* * *
2- Ugo Antonio Corintio: ““Adalar’ın umumi manzarasını seyirde” fotoğrafını çok beğendim…”
3- Deniz Toprak: “Seferoğlu, Lido’dan çok daha büyük bir meseledir Adalar için. Bu sebeple; aynı amaç için, farklı yöntemlerle de olsa iyi niyetle mücadele eden herkesin el ele, kol kola, aynı tarafta olmanın bilinç ve ne olursa olsun kararlılığıyla, yan yana mücadele etmesini dilerim…“
4- Robin Wood: “Benim tek sorum vardı. Derneğinizin [İAKTVKD] kurucu üyesi bir kişinin [Av. Kemal Kil], Seferoğlu için böyle bir beyanat vermesini etik buluyor musunuz diye? Bunu hâlâ cevaplamadınız?…”
5- Ömer Faruk Berksan: “Sayın Serap Uzunlar ve Deniz Toprak, bir müddetten beri yazılarınızı izliyorum…”
6- Akdağ Turizm, İstanbul Büyükada’da 2011 yılında inşaatına başladığı, halen kaba inşaatı devam eden 5 yıldızlı otel projesini, 2012 yılı sonlarında tamamlamayı planlıyor…
7- Deniz Toprak: “İnşaat çalışmalarında denize dolgu da yapılarak, tesislerin sahil bölümünün uzatılacağı belirtiliyor…”
8- Akdağ Turizm, tamamı 1. Derece SİT Alanı olan Adalar’da sahibi bulunduğu Büyükada Deniz Kulübü’nün bitişiğindeki tarihi Seferoğlu Köşkü’nün 30 bin m2’lik arsası üzerinde seri inşaatlar yapıyor. Gidip gördük ki, Büyükada’da, parsel bazında imar planı tadilatını meclislerden geçiren Akdağ Turizm, o nadide ormanlık sahilleri, yamaçları hızla kelleştirilip betonlaştırıyor!…
9- Selin Aygün: “Eskilerden; eski Tepeköy’den bir görünüm (Büyükada). Resimdeki annemin teyzesi Selman (Atalay) Alpay…”
10- İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) kendisi açısından verimli görmediği Yalova-Adalar hattını Dentur Avrasya Grup’a verdi…
11- Adalar Belediyesi İmar Şehircilik Müdürlüğü, 2011 Ekim ve 2012 Şubat aylarında Adalar genelinde toplam 107 basit onarım ruhsatı verdi…
12- Adalar Yönetim Planı için Sivil Girişim: “Nasıl bir ada istiyoruz?…”
13- Adalar Müzesi: “Sami Solmaz’ın Objektifinden Adalılar Sergisi’nin 1000’den fazla ziyaretçisi oldu…”
14- Sibel Akkaşoğlu: “Adaevi Mart ayı programı…”
15- Ramazan Bedük: “”Troçki’nin Büyükada’da 4 [1,5] Yıl Yaşadığı Ev Müze Yapılsın mı?…”
16- Kuşlar Âlemi‘nden…
17- Suretler Defteri‘nden…
18- Gülengül Altıntaş: Bunun için ‘Prinkipo hangi zamanın, hangi Ada’sı? Bu arayış neyin arayışı?’ diye sorarak hikâyeye en başından başlamak gerekiyor…”
19- Elif Sezgin: “64colors’s photo…”
20- Luz Cafe: “Bu haftaki organik ürün listesini ekte bulabilirsiniz. Afiyet olsun…”

Yaşasın!…
Panço ile Reks yaşıyormuş!…
Büyükada Kuşadiye Sokağı mukimlerinden Panço ile Reks hayatta! İçimize dert olmuştu kaç gündür ya bu vahşet karşısında suç duyurusunda bulunmak üzere bekleyen Selin Aygün, İpek Bozkurt, Ugo Antonio Corintio, Ayşen Ertur, Rabia Gürol, Rabia Irmak Tanış, Alev Tersakyan, Deniz Toprak’a da bir cevap verememek mahcubiyeti de cabası!
Dört kuşak Adalı Mesut Nizam’ın baktığı 7 köpekten pek yaramaz ikisi Panço ile Reks, Maden ciheti bahçevanlarından Zeki’nin bahçesine dalıp da tavuklarını kovalayınca, “Köpeklerine mukayyet ol yoksa bir dahaki sefere gözünün yaşına bakmam vururum,” tehdidine karşılık Mesut Nizam da “Benim arkamdan ağlayacak kimsem yok, köpeklerimi vurursan ben de seni vururum,” deyivermiş!
Derken Panço ile Reks ortadan kaybolmuş, Tepeköy sakinlerinden delikanlı Fatih de bir ilan hazırlayıp Rabia Irmak Tanış aracılığıyla ADALAR POSTASI‘na yollamış! Neyseki 22 gün sonra Panço ile Reks sağsalim çıkagelip evlerine geri dönmüş! Mesut Bey de pek mesut haliyle… Eh! Elbette bu haberi alan bizler de!…
Mesut Bey, 7 köpeğe bakmakta bir hayli zorlandığından bahisle mama yardımı yapmak isteyenlerin Büyükada Malatya44 kahvehanesine bırakmalarını rica eder…
)O(


_____________________________________________
Yozgat Muhabir, 22.02.2012 …
BÜYÜKADA’YA 20 MİLYON DOLARLIK
BÜYÜK YATIRIM
5 yıldızlı otel kompleksinde SPA, marina, plaj ve restoranlar olacak. İnşaat çalışmalarında denize dolgu da yapılarak, tesislerin sahil bölümünün uzatılacağı belirtiliyor.

From: DENİZ TOPRAK
Subject: çok yakında… Seferoğlu’nda…
Date: March 1, 2012 3:37:02 PM GMT+02:00
To: adalar.postasi@gmail.com
pek yakında… Seferoğlu’nda…
http://www.pazarlamaturkiye.net/2009/01/yayinlanmamis-cnn-turk-reklamlari

Maslak’ta inşaatı tamamlanan Windowist Tower Meydanı (!) ve metro girişi açılışını İBB Başkanı Topbaş 24.07.11 gününde yaptı. Bulunan o SİHİRLİ FORMÜLÜ İBB Başkanı Kadir Topbaş açılış töreninde bakınız ne güzel açıkladı: “Bir SEMBOL niteliği taşıyan metro çıkışının açılışını gerçekleştiriyoruz. Dünyanın en güzel şehrinde yaşıyoruz. Bu kadar mükemmel bir şehirde yaşamak iş adamlarına ve sivil toplum örgütlerine de sorumluluklar yüklüyor. Erdoğan Akdağ Vakfı ve Akdağ Turizm A.Ş. ile yakın arkadaşım, meslektaşım Hakan Kıran’ın katkılarıyla burada önemli bir başarıya imza attık… Bu metro istasyonunun bize maliyeti 65 milyon TL ve bu caddenin altından geçiş olarak yaptığımız yolun maliyeti 2,5 milyon TL. Bir örnek model burada ortaya çıktı.” diyen Topbaş, buranın İstanbul’un diğer metro giriş ve çıkışlarına ÖRNEK olacağını ifade etti. Tepesine helikopter konan, AK’lanmış, paklanmış, ultramodern donanımlı, altında metro durağı olan bir gökdelen örneği: Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı!
Şeytan hep sorduruyor: Maslak’ta şimdi sırada Hattat’ların yerin altında 15, yerin üstünde 50 katı olan kaçak DİAMOND OF ISTANBUL Projesi mi var? Hatırlarsanız, CHP Şişli İlçe Başkanı Dursun Çaltı, imar planlarında yapılan değişikliğin yasalara aykırı olduğunu öne sürerek projeyi 2007 yılında yargıya taşımıştı. Dava şimdi ne durumda, bilenler beri gelsin!
_____________________________________________
Date: March 2, 2012 11:04:24 AM GMT+02:00
İSTANBUL- İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) kendisi açısından verimli görmediği Yalova-Adalar hattını Dentur Avrasya Grup’a verdi. Yalova Belediyesi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasında imzalanan ek protokole göre, ‘kullanılmayan ve tarifeli sefer yapılmayan alanın, Adalar seferlerinin yapılabileceği şekilde Yalova Belediyesi’ne tahsisi’ için İDO, hattın işletilmesine talip olan firmalarla biraraya geldi.
_______________________________
_______________________________
Bir İstanbul Hayali
Ramazan Bedük
http://www.biristanbulhayali.com/trocki-anketi-sonuclari-1
Troçki’nin Büyükada da Kaldığı Ev
Müze Yapılsın mı Anketi Sonuçlar-1
Bu sitede bir zamandır “Troçki’nin Büyükada da 4 [1,5] Yıl Yaşadığı Ev Müze Yapılsın mı?” adı altında bir anket yayımlanıyor. İlk yayımlandığından bugüne ankete katılım 100′ü aşmış. An itibariyle 102′dir.
İlk 100 katılımın sonuçlarına gelince:
Ankete katılan 102 kişiden;
3 katılımcı, ankete katılım duyarlılığına sahip ama herhangi bir fikri yok. Olsa da olur olmasa da olur havasında. Çünkü boş oy kullanmış.
10 katılımcı “Hayır gerek yok” demiş.
2 katılımcı ise görüş bildirmiş. Biri, “Müzeler soğuk, bırakın öyle kalsın” demiş. Diğeri ”Önce bizim faydalı işler yapmış insanlarımızı bir düşünelim” demiş. Dolayısyla bu iki görüşte “Hayır” doğrultusunda. 87 katılımcı ise “Evet müze yapılsın” demiş. Sonuçları yüzdeye vurursak; % 85.2 “Evet müze yapılsın” demiş. % 11.7 “Hayır gerek yok” demiş. % 3.1 “Fikir belirtmemiş”
Not: Anketin detaylarını merak ediyorsanız Exel formatında ulaşmak için tılayın: TROÇKİ ANKETİ
http://www.biristanbulhayali.com/trockinin-buyukadada-kaldigi-ev-muze-yapilsin-mi-anketi-sonuclari-2

FaceBook, 28.2.2012
Sema Aydın
60’ların Büyükadası’nda Yaşamış Şanslılar
“EBEGÜMECİ” DE ADAMIZ KIRLIK ALANLARINDA BOLCA BULUNUR… LABADA İLE KARIŞTIRILIP YEMEĞİ YAPILABİLİR… ŞİFALI OTLARDAN… AYRICA ISIRGANIN PANZEHİRİDİR… ISIRGAN OTUNUN DAĞLADIĞI (DEĞİP DE YAKTIĞI) YERİ EBEGÜMECİ YAPRAĞIYLA BASTIRARAK OVARSANIZ ACISI YOK OLUR…
Gülengül Altıntaş
İstanbul – BİA Haber Merkezi
BİANET’E GELENLER
Bembeyaz Bir Kahkaha
Oylum Yılmaz’ın ilk romanı Cadı, “güç ve kadının tel tel ayrıldığı” bir çağdan bugüne uzanan büyülü bir arayış… Kendi içindeki cadıyı diriltme cesaretini duyan tüm kadınlara bir davet ya da dilerseniz bir meydan okuma, oyunbaz, cüretkâr, tutkulu, olabildiğince zeki ve kıvrak, biraz da düzenbaz bir masal.
Edebiyat eleştirileriyle yıllardır okuyup takipçisi olduğumuz Oylum Yılmaz’ın ilk romanı Cadı: Prinkipo’da Büyülü Bir Arayış, farklı niyetlerle okunabilir.
Dilerseniz bir Büyükada masalı, dilerseniz kadınlık üzerine bir sorgulama diye okuyun; dilerseniz arkanıza yaslanıp rastgele açın bir sayfasını, şiir niyetine okuyun.
Çünkü Cadı bir ilk roman olmanın bütün iyi özelliklerini taşıyor. Yıllar içinde damla damla biriken sözcüklerle yazılmış, vakitlice demlenmeye bırakılmış, demini alıp tortularını atmış, öyküsünü berrak bir dille anlatan, şiiri olan bir roman.
Şiir anlatılır mı? Anlatılmaz. O yüzden ben size Prinkipo’daki bu büyülü arayışın masalını anlatayım biraz.
Bunun için “Prinkipo hangi zamanın, hangi Ada’sı? Bu arayış neyin arayışı?” diye sorarak hikâyeye en başından başlamak gerekiyor.
“Hiçbir şeydim hiçbir şey oldum. Yaz kızım, çocuğum, öyle aval aval bakma, işte bunun hikâyesini anlatacağım, dedi gibi geldi bana.”
İşte böyle başlıyor Cadı. “Dedi gibi geldi bana” diyen hikâyenin anlatıcısı… Onunla ilk böyle karşılaşıyoruz: aval aval bakarken. Bakakaldığıysa kahramanı. /Adım adım hayatını takip edip sırrına ermeye çalıştığı, birden gözden yitirip bulamadığı, araya araya kendi yolundan çıkıp onun yerini aldığı kahraman, nam-ı diğer Ümran.
Güzeller güzeli Ümran, akıllı Ümran, terzi Ümran, Ada sosyetesinin gözdesi Ümran, sevenini meczup eden, sevdiğine kavuşamayan Ümran, deli Ümran, falcı Ümran, cinli Ümran, cadı Ümran…
Kadınlık dediğin şeyin en gösterişli, en saldırgan, bir tuhaf temsili, diyor anlatıcı Ümran için. Onu hayata bağlayan yaşam gücü öylesine kuvvetli ki alev alev yanıyor, gözlerine bakıp da içindeki ışık yangınını görenler hayranlıkla korku arasında kararsız, birbirlerinin kulaklarına fısıldıyor: “Şeytan bu kadın, vallahi de billahi de şeytan!”
Ümran daha başından anlıyor, ne anasının, ne o komşu Sıdıka Hanım’ın “kadınlık” sanıp Ümran’a biçmeye çalıştığı şeye sığamayacak; hacılar hocalar ne kadar üflerlerse üflesin Ümran’ın yangını sönmeyecek, ne analığından, ne ‘karı’lığından kimseye hayır gelmeyecek.
Kendi kadınlığını kendi dikip biçecek Ümran, en güzelinden, en havalısından robaları, jakarları, taftaları geçirip, en baş köşelere kurulacak; kurulacak ya bir yandan da karşısına çekip nasihata giriştiği anlatıcıya “Güç, ne erkeksi ayak oyunlarıyla kazanılır hayatta ne de kadınsı sözde uyanıklıklarla, aldanma bunlara… Bayramlarda pembeler, nişanlarda allar, düğünlerde beyazlar giydirirler de başköşelerde oturturlar seni, önden bayanlar misali yani… Daha büyük aldatmaca mı var şu hayatta, güzel güzel otur da kal bakiyim sen bir kenarda…” demeyi de ihmal etmeyecek.
Daha küçük bir kız çocuğuyken, içindeki yangının açtığı karanlık kuytuya Ada’nın eski ruhlarıyla yeni cinleri, Ümran’ın kısaca “eskiler” dedikleri, gelip yerleşmeye başlar birer birer… Önce İren, Bizans’ın büyücü kraliçesi, Ada’daki her bir ağacı elleriyle efsunlayıp köklerine muskalar gömüp de diken.
Ama daha da önce, o köklerden de derinleri okuyan Kocakarı… Yeryüzünden büyüyü kaldırmaya yeminli Ada’nın işkenceci papazlarının, kötülüğü, hırsı, şehveti çıkaracağız içinden diye diye, iyiliği, sevgiyi de kazıyıp insanlıktan azade bıraktığı kambur ve paspal cadı.
Metamorfoz manastırında yüzyıllarca işkence gören kadınların çığlıkları kulaklarında, Ada’nın çamları arasında dolaşırken Ümran, ağaç köklerinden topladığı kartlardan, İren ve Kocakarı’dan, etrafında uçuşan karanlık tayflardan öğrenir acınası gelecekleri ve geçmişin cümle hüzünlü sırrını okumayı.
Sonrası hepi topu bir düş bulutu. Eskilerin ona verdiği yeteneği bir lanet gibi taşıyor Ümran. Kimselere boyun eğmemiş, eskilere mi eğecek! Kaçıyor elbet, kendini şehrin en parlak ışıklarıyla saklamaya çalışıyor ya, ışık yangını mukadder, kaderinden kaçamıyor… /O kaçtıkça biz peşinde, yetişemiyoruz ama fırtına gibi yaşadığı hayatın ardında bıraktığı yıkımdan izini sürüyoruz, kimi zaman gözden yitirip bambaşka bir hayatta buluyoruz Ümran’ı.
Ta ki onu Ada’da perdeleri sıkı sıkıya örtülü bir evin taş duvarlarının soğuğunda aniden kaybedene kadar. Ümran sırra kadem basıyor, romanın ilk cümlesinde söylediği gibi, hiç oluyor.
Böylece romanın orta yerinde anlıyor ki anlatıcı (ve biz de onunla birlikte anlıyoruz ki) bu roman aslında Ümran’ın hikâyesini anlatmıyor. Kahramanını kaybeden anlatıcı bizden daha da şaşkın. Ümran gidince, kendini birden anlattığı hikâyenin orta yerinde, onun kaderiyle, etrafında uçuşan karanlık tayflarla, cinleriyle, cadılarıyla, iblisleriyle başbaşa buluyor.
Gerisini anlatmayayım artık. Anlatıcı bu yangın yerinden nasıl çıkacak, cadılar ellerinden tutup ona Ada’nın hangi kayıp masallarını gezdirecek, kaç zamandan geçecek, topuklarını şıkırdata şıkırdata mezarlıklardan geçerken ağaçların dibinden hangi tohumları toplayacak, hangi yatakların baş ucunda saklayacak o tohumları da yatağına aldığı iblisinin koynunda hangi rüyalara yatacak, artık o kadarını da kendiniz öğrenin.
Öğrenince anlayacaksınız zaten daha romanın ilk satırlarından beri anlatıcının girdiği o halleri: duruşu, bakışı, gülüşü, ona mı benziyorum acaba diye diye kendine düşüşü, aynalara verdiği pozlar, öyle üstten üste kaş kaldırmalar, gerdan kırmalar, etrafındaki herkesi birbirine düşürecek lafları ortaya atmalar, bir de geriye çekilip keyifle dinleme hevesleri…
Ümran’ın beyaz işlemeli elbiselere bürünmüş, inci kolyeler, küpeler kulağında, sesini de ömrü boyunca hiç sigara içmemişçesine berraklaştırmış, öyle kırıta kırıta, ah benim hayat meleğim, meleğim diye diye rüyalarına girişleri…
İşte o zaman anlayacaksınız ki aslında anlatıcının büyülü arayışı, kendini arayışı. Yolculuğu, üzerine biçilen kadınlıklardan soyunup Ümran’ın ışık yangınından geçerek küle döndüğü, küllerinden bir cadı olarak yeniden doğacağı bir yolculuk. İşte Cadı bu yolculuğun, bu arayışın hikâyesi. Oylum Yılmaz’ın kendi ifadesiyle “güç ve kadının tel tel ayrıldığı” bir çağda başlayıp bugüne uzanan lirik bir masal…
Kendi içindeki cadıyı diriltme cesaretini duyan tüm kadınlara bir davet ya da dilerseniz bir meydan okuma, oyunbaz, cüretkâr, tutkulu, olabildiğince zeki ve kıvrak, biraz da düzenbaz bir masal.
“Kadın”ı dillerinde küfür gibi taşıyan adamlara, “kadınlıklarını” içlerinden söküp atamadıkları bir çeşit kötülük, fenalık gibi yaşayan bayanlara, içindeki kötülüğe bakmaya cesaret edemeden melekliğe soyunanlara, şeytanından kaçıp karanlığın ışıkla boğulabileceğini sananlara atılmış bembeyaz bir kahkaha… (GA/YY)
Cadı: Prinkipo’da Büyülü Bir Arayış, Oylum Yılmaz, Sel Yayıncılık, 111 sayfa, 2012.
From: LUZ Cafe
Subject: Organik ürün listesi 04 Mart
Date: March 1, 2012 1:18:12 PM GMT+02:00
To: buketyege@hotmail.com
Cc: ipekthevenon@gmail.com
Luz Cafe
04 Mart Organik ürün listesi…
Merhabalar,
Bu haftaki organik ürün listesini ekte bulabilirsiniz.
Afiyet olsun.
ORGANİK SEBZE LİSTESİ
Organik Sebzeler
Birim Fiyat / Sipariş Miktarı / Tutar
Acur kg – –
Bakla İç kg – –
Bakla Taze kg – –
Bal Kabağı (Dilim) kg 4.25 –
Bamya kg – –
Bezelye kg – –
Bezelye Sultani kg – –
Biber Çarliston kg 10.20 –
Biber Dolmalık kg 10.20 –
Biber Kapya kg 10.20 –
Biber Kıl kg – –
Biber Sivri kg 10.20 –
Börülce kg – –
Brokoli kg 8.50 –
Deniz Börülcesi bağ – –
Domates kg 5.95 –
Domates Kokteyl kg 10.20 –
Domates Salkım kg 10.20 –
Enginar adet – –
Fasülye Taze kg – –
Fasülye Barbunya kg – –
Havuç kg 4.25 –
Kabak Sakız kg 8.50 –
Kabak Girit kg – –
Karnabahar kg 8.50 –
Kereviz kg 5.10 –
Kuşkonmaz kg – –
Lahana Beyaz kg 4.25 –
Lahana Brüksel kg 7.65 –
Lahana Kırmızı kg 4.25 –
Mantar kg – –
Mısır adet – –
Pancar kg 4.25 –
Patates kg 3.40 –
Patlıcan kg – –
Pırasa kg 4.25 –
Salatalık (çengelköy) kg 10.20 –
Salatalık kg 7.65 –
Sarımsak (250 gr) demet 4.25 –
Soğan kg 3.40 –
Turp Beyaz kg 3.40 –
Turp Kırmızı kg 3.40 –
Turp Siyah kg 3.40 –
Turp Yeşil kg 5.10 –
Zencefil (250 gr) kg – –
Toplam 0.00
ORGANİK MEYVE LİSTESİ
Organik Meyveler
Birim Fiyat / Sipariş Miktarı / Tutar
Armut kg 7.65 –
Avokado adet 3.40 –
Ayva kg 5.10 –
Böğürtlen kg – –
Ceviz kg – –
Çağla kg – –
Çilek kg – –
Döngel (Muşmula) kg – –
Dut kg – –
Elma Amasya kg 5.95 –
Elma Golden kg 5.95 –
Elma Yeşil kg 5.95 –
Framboaz kg – –
Greyfurt kg – –
Hünnap kg – –
İğde kg – –
İncir kg – –
Karpuz kg – –
Kavun kg – –
Kayısı kg – –
Kestane kg 11.05 –
Kiraz kg – –
Kivi kg – –
Limon kg 4.25 –
Malta Eriği kg – –
Mandalina kg 4.25 –
Mavi Yemiş (125 gr) kg – –
Muz Yerli kg 5.95 –
Nar (Hicaz) kg – –
Nar (Devedişi) kg – –
Portakal kg 3.40 –
Şeftali kg – –
Trabzon Hurması kg – –
Üzüm Beyaz kg – –
Üzüm Siyah kg – –
Vişne kg – –
Toplam 0.00
ORGANİK YEŞİLLİK LİSTESİ
Organik Yeşillikler
Birim Fiyat / Sipariş Miktarı / Tutar
Asma Yaprağı kg – –
Biberiye bağ – –
Dereotu bağ 2.13 –
Ebegümeci bağ – –
Fesleğen bağ – –
Gelincik bağ – –
Isırgan Otu bağ – –
Ispanak kg 6.80 –
Karalahana bağ – –
Kıvırcık adet 3.40 –
Kuzukulağı bağ – –
Labada bağ – –
Marul adet 5.10 –
Marul Iceberg adet – –
Maydanoz bağ 1.70 –
Pazı bağ 4.25 –
Radika bağ – –
Reyhan bağ – –
Roka bağ 2.13 –
Semizotu bağ – –
Şevketibostan bağ – –
Taze Nane bağ 2.13 –
Taze Sarimsak bağ – –
Taze Soğan bağ 2.55 –
Tere Su bağ – –
Tere bağ 2.55 –
Turp Otu bağ – –
Toplam 0.00
Toplam Tutar 0.00 TL
Bu liste bir hafta süreyle geçerlidir.
IBAN: TR79 0006 4000 0011 0140 3374 11
PTT Evleri mah. Cami Sok. No: 9 Sarıyer – İstanbul
Tel: (212) 293 63 74 – Fax: (212) 293 63 50
www.ekolojikimece.com – siparis@ekolojikimece.com
Bir Cevap Yazın