Gönderen: adalarpostasi | 09 Ekim 2015

Bir güzel “MACAR GEZİNTİSİ”ydi ki…!

Bir güzel “MACAR GEZİNTİSİ”ydi ki…!*

IMG_5229

Evvel zeman içinde Macar (23 Nisan) Gezintisi zarafetinde eşsiz bir an bu,
yalnızca hatırlı hatırası arda kalan…
Ressam Tiraje Dikmen ve yönetmen Şakir Sırmalı, Valianos Köşkü’nün önünden geçmekteler…
Karşı kaldırımdaysa mimar Semiha Akpınar o ana ansızın tesadüfle fotoğraf çekmekte…
Duruşları, adımları, bakışları, sesleri, seslenişleriyle her manada bıraktıkları iz yerli yerinde, bakıp da görebilene…
Bir başka açıdan bakıldığındaysa ne yazık ki yerinde sakaleten yeller esmede…!
Var yok, yok var…!

Tiraje Hanım’dan yadigâr ahbabımız Semiha Akpınar aradıydı geçenlerde…
Bu pek manidar hatırayı bulduğunun müjdesiyle…
“Duygusal bir bağı oluşmuştu Tiraje Hanım’ın,” dedi “bu köşkle…”
“Hiçbir şeyi yoktu ki…” diye “serzenişteydi”yi de ekledi sözüne…
Hakikaten de öyle…

Bir sandal dururdu önünde… Enginlerden erkenden dönmüşcesine…
Ermeni bir aileye ait olduğu söylenirdi köşkün
Lakin vârisinin akli muvazenesinin yerinde olmadığından kaderine terkedildiği de…
Çok geçmeden tahtakuruları misali dandanıverdi yağmacılar bu hâneye de…
Hemen de yanıbaşındaydı Karakol’un oysa ki, gözler önünde…
Evvela yürüdü bahçe demirlikleri
Derken içindekileri, yetmedi
Bir bir kapıları, pencereleri, kiremitleri…
Yağmura, kara, fırtınaya açtılar görmüş geçirmiş o cânım evvel zaman hânesinin kaderini…
Direndi direnebildiğince, yüreğinin sızısını yüreğimize katarak biçare…
Günden güne eridi, yerle yeksan oldu günün birinde de, değmezmiş bu gözlere dercesine…

“Zamanların Hafızası”yla âdeta zamanı yitirip sabahlara değin süren sohbetlerimizde
Söz döner dolaşır gelirdi “Hiçbir şeyi yoktu ki,”ye…
Üst kattaki cumbanın sol penceresinden görülen
Açık duran o aynalı dolap kapağını işaretle
Her geçişimizde önünde durur yitişine iç geçirirdik birlikte…
Camına çerçevesine ağacına dalına…
Misler kokan o beyaz menekşe güllerinin rayihasına…

Köşkün önüne kaldırıma kum dökmüşlerdi bir ara da…
Bir defasında iki köpek gelip yan yana oturmuştu o kuma…
Hoyrat zamanla talancılarına karşı köşkü ve hatırasını korumak istercesine…
Durup bakakaldıydık hayranlıkla, karabaşların o yaman duruşuna öylece…

“Adalar her daim yirmi sene önceki İstanbul’du,” derdi Sevgili Tiraje Hanım
Doğal ve Kentsel SİT Alanı olarak tesciliyle korunmasında nice emeğine rağmen
Her geçen sene aradaki o fark yavaştan kapanmakla
Kabına nicedir sığmaz olan şehrin bir uzantısı haline getirilmek sevdasıyla
Turizm, rant, trafik canavarları yüzü suyu hürmetine Adalar da doğalgazla uyutulunca
Âdeta kâbusa döndü o güzeller güzeli rüya da…

“Macar” adının “Mezar”dan geldiğini söyler kimileri
“Macar’a gitmek” hayal olduğundan beri
“Mezar”dan gelen “Macar” da “Mezar”a gitti tüm güzellikleriyle birlikte, ne yazık ki…
)O(

IMG_5285

_______________________* MACAR GEZİNTİSİ

1033

Büyükada’da vapur iskelesinden saat kulesine doğru çıkıldığında saat kulesinin yer aldığı eski adıyla Aşağı Macar Meydanı’ndan başlayarak sağa doğru kıvrılan günümüzde 23 Nisan Caddesi vaktiyle Macar Caddesi (Grande rue Madjar) nihayetinde evvel zaman içinde Giacamo Oteli’nin sonraları Yacht Club’ün günümüzdeyse Anadolu Kulübü’nün girişine tekabül eden Yukarı Macar Meydanı olarak anılan “Macar” mevkiinin isminin kökenine dair vaktiyle Aşağı Macar Meydanı’nda yer alan Büyükada’nın ilk mezarlık alanı ve 17. yüzyılda inşa edilerek 1852, 1856, 1903 yıllarında onarımlar gören Ayios İonnis O Prodromos (Vaftizci Yahya) Kilisesi / Aya Yani Mezarlık Kilisesi dolayısıyla “Mezar/Mezari” isimlerinin “Macar/Macari” şeklinde değişimiyle türemiş olduğuna dair yaygın bir inanış vardır… Bahsi geçen mezarlıkta Macar asıllı bir kişinin mezarı bulunduğuna dair rivayete pek itibar olunmamakla birlikte Louis Eynault: “Vaktiyle burada Macar asıllı bir asilzâdenin mâlikanesi bulunduğundan bütün bölgeye ‘Macar’, ‘Macari’ adı verilmiştir,” der. Değişik kaynaklarda söz konusu ismin ‘Macar’, ‘Macari’, ‘Madjar’, ‘Mijar’, ‘Magiar’ türevlerine de rastlanılmaktadır.

Grande rue Madjar boyunca Pera’dan ve Galata’dan gelerek Ada sakinlerinin arda kalan son bağ ve bahçelerinin de satın alınması suretiyle inşa edilen evler sayesinde yeni ve seçkin bir mahalle kurulmuştu ki Charles Mac Farlan “Bir zamanlar o kadar ferah olan bu yemyeşil çayır”ın arka arkaya inşa edilen ev ve kahvehanelerle daraltılmasından şikâyetçi olmakta pek de haksız sayılmazdı hani…

1821 yılının Ocak ayında İngiliz elçisi Lord Strangford’un refakatinde İstanbul’a gelerek Heybeli’deki Kamariotisa Manastırı’nda daire kiralayıp Büyükada’ya da ziyaretlerde bulunmuş olan İngiliz Elçiliği başrahibi Robert Walsh, “En kalabalık gezinti yeri ‘Macar’ adını verdikleri bölgeydi. Köyün batı tarafında, sahildeki yarlara paralel ve diğer adalarla, uzaktaki İstanbul’un karşısında uzanan, takriben yarım mil uzunluğundaki bir yolda geziniyorlardı. Bayram günleri [tatil günleri olan Cuma ve Pazar günleri kastedilmekte] bu yol çok kalabalık olurdu. O günlerde Rum kadın ve kızların güzelliğine ve zarafetine hayran kalırdım. Çok pahalı şık elbiseleri ve yapmacık tavırları dikkatimi çekerdi,” diye bahsetmektedir ki 1867 senesi evveli henüz Bauoudy tarafından yapılan iskele ve rıhtım inşaatıyla henüz kıyılar doldurulmamış ve muhtemelen de iskele bugünkü yerinde değil ya şimdiki saat kulesi veyahut Küçük ve/ya Büyük Çınar Meydanları (Pancos İskelesi) hizalarıyla kıyılarında bir yerlerde olmalıydı.

Amerikan Elçisi David Porter 28 Temmuz 1832 tarihli mektubunda: “Buradan sağa doğru sapınca Mijar veya Magiar [Macar mevkii] bir gezi yolu var. Ada’nın erkekleri, kadınları ve ziyaretçileri burada toplanırlar. Her akşam muhtelif gruplarla dolan çok sempatik bir promenade (gezi) yeridir. Ayrıca bir sıra bank da gezinenlerin emrindedir. Bu yolun ucunda küçük bir motel, bitişiğinde de dondurma ve meşrubat satan gayet sempatik birkaç küçük dükkân vardır,” diye anlatır.

Lady Hornby, Constantinople The Crimean War adlı kitabının 6 Eylül 1856 tarihli bölümünde: “Akşam saatlerinde İstanbul’dan buharlı geminin gelmesine yakın iskeleye doğru bir koşuşma başlar. Rum ve Ermeni kadınlar, gruplar halinde, ellerinde güneş şemsiyeleri ile kocalarını ve babalarını karşılamak için iskeleye inerler. Çoğu Batı taklidi elbiseleriyle en kötü Fransız modasının karikatürleri gibidirler. İskele yakınında Macari denilen açık hava gazinosu hep doludur. Kadınlar burada çocuklarıyla oturup limonata içerler veya kuruyemiş yerler,” diye bahseder.

Prof. Tulû Baytin: Ve bu küçük meydanda akşam üzerleri saat 17:00-21:00 arası müthiş bir piyasa olurdu. Esas piyasa 18:00-19:00 arası idi. Herkes çok güzel, çok temiz giyinir süslenirdi; özellikle gençler kendilerine itina ederlerdi. Anadolu Kulübü ile meydan arasında gidilip gelinirdi. Bu civarda oturmuş olan bir Macar diplomata atfen bu güzergâha ‘Macar’ bu piyasaya da ‘Macar’a gitmek’ denilirdi.” diye nakleder.

$_57-9


Bir Cevap Yazın

Please log in using one of these methods to post your comment:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Kategoriler

%d blogcu bunu beğendi: