbir itirazda bulunmadığı bu planlar için de başvurumuza İBB tarafından süresinde cevap verilmediği için İBB aleyhine dava açılmış olup mahkemeye İBB’nin verdiği cevapta bazı maddelerin bizim istediğimiz şekilde düzeltildiği görülmektedir. Ancak bir çok bölgenin 1. derece SİT alanından 3. derece SİT alanına indirilerek gelecekte imara açılma tehlikesine karşı mahkemenin bilirkişi atama isteği Kent Konseyi Yürütme Kurulu’nun kendi arasında para toplayarak ödeme yapmasıyla uygulamaya konmuştur. —Normal şartlarda bu bedelin Adalar Belediyesi tarafından ödenmesini talep etmemize rağmen olumlu bir sonuç alamadık.

1/5000lik plan taslaklarını konsey sitesinde bulabilirsiniz:
www.adalarkentkonseyi.com

Adalar Kent Konseyi Çalışma grupları- Kadın Meclisi- Gençlik Meclisinde yer almak isteyenler buradan talepte bulunabilirler
Detay için www.adalarkentkonseyi.com

_____________________________

From: HALUK EYİDOĞAN
Subject: Adalar Deniz Ulasim ve Iskele Sorunlari
Date: August 1, 2012 2:23:52 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Adalar Deniz Ulaşım ve İskele Sorunları…

Değerli Adalılar,
Adalar’da deniz ulaşımıyla ve iskelelerin durumuyla ilgili olarak Ulaştırma Bakanlığı’na sunduğum soru önergesi ektedir. Bu soru önergeme halen bir yanıt alınamamıştır.
Bilgilerinize sunuyorum.

Saygılarımla,

Prof. Dr. Haluk Eyidoğan
CHP İstanbul Milletvekili

* * *

_____________________________

GerçekGündem, 3.8.2012

Özlem Güvemli / Cumhuriyet

http://www.gercekgundem.com/?p=479135

Heybeliada’ya İmam Hatip

Hüseyin Rahmi Gürpınar Lisesi’nin bir bölümü imam hatip okuluna dönüştürülüyor.

Heybeliada’daki Hüseyin Rahmi Gürpınar Lisesi’nin tadilatta olduğu için birkaç yıldır geçici olarak kullandığı Büyükada’daki binanın bir bölümü imam hatip ortaokuluna dönüştürülüyor.

4+4+4 eğitim sistemine göre yapılan düzenlemede İstanbul’da Adalar’a 1 adet imam hatip ortaokulunun açılması planlanmıştı. Bu okulun Büyükada’da açılacağı Heybeliada Camisi’nde imamın cuma vaazı sırasında ortaya çıktı. Konuyu Meclis gündemine taşıyan CHP Milletvekili Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, “İmamlarının Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullar hakkında cuma vaazında bir söylemde bulunması yasalar ve görev tanımı açısından uygun mudur?” diye sordu.

Eyidoğan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yanıtlanması istemiyle TBMM Başkanlığı’na Büyükada’ya yapılacak imam hatip okulu ile ilgili soru önergesi verdi. Eyidoğan, 27 Temmuz Cuma günü imamın vaazı sırasında cemaate, İlçe Milli Eğitim Müdürü’nün kendisinden Büyükada’da imam hatip ortaokulunun açılacağını söylemesi için ricada bulunduğunu söylediğini aktardı. İmamın, “Çocukların iyi yetiştirileceği, kıyafet verileceği, yemek verileceği, Kuran ve yabancı dil öğretileceği” şeklinde konuşma yaptığına dair bilgi aldığını belirtti. Eyidoğan, Erdoğan’a “Camide yapılan bu ilan ve tavsiye iktidarın 4+4+4 yasasına destek amacıyla mı yapılmıştır?” sorusunu yöneltti.

_____________________________

From: ADALAR MÜZESİ
Subject: Müze’de Deniz Canlıları Atölyesi: Denizatına bilinir mi? – 7 Ağustos
Date: August 4, 2012 2:30:11 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Denizatına binilir mi?

_____________________________

DenizHaber, 5.8.2012 01:22

http://www.denizhaber.com/HABER/29892/8/olimpiyat-londra-yelken.html

İlk onda bile yokuz!

OLİMPİYATLARDA YELKEN YARIŞLARI SÜRÜYOR

Laser Sınıfı’nda 10 yarış serisi tamamlandı. Sporcularımız ilk 10 içinde yer alamadı.

YELKEN BRANŞINDA YARIŞLARIMIZ 470 SINIFINDA DEVAM EDİYOR…

Laser Standart sınıfında Heybeliada SuSporları Kulübü Sporcusu Mustafa Çakır 49 ülke arasında 39. Sırada Olimpiyat Oyunları’nı tamamladı. […]

4 Ağustos Cumartesi günü Laser ve 470 sınıfında sporcularımız mücadele etti. Laser sınıfında 9. ve 10. Yarışlarla ilk 10 Madalya yarışına katılacak sporcular belirlendi.  […]

_____________________________

From: UFUK DENİZ
Subject: [Ben de Hüseyin Rahmi Gürpinar Liseliyim !!!] SEVGİLİ ARKADAŞLAR HEYBELİADA ÇAMLİMANINDA…
Date: August 5, 2012 9:56:08 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

HEYBELİADA ÇAMLİMANI’NDA…

SEVGİLİ ARKADAŞLAR,

HEYBELİADA ÇAMLİMANI’NDA KIZILAY’IN DÜZENLEMİŞ OLDUĞU 11-14 YAŞ ÇOCUKLAR KAPSAYAN 10 GÜNLÜK BİR KAMP PROGRAMI VAR. BU KAMP ÜCRETSİZ VE KAMP SÜRESİNCE KIZILAY’IN ÇAMLİMANI’NDAKİ TESİSLERİNDE KALINIYOR. BU KAMP İÇERİĞİNDE ÇOCUKLAR HAVUZDA YÜZME PROGRAMILARI, LATİN DANS EĞİTİM PROGRAMLARI, YABANCI DİL PROGRAMLARI V.B. UYGULAMALARLA 10 GÜNLÜK BİR YAZ KAMP DÖNEMİ GEÇİRİYORLAR.

NORMAL ŞARTLARDA BU KAMP İÇİN 1 YIL ÖNCEDEN ANKARA KIZILAY’A BAŞVURARAK KONTENJAN ÇIKMASI HALİNDE KATILINABİLİYOR, ANCAK BU SENE 12 KİŞİLİK BİR GRUP GELİŞİNİ İPTAL ETTİĞİ İÇİN BİR BOŞLUK VAR.

11-14 YAŞ ARASI ÇOCUKLARINI BU YAZ KAMPINA GÖNDERMEK İSTEYEN ARKADAŞLAR 7 AĞUSTOS 2012 SALI GÜNÜ ÖĞLENE KADAR UFUK DENİZ (0535 945 82 19-NİLÜFER 0533 421 57 03) VERMİŞ OLDUĞUM BU NUMARALARDAN BİZLERİ ARAYARAK İSİM VERMELERİ RİCA OLUNUR.

KAMP 9 AĞUSTOS 2012 PERŞEMBE GÜNÜ BAŞLAYIP 18 AĞUSTOS 2012 CUMARTESİ GÜNÜ SONA ERECEKTİR. 17 AĞUSTOS 2012 CUMA AKŞAMI KAMP ATEŞİ YAKILIP VELİLERE ÇOCUKLARIN HAZIRLADIKLARI GÖSTERİLER EŞLİĞİNDE BİR VEDA YEMEĞİ VERİLECEKTİR. ÇOCUKLARIMIZ İÇİN BULUNMAZ BİR İMKÂN OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM. LÜTEN ACELE EDİN.

_____________________________

From: ASLI YALAP
Subject: [HEYBELİADA MUHTARLIĞI- MUHTAR ASLI YALAP] Veteriner hekimimiz Orkun Tanrıkulu, perşembe ve cuma…
Date: August 5, 2012 6:40:42 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Veteriner hekimimiz Orkun Tanrıkulu…

Veteriner hekimimiz Orkun Tanrıkulu, Perşembe ve Cuma günleri Müzik Okulu karşısındaki Heybeliada Gönüllüler Derneği binasında sokak kedilerini kısırlaştırmaktadır. Sokak kedisi götürmek isteyenler, sabah, kedinin aç olmasına dikkat ederek götürebilirler. Yine en az bir gün bakımını üstlenmek de iyi olur.

Kedi ve köpeğini aşı için karşıya götürüp sıkıntı yaşayanlara tekrar hatırlatmakta fayda var, aşıları mesai sonrasında Orkun’a yaptırabilirsiniz.

Orkun telefon: 0555-360 06 18

_____________________________

Sabah, 06.08.2012
MESUT ALTUN

http://www.sabah.com.tr/Yasam/2012/08/06/kinaliada-tabana-kuvvet

Kınalıada tabana kuvvet

Faytonların çalışmasına uygun olmayan Kınalıada’da, ulaşımı sağlayan iki minibüs yasaklanınca Adalılar yaya kaldı


Adalar ilçesine bağlı Kınalıada’da, ulaşım sıkıntısı bir türlü çözülemiyor. Dik yamaçları ve yokuşlu yollarıyla bilinen Ada’da bir yerden bir yere gitmek oldukça zor. Yolların uygun olmaması nedeniyle, yerleşim olan Adalar içinde sadece Kınalıada’da fayton bulunmuyor. Sadece bir polis aracının bulunduğu ve ambulansın Pazar günleri ve saat 17:00’den sonra çalışmadığı Ada’da, acil durumlarda vatandaşları evlerinden alıp iskeleye getirebilecek tek bir araç dahi bulunmuyor.

MİNİBÜSLERİNİ İSTİYORLAR

Sorunu çözmek isteyen Adalar Belediyesi geçen yıl, Ada’da ulaşımın sağlanması adına iki minibüs çalıştırılması için ihale yaptı. Ada’nın temizlik işlerini yapan firma ihaleyi alarak işe başladı. Ada’ya getirilen iki minibüs 3 lira bedelle Ada sakinlerini istedikleri yere taşımaya başladı. Minibüsler nüfus yoğunluğunun az olduğu kış boyunca Ada’da hizmet verdi. Ancak motorlu taşıt kullanımının izne bağlı olduğu Ada’da, bir süre önce minibüslerin kaçak olarak çalıştığı gerekçesiyle Adalar Kaymakamlığı’na şikâyette bulunuldu. Bunun üzerine minibüsler polis tarafından bağlandı. Yaklaşık 20 gün boyunca minibüslerin hizmet verememesi Ada sakinlerini isyan ettirdi. Yüzlerce kişinin katılımıyla imza kampanyası düzenleyen Adalılar, minibüslerin tekrar hizmete konulması için Kaymakamlığa ve Valiliğe başvurdu. Ancak izin çıkmadı. Ada’ya geri getirilen minibüsler ramazan dolayısıyla geçici olarak ücretsiz hizmet veriyor. Adalılar ise minibüs hizmetinin devam etmesini istiyor. Adalar Belediye Başkan vekili Hıdır Uvaçin, “Bizim kontrolümüzde iki minibüs çalışıyordu. Vatandaş mağdur olmasın diye yaptığımız uygulama kalkınca, Ada’da başka bir araç olmadığı için insanlar perişan oldu. Kaymakamlığa müracaat ettik ancak bir anlaşma sağlayamadık. Seneye elektrikli ya da akülü araç getirebiliriz ama şimdi bu minibüslerin çalışması lazım,” diye konuştu.

_____________________________

From: GENCO GÜNAY
Subject: [Heybelİmece] Sevgili plaksever dostlar:) Plak arşivimiz,…
Date: August 7, 2012 8:15:50 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Sevgili plaksever dostlar :)

Plak arşivimiz, cihazlarımız ve neler yapabileceğimize dair ilk mini toplantımızı yapmayı öneriyorum. Plağı, cihazı veya bu konuda söyleyeceği henüz olmayan:) ama ilgili tüm hobiseverler de davetlidir… Bu eşsiz zevki keşfetmek istemeleri yeterli… Katılmak isteyenler bana buradan mesaj atarlarsa çok sevinirim:)…

Haberleşmek dileğiyle…

_____________________________

From: GÜL KÖKSAL
Subject: adalılara “kaymakamlık binası” hakkında
Date: August 7, 2012 4:39:01 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Adalılara ‘kaymakamlık binası’ hakkında…

Merhaba,

Henüz ikinci yılında çok yeni bir Adalı olarak sizlerle bir şey paylaşmak istedim. Bizim ev Nizam Caddesi üstünde ve her gün Kaymakamlık binasının önünden geçiyorum. Geçen gün komşularımızdan da öğrendiğime göre, yapının bazı mekânları çökmüş —ben genelde mesai saati dışında önünden geçtiğim için içeri giremedim— ve yakında da boşaltılacakmış. Malum harika bir yapı, önemli bir kamusal işlevi var.

Buraya dair bir farkındalık yaratmak ve yapıya yönelik bir iyileştirme imkânı oluşturmak üzere size danışmak istedim. Nasıl bir yol alınabilir? Eski Adalı olarak belki sizin bir çabanız da olmuş olabilir.

Haberleşmek üzere…

Sevgiler,

Gül Köksal

—-
Gül Köksal
Mimar-koruma uzmanı
Kocaeli Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi
Mimarlık Bölümü öğretim üyesi

_____________________________

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: Bu Hafta Sonu Etkinlikleri:KEMAL ESKENAZİ FOTOĞRAF SERGİSİ
Date: August 8, 2012 12:25:03 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

_____________________________

From: ABDURRAHMAN KARAAĞAÇ
Subject: [HEYBELİADA MUHTARLIĞI- MUHTAR ASLI YALAP] ido iskelesinde yazlık eleman olarak çalısmakta…
Date: August 8, 2012 8:46:26 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Şükrü Fırçacıoğlu kardeşimize…

İDO İskelesi’nde yazlık eleman olarak çalısmakta olan Şükrü Fırçacıoğlu kardeşimize hem ağıza alınmıcak (o……….çocuğu) deyip hem de Tepe Holding’deki (İDO’nun ortağı) tanıdıklarını arayarak işinden eden yazlıkçı Banu isimli hanımı kınıyorum. Şükrü’yü tanıyanlar ne kadar efendi ne kadar terbiyeli olduğunu çok iyi bilirler.

_____________________________

Şalom, 08.8.2012
Ester BÜYÜKABOLAFYA

http://www.salom.com.tr/newsdetails.asp?id=82937#.UCUGKERm-yc

Bir kez daha dostluk, kardeşlik ve barış mesajları verildi

Büyükada Hesed Le Avraam Sinagogu Yönetim Kurulu tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen iftar yemeği 6 Ağustos Pazartesi akşamı gerçekleşti. İftar yemeğine yaklaşık 200 kişi katıldı

Bir kez daha dostluk, kardeşlik ve barış mesajları verildi

6 Ağustos Pazartesi akşamı Büyükada Hesed Le Avraam Sinagogunda gerçekleşen iftar yemeğine Adalar Belediye Başkanı Dr. Mustafa Farsakoğlu ve yardımcıları, CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzacebi ve CHP İstanbul Milletvekili Diş Hekimi Kadir Gökmen Öğüt ve yardımcıları, Adalar Emniyet mensupları, kurum, dernek, cemaat, adanın kulüp başkanları ve müdürleri, parti temsicileri, basın mensupları ve ada esnafı katıldı.

İftarda ayrıca Hahambaşı Rav İsak Haleva, Türk Musevi Cemaati Başkan Yardımcısı Moris Levi’, Bet-Din üyelerinden Rav Moşe Benveniste, Rav Naftali Haleva ve Rav İzak Peres, sinagog vakfı yönetim kurulu üyeleri de hazır bulundular.

Büyükada Müftüsü Yusuf Tekin’nin okuduğu Ramazan iftar duasından sonra yemeğe başlandı.

Günün sunuculuğunu Büyükada Hesed Le Avraam Sinagogu Vakfı Başkan Vekili Rafael Habib üstlendi.

Rafael Habib ilk olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Mimar Kadir Topbaş ve İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun Büyükada Hesed Le Avraam Sinagogu Gabayı Kurtuluş Morhayim’e yolladıkları mektupları okudu. Başkan ve vali mesajlarında yoğun programlarından dolayı iftara katılamayacaklarını belirttiler ve tüm katılanların mübarek ramazanlarını kutladılar.

Rafael Habib konuşmasına “Sizler biraz önce inançlarınız gereği tutmuş olduğunuz orucunuzu açmak için iftarı gerçekleştirdiniz. Allah orucunuzu ve kalbinizdeki duaları mübarek kılsın” sözleriyle başladı ve şöyle devam etti: ‘Oruç ve iftar ibadetleriniz o esirgeyen ve bağışlayan Rabbimizin nezdinde kabul görsün’ temennisinde bulundu. Daha sonra Habib, ‘Paylaşacak dostlarınız yoksa güzel şeylere sahip olmanızın anlamı yoktur.’ Dedi ve davetlerine katılan, iftarlarını paylaşan herkesi saygı ve sevgi ile selamladı. Habib eski ve yeni ahitten alıntılar alıp ‘komşunu kendin gibi seveceksin’ sözleri ile devam etti. Son olarak ‘Bu toprakların bahşettiği engin hoşgörünün ve misafirperverliğin eseri olarak yüzyıllardır belki dünyada örnek olacak şekilde dostça, kardeşçe ve barış içinde bir aradayız. Hepinizin mübarek ramazanınızı kutluyorum.’ dedi.

Daha sonra konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelen Büyükada Sinagogu Haham Akaali Rav Moşe Benveniste, ‘gönül dostlarım’ sözleri ile başladı ve Tanrı’nın sonsuzluklarına değindi. Sözlerine küçük bir hikaye ile son verdi.

Ardından sözü Adalar Belediye Başkanı Dr. Mustafa Farsakoğlu aldı. Farsakoğlu, ‘Sevgi ile dostluk ve kardeşlik paylaşma değerlerimizi geliştiriyoruz. Bizler adalarımızda hiçbir şekilde bu değerlerimizden sapmadık. Farklı inançlarla, farklı kültürlerle kardeşçe yaşamayı başarıyoruz. Bazı yerlerde farklı inanç ve farklı görüşler yüzünden kardeş kardeşe acı vermekte. Böylesi kutsal günlerde bunlara dur demeliyiz.’ Dedi ve Atatürk’ün bir sözü ile devam etti. ‘Yurtta sulh, dünyada barış’ ‘Bugün Rum Ortodokslarının Üzüm Bayramı, Cumartesi günü Musevilerin Şabatını kutladım. Bu gece Müslümanların kutsal Ramazan gecesinde iftarımızı açtık. Farklı inançlarla bir aradayız. İşte sevgi, dostluk, kardeşlik budur’ dedi. Müslümanlar için kutsal olan iftar yemeği daveti için Büyükada Musevi Cemaatine teşekkür etti.

Konuşma yapmak üzere kürsüye davet edilen Hahambaşı Rav İsak Haleva konuşmasına “Hoş geldiniz” diyerek başladı.“Hoş geldiniz demek bana düşer. Barış ve esenlikle birlikte yaşamanın kıvancı ve kaderi paylaşmanın onurunu yaşıyoruz. Bu güzel gecede din, dil, cinsiyet gözetmeden mülki ve yerel yönetimi, yazlıkçısı, kışlıkçısı, esnafı ile mütevazi soframızda bir araya gelip ahenk ve sevgi ile yaşayabildiğimizi kanıtladık. Tanrım bu manzara, sevgi, saygı, dostluk bu beraberlikle iletilebilecek en güzel mesajdır’ dedi. ‘Ramazanın çoğu bitti. Bayrama yaklaşmaktayız. Ramazan ayı boyunca oruçlarınız, iftarlarınız, namaz ve niyazlarınız makbul olsun” diyerek sözlerini tamamladı.

İftar yemeği Büyükada Müftüsü Yusuf Tekin ve Hazan Rıfat Romi’nin okudukları şükür duaları ile son buldu.

_____________________________

From: YUSUF NİHAT SÜMER
Subject: FW: [hrgl.org] Tr : Fwd: Fw: Adalar’da İmam Hatip bölücülüğü!
Date: August 9, 2012 5:19:12 PM GMT+03:00
To:

To: hrgl@yahoogroups.com
From:
Date: Wed, 8 Aug 2012 22:20:56 +0100
Subject: [hrgl.org] Tr : Fwd: Fw: Adalar’da İmam Hatip bölücülüğü!

De : Mustafa Madenli
À :
Envoyé le : Mardi 7 août 2012 18h50
Objet : Fwd: Fw: Adalar’da İmam Hatip bölücülüğü!

Adalar’da İmam Hatip bölücülüğü!

Yer: İstanbul Adalar.
Geçtiğimiz Cuma günü.
Namaz öncesi, vaiz Adalar İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün bir duyurusunu okuyor.
Önce, ilçe’de İmam Hatip Okulu’nun açılacağını müjdeliyor ve akabinde kayıtların başladığını bildiriyor.
Ve hemen sonrasında aynen şu ifadeler:
– “Eğer çocuklarınızı İmam Hatip’e kayıt ettirirseniz, bütün kıyafet masrafları ile bir yıllık öğle yemeği paraları Milli Eğitim Müdürlüğümüz tarafından karşılanacaktır.”
Tam bu noktada soralım:

  1. Normal liseler için herhangi bir duyuru yapmayan camiler, İmam Hatip Okulu için böyle bir duyuruyu, hangi yasal dayanağa göre yapar? Okulların tamamı devletin eğitim kurumları iken, cami vaizlerinin okul ayırımcılığı yapması, yasaları ihlal ve hatta bölücülük değil mi?
  2. Mili Eğitim Müdürlüğü’nün, duyuruyu yapmak için camiyi seçmesi yasalara uygun mu?
  3. Milli Eğitim Müdürlüğü’nün, İmam Hatip’i özendirmesinin yasal dayanağı var mı?
  4. Milli Eğitim Müdürlüğü, İmam Hatip’e kayıt yaptıracak olanların kıyafet ve öğle yemek paralarını hangi kaynaktan karşılayacaktır?
  5.  Öyle bir kaynak var ise o kaynaklar niçin genel liseye gidenler için devreye sokulmaz? İmam Hatip’e gitmeyenler kafir midir?
  6. Bu çifte standartlı tutum, Türk milli eğitim sisteminin böğrüne saplanan hançer değil midir?

_______________________________

Milliyet, 8.8.2012

http://spor.milliyet.com.tr/prens-adalari-nda-su-sporlari-farki-/spor/spordetay/08.08.2012/1577877/default.htm?ref=OtherNews

Prens Adaları’nda Su Sporları farkı!

3-4 Ağustos tarihlerinde Kınalıada’da düzenlenen 28. Uluslararası Prens Adaları Yüzme Şampiyonası Kınalıada Su Sporları Kulübü’nün üstünlüğüyle sona erdi.

Yarışmalarda Avusturya’dan Welser Turnvererin 2.liği elde ederken, Rusya’dan Sdusshor Mytyshy 3. oldu.

Avusturya’dan 1 takım, Kosova Milli Takımı, Bulgaristan’dan 3 takım, Rusya’dan 1 Takım, Bosna-Hersek 2 takım-8 Yabancı Takım, toplam 45 takım ve 485 yüzücünün yarıştığı müsabakalarda yarışmanın Prensesi Rusya’dan Daria Belova olurken, ENKA Yüzme Kulübü’nden Hasan Emre Musluoğlu, Prens oldu.

_______________________________

From: DENİZ TÜFEKÇİ
Subject: Çöp kamyonu kirletiyorsa gerisini siz düşünün
Date: August 10, 2012 4:49:10 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Çöp kamyonu kirletiyorsa gerisini siz düşünün…

Adalar’da pislik…

Adalar Belediyesi çöp işini yıllardır hep taşerona devretmiştir. Son seçimlerde CHP’nin belediye başkanlığını kazanmış olması bu durumu değiştirmemiştir.
Özünde,”emeğe saygı” deyip parti olarak taşeronlaşmaya karşı çıkan CHP’nin de bu duruma Adalar’da sessiz kalmasının, böyle geldiği gibi devam etmesinin kuşkusuz kendilerine göre ama ne partililerin ne de Adalıların bilemediği ”haklı” gerekçeleri vardır. Gün geçtikçe temizlik konusunda sınıfta kalındığını herkes görüyor, çöpçülerin artık normal temizliği bırakıp, bu tabloyu yaratanları yerden kazıması gerekecek.
Çöp kamyonu ne yapar?
Çöpleri toplar, uygun yere götürür.
Böyle mi oluyor?
Öyle olmuyor… Peki ne oluyor?
Çöp kamyonları pislik dağıtıyor.
Bir örnek vereyim.
Heybeliada’da her akşam sahilin paralelindeki ana caddede bir çöp kamyonu her akşam saat 8-10 arasında çöp toplar. Herkes çöpünü çıkartır, işçiler, hızlı bir biçimde çöpleri arabalara boşaltırlar. Bu arada ne olur? O caddenin özellikle karakola yakın bölümünde dükkânların önüne konmuş masalarda yiyeceklerini yiyenler o kokuyu —kamyonun egzoz kokusundan bahsetmiyorum— çöp kokusunu ciğerlerine çekerler. Ama bu o kadarla da kalmaz. Çöp kamyonundan sızan pis sular kamyon gittikten sonra yol boyunca orada sinekten böceğe her türlü haşerenin ziyafet sofrasını kurar.
Koku ise artık orada yemek yeme, bir şeyler içme ”gafletinde” bulunanlara iyi bir ders olur.
Çöp kamyonlarından su sızması olayı Adalar’daki tüm sokaklarda, caddelerde çıplak gözle görülebilir.
Ben yurttaş olarak o pis suyu caddeye döksem kesin ceza yerim Belediye’den. Böyle pis bir koku yaysam, yine ceza yerim.
Peki Belediye, kendi adına temizlik işi yapan taşeron firmaya neden bir uyarı yapmaz? Neden denetlemez? Neden o mahaldeki çöp toplama işini sabah erken ya da gece geç bir saate almaz?
Efendim, o zaman bunları neden oradaki esnaf belediyeye iletmez?
Tek bir nedeni var; korkuyorlar başlarına bir şey gelecek diye.. Ne de olsa esnaf, ekmek parası…
Yanlışı işaret etmekten bile çekinen bir toplum…
Umarım önce taşeron firma yetkilisi kardeşimiz bu yazıyı okur, kamyonunu su sızdırmaz duruma getirir, çöp toplama saatini değiştirir…
Belediye yönetimi bu yazıyı bir ihbar olarak değerlendirir, çevreye rahatsızlık veren, kirliliğe yol açan ”temizlik” işlerine bakan
“taşeron” firmaya gerekli uyarıyı yapar, tekrarlanmasına engel olur.
Temiz Adalar sadece kirletenler eliyle değil, aynı zamanda iyi denetlenenler eliyle sağlanır.
Deniz Tüfekçi

_______________________________

Bianet, 11.8.2012
İstanbul – BİA Haber Merkezi
Murat Türker

http://www.bianet.org/biamag/sanat/140236-guneydogu-anadolunun-son-dovmeleri

Güneydoğu Anadolu’nun Son Dövmeleri

Uğraş Salman’ın kamerasını artık yok olmaya yüz tutmuş geleneksel dövmelere çevirdiği Anlat Bana‘da oryantalist tavırdan uzak bir dil hakim.

2012 Cannes Film Festivali’ndeki Türkiye standında tanıtılan Anlat Bana-Dövmeler/Ağıtlar/Hikâyeler özellikle Urfa ve Mardin bölgesinde, artık yok olmaya yüz tutmuş geleneksel dövmeleri konu ediniyor. Eserin yönetmenlerinden Uğraş Salman yerelden hareketle Anadolu’nun değerlerinin ortaya çıkarılması gerektiğini düşünüyor.

Daha önceki belgeselinde Büyükada’da oturmanın getirdiği motivasyonla kamerasını Büyükada’dan Atina’ya göç eden Rumlara yönelten Salman şimdi de Tatar Türklerinden dedesinin Romanya’daki izlerini süren yeni bir belgeselin hazırlıkları içinde.

Anlat bana…

Uğraş Salman’ın Kızıltepeli eski öğrencisi Mehmet Sait Tunç’un bölgede yaptığı uzun araştırma ve tespitler sonucunda ortaya çıkan belgesel, ekibin genelde yörenin yerlilerinden oluşması sayesinde insanların samimiyetinin kamera karşısında korunmasını sağlamış.

İki sinemacının yönetiminde gerçekleştirilen filmde kadınların da görev alması, kendileriyle röportaj yapılan yaşlı teyzelerin asla itiraf etmeyecekleri bazı hikâyeleri anlatmalarını mümkün kılmış: örneğin çeşmeden su almaya gittiklerinde dövmelerinden etraftakilerin nasiplenmesi için çıplak ayakla yürümeleri.

50 yıldır yas tutan bir teyzenin uzatamadığı saçını göstermesi ayıp sayılırken göğsünün üzerindeki ceylanın ayak adımları motifli dövmesini göstermesi normal karşılanıyor. Geleneklerinde dövmeli kadının makbul olması, dövmelerin güzelliklerine güzellik katması, başlık parasını artırması, akrep sokmasına veya romatizmaya karşı önlem oluşturması nedeniyle yaptırılması bir yana, dövmenin üzerlerine kuma getirilmemesine yönelik bir gücünün de olduğuna inanılıyormuş. Arapça, Kürtçe ve Süryanice yapılan röportajlardan oluşan eser Türkçe ve İngilizce altyazıyla 31.İstanbul Film Festivali’nde de gösterilmişti; ağıtlardan birinin Arapça’nın artık bölgede kullanılmayan ve anlaşılamayan bir şivesinde yakılması da cabası. Dövmelerden yola çıkılarak başlatılan projenin kapsamı kadınların içini dökmesiyle iyice genişlemiş ve Yukarı Mezopotamya uygarlığının kaybolmakta olan birçok değerini ortaya çıkarmış. Salman, konunun çok geniş bir bölgeyi temsil ettiğini düşündüğünden filmin Türkiye sınırları içinde çekilmiş olduğuna dair bilgi vermiyor, bölgedeki hayatın ritmini belgesele aktardığı gibi oryantalist tavırdan uzak kalmaya da özen gösterdiğini ifade ediyor.

Yörede yeni neslin günah addettiği dövme kültürü 30 sene sonra Anadolu’nun birçok zenginliğiyle aynı kaderi paylaşarak yitip gidecek gibi görünüyor; biz bu arada belgeselin Cannes’da dağıtılan 30 kopyasının dünya festivallerinde yolu açık olsun diyoruz.

Göç ve sürgün

Reklam sektörünün Ersin Abisi olarak tanınan Ersin Salman’ın oğlu, 2 Haziran 1965 Ankara doğumlu Uğraş kariyerinin başında birçok reklam filmi çekmiş, kısa metrajlılardan sonra belgesellere geçmiş. Yusuf Kurçenli’yle çalışmış olmanın getirilerini fazlasıyla önemseyen Salman, sivil toplum işleri yapmış ve eğitim vermiş. Tarih Vakfı’nın çalışanı olması dışında Anadolu Kültür A.Ş. kapsamında Kars ve Diyarbakır’da film atölyeleri düzenlemiş, Mardin’de Sinema Derneği’nin kurulmasında ve kentin tek sinema salonu olan açıkhava sinemasının faaliyete geçmesinde katkıları olmuş.

Uzun yıllardan beri kışlarını da geçirdiği Büyükada’nın anlatılan şanlı geçmişini fazlasıyla merak eder hale geldiğinden Atina’daki Büyükada‘yı çekmiş ve zoraki göçle Yunanistan’a gitmeye mecbur bırakılan Rumların hazin hikâyesini ilk belgeseline aktarmış.

Salman yüzyıllarca Ada’da yaşayan ve geleneksel mesleklerini kesintisiz sürdüren Rum azınlığın artık Ada’da var olmadığını gözümüze sokuyor; bazı kesimlerce gurur vesilesi yapılan İstanbul’daki azınlık mozağinin temsilcileri, geride kalan yazlıkçı Rumların ise durumu kurtaracak hallerinin olmadığı aşikâr, ne de olsa Adalar doyumsuz yönetim ve sermayenin gözünü diktiği bölgelerden biri.

Uğraş Salman Türkiyeli sandığı dedesinin Romanya’nın Köstence yakınlarındaki bir kasabadan göç ettiğini öğrenince kendini de göçmenlik konusunun içinde bulmuş. “Ebeveynler göç eder, çocuklar sürgün olur,” lafından bu kadar etkilenmesinin sebebi belki de bu. Geçtiğimiz yıllarda Romanya’ya yaptığı bir yolculuk sırasında Tatar dedesinin izlerini bulan Salman şimdiki projesinde ailesinin yaşayan fertlerine geriye doğru bir yolculuk yaptırmak ve olacakları belgelemek niyetinde.Kendisine başarılar dileriz. (MT/YY)

_______________________________

Radikal, 10/08/2012
Evrim Sümer

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1096726&Yazar=EVRIM-SUMER&CategoryID=41

İki fotoğraf arasındaki fark

Leyla, ilk fotoğrafta dört aylık, sadece emiyor… İkincisinde hiç susmadan konuşuyor.

Büyükada için şöyle derler: “Çocuklar gençliklerine kadar çok eğlenirler, büyüyünce adayı terk ederler. Ne zaman çocukları olur, geri dönerler.” Ben de onlardanım. Ergenlik yıllarımı Büyükada’da geçirdikten sonra Viyana’ydı, okuldu, şuydu buydu derken adayı nerdeyse unuttum. Ne zaman Leyla doğdu, tekrar Adalı olduk.

İlk yazımızın büyük kısmını orada geçirdik. Emziriyordum, çalışmıyordum, hayat kolaydı. Sonra işe geri döndüm, ofisim dünyanın öbür ucunda olduğu için Ada’ya gidiş dönüş zorladı. Bu yaz, iyi bir vatandaş olup Binali Yıldırım ve Kadir Topbaş’ın “İstanbul’u terk edin,” çağrısına uydum, Leyloş’la Ada’ya kaçtık, işe oradan gidip geliyorum. Madem eve-işe varmak zor, bari çocuğum güzel bir yerde olsun, dedim.

İşte bu fotoğraflar orada, evin kapısında çekildi. Temmuzun aynı günlerinde, hatta üzerimde aynı elbiseyle. Aradaki tek fark, iki sene. Yaşamaya zor, dile kolay, iki sene…

Leyla, ilk fotoğrafta daha dört aylık. Sadece meme emiyor, gak guk sesler çıkarıyor, sağından soluna zor dönüyor. Anca BabyBjörn salıncağında ayaklarıyla kendini sallıyor. Bütün gün kucağımda, kendini benim parçam sanıyor. Uykular dışında yapışık geziyoruz.

Kedilerimiz, köpeğimiz, düzenimiz yerli yerinde, her şey güzel. Çok mutluyuz.

Temmuz 2012’de bizimki artık hiç susmadan konuşuyor, koca insan cümleleri kuruyor. Boş konuşmuyor, her şeyi merak ediyor, dakikada 10 soru gücünde yaşıyor. Sadece bana değil, yolda gördüğü herkese de: “Senin adın ne, nerden geldin, çocuğun var mı, ismi ne…” Bir de “Şöyle-böyle olsaydı,” cümlelerini seviyor bu ara. “Bu ördek bizim olsaydı onu eve götürüp yatağımda uyuturdum…”

Çiş-kaka olayını çoktan halletti, bazen saatte beş kere “Annecimmm çişim geldiii,” eşliğinde tuvaletin yolunu tutuyoruz. Geceleri bez kullananlardan değiliz, işlem tamam.

İlk fotoğrafta sadece kol ve bacaklarını hareket ettirebilirken, bugün iPhone, iPad, TV ve DVD oynatıcıyı çalıştırmayı biliyor. Düz yürümek de ne! Dans ederek, zıplayarak yürüyor, ağaçlara tırmanmaya çalışıyor. Parmaklıklı yatağından artık kafa üstü değil, ayaklarının üstünde iniyor.

Kediler-köpekler ve her türlü hayvanla arası harika. Kedimiz Muşka’nın üzerinde yatıyor, Karaçi’yle kovalamaca oynuyor, onları benimle birlikte tarıyor. Efe’nin üzerine saldırmamayı, Zeze’ye yemeklerini kaptırmamayı öğrendi. Sümüklüböcekleri gizlice öpüyor, yatağına taşıyor. Balkonda yanlışlıkla üzerine bastığı yavru yılanı bile kucağına alıp özür dilemek için öpmeye kalktı.

Artık kocaman oldu ya uçakta kendi koltuğunda otuyor! Hava yolları bit kadar çocuklardan para kazansın diye. İnişte ve kalkışta korkuyorum diye bebek kemeriyle kucağıma gelip yol boyunca tepemde zıplıyor.

Ama bir yandan da kocaman gerçekten. Artık evde olmayan babasının yokluğunu kabullendi, “Neden babam burada değil?” diye sormayı bıraktı. Anne-baba yatağı yerine ‘annemin yatağı’ diyor, babasının evine ‘Leyla’yla babanın evi’ diye isim bile taktı. Bazen babasına giderken kıyameti koparıyor ama her seferinde çok eğleniyor, eve mutlu dönüyor.

Evet, büyüdü! Ona bir şey anlattığımda dinliyor, her şeyi kaydediyor. Duyguları anlıyor, duruma göre tepki verip davranabiliyor, iyiyle kötüyü ayırt ediyor, empati yapmayı öğrendi. Ha, yemek yerken ayaklar hâlâ masada ama o sayılmaz!

Ve kocamanlığına bir kanıt daha: Eylül’de yuvaya başlıyor. Benim akıllı kızım artık okullu olacak.

İki fotoğraf arasındaki en büyük fark; ilk senemiz çocuklu hayatımın en zor dönemiymiş gibi gelirken, şimdi her gün daha eğlenceli, daha güzel. Aramızda fiziksel değil, duygusal bağ var.

Bakalım bir sonraki kapı önü fotoğrafına kadar bizi neler bekliyor!

_______________________________

Haberler, 10.8.2012

http://www.haberler.com/balbay-in-dogum-gunu-adalarda-kutlandi-3852987-haberi

Balbay’ın Doğum Günü Adalarda Kutlandı

Balbay’ın 52. yaşgünü 8 Ağustos günü Büyükada Çelik Gülersoy Kültür Sanat Merkezi’nde yapılan etkinliklerle kutlandı.

CHP İzmir Milletvekili ve gazeteci yazar Mustafa Balbay’ın 52. Yaşgünü 8 Ağustos Çarşamba günü Büyükada Çelik Gülersoy Kültür Sanat Merkezi’nde yapılan etkinliklerle kutlandı.

“Balbay’a adalet ve özgürlük istiyoruz” konulu etkinlikte ilk olarak moderatörlüğünü Tevfik Kızgınkaya’nın yaptığı, CHP İstanbul Milletvekili Av. Mahmut Tanal ve Cumhuriyet Gazetesi yazarı Şükran Soner’in konuşmacı olarak katıldığı panel düzenlendi.

İlk olarak konuşan gazeteci yazar Şükran Soner Mustafa Balbay’ın işini çok seven, bitmeyen bir enerjiyle kendisini işine adayan bir gazeteci olduğunu belirterek şunları söyledi. “Bedel ödemenin de güzel bir yanı olmalı. Diyeceksiniz ki bedel ödemenin güzel yanı olur mu? Evet, biz 12 Mart ve 12 Eylül de bedel ödemenin güzel yanını yaşıyorduk. İnanıyorduk ki bir kavganın içindeyiz ve bu kavganın içinde tarafsak, birilerinin düzenini sarsmışsak sallamışsak onlar bize düşman olarak bize bedel ödetiyorlar. Bir anlamda bu bir kavga ve biz bunu hak ediyoruz. Ama bu sivil darbe hukukunun bedeli ödeyenleri açısından bu moral değerleri olduğunu düşünmüyorum. Eğer Balbay bugün hâlâ ayaktaysa bu onun özel kimlik olarak direnebildiğini gösteriyor,” dedi.

Mevcut sistemin yeni kırılmalara yol açtığını bununla birlikte iki tane veba ırk ve dini ortaya çıktığını ifade eden Şükran Soner, bunun da medya aracılığıyla yapıldığını söyledi. Şu anki medyanın insanlık tarihinin en kirli medya olduğunun altını çizen Soner, “Gazetecilerimiz bu kirliliğin içindeki en masum kişilerdir. Medya bizim beynimizi satın alarak aptallaştırıyor ve kazanılmış haklarımızı kullanmamızı engelliyor. Balbayın içeride olması buna bir örnektir,” dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Av. Mahmut Tanal, bir ülkenin ordusunu kurabilecek kadar komutanın, bir ülkenin basınını kurabilecek kadar gazetecinin ve bir üniversiteyi doldurabilecek 2580 öğrencinin hapishanelerde olduğunu belirterek, bunların çoğunun ortak noktasının ise Cumhuriyeti korumak ve ülkelerini sevmek olduğunu söyledi.

Balbay’ın 30 yıllık dostu olan Tevfik Kızıgınkaya ise, Balbay’ın şu an bile dört duvar arasında yılmadan çalıştığını vurgulayarak, “Biz bu direncimizi ondan alıyoruz onun azminden alıyoruz,” şeklinde konuştu. Kızgınkaya, Mustafa Balbay’ın hapishanede yazıp yolladığı mektubu da sevenleriyle paylaştı. Konuşmaların ardından Ali Kemal Özdemir ve Hakan Güdükoğlu’nun bağlama ve gitarı eşliğinde türküler söylenerek Balbay’ın doğum günü pastası kesildi.

_______________________________

Haberler- Spor, 11.8.2012

(Cihan Haber Ajansı) 11.08.2012 15:03

http://spor.haberler.com/spor-basininin-duayeni-tanyolac-a-bir-tatli-huzur-3856693-haberi

Spor Basınının Duayeni Tanyolaç’a Bir Tatlı ‘Huzur’ Ziyareti

Spor yazarlığının bir numaralı isimlerinden ve Türk spor basınının duayenlerinden Necmi Tanyolaç’ı, eski dostları unutmadı. Tanyolaç, dostlarını karşısında görünce gözyaşlarını tutamadı ve duygulu anlar yaşandı.

Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin (TSYD) kurucularından ve eski başkanlarından Necmi Tanyolaç’ı Adalı dostları Adalar Vakfı önderliğinde Çekmeköy Çamlıca Huzurevi’nde ziyaret ettiler. Duygu dolu anların yaşandığı ziyarette Tanyolaç gözyaşlarını tutamadı. Bir de onun sevdiği gibi ud eşliğinde fasıl yapıldı.

Eski dostlarını karşısında görünce duygulanan ve aynı zamanda da çok büyük bir sevinç yaşayan ve söylenen Ada şarkılarına eşlik eden Tanyolaç, “Bahriye Çiftetellisi” sırasında dayanamadı, ayağa kalkarak Onur Belge, Halim Bulutoğlu ve bakıcısı arasında çiftetelli de oynadı.

BEŞİKTAŞ’IN DİVAN ÜYESİ ESEN SUNAY DA ORADAYDI

Bu arada Beşiktaş Divan Kurulu üyelerinden Esen Sunay da Necmi Tanyolaç ile aynı huzurevinde birlikte kalıyor. Sunay, siyah-beyazlı kulübün efsane başkanlarından Süleyman Seba’nın döneminde başkanlığa yürüdüğü yolda danıştığı dostlarındandı.

Seba’nın da çok sevdiği “Eski dostlar” şarkısını isteyen Esen Sunay, gelen konuklar ve Necmi Tanyolaç ile birlikte şarkıya katıldı. Birlikte kaldığı dostları da Necmi Tanyolaç’a eşlik ederken duygu dolu hoş bir gün yaşandı.

Adalar Vakfı

Adalar Vakfı, 1983 yılında Adalar’ın önde gelen iş, kültür, sanat ve bilim insanları tarafından kurulmuştu. Vakıf, Adalar’ın doğal, tarihi ve kültürel değerlerini korumak, turizmin sürdürülebilir bir şekilde geliştirilmesini sağlamak üzere bir dizi çalışma, proje, faaliyet yürütmekte. Yayıncılık alanındaki çalışmalarını Adalı Yayınları aracılığıyla sürdürüyor.

_______________________________

StarGazete, 12.8.2012
Erdinç Akkoyunlu

http://www.stargazete.com/guncel/7lik-kabus-3-kez-sallayacak/haber-662047

7’lik kabus 3 kez sallayacak

Marmara’nın ortasından geçen fayın tek seferde kırılacağı ihtimali üzerinde duran bilim adamları “60 kilometrelik fay ya üç defada 7 büyüklüğünde deprem üreterek kırılacak. Ya da bir kez 7’nin üzerinde sallayacak,” dedi.

MARMARA DEPREMİ İÇİN KORKUTAN SENARYO

İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Mühendislik Bilimleri Bölüm Başkanı ve Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Öncel, beklenen Marmara Depremi’nin bilinmeyenlerini Star’a anlattı. Adalar’dan Silivri’ye kadar uzanan 60 kilometrelik fayın yırtılmadığını söyleyen Prof. Öncel “Marmara’da kırılmayan 60 kilometrelik fay var ve kırılma zamanı olan 250 yılı aşmış durumda. Şu anda kırıklar Adalar önünde durdu. Adalar’daki sert zemin yapısını fay geçemedi, yani Adalar bendi yıkılmadı. Eğer kıtalardan kaynaklı gerilme ile bu bent yıkılırsa 60 kilometrelik fayın tek seferde yırtılıp 7’nin üzerinde deprem üreteceği artık kesin bilgidir. Prof. Dr. Ali Osman Öncel “Kentsel dönüşüm yasası ile depremden en çok etkilenecek Ortaköy’den başlayıp Büyükçekmeyece’ye kadar Avrupa Yakası’ndaki sahil kesiminin büyük bölümü yıkılmalı” diye konuştu.

Bursa ve Silivri için alarm durumu

Şarköy-Mürefte’de 100 yıl önce meydana gelen ve 2 bin 850 kişinin ölümüne, 10 binin üzerinde yapının yıkılmasına neden olan depremin anma töreninde konuşan Öncel, “Marmara’da kırılmayan bölümün bir anda kırılması senaryosu üzerinde duruyoruz. Fakat o bölüm bir seferde de kırılsa, ayrı ayrı da kırılsa zaten 7’nin üzerinde en az üç deprem üretecektir. Yani İstanbul’da ya bir seferde uzun sürede 7’nin üzerinde bir deprem olacak, ya da süresi daha kısa en az 3 seferde 60 kilometrelik fayda 7’nin üzerinde deprem olacak. 1998’de yaptığımız çalışmaya göre Gölcük’te, Silivri’de ya da Bursa’da 7’nin üzerinde deprem olacaktı. Gölcük’te bu deprem yaşandı. Şimdi Silivri ve Bursa bekleniyor, Marmara’da 60 kilometrelik Adalar’dan Silivri’ye uzanan fay dışında Bursa bölgesinde de depremsellik riski yüksek,” diye konuştu.

2006 öncesi binalara dikkat

Öncel, depremin zararlarını azaltmak için ilk kazma vurulacak yerleri Avcılar, Bağcılar, Güngören, Esenler şeklinde sıraladı. Zemin açısından sağlam olmayan Ortaköy, Eminönü, Fatih, Florya, Büyükçekmece’de de lüks konut ayrımı yapmadan kentsel dönüşümün yapılması gerektiğine dikkat çekti. Öncel “Riskli alanlar tespit edilip, eski ve çok katlı binalar yıkılmalı. 1999’dan 2006’ya kadar ki yapılar kötü,” dedi.

Prof. Dr. Ali Osman Öncel’e göre İstanbul’daki 1 milyon 650 bin binadan, yüzde 80’inden fazlası deprem yönetmeliğine uygun olmayan konumda ve araştırılması gerekiyor. Türkiye’nin deprem kodu 2007’de değişti ve yükseldi. Bu da 2007’den önce yapılan tüm binaları riskli ve araştırılması gereken sınıfa sokuyor. Kısacası Marmara’daki tüm yapıların 7 ve üzerindeki depreme dayanıklı hale gelmesi şart.

_______________________________

From: AVNİ KURTULDU
Subject: imamland
Date: August 12, 2012 1:20:57 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi.1@gmail.com

İMAMLAND!

4+4+4 eğitim sisteminin uygulamaya konmasıyla imamlarımız Cuma hutbelerinde imam hatip liselerinin reklamlarına başladı. Ekmek elden su gölden misali, tüm masrafların kitap defter, yiyecek içecek vs Devlet tarafından karşılanacağını imamlarımız camilerimizde anons etmeye başladılar.

Cami imamlarımız müstakbel meslektaşlarıyla daha şimdiden bir dayanışma içine girerek adeta Türkiye’yi İMAMLAND haline getirmek için düğmeye basmış görünüyorlar.

Yeni eğitim sistemine göre ilk dört yılı 9 yaşında tamamlayacak olan yavrularımız ikinci dört yılını evinde geçirebilecek. Evde boş boş oturmasın diye ailesinin ikna kabiliyetine göre kızlarımız mutlu bir izdivaca, erkek çocuklarımız ise sanayi mahallesine staja gönderilebilirler. Dokuz yaşındaki bir çocuk nasıl mı ikna edilir?

Koca adamlar, bir elinde telefon diğer elinde beyzbol sopası olan birinin fotoğrafıyla ikna edilebiliyorsa…

Haaa! Çocuklarımız itiraz mı ettiler, alternatif imam hatip ortaokulu! Minik yavrularımız yine kendi tercihiyle (!) imam hatip ortaokuluna devam edebilecek. Ve hepsi imamland‘de mesleklerinin altın çağını yaşayacaklar.

Ya küçük gelin ve çırak veya imam hatip ortaokulu, ya da ikinci dört yılı evde yan gelip yatarak geçirip üçüncü dört yıl için SBS’ye iman gücüyle girerek nal toplamak!

Nereden bakarsanız bakın 4+4+4 eğitim sistemi mutsuz, asosyal bir gençlik yaratacaktır.

Herkesin imam olduğu bir toplumda kim kime imamlık yapacak anlamak mümkün değil.

Kaç kişiye bir imam hesabı yapılması gerekirken bu gidişle kaç imama bir kişi hesabı yapar hale geleceğiz.

Türkiye’de bu gelişmeler olurken Adalar ilçemizde de imam hatip ortaokulunun açılacağının müjdesini bir Cuma hutbesinde imamımızdan almış bulunmaktayız. Hem de defter kitap ve yiyecek içecek devletten garantisiyle!

Ancak bütün bunlara rağmen Adalar halkı 4+4+4 sistemine bağlı olarak ilçesinde bulunan ortaokulun imam hatibe dönüştürülmesine karşı olduğunu belirten bir metinle imza kampanyası başlatmıştır.

Haydi Adalılar Türkiye’ nin imamland olmasını istemiyorsanız imza kampanyasına destek verin.

Avni KURTULDU

_______________________________

From: FERİDE ÖZMAT
Subject: Ada’mızda (Büyükada) Horoz dövüşü yapıldığını biliyor muydunuz?
Date: July 31, 2012 1:14:37 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi.1@gmail.com

Ada’mızda (Büyükada) Horoz dövüşü yapıldığını biliyor muydunuz?

Ben geçen yaz sonu öğrendim.

Horoz besleyip dövüştürenlerden biri bir Zabıta memuruymuş. Diğeri ise bizim apartmandan komşumuz. Zabıta memuru horozlarını Tepeköy’de yetiştiriyormuş ve dövüşler kış aylarında, o tarafta yapılıyormuş. Bizim komşu ise hayvancıkları Kadıyoran’ın sonundaki bir arsaya kurduğu iki katlı, büyücek ve her tarafı kapalı, havasız, ahşap bir kafeste besliyor.

Duyar duymaz ilk işim tanıdık bir polis memuruyla konuşmak oldu. Maalesef horoz dövüşü yaptırmak “kabahat” imiş kanunlar karşısında ve ufak bir para cezası dışında herhangi bir yaptırımı yokmuş. —Yeni çıkan kanunda durum nedir, bilmiyorum.

Baktım kanunlar bu işe engel olamıyor, hayvan dernekleriyle temasa geçtim. Ancak onlar da bir şey yapamayacaklarını söylediler.

Sevgili Adalılar, sizin bu konuda bir öneriniz var mı? Bu horozları kurtarmanın ve dövüşleri engellemenin bir yolunu bileniniz var mı?

Sevgiler…

Feride Özmat

_______________________________

From: DENİZ TOPRAK
Subject: Nihayet!
Date: August 14, 2012 3:03:42 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Nihayet!

Bakanlık, Adalar Orman İşletme (!!!) Şefi Yüksel Özcan’ı, 7 yılı aşkın süredir terfi edememe rekoru kırdığı Adalar’dan Şile Ormanları’na gönderdi. Nihayet…
Seferoğlu Korusu’nun katledilen ağaçları, Lido’nun selvileri, makamında misafir(!) ettiğin tüüüm şirketlerin yetkilileri, Çamkese kolonileri, Adakule konaklama tesisleri, Heybeliada Çamlimanı’nın külleri, makam faytonu tepesinde ağıt yaktığın at sürüleri ve Adalar’ın ve ormanların tüm gerçek sevenleri seni unutmayacak Yüksel Özcan…
Gözümüz aydın…
Bu arada tüm Şile’lilere sabırlar diliyorum.

_______________________________

From: SERAP UZUNLAR
Subject: Bilgilendirme
Date: August 14, 2012 3:44:34 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Bilgilendirme…

ADALAR POSTASI-2682/13 (17.3.2012)‘den sonra Ömer Faruk Berksan adlı kişi hakkında, gerçek dışı iddialar ve hakaret suçlamasıyla Cumhuriyet Savcılığı’na yapmış olduğum şikayetim yerinde görülerek söz konusu kişi ile ilgili Sulh Ceza Mahkemesi’nde dava açılmıştır.

Kadıköy 4. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/…..
Dosya Bilgileri:
Dosya Durumu: …
Dava Türü: Hakaret (Sesli Yazılı veya Görüntülü Bir İleti İle Hakaret)
Taraf Bilgileri:
Rol: SANIK
Tipi: Kişi
Adı: ÖMER FARUK BERKSAN
Vekil:
Hakaret [Karar Verilmedi]
Sesli Yazılı veya Görüntülü Bir İleti İle Hakaret [Karar Verilmedi]

_______________________________

 

Kuşlar Âlemi’nden… 

 

Twitter, 24.6.2012 11:14

Önay Yılmaz

@onay_yilmaz

Elektrikli fayton getireceklermiş adalara. Atlara yapılan zulmü bahane ediyorlar. Asıl zulüm elektrikli faytondan sonra gelecek.

ADALAR POSTASI tarafından retweetlendi

Twitter, 24.6.2012 11:15

Önay Yılmaz

@onay_yilmaz

Amaç adalardaki tepeleri, ormanlık alanları imara açmak. Elektrikli fayton da bu yeni imarın yeni ulaşım aracı olacak. Sahtekarlar…
ADALAR POSTASI tarafından retweetlendi

Twitter, 27.6.2012 12:10

Kadıköy Belediyesi

@kadikoybelediye

Kadıköy Belediyesi Çocuk Sanat Merkezi öğrencileri Büyükada’da Yaza Merhaba Konserinde sahnedeler…

http://pic.twitter.com/C574mc8O

Twitter, 30.6.2012 13:42

ADALAR POSTASI

@ADALARPOSTASI

Seferoğlu Korusunun Talan Edilmesine İzin Verenlere Karşı Demokratik Protesto Hakkımızı Kullanarak BUGÜN 18:00da Büyükada Motor İskelesi Önünde Buluşuyoruz!

Twitter, 30.6.2012 13:45

ADALAR POSTASI

@ADALARPOSTASI
SEFEROĞLU KORUSUnun talanına sessiz kalma!

30.6.2012 Cumartesi günü saat 18:00’da Büyükada Motor İskelesi önünde ol mutlaka!…

http://pic.twitter.com/KTXl5Sr4

Twitter, 30.6.2012 13:50

kedi ‏ 

@martikedi@ADALARPOSTASI bugün adada değilim..annemin yanından,adaların karşısından desteğimi gönderiyorum…

http://pic.twitter.com/7scTQ5ky

ADALAR POSTASI tarafından retweetlendi

Twitter, 30.6.2012 22:20

evren

@evrenshn

Büyükada sukulenti olur kendileri

Twitter, 25.6.2012 23:18
rober koptaş
@roberkoptas
lefter ve bisikleti büyükada’da
Twitter, 1.7.2012 08:24
ÇocukluYaşamMerkezi
@cocukluyasam
@ADALARPOSTASI Buyukadadaki yangin hakkinda bilginiz var mi? Tam olarak neresi yaniyor? Uzerimizde yangin ucaklari…
Twitter, 2.7.2012 11:06
Figen Yanik
@figenyanik
İki hafta önce ‘Adalar’daki yangınlara dikkat’ yazmıştım. Dün Büyükada tepesindeki yangının ortasına düştük! Neyse 10 dakikada söndürüldü
Twitter, 2.7.2012 11:07
Figen Yanik ‏
@figenyanik
Önce Heybeli,şimdi de Büyükada! Pazar günleri Adalar’a gidenlere ekstra dikkat! Alo 177 ve 110 yangın hatlarını not alın!
Twitter, 2.7.2012 15:06
adalisecil ‏ 
@adalisecil
Dünde Büyükada da İsa Tepesi yandı haftayada Burgaz Kinali yanar..bu ne yaa.. Biraz daha dikkat adaya gelip piknik yapanlar..
Twitter, 2.7.2012 16:12
muhammet öztürk
@mozturk34
Adalar at ahırlarında sağlık taramalarımız devam ediyor 867 at aşılanarak Ruan testinden geçirildi ve ruana yakalanan atlar karantinaya alnd
Twitter, 2.7.2012 16:40
muhammet öztürk
@mozturk34
Adalar at ahırlarında ilçe tarım müdürlüğümüz ile kordineli birşekilde atların kontrölü yapılıyor

Twitter, 3.7.2012 11:07

Tolga Ozek

@tolgaozek

Adalar Müzesi Lefter Kupası 2012 / 7-8 Temmuz 2012 / Kınalıada Jarden Barsamyan Futbol Sahası olarak gelen basın davetine imrenmek

Twitter, 1.6.2012 08:24

ÇocukluYaşamMerkezi

@cocukluyasam

@ADALARPOSTASI Buyukadadaki yangin hakkinda bilginiz var mi? Tam olarak neresi yaniyor? Uzerimizde yangin ucaklari…


Kategoriler

%d blogcu bunu beğendi: