Gönderen: adalarpostasi | 13 Aralık 2019

BÜYÜKADA

Sermed Muhtar Alus, “İstanbul Kazan, Ben Kepçe: Büyükada”, Akşam, 7.3.1939.

İstanbul kazan, ben kepçe

BÜYÜKADA

Vaktiyle yalnız çamlık değil, incirlik, zeytinlik ve bağlıkmış ta… O güzelimin kusuru öteden beri susuzluktur. Kuyuları acı, sarnıçları sıcaklarda kurur, kurtlanır; içecek suyu gene hariçten, Maltepe’den, Kartal’dan, Yakacık’tan gelirdi.

Büyükada’nın çevresi 8 kilometre kadardır. Muntazam yolları 1888’de yapılmış. Tenteli sepet faytonları, merkepleri gene mevcuddu. Büyük turu arabalar 2 Mecidiye’ye [40 kuruşa], eşekler 10, 15 kuruşa yaparlardı.

İnek ağıllarını andıran salaş iskelenin önüne birikip vapurdan çıkanları karşılama, gidenleri uğurlama gene mevcud.

Şimdi, bundan 30, 35 yıl [1905-1910] evvelki Büyükada’yı dolaşacağız:

Vapurdan çıkıp karaya ayak bastın mı, yayılmış kırmızı kumlarda çıtır çıtır yürü… Sağdaki gazino o zaman aynı mahalde ve aynı halde… Sahibi Daire-i Askeriye müteahhidlerinden Sinyosoğlu, müsteciri Yani idi. Mandolinli, gitaralı Rum çalgıları hiç eksik olmaz, bazan Beyoğlu’ndaki tiyatro kumpanyaları derme çatma gelir kutu kadar sahnesinde temsiller verirdi.

Yokuşu çıkıp sağa saptık. Beau Rivage Oteli, 20, 25 sene evvel [1920’ye doğru] yandı. 50 yıllık Kalypso Oteli Akasya adını aldı. Gene kül olan Giakomo Oteli’nin yerine de Yat Kulübü yapıldı ki şimdi Anadolu Kulübü’dür. Giakomo’yu tutanın kızı da öyle dilberlerdendi ki… Kara kaş, kara göz, tombalacık vücut. “Onun yamanlığı Ada erkeklerini de babasının otelini de yaktı” derlerdi.

Yakınlardaki köşklerden birinde ablak yüzlü, iri yarı, kesesi dolu damatlar, gelinler, torunlar sahipliğine rağmen gayet zendost [kadın düşkünü] bir et müteahhidi otururdu. Buna dair rahmetli Tahsin Nahid’in ağzından duyduğum bir menkıbesini [öyküsünü] kısaca anlatıvereyim: Şair, çok sevdiği arkadaşı Şehabeddin Süleyman’la Dil’de dolaşırken, atak mizaç olan o iri kıyım müteahhid bunlara çatmış. Faytonun üstünde zeballâ gibi arabacısıyla İspiri de var. Tahsin öfkeden kendini kaybedip fırlamaz mı yanlarına?… Kalın bastonunu, arabanın üstündekilere, içindekine savura savura kaçırtmaz mı alayını?… Şehap, tâ nerelerdeki çamların arkasından hayretle bakakalmışmış…

Nizam Caddesi’nde kurenadan [saray mensuplarından] ve kâtib-i sâni [Mabeyn ikinci kâtibi] Arap İzzet Bey’in sağlı sollu çifte kâşanesi [köşkü] semtin en saltanatlı binalarıydı. Yukarıki ailesine mahsus, aşağıdaki de selâmlığıydı. “Tedkik edilecek mühim evrak var” diyerek; oraya çekilip sabahlar, alârivayetin [söylentiye göre] keyf çatarmış.

Hususî bir çatana ile İstanbul’a gelip gider, mehtaplarda faytonuyla Ada’yı dört dönerdi.

Azaryan Köşkü evvelâ Tophane müşiri Zeki Paşa tarafından alınmış, mütareke senelerinde [1918-1922] kulüp olmuş, bir aralık Karasi mebusu B. Süreyya biraderimizin uhdesine geçmiş, nihayet Seferoğlu’na intikal etmişti.

Binanın kulüplüğü sıralarında, ada eşrafından B. Cafer [Dikmen] de ortaktı. Mumaileyh [adıgeçen] sonra Yat Kulübü’ne geçti. Misafirlerin yiyecekleri yemişi temin için hayli gayret sarfederek Hristos tepesinin eteğindeki araziyi bağlık ve bahçelik yapmış, muvaffakiyetle meyva yetiştirmiştir.

Sadrazam Halil Rifat Paşazâde Cavid Bey de Nizam’da. Gezip tozanların, ele avuca sığmazların en büyüğü o, 9-10 yaşlarındayken tesadüfen orada bulunmuştuk. Köprü’nün Kadıköy ve Adalar iskelesi merdiveninde vuruluşu, pike yeleğinin kanlarla mülâmma oluşu gözümün önündedir.[1]

Nizam Caddesi’ni takipteyiz. İdare-i Mahsusa’nın meşhur müdürü Con Paşa’nın malikânesi sapasağlam duruyor.

Dil kırk yıl evvel ne ise gene o. Yorgoli şimdi Yürükali. O vakit de deniz hamamları vardı. Kadınlarınki ve erkeklerinki yanyana… Pedavraları [tahtaları] sımsıkı kapalı olan kadınlarınkinden bazı ecnebi madamlar ve matmazeller, yasak masak dinlemeyerek dışarı fırlarlar, delikanlılar da kulaç kulaç peşlerine düşerlerdi.

Erkekler hamamının bir hususiyeti de paralılar ve cakacıların denize çil kuruşlar, ikilikler, çeyrekler atması; Rum çocuklarının dalıp dalıp kapması.

Dil’den Büyük Tur yolu tutulunca ileride Palyambelos, Yahya Kemal’in Viranbağ dediği ve:

Adalardan yaza ettik te vedâ
Sızlıyor kalbimiz üstündeki dağ
Seni hatırlıyoruz Viranbağ…

mısralarını söylediği yer.

Oraya gelinceye kadar toprak ağaçsız, her taraf kocayemiş tarlasıdır. Aya Yorgi tepesinin altında, sırtların eteğinde çam kokusu başlar. Seferoğlu’nun bağı da yakında…

Palyambelos’taki içkili kahvede boyuna laternalar çalınır, sevişenler kocayemişlerin aralarına dağılırdı. O gazinocu gene yerine sadık ve el’ân kulübesinde….

Aya Yorgi, denizden 200 metre yüksekmiş. Bin bu kadar yıllık manastırından bakiye üç kilise görülür ki aşağısındaki en eskisi imiş. Buranın bir kısmı 35, 40 sene evvel Şifahane’ydi.

Dilden ileri yürüyüp sola sapalım. Diyaskelos şimdiki Luna Park… Buranın iki gazinosunda da laternalar, horalar, türküler eksik olmazdı.

Aya Yorgi ve Hristos tepeleri arasında, yüksekteki büyük bina, otel olarak hatta adı da konup Prinkipo Palas denilerek 1896’da yapılmış, âkıbet Rum Yetimhanesi olmuştu.

Maden’e çıkıyoruz. Sağımızdaki Aya Nikola Manastırı’na da 1828’de Moskof harbi esirlerinin bir kısmı nakledilmiş. Semte Maden isminin verilmesi 1840 senelerinde işletilen ve ocakları hâlâ meydanda olan demir madeninden kalma…

Bu tarafın hatırımıza gelen eski köşklerini sayalım: Köprüyü geçince Abdullah Paşa’nın, boğaz hekimi Fotiyadis’in, Beyoğlu’nda Bonmarşe’nin karşısındaki manifaturacı Papa’nınki.

Bir vakitki Bellâ Vista şimdiki Belvü Gazinosu’nun karşı tarafında Mabeyn mütercimlerinden Marunî Sabuncu, bahçesinin önünde yaldızlı bir arı kovanı ve içinde aynalı bir hizmetçisi vardı ki hayattadır.

Bahçıvanoğlu yani bugünün Alapaslan Sokağı’nın üstündeki caddede tahinî boyalı yanyana iki köşk Cemal Bey’in, karşısındaki çam ağaçlısı da Mahmud Celâledin Paşa’nındı.

Az ileride Çakır Çıkmazı’nın başında Mabeyncilerden Tahir Bey; bitişiğinde Ada muhtarı saatçi Mihran. Burasını ressam Bay Laga Mehmed Ali aldı, boyattı, moyattı.

Köşe başındaki güllü eve, samimî ahbaplığı dolayısıyla doktor Hıntıryan taşınır durur, daha ötede Aslan Fresko’nun evinin karşısında da [Sultan II.] Abdülhamid’in oğlu [Şehzade] Abdülkadir [Efendi] otururdu.

Şehzade şıpsevdilerden; burada da bir balıkçı kızına vurulmuştu. Yosmanın kulağında tek taş küpeler, göğsünde pırlanta pandantifler; arabalarda, çamlarda beraber gezerlerdi. Evde her gece saz, ahenk; necabetpenah da piyano başında…

O sokaktan Kumsal’a inilirken, Aya Yorgi Meyhanesi’ni tutan Andriya’nın evini tarihçi Ahmed Refik merhum almıştı ki biçareyi ölüme kadar götüren hastalığı orada başlamıştır.

Gene yukarı dönelim: Şazili Dergâhı şeyhinin oğlu Hüseyin Bey’in köşkü. Mumaileyh [adıgeçen], Cezayirli Emir Abdülkadir zade Muhiddin Paşa’nın damadı olduğundan, bu köşktekilere Ada Rumları “Arap Paşalar” derlerdi.

Büyükada’da kırk yıl evvel kayık yarışları yapılır, Otel Kalipso’nun rıhtımına bayraklarla donanmış seyirci mahalleri ve hakem barakaları kurulur, müşterilerle tıklım tıklım dolu olan İdare-i Mahsusa ve Şirketi Hayriye vapurları, muşlar, sandallar açığa sıralanırdı.

Ada’da polis molis hiç göze görünmezdi. Eminlik bu kadar olur. İki zabtiye esbak Sadrazam Cevad Paşa’nın birâderi Şakir Paşa Köşkü’nün altında, iki dahası da Nizam’da dururlardı. Ufacık bir vakayı duyan yok.

Musevîler rağbet etmeye ve yazlığa gelmeye başladıktan sonra Ada bakkalları ve kasapları, “Bize alışveriş bırakmadılar, iflâs edeceğiz; her şeylerini İstanbul’dan taşıyorlar” diye önceleri şikâyetçi olmuşlarsa da sonra, aksatalarını yoluna koymuşlardır.

Adalar, hiç şüphesiz dünyanın cenneti, İstanbul’un en baş tacı sayfiyeleridir. Ah, şu sularına ve yollu vapurlarına bir an evvel kavuşsak!…

Sermed Muhtar Alus

______________

[1] Cavid Bey: Sadrazam Halil Rifat Paşa’nın oğlu Şura-yı Devlet üyesi Cavid Bey, babası sadrazamken 1899’da Galata Köprüsü’nün Adalar iskelesinde Yanyalı bir Arnavut tarafından suikaste uğradı ve öldürüldü.

___________________________________________

Sermet Muhtar Alus (yay. haz. Necdet Sakaoğlu), İstanbul Kazan Ben Kepçe, İstanbul (1995)223-227’de de yayımlanmış olan Sermed Muhtar Alus, “İstanbul Kazan, Ben Kepçe: Büyükada…”, Akşam, 7.3.1939. künyeli gazete kupürünü Adalar Postası’yla paylaşan Tekin Deniz’e 1001 teşekkürlerimizle…


Bir Cevap Yazın

Please log in using one of these methods to post your comment:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Kategoriler

%d blogcu bunu beğendi: