Japon fulyasını takdimimizdir…!
Ada’ya geldiğimiz 2001 senesinin Aralık ayı sonuydu… Sokaklarda insanın aklını başından alıp âdeta ayağını yerden kesen harikulade bir parfüm salınıyordu derken yapraksız kuru dalları üzerinde pek zarif bordo hareli küçük sarı çiçekler açmış olan bir ağaçcıkla tanıştıydık…! Epey bir uğraşıdan sonra da Uzakdoğu kökenli bu çalının adının Chimonanthus praecox / Winter Sweet olduğunu bulduyduk amma ve lakin kendisini tanıyana bir türlü rastlayamadıydık.
Ertesi sene yılbaşına yakın sevgili komşumuz Tiraje (Dikmen) Hanım, bahçevanı Mustafa’yla yolladıydı bu misler kokan zarif çiçekli dallardan evimize de ismi bulunamadıydı ne yazik ki yine…
Bir sonraki yılbaşı tebrik kartlarını postaya verirken yan veznede hayli yaşlı bir bey “Sana Kalikanthos getireceğim,” diyordu memureye… Sorduk hemen “Kalikanthos nedir?” diye… Tarif etti, tarifi uyuyordu diğerine… Böylelikle Bahçevan Ali’nin bahçesine gittiydik günün birinde… Evet ta kendisiydi…
Ardından İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Albert Heilbronn Botanik Bahçesi’nden Doç. Dr. Erdal Üzen Bey’e de sorduyduk: Chimonanthus praecox, İstanbul’da Kalikanthos adıyla mı anılır diye? Calycanthaceae familyasına mensup olduğunu ancak kendisinin değil bir diğer akrabasının adının aslen Calycanthus olduğunu söylediydi.
Derken Akıntıburnu’ndan Akıp Geçen Zaman’ın peşinde bir görüşme vesilesiyle aileden henüz tanımış olduğumuz bir evvel zeman İstanbul hanımefendisi olan Alime Toydemir büyük dedesi Ahmed Fethi Paşa’nın Kuzguncuk’taki korusundan, yalısından bahsettiği bir sohbetimizde zamanla kaybolan evvel zeman bahçelerinin çiceklerini anmaktayken Japon Fulyası misal dediydi. Tarifi o güzeller güzeli çiçeklere tastamam uyuyordu…
Kendisiyle sözleştik o sene (2007) dallar çiçek açtığında buluşmak üzere… Chimonanthus praecox yine yılbaşı civarı yapraklarını tamamıyla döküp de çiçeklerini açtıydı açmasına amma ve lakin bahsi gecen kitabı Şubat başında teslim etmek üzere inzivada bulunduğum üstelik de grip illetine tutulduğumdan aman geçti geçecek derken baktım uzun sürüyor meret ve dahi bu gidişle çiçekler soldu solacak endişesiyle Alime Hanım’a yolladıydım çiçekli dallardan üç tanesini. Böylelikle Chimonanthus praecox’un, Japon Fulyası diye anıldığını öğrendiydik Sevgili Alime Hala sayesinde…
ADALAR POSTASI-1220 (18.1.2007)’de Japon fulyası’nı takdimimiz peşi sıra “Vapurlarımızı Vermiyoruz!” kampanyası sayesiyle tanıdığımız Sevgili Rezan Peya Gökçen’den şu mektup pek hoş geldiydi:
“Sevgili Adı Cadı Kadın,
Demek, kapıyı açınca komşunun bahçesinden o enfes kokuyu bizim eve doğru yayan çiçekli bitkinin ismi ‘Japon fulyası’ imiş. Önceden önemsemediğim yapraksız dallarının orasında burasında, ilkbahara nisbetle erken (praecox), birden patlayan, çiçeklerin önünden geçerken şimdi, durup hiç olmazsa üç defa derin nefes alıp o rayihayı ciğerlerime doldururuyor, diğer tabiriyle kafayı buluyor, yaşadığıma şükrediyorum. O mucizenin artık ismini sayenizde biliyorum. C. Nemlioğlu eski İstanbul’da bahçe düzeniye ilgili bir konuşmasında, yabancı metinden naklen, ‘Ev nerede bitiyor, bahçe nerede başlıyor? Bahçe nerede bitiyor, ev nerede başlıyor? Belli değildi,’ diyerek duyarlı bir gözlemi tekrar dile getirmişti. Evin iç mimarisiyle bahçe, daha bütünmüş bir zamanlar ve ‘cennet yansıması’ bahçeden çiçek kokuları, çeşmeden hafif su sesi, —başta bülbül— öten kuşların şarkıları evlerin içini de sararmış… Çeşitli mimarların dikkatine..”
Anlatırım hikâyesini bilâhire Altın Yağmuru’dur (Laburnum watereri) Sevgili Tiraje (Dikmen) Hanım’la da tanışmamıza vesile… Telefon çalar, bahçevan az evvel yola çıktı derdi… Birazdan yokuşun başındadır omuzunda bir koca saksı…! Kimi zaman bir palmiye kimi zaman bir kaktüs veyahut sukulent taşır, nefes nefese… Noel vakti misler kokan bir kaç dal Japon Fulyası (Chimonanthus praecox), Nisan’da evvel zeman bahçelerinin alev kırmızısı bir kucak dolusu lale, cümlesi de o büyülü bahçesindendi…
Âdettendi geldiğinde vakti, misler kokan bir kaç dal Japon Fulyası’nın (Chimonanthus praecox) da takdimi…
Selâm olsun bu sene de çiçeğe duran Japon fulyalarıyla —ne yazık ki artık aramızda olmayan— hatırlı hatıralarıysa her daim bâkî birbirinden zarif o cânım dostlara…
Adı Cadı Kadın
)O(
demişken Sevgili Dostumuz Kayhan Türkantoz’dan da “Muhteşem kokulu bu ağaç bizim Heybeliada’daki bahçede [Tanman Köşkü] de var ve bahçenin en eski ağaçlarından, dediğin gibi bu mevsim açar. Bizde ona ‘Kadeh Ağacı’ der büyükler…” mesajı geldi, hoşgeldi… O halde o güzelim çiçekleri misler kokan Kadeh Ağacı’nın şerefine…!
Bir Cevap Yazın