🔘 Refi’ Cevad Ulunay, “Heybeli’deki Kurt”, Bugün, 24.12.1941.

TÜRK Basını
Heybeli’deki kurt
Yazan
Ulunay
Dünkü gazetelerden birinde iri harfli bir başlık altında havadis olarak, Heybeliada’da vurulan bir kurttan bahsediliyordu. Eline geçen canlı mahlûkları ya öldürmekten, yahut kafese koymaktan zevk alan insan cinsine mensup bir münasebetsiz, yedi ay evvel Bursa’dan bir kurt yavrusu getirmiş. Bu mini mini canavarı herkese gösterip çalım etmek için vapur Heybeli’ye yanaştığı zaman kurt yavrusunun zincirinden tutarak karaya çıkarmış; bir aşağı bir yukarı piyasa ederlerken kurt bir kolayını bulmuş kirişi daha doğrusu zinciri kırmış, fakat kış, o Napoleon’ları amana düşüren kış gelmiş; kır fareleri, köstebekler, tospağalar deliklerine girmişler. Yedi ay Heybeli’nin mis gibi çam sakızı kokan havasını teneffüs ederek ormanlıkta cirit oynayan canavar artık mini mini bir kurt yavrusu değildir; gelişmiş, gürbüzleşmiş, büyük şair Sa’di’nin dediği gibi: “Akıbet kurd oğlu kurd olmuştur.” İnsanlar evlerinin, at ahırlarının, tavuk kümeslerinin etrafında dolaşmasını, hattâ uzaktan yutkunmasını en büyük suç gibi gördükleri için bu masum hayvanı pusuya düşürerek katletmişlerdir.
Vaka bundan ibaret. Fakat bir de öldürmeden evvel kurdu dinlemek doğru değil miydi? Mevlâna’nın mesnevisinde konuşturduğu hayvanlar gibi kurt da dile gelip:
— Beni öldürmek istiyorsunuz. Fakat suçum ne? Ben Bursa’dan Heybeliada’ya hava tebdili için kendiliğimden yüzerek gelmedim. Ormanlarda babam, anam, kardeşlerimle yaşarken sizden birisi beni hileyle avladı, boğazıma bir tasma geçirdi, halkasına bir zincir taktı. Sürükleye sürükleye vapura bindirdi, bu Ada’ya getirdi; Robenson gibi yedi ay kimseden bir şey istemeyerek kendi yağımla kavruldum. Tekrar doğduğum yere dönmek istesem vapur parası lâzım. İster istemez burada kaldım. Bunun için bana ölüm cezası vereceğinize bir yavru kurdu bile zaptedemeyen o beceriksizi cezalandırsanıza.
İnsanlar kendi hallerinde yaşayan aslanları yakalarlar, pulat kafeslerde hapis ederek ucu sivri demirlerle; kırbaçlarla döve döve deli ederler. Şayet bir gün aslanın canına tak der de, beş on para edinmek için mütemadiyen kendini sinirleştiren o münasebetsizi bir pençe darbesiyle beceriverirse herkes hayvan mürebbîsine acır; hiçbir günahı olmadığı halde dar kafeste müebbet kürek cezasına mahkûm edilen o güzel hayvana kimse acımaz.
Boğa, hayvanların en güzeli, en kavisi ve en cesurudur. Açık sahada olursa, hücumuna aslan, kaplan bile dayanamaz. İnsanlar bu hayvanı bir meydana getirirler. Atlarla pikadorlar, kızıl örtülerle Toreadorlar, cellât gibi matamorlar bu haşmetli hayvanı saatlerce kanlara bulayarak çıldırta çıldırta öldürürler. Boğa arada bir pundunu kollar, bir boynuz atar, o sırmalı cellâtlardan birini temizleyiverir. Herkes Toreodor’a acır, en alçakça hücuma mukabele etmekten başka suçu olmayan boğaya kimse acımaz.
Ben hiç öyle değilim. Ne zaman bir aslanın, mürebbîsini, bir boğanın cellâdını öldürdüğünü haber alırsam:
— Oh olsun! diyorum.
Heybeli’de öldürülen kurda acıdım. Onu Bursa’dan getiren sahibini ölmeden paralamadığına daha ziyade acıdım!
[Tan’dan]
Refi’ Cevad Ulunay, “Heybeli’deki Kurt”, Bugün, 24.12.1941.
künyeli gazete kupürünü Adalar Postası’yla paylaşan
Tekin Deniz’e 1001 teşekkürlerimizle…
)O(
Bir Cevap Yazın