Gönderen: adalarpostasi | 15 Eylül 2018

AT

AT

📷: Emine Çiğdem Tugay, “Tiraje Dikmen’in (1925-2014) atları…”, Büyükada, 12.5.2007.
)O(

İskelenin orada gördüm onları. Birinin gözünde kocaman bir gözlük, diğerinin kafasında tuhaf, hasır bir şapka….

Konuşuyorlardı, son derece memnuniyetsiz:

— Bu koku ne? Ay çok kötü! Üüüüüfff…. Burnumun direği kırıldı.

— Sanırım atlar pislemişler.

— Yahu normalde çuval gibi bir şey takıyorlardı bunların arkalarına. Hay Allah!

Mecidiyeköy’den gelmiştim. Büyük bir depoda kalıyordum. Orada ortalık böyle leş gibi de kokmuyordu. Doğrudan, havanın kendisi yoktu. Nefessiz, daracık, kupkuru bir yer. Yine de olduğum yerde adımlar atmaya, hareket etmeye çalışıyordum. Motorların gürültüleri, kornaların bağırtıları, vızır vızır çiğnenen asfaltın o lanet, o tuhaf kokusu: dünyayı boğazlamak için gökyüzünden aşağıya doğru uzanan bir çift ele benziyordu.

60-70 yıl kadar önce Mecidiyeköy’de de güzel çeşmeler ve tarlalar olduğunu yeni yeni öğreniyordum. Şuralarda tavşanların turladığını, geyiklerin, tilkilerin, kurtların gezdiğini….

Diğer atlara baktım, onlar da asfaltın üzerinde seke seke gidiyorlardı. Sahilde gördüğüm o iki kişiden gözlüklü olanın elinde kocaman bir cips paketi, hasır şapkalının elinde ise büyük boy çekirdek vardı.

— Bu atlara nasıl katlanıyorlar anlamıyorum. Çuval koysalar ne olacak? Bunlar yine kokar da korkarlar ayol.

— Ada yolları mâlum, hep yokuş. Bu hayvanlara da yazık. Koy şuraya bir iki motorlu araç, çıkıversin herkes dilediğince.

O an düşündüm ben de. Sahi be! Niye bu eziyet? Neden koymazlar ki şuraya bir otobüs? Bir dolmuş. Taksi neden yoktu ki Ada’da? Fena mı olurdu yani?

Atlı tramvaylar geldi aklıma birden. Şimdi Mecidiyeköy’deki o nemrut alışveriş merkezinin olduğu yere demirlenen o güzel atlı tramvaylar… Ne güzel yemler verilirmiş o tramvaylara koşulan atlara. Söylediklerine göre, belediyenin doktorları fır dönerlermiş etraflarında. Yoksa onlar çekilince mi başlamıştı bu berbat koku? Mecidiyeköy’e bu çirkin, bu eciş bücüş binalar ondan sonra mı yapılmaya başlanmıştı? Osmanbey’den, bir vakitler Ali Sami Yen Stadı’nın olduğu yere kadar olan alan, şundan yüz yıl öncesine kadar çilek ve fulya tarlalarıyla doluymuş. Zaten sonrası yemyeşil bir orman… Levent, Maslak, Sarıyer ve Rumeli Feneri’ne doğru uzanan topraklar el değmemiş güzellikte arazilerle kaplıymış.

— Hayvan hakları şeyleri bunlara hep karşı çıkıyorlar zaten. Kaç defa şurada eylem yaptılar. Vicdansız bunlar vicdansız. Canım atlara eziyet ediyorlar.

— Doğru düzgün otunu suyunu vermiyorlar ki… Şu zavallıların sırtlarından ne kadar para kazanırsak o kadar kâr diyorlar.

Kafam karıştı sonra… Atları, paslı bir çivi gibi söküp, yerlerine koca koca otomobilleri koyunca ne olacak ki? Kim bakacaktı atlara? Böyle olunca daha mı kıymete bineceklerdi?

Yetimhane yolu üzerinde tekrar rastladım o iki kişiye. Bir çimenliğe uzanıp dinlendiler. Zaten oraya kadar da şu elektirikli mi ne, işte o bisikletlerle çıktılar.

— Çok sıcak be!

— Valla ben de yandım. Kim bilir o hayvanlar ne pişiyorlardır şu asfaltta?!

— Vicdansız bunlar vicdansız! Kimse düşünmez ki hayvancağızları.

Utandım bir an. Üstüme başıma baktım. Doğru muydu acaba bu? Yani onlar, sahiden düşünüyorlar mıydı atları? Yoksa bu, bir dilenciye para verip, gönlümüzü rahatlatmak gibi bir şey miydi sadece?

Neden bilmem, Ay’ Yorgi’ye bir asansör yapıldığını düşündüm birden. Kiliseye kadar olan yolun kenarlarına da, ramazanlarda şehrin belirli yerlerine konan o tuhaf, ahşap büfelerin betondan olanlarından…

Belki incik boncuk, takı, süs eşyası vs satılırdı buralarda. Ya da denize girmek isteyenler için havlu, güneş kremi vs… Ne mâlum? Belki de gelenler Ada’yı çok beğenip bir ev satın almak ya da kiralamak isteyeceklerdi. Zaten Ay’ Yorgi yolu da çık Allah çık. Bir bitmez yokuş… Ne var yani bir emlakçı olsa o yol üzerinde? Ziyaretçiler hem dinlenirler hem de kendilerine kalacak bir yer bakarlardı fena mı?

Nallarımdan biri düştü. O an hafif bir sendeledim. Fakat müşteriler vardı ve arabacı İlyas bozuntuya vermeden yularımı biraz gevşetti, beni biraz rahat bıraktı. Nefes alınca daha da rahat yürüyordum. Ayağımdaki acıyı bir nebze unutuyordum.

Her yanda otomobiller olsa, motorlar olsa…. Bizi de çekseler trafikten… Yani şu iki ziyaretçinin dediği gibi bir yer olsa Ada? Eeee, ne olacaktık o zaman biz? Hiçbir işe yaramayan biz atlara kim neden baksındı ki? Sucuk yapıyorlarmış atlardan. Doğru mu? Bilemem. Yok canım, o kadar da değil… Fakat ne olacaktık biz? Asıl mesele bu? Dağlara mı salacaklardı? Yoksa yeniden hurda ve kâğıt mı çekecektik şehrin bir yerlerinde?

Oysa ne çok isterdim samanın iyisi gelsin, veteriner hekimin iyisi muayene etsin, suyun temizi önümüze konsun ve şu lanet dam tepemize tepemize akmasın…

Zaten her evde bir araba olunca, bu güzel Ada’nın da Mecidiyeköy’den ne farkı kalırdı ki? Beni yine bir depoya koyar, yine aç bırakır, yine hurda ve kâğıt işlerine sürerlerdi. Ya ne olacaktık ki? Devlet dairesinde memuriyet verecek değillerdi ya!

 

Kendimiz sanki çok güzelmişiz gibi, kendimize benzetiyorduk her yeri. Bana kalırsa her yerde bir arabacı İlyas vardı. Hiç kimse fırsatını bulunca kamçısına sarılmaktan geri durmuyordu. Nalımın düşmesi de bahane zaten, benim şu kör olası ayağım, her gün bir başka sebepten ağrıyordu.

Biz atlar, güneşten, çok çalışmaktan, açlıktan falan ölmüyorduk inan bana. İnsan yoktu insan, bütün mesele buydu aslında…

Tekin Deniz  

ADA, AT ve BİZ’e dair…

  • “İstanbul Adaları’nda Trafik Canavarının Usulsüz Seyrine Seyirci Kalmayacağız!… Faytonlarımızı da Vermeyeceğiz!…”, Adalar Postası-2684 (21.3.2012). https://wp.me/p2Emvm-36E
   
  • Ada, At ve Biz Çalışma Grubu, “At ve Faytondan Yana”, Adalar Postası-2766 (27.8.2014). http://wp.me/s2Emvm-2766
 
  • Emin Mâhir Başdoğan, “Hariçten Bir Gazel ve/ya Taaa İçten Bir Sesleniş”, Adalar Postası-2767 (5.9.2014). https://wp.me/s2Emvm-2767
 
  • Arif Çağlar, “Adalar’da Motorlu Araç Trafiği İcat Etmek İsteyen Kim?”, Adalar Postası-2794 (30.4.2016). https://wp.me/s2Emvm-2794
 
  • Hakkı Taşdemir, “Adalar’da Sürdürülebilir Ulaşım (mış), Adalar Postası-2796 (3.5.2016). https://wp.me/s2Emvm-2796
 
  • Ada, At ve Biz Çalışma Grubu, “Fayton Taşımacılığı Uygulama Esasları…”, Adalar Postası-2800 (27.6.2016). https://wp.me/s2Emvm-2800
 
  • Arif Çağlar, “İAKTVKD’nin Adalar’da Çalıştırılan Atlarla İlgili Güncel İki Girişimi…”, Adalar Postası-2801 (15.7.2016). https://wp.me/s2Emvm-2801

Bir Cevap Yazın

Please log in using one of these methods to post your comment:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Kategoriler

%d blogcu bunu beğendi: