Gönderen: adalarpostasi | 15 Haziran 2014

Mayıs 1952 Burgazadası hatırası…

Mayıs 1952 Burgazadası hatırası…

Bu güzel fotoğrafla hatırasını Adalar Postası’yla paylaşan Tekin Deniz’e teşekkürlerimizle…
)O(

Merhaba Adalar Postası,
Geçtiğimiz aylarda Mahmut Makal’la bir söyleşi yapmıştık. Bu esnada Burgazadası’yla ilgili bir anıya da ulaştıydık. Sizlerle de paylaşıyorum.
Sağlıcakla ve sevgiyle kalınız.

Tekin Deniz

* * *

10426735_786144391410300_8595336366084136205_n

Fotoğraf: (soldan sağa) Sait Faik Abasıyanık, Mahmut Makal, Orhan Kemâl, Yaşar Kemâl, Burgazadası (Mayıs 1952). Mahmut Makal Albümü’nden.


Tekin Deniz: Sait Faik ile bir fotoğrafınız var. Bize o günü ve o fotoğrafın hikâyesini anlatabilir misiniz?

Mahmut Makal: İhsan Ada. Gazeteci. O dönemki Vatan Gazetesi yazı işleri müdürü. Onun aklına geldi. Telefon etti, beni aradı. Bu fotoğraf 1952 yılının Mayıs ayında çekildi. Burgazadası’nda, hemen vapur iskelesinin yakınında bir çay bahçesi vardı, orada oldu bu buluşma. Daha sonra hep beraber Ada’yı gezdik. Yaşar Kemâl, Orhan Kemâl ve Sait hayranı bir köy öğretmeni olan Mustafa Üste ile çay içtik, sohbet ettik. Fotoğrafı kimin çektiğini bilmiyorum. Hatta böyle bir fotoğrafın olduğunu da bilmiyordum. Bir gün bana postayla geldi.

Sait’in o gün gene neşesi küfrü yerindeydi. Mustafa Üste bir çok ahret sualleri soruyordu. O ise sükûnetle cevapladı. Kaşıkadası’nı gösterdi. Hikâyelerinde adı geçen bazı yerleri tarif etti.

Kalktık Ada’nın güney yanındaki kayalık yere gittik. Giderken ağaçların gölgesinde göğüs göğüse uyuyan çiftleri gördükçe of çekiyor, sövüyordu. Ayaklarımıza dolaşan yumuşak kağıtları gösteriyor; bu kağıtlarla ne yapılıp sonra buralara atıldığını anlatıyordu. “Parşömen işi…” diyordu.

Deniz kıyısında birkaç saat kaldık. Esasen denize girecektik. Hava soğuduğu için yalnız Yaşar Kemâl girdi. Onu da Sait taşladı. Gözüne sövdü. Yaşar’ın gözünü tamir edecek bir doktor bulunması için Sedat Simavi’nin gazetesine ilan vereceğini söyleyip onun küfür döktürmesine sebep oluyordu. Küfür dedikse öyle pek ayıp şeyler değil. Onlarda da bir tat var içten olunca…

Burgaz çarşısının neresinden geçtiysek Sait’in eline ayağına sarılıyorlardı. Onun nasıl sevildiğini gözlerimizle görüyorduk.

“Ada’nın yoğurdunu yemeden gitmeyin,” diye bize Silivri yoğurdu yedirdi. Yoğurtçu dükkânında bulunanlar nasıl hürmet edeceklerini bilemiyorlar; o da onları nasıl seveceğini bilemiyordu.

“Yaz,” dedi akşamüzeri ayrılırken. “Hiç yazmıyorsun be. İnsan köyden haber yazar. Ben de buradan köye yazarım.”

Mektuplaşmaktan bahsediyordu. Ama ben Sait’in oturup bir mektuba cevap vermek zahmetine katlanacağını sanmamıştım. Gene de yazmıştım. Nitekim cevaplamadı. En son ölümünden üç ay kadar önce yazmıştım. Ona karşılık “Kayıp Aranıyor” ile “Şimdi Sevişme Vakti”ni imzalayıp yollamış. İkisindeki imza ayrı ayrı “Eksik olma kardeşim Mahmut,” diye mektuplarımın hepsine toptan ve son cevabı kitabın baş tarafına yazmış.


Bir Cevap Yazın

Please log in using one of these methods to post your comment:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Kategoriler

%d blogcu bunu beğendi: