* * *
3- Deniz Toprak: “En çok da şunu merak ediyor insan; ‘kim ve nasıl savunacak acaba Seferoğlu’ndaki uygulamaları?…”
4- Adalar Belediyesi: “7 Mart 2012 tarihli Akit Gazetesi’nde ‘Suçu Erdoğan’ı Sevmek mi?’ başlığıyla bir haber yayımlanmıştır. Emre Demirel imzalı haberde Kınalıada’da Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan kamuya ait bir kumsalda, kaçak yapı yapıp, plaj işletmesi oluşturarak, yıllarca yasa dışı gelir elde eden Derviş Bozbıyık’ın demeçlerine yer verilmiştir….”
5- Arif Çağlar: “Biz diyoruz ki inşaat [Büyükada Terrace-Lido] kaçak yani yasaları çiğnemişsin, parası var ya, hiç oralı değil. Yazı tura atıyor, para geliyor. Adamı yasalar ilgilendirmiyor. Haklı. Öyle olmasa mühürlü inşaatı bitirebilir miydi?…”
6- Korhan Berzeg: “Şurası muhakkak ki, Adalar’ın geri kalan dörtte üçünü yapılanmaya açmanın yarattığı iştah, Adaları motorlu araçlara açma gayretinin altında yatan ana sebeptir. Adaları karşı kıyılardaki taş yığınına çevirecek bu olasılıktır ki herkesi büyük bir azimle —pilli araçlar, dar raylı trenler gibi havayı kirletmeyen araçlar da dahil— tüm çağdaş motorlu taşıtlara karşı koymaya ikna etmelidir…”
7- Ugo Antonio Corintio: “Malum Ada’ya ‘akülü fayton’ gelecekmiş!… Güzel ve de nostaljik şeyleri yok etmekte üstümüze yok zira… Roma’da faytonlar turistlerin gözdesi…”
8- Adalar Belediyesi: “12 Mart 2012 tarihinde yapılan Büyükşehir Belediyesi Meclis Toplantısı’nda Belediye Başkanı Dr. Mustafa Farsakoğlu ve Meclis üyesi Aykut M. Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 13.02.2012 gün ve 121190 sayılı UKOME kararına tepki ve eleştirilerini verdikleri soru önergesiyle dile getirdiler…”
10- Tiraje’nin (Dikmen), emekli büyükelçi Muharrem Birgi’yle yürüttüğü çalışmalar sonucunda Adalar’ın 1984’te SİT alanı ilan edilmesinde büyük emeği geçmişti…
11- Burak Çetintaş: “Ünlü müzisyen ve tenor Umur Baha Pars (d. 1916), 7 Mart 2012 Çarşamba günü Heybeliada’da, Demirtaş Sokak’taki evinde beyin damarlarından birinde meydana gelen tıkanıklıktan ötürü vefat etti. […] Umur Baha Bey ve Parsbey Ailesi’yle ilgili bir araştırmamı NTV Tarih’in Kasım 2011 tarihli 34. sayısında yayımlamıştım. Aşağıda bu yazıyı bulacaksınız…”
12- Ali Fuat Tolga: “18 Mart Pazar günü saat 14:00’te Büyükada Kurşunburnu Şehit Ormanı’nda, Adalar Orman Şefliği’nce, Adalar Kent Konseyi Başkanlığı’nda, Konsey’deki tüm sivil toplum temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilecek olan Çanakkale Şehitleri anısına fidan dikme ve kuş yuvası asma etkinliği…”
13- Ömer Faruk Berksan: “Değerli Adalılar, sanki Adalar’da bir şeyler oluyor, bir şeylerin üzeri kapatılmaya çalışılıyor. Sizi uyarıyorum…”
19- Adalar Belediyesi: “14 Mart günü Adalar Belediyesi, ilçemizdeki doktor ve diğer sağlık personelini ziyaret ederek, Tıp Bayramını kutladı…”
20- Selim İleri: “Mekân değiştirmenin, hele böyle Adalar’a Moda’lara çekilerek yazmanın yararlı olacağına inananlar geçmişte sayılıydı. Daha doğrusu, şairlerin, yazarların maddî olanakları enikonu kısıtlı, Büyükada’ya çekilmek kolay mı?!…”
22- Kuşlar Âlemi‘nden…
23- Yüzler Defteri‘nden…









Subject: İNANMIYORSA SAVUNMAYACAKMIŞ
Date: March 16, 2012 1:34:36 PM GMT+02:00
To: adalar.postasi@gmail.com
İNANMIYORSA SAVUNMAYACAKMIŞ…
ADALAR POSTASI-2681/6 (14.3.2012):
İSTANBUL ADALARI
KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI
KORUMA DERNEĞİ
Konu: Seferoğlu mevkii topografisinde ağır fiziki tahribat, denizin doldurması ve kaçak iskele
Büyükada, 4 Mart 2012
ADALAR KAYMAKAMLIĞI’na,
…Nazım İmar Planı ve Koruma Bölge kurulu kararlarına uymadığı ve ayrıca Kıyı Kanunu’nu da ihlâl ettikleri…
…1. grup eski eser binanın koruma alanı ve korusunu teşkil eden arazinin topografyasını ağır fiziki tahribatla değiştirerek…
…derin hafriyat ve kıyının ve denizin işgali ve talanıyla tahribine cüret eden mülk sahibi ve sorumlu fen işleri yetkilileriyle müdahaleye vazifeli kılınmış ancak vazifelerini ihmal eden kamu görevlileri hakkında…
…kıyıdaki kamu malına işgal ve tecavüzü tesbit ederek tarafımıza bilgi verilmesini, ayrıca Kıyı Kanunu 15. maddesi gereğince bu tecavüzcüler hakkında yasal işlemlerin başlatılmasını…
http://www.hukuki.net/showthread.php?32299-Avukatl%FDk-Meslek-Eti%F0i-Kurallar%FD
Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu Kararı
Avukat savunuyorsa, YOLSUZLUK ya da HAKSIZLIK olmadığına inanacakmış. İNANMIYORSA SAVUNMAYACAKMIŞ.
Bu sebeple de çok merak ediyorum; KİM ve NASIL SAVUNACAK acaba Seferoğlu’ndaki uygulamaları???
_____________________________________________
bir kaç kelam…

From: UGO ANTONİO CORİNTİO
Subject: Emailing: IMG_0979
Date: March 17, 2012 10:02:45 AM GMT+02:00
To: adalar.postasi@gmail.com
Bu görüntü artık tarih olabilir!!!!
Malum Ada’ya “akülü fayton” gelecekmiş!… Güzel ve de nostaljik şeyleri yok etmekte üstümüze yok zira… Roma’da faytonlar turistlerin gözdesi…Yazık bizde bu mozaikler yavaş yavaş kayboluyor… Yalnız mozaikler mi? Yeşili de yok ediyoruz yeşili!!!!!
Güzel bir hafta sonu dilegimle,
Ugo

_____________________________________________
From: ARİF ÇAĞLAR
Subject: Yeni Bir Girişim Toplantısı
Date: March 17, 2012 10:29:39 AM GMT+02:00
To: adalar.postasi@gmail.com
Yeni Bir Girişim Toplantısı…
Adalar Yönetim Planı için Sivil Girişim’e dair ADALAR POSTASI‘nda yayımlanan yazılar
ve nihayet Adalar Vakfı’nın Adaevi listesi üzerinden dağıtılan davetle 25 Mart’ta yapılacak Adalar Yönetim Planı İçin Sivil Girişim toplantısı özel bir haberleşme olmaktan çıkıp herkese açık bir toplantı halini aldı. Bu durumda 20 gün kadar önce bu toplantıya katılmamla ilgili olarak Sevgi Mutlu’nun bana gönderdiği davet mektubu ve buna verdiğim yanıtı aşağıya ekliyorum, herkes okuyabilir.
Bu yazışmadan sonra yapılacak toplantıyla ilgili ADALAR POSTASI-2675/8 (4.3.2012)‘de Korhan Gümüş’ün “Alan Yönetim Planı nedir, ne işe yarar?” başlıklı mektubu yayımlandı. Ana fikir şu: yönetim hep yönetti, yönetileni hep dışladı, şimdi katılım zamanı; merkeziyetçilik yok, halkın katılımıyla “yönetim biriminde sürdürülebilir bir gelişme stratejisi” olarak Alan Yönetim Planı olsun. Bu yeni stratejinin takdiminde arsıulusal oynanan yeni bir oyalama oyununun jargonu da eksik değil: kamu yönetimleri artık “misyon odaklı, çok işlevli ve çok aktörlü kurumsal mekanizmalar geliştirerek yerel karar mekanizmalarını güçlendirdiler ve katılımcı hale getirdiler,” getirmişler, getirecekler, getirmeliler.
Epeydir yeni bir meslek türedi: sosyal işlerde müteşebbis ruhuyla çalışan bu meslek erbabına “sosyal girişimci” deniliyor, mesleğin adı da pek anlamlı: sosyal müteşebbis. Kamu zenginliğinin yağmasından pay alamayan halkın sübabı olmak misyonuyla hareket eden, bu işi iyi başarabilmek için küçük başarılar da tattırılan —başka türlüsü zaten düşünülemez, oltanın iğnesine yem koymak gerekir— toplantı, kongre, çalıştay, mahalle inisiyatifi, yerel halkın katıldığı toplantılar, derken belediyelerin toplantılarına katılmalar, derken belediyelerin “biz sivil halkla çalışıyoruz” beyanatları, bu süpleks ve cevvaliyeti gösteremeyen yöneticilerin politikacı sınıfından —dikkat! bu sınıf, sınıf mücadeleleri tarihinde yeni bir sınıftır!— elenmesi v.s., v.s. uzayıp giden bir liste.
Yurttaş olmanın siyasi olmak, siyasete karışmak olduğunu kavrayanları eğer mümkünse bir süre oyalamak için açılmış bir sürü kum havuzu oluştu. Politikacı sınıfı, işi başka yerde görüyor ve götürüyor. Halka sunulan slogan şu: yönetime sen de katıl, kendi yönetimini eline al. Lafı uzatmaya gerek yok, aşağıdaki mektupta STK’lar için yazdığım burada da geçerli.
Umarım Adalar Yönetim Planı İçin Sivil Girişim‘i bunların hepsinden farklı olur. Sözünü ettiğim şekilde İstanbul’da, Türkiye’de ve uluslararası düzeyde oynanan “sivil toplum” aldatmacasını Adalar ilçesinde çözmek hiç zor değil:
Yapılacak toplantıda STK’lar konusunda Belediye’den Sumru Süslü konuşacak. Ada sahillerine yapılan kaçak motor iskelelerini Adalar’dan iki dernek ilgili Koruma Kurulu’na bildirince Kurul dava açmak kararı aldı, bu kararda Belediye temsilcisi olarak toplantıya katılan Ayşen Eskici Özten’in imzası yoktur, kaçak iskelelere dava açılmasına karşı çıkmıştır. (Lütfen bu konuda ADALAR POSTASI-2435/1 (21.5.2011), ADALAR POSTASI-2675/5 (14.4.2011)‘de de yayımlanan minvalde haber ve yazılara bakınız.) Adalar Vakfı’ndan Aykut Mutlu kaçak Terrace-Lido inşaatı projesi hakkında bilgi verebilir. (Lütfen bu konuda ADALAR POSTASI-2635/10(11.1.2012), ADALAR POSTASI-2658/1(9.2.2012), ADALAR POSTASI-2659/1(10.2.2012), ADALAR POSTASI-2666/1 (20.2.2012)‘de de yayımlanan minvalde haber ve yazılara bakınız.) Belediye başkanı Farsakoğlu kaçak iskeleler (İDO iskeleleri de dahil), kaçak Terrace-Lido inşaatı, Seferoğlu tahribatı, Adalar’da motorlu araç kullanımının nasıl arttığı, STK’ların ve derneklerin katılımıyla çalışan Kent Konseyi’nin neden davet edilmediği, Belediye’ye karşılıksız yardım etmek isteyen ve buna girişen birçok kişiyle nasıl çalışılmadığı —bir örnek olarak lütfen ADALAR POSTASI-2680/7(12.3.2012)‘de yayımlanan “at fışkısı” muhaberatını okuyunuz— gibi ve daha bir sürü netameli konuda bilgi verebilir. (Lütfen tüm bu konularda ADALAR POSTASI‘nda yayımlanan ilgili haber ve yazılara bakınız.)
Adalar Vakfı’ndan bir yetkili yukarıda sayılan tahribat ve tecavüze karşı ne yapıldığını anlatabilir. (Tuhaf bir şekilde Adalar Vakfı, AKP’nin Belediye yönetiminde bulunduğu dönemde Kent Konseyi’ne çok önem veriyordu, CHP döneminde Kent Konseyi seçimlerinde yaşanan tuhaflıktan sonra Kent Konseyi lafı ortadan kalktı. Şimdi de bu Girişim’de, Kent Konseyi hiç yok. Bunu da anlamış değilim. Kent Konseyi STK’larla çalışan ve yasal dayanağı olan bir kuruluş değil midir? Yoksa eskimiş bir kum havuzu mudur?)
Hepsini yazmak sıkıcı olacak, ADALAR POSTASI‘nda hem sorunlar hem yönetim hem halkın her türlü girişimi ve eleştirisi zaten yayımlandı ve yayımlanmakta. Ayrıca Adalılar’ın en yaygın ve sıkı haberleşme ağı olan ADALAR POSTASI‘nın da ilçede yurttaşlık bilinci oluşturmak, her türlü değere sahip çıkmak konusundaki özverili çalışmasına dikkatinizi çekmek isterim. Böyle bir haberleşme ağı olmadan hiçbir ilçenin halkı bilinçlenemez, kendini ve nerede olduğunu fark edemez, örgütlenemez, kendini yönetemez, yöneticisini denetleyemez. Bu açıdan zaten var olan ve iyi çalışan bir haberleşme ağına kim bilir hangi nedenleyse alternatif bir haberleşme ağı kurma girişimini de hiç anlamadım.
Ayrıca şunu da belirtmekte yarar var: Adalar Vakfı herhangi bir dernek değil, belediyelerle sıkı işbirliği içinde çalışan bir kuruluş. Bu sadece şimdiki CHP belediyesiyle değil bundan önceki AKP belediyesiyle de böyleydi. Kurucu üyelerinin şimdiki belediye yönetiminde bulunması nedeniyle ilişkileri daha da sıkı, neredeyse Adalar Vakfı Belediyesi denilecek bir bağ içinde.
Tabii bu arada bundan birkaç yıl önce Adalar’da 5366 sayılı yasayı Belediye Meclisi’nden geçirip Adalar’ı kentsel dönüşüm yağmasına uğratmak için yapılan hazırlık toplantısı aklıma gelmiyor değil. O zaman da Halki Palas’ta belediye yönetiminden kişiler, Adalar Vakfı ve herkese açık bir toplantı yapılmış, ardından Belediye Meclisi’nden kentsel dönüşüm kararı çıkarılmaya çalışılmıştı. O zamanki toplantıya aralarında sahte peygamber sakalı pazarlamak suçundan aranan ama asıl meşgalesi Yunanistan’a göçmüş ya da göç etmek zorunda kalmış İstanbulluların emlâklerini ele geçirip değerlendirmek olan tehlikeli bir dolandırıcının da bulunduğu İBB temsilcileri de katılmıştı. Aklıma geldikçe hâlâ bir kabus olarak hatırlıyorum bu hikâyeyi. Neyse ki 5366 kararı Belediye Meclisi’nden kıl payı geçememişti de Adalar kıl payı kurtulmuştu. Elbette şimdi yapılacak toplantının o günlerdeki tezgahla ilgisi yok. Yok ama şu anda resmi itiraz süresi bitmiş 1/5000’lik planlar var kapıda. Kaçak Terrace-Lido inşaatı, kaçak motor iskeleleri, Seferoğlu tahribatı ve Belediyemizin bu konulardaki hareketli hareketsizliği ortada olunca ve bir de Adalar Vakfı’nın bu felaketlere sessiz kalmış olduğunu düşündükçe insan yine bir melun dönüşümün eşiğinde miyiz korkusuna kapılmadan edemiyor. Kötü örnekler yaşamış olmanın getirdiği yersiz bir tedirginlik elbette. Evet, işte o zamanlar da böyle bir sivil sosyal girişim havası yaratılmıştı düşüncesi bile yersiz, akla gelmemeli, gelmesin.
Öte yandan gün geçmiyor ki şöyle sahnelere tanık olunmasın: Vapur, Adalar’a yaklaşınca yık-yap-sat görünüşlü iki adam oturdukları yerden hafif bir heyecanla kalkıp vapurun kenarına geçiyorlar, gözleri Adalar’ın yeşilinde pervasız patavatsız konuşuyorlar: “Çok boş yer var, di mi abi?”*
Bir başka sahne de şöyle: 1/5000’lik planlara itiraz dilekçesi vermeye bir gün kala —pek manidar bir tarih— halkın belediyesi halka açık plan tartışması ve itirazları toplama toplantısı yapıyor. Adalar’ın “konut+ticaret” ve benzeri aldatmacayla turizme açılarak harap olacağını fark edenler söz alıp askıya çıkarılmış plana itiraz ediyorlar. Elleri havada aklı cebinde esnaftan biri itirazlara itiraz ederek bağırıyor “Adalar nasıl canlanacak?”
Böyle şeyler neredeyse insanı paranoyak yapar. Adalar’ın elden gideceği karabasanı Adalılar’da sık görülen neredeyse sayrı sayılacak tuhaf bir ruh halidir. Haksız da değiller korkularında çünkü gözlerinin önünde İstanbul talana, yağmaya kurban gitti, şimdi Adalar’da oturanların bir kısmı da bu kepazelikten ve çirkinlikten Adalar’a kaçmış olanlar. Üstelik Adalar koruma altına alındığı günden beri göz göre göre elden gitmekte. Bu durumlar için Karl Kraus’un tespiti önemlidir: paranoyak olmanız izlenmediğiniz anlamına gelmez. Demek ki dikkatli olmak gerekiyor, olmuş bitmişi bilmek, olup biteni iyi izlemek gerekiyor.
Arif Çağlar
From: ARİF ÇAĞLAR
Subject: Re: Adalar Yönetim Planı için Sivil Girişim Grubu Destek Talebi
Date: March 2, 2012 8:21:08 PM GMT+02:00
To: SEVGİ MUTLU
[Adalar Yönetim Planı için Sivil Girişim Grubu Destek Talebi’ne cevaben]
Sayın Sevgi Mutlu,
Davetiniz için çok teşekkür ederim. 25 Mart tarihinde İstanbul’da olup olamayacağımı henüz bilmediğim için toplantınıza katılmak konusunda şu anda kesin bir şey söyleyemeyeceğim, bunun Mart ayı ortası belli olacağını umuyorum, İstanbul’da olursam katılırım.
Benden “İmar ve Kıyılar” konusunda rapor istemişsiniz. Bu konuyu bilen birisi olmadığım için rapor sunmam olanaksız. Bana gönderdiğiniz rapor formuna baktım, orada yazan bilgileri en doğru şekilde Adalar Belediyesi’nden edinmek mümkün ve zaten Belediye bu konudaki bilgileri sıksık açıklıyor. Eğer kastettiğiniz şey Adalar’ın kıyıları ve imarı konusundaki yasasızlıklarsa Belediye yine bunları en iyi bilen yer, örneğin Adalar’da kaç gecekondu, kaç ruhsatsız yapı olduğunu, kıyılara yapılan tecavüz ve kaçak yapıları ve kaçak iskeleleri Belediye en iyi şekilde biliyor. Her yurttaş gibi sizin de bu bilgileri edinme hakkınız vardır, özellikle birlik oluşturmuş bir grubun bu konudaki bilgi isteğini kamu kuruluşu kolayca geri çevirmez yine de bilgi alamıyorsanız bir dernek ya da siyasi parti aracılığıyla bilgi edinme hakkının kullanılmasına karşı koyamaz, karşı koyar ve bilgiyi vermezse bilgi edinme yasasının yerine getirilmesiyle ilgili Ankara’daki kuruluş üzerinden baskı kurularak bilgi alınır. Elbette zaman alıcı bu iş 4-5 aya kadar uzayabilir. Sonunda aldığınız bilgi doğru mudur, o da her zaman belli değildir, verilen bilgi, eksik, yanlış ya da kasıtlı bir aldatmaca da olabilir. Ama yanlışın üzerine giderek mücadeleye devam edilebilir. Bunlar bizim Adalılar olarak başımıza gelen şeyler olduğu için yazıyorum eğer böyle bir mücadeleyi daha önce yaptıysanız işleyişi zaten biliyorsunuzdur. Bizim derneğimiz İAKTVK bilgi edinmek, savcılığa suç duyurusu, mahkemelere dava başvurusu v.b. gibi kamu yönetimiyle ilişkilerde kişisel başvurularla yeterli sonuç alınamadığı için kurulmuş bir dernektir ve bu açıdan kamu yönetimleri ve kuruluşlarıyla olan ilişkilerde dernek üzerinden hareket etmek yararlı da olmuştur. Daha iyisi dernek değil siyasi partilerin bilgi edinme, raporlama, tartışma, değerlendirme ve gerekli baskıyı kurarak denetleme işine girmeleridir. Görebildiğim kadarıyla Adalar’da tatmin edici böyle bir siyasi parti çalışması yoktur, belki ilerde olur.
Sadece “İmar ve Kıyılar” konusu değil 25 Mart 2012 için hazırladığınız programda bulunan diğer tüm konular için de bu yazdıklarım geçerli. Ama ilçenin yönetimiyle ilgili sunum ve tartışmaya yer ayırmamışsınız oysa işin can alıcı konusu, işin temel konusu bu. Saydığınız tüm bilgi ve ilgi alanlarında (ve hatta daha fazlasında) yönetimin işleyişi konusu işin temelini oluşturuyor. Nitekim siz de gönderdiğiniz mektupta “Adalar Yönetim Planı” başlığını kullanıyorsunuz. Bildiğiniz gibi belediye, kamu kurulu, kamu kurulları v.s. kısacası tüm kurum ve kurullarıyla topyekün devlet zaten halkın kendi kendisini yönetmek için örgütlenmiş halinden başka birşey değildir, olmamalıdır da; siyasi yönlendiriliş ve denetimde de en etkin örgüt siyasi partilerdir – elbette her türlü dernek, baskı grupları, medya, basın da dahil olmak üzere ve bunların özlemlerini parti programına yansıtarak. Halkın kendi kendisini yönetmesi herşeyden önce devletiyle tüm kamu kuruluşularını ve özellikle yöneticilerini denetleyebiliyor olmasıdır malum, yönetilmesi gereken alanları yönetmek ya da denetlemek değil, çünkü bu iş için zaten kamu yönetimini ve meclisini seçmiş durumda. Bu asla her türlü yaşam alanında ilgi, tartışma, yeniden planlama v.b. işleri sadece yönetime ve melislere bırakmak değil ama zaten iktidarda olan seçilmiş yönetime, o yönetimi dışarda bırakarak (özellikle denetlemeden ve uyarma işini yapmadan) paralel planlar yapmak, üstelik eldeki çok az olanakla (çünkü asıl güç her zaman halkın örgütlenmiş şekli olan kamu kuruluşlarında bulunuyor) etkisiz bir uğraş oluyor. Buradaki sihirli kelime “sivil”dir. Bir yanda vergi gelirlerinin gücüyle hepimize ait herşeyi (kısaca kamuyu ve kamu zenginliğini) yöneten ve yönlendiren bir iktidar var, diğer yanda yapılan her türlü yanlışa karşı hukuk mücadelesine girmeden, yani kendi yönetimini denetleme gücünü göstermeden, ve hukuki yaptırım olmadan, yasaları çiğnemek dahil kendisini her türlü keyfiliğe kadir gören kamu yönetimi ve uygulayıcıları var. Yöneticiler yani kamu kuruluşlarını, devlet erkini, iktidarı ele geçirenler bildiğini okuyacak, itirazı olanlar STK içinde oyalanacak, bağırıp çağırıp rahatlayacak, hatta bunlardan bazıları da konuyu ve mücadeleyi başka alanlara çekerek yöneticilerin denetlenemeyişine yardımcı olacak. Bu noktada “sivil” ve “resmi” ayrımı nedir hiçbir zaman anlamadım. Tarihten gelen bir aldatmaca ve zorbalığın içselleştirilmiş şekli olarak kendi yönetimine yabancılaşmış halk “sivil” oluyor, iktidarı ele geçirince istediğini yapan, politikayı çıkar ve rant meselesine indirgemiş bir politikacı sınıfı elinde o “sivil” denilen halkın verdiği olanak ve güçle yasaları hiçe sayarak istediğini yapıyor, gerektiğinde her türlü hukuk cambazlığıyla her türlü işe bir kılıf uydurarak “resmi” cenah oluyor.
Planladığınız toplantıyla ilgili düşüncemi açıklamak için sizin de büyük ihtimalle hakkıyla bildiğiniz bu çok temel konuya ve “sivil” ve “resmi” ayrımına değinmek gereksinimi duydum. Kurucu üyesi ve başkanı olduğum İAKTVKD yukarda açıkladığım anlamda çok küçük bir denetim örgütüdür, Adalar İlçesi’nin yaşam alanlarını denetleme örgütü değil, Adalar İlçesi’ni yönetme örgütü hiç değil, ancak fark edebildiği kadırıyla kamu yönetiminde yasalara göre olmaması gereken uygulamalarda Adalar İlçesi yönetimini uyarma ve gerektiğinde ve gücü yettiği kadarıyla yasalara uygun olmayan yönetim hallerini hukuk ve mahkeme yoluyla uyarma örgütüdür. Sizin yönetim planına aldığınız tüm konularda Adalar İlçesi’ni yönetmek de, denetlemek de bizim belediyemizin ve bu alanlardan sorumlu kamu kuruluşlarımızın görevidir, bu görevi de onlara biz veriyoruz. Özellikle Adalar’ın yaşam alanlarının ne olması gerektiği konusu en nihayetinde zaten siyasi parti programlarına yansıyor, öyle de olması gerekir. Dikkat edilecek olursa Adalar’a verilen en büyük zarar herhangi bir planlmayla değil yasaların çiğnenmesiyle verilmektedir, yani bizim görev verdiğimiz yönetici ve sorumluların göz yummaları, yasasızlığı göz ardı etmeleri, görevlerini ihmal etmeleri yoluyla. Yoksa büyük bir tesadüf ve şans eseri, çotk az sayıda Adalının unutulmayacak girişimiyle Adalar 1984 yılından beri ve hâlâ geçerli olan şekliyle 2863 sayılı yasanın tanımıyla SİT alanıdır ve koruma altındadır. Bu yasa çıktığından bugüne kadar Adalar’a en büyük zararı yönetimlerin, yöneticilerin ihmali vermiştir.
İşte tam da bu nedenlerle İAKTVKD ilkesine uygun şekilde kaçak Lido inşaatı, kaçak motor iskeleleri ya da motorlu araçların kullanılması konusunda yapımcıları, mütahitleri ya da mal sahipleri ve işletme ve kooperatifleri değil yasalara aykırılağa yol açan kamu yöneticilerini ve kamu kurumlarını uyarmak yoluna gitmiştir. Bu konudaki haberleri, mücedeleyi ve tartışmaları belgeleriyle birlikte ADALAR POSTASI‘ndan izleyebilirsiniz. Kısacası Adalar’da en büyük sorun kamu yöneticileri ve yönetim yanlışlıklarıdır, kamu yönetimine konu olacak alanlar ve konular değil. Bunun sonucu olarak Adalar’la ilgili tüm problemler kamu hukuku, çoğunlukla da idare hukuku konusu olmaktadır. Adalar’da verdiği uğraşla da tanınan Derviş Parlak’ın “Şehrin Hukuku” kitabında yazdıkları çok öz bir şekilde bu gerçeği en genel anlamıyla gözler önüne serer.
Benim özel bir kişi olarak ya da İAKTVKD olarak size bu yazdıklarım dışında aktarabileceğim bir tecrübe de olmadı. Yapılan çalışmaların yani somut uyarı şeklindeki tüm dilekçe, suç duyurusu, dava, duruşma ve bunların ne şekilde ceryan ettiğinin hikayeleri belgeleri ve tartışmalarıyla birlikte zaten internet üzerinden (ADALAR POSTASI ya da derneğin internet sayfası www.adalarkoruma.org adresinden) edinilebilir bilgiler.
Nerede kaldı ki bildiğiniz gibi Adalar bu konularda yapılan çalışmalar açısından bakir bir alan da değildir. Muhalefetleriyle birlikte siyasi partiler ve onların yanında ve uzağında bir çok kuruluş ve özel kişi var, hatta şimdiki belediye yönetimiyle yakın ilişki içinde olan Adalar Vakfı var; “Adalar’ın Dünü, Bugünü, Yarını” toplantısı yapan Mimarlar Odası var; Adalar’ın Kent Konseyi var (üstelik kuruluşu gereği belediyeyi tam da sizin toplantı amacınızdaki konu ve çalışma şekilleriyle yönlendirmeye çalışan) ve nihayet gazete ve haberleşme grupları var. Bunların hepsinin düzenlediğiniz toplantının konularında çalışmaları, görüşleri ve hepsinden önemlisi yönetimle, yöneticilerle dayanışma ve mücadeleleri var. Bu kişi ve gruplardan toplantınıza kimleri çağırdığınızı belirtmemişsiniz, toplantının Adalı herkese açık olup olmayacağını da, kimlerin davet edildiğini de belirtmemişsiniz. İlan edilmesi gereken bu bilgiler benim de sevinçle karşıladığım ve “ilçemizin yönetimiyle ne kadar çok ilgilenen Adalı varsa o kadar iyidir” şeklinde düşünerek desteklemek istediğim toplantınız ve çalışmalarınız için önemlidir.
Gönderdiğiniz davetin sadece özel şahsımla değil üyesi olduğum dernekle de ilgili olduğunu düşünerek mektubunuzu ve bu yanıtımı derneğin yönetim kurulu üyelerine de gönderiyorum.
Selamlarımla,
Arif Çağlar
From: SEVGİ MUTLU
Subject: Adalar Yönetim Planı için Sivil Girişim Grubu Destek Talebi
Date: March 1, 2012 11:45:44 AM GMT+02:00
To: ARİF ÇAĞLAR
Sayın Arif Çağlar,
ekte bulunan davet metninde ayrıntılarını bulunan 25 Mart 2012, Pazar günü Heybeliada’daki Halki Palas Otelinde tüm ilgililerle bir araya geleceğimiz “Adalar Yönetim Planı Bilgilendirme ve Çalışma Grupları Oluşturma Toplantısı”nı yapmayı planlıyoruz. Bu toplantı kapsamında sizin de “İmar ve Kıyılar” konusunda hazırlayacağınız bir rapor ve 15 dakikalık sunum özeti ile bize destek olabileceğinizi düşündük. Konu ile ilgili geri dönüşünüzü bekler, çalışmalarınızda kolaylıklar dileriz.
“Adalar Yönetim Planı için Sivil Girişim”
Sekretaryası Sevgi Mutlu
Konu: DAVET, Adalar Yönetim Planı Toplantısı, 25 Mart (Pazar), Heybeliada
Kime: arkeoder-gonulluleri@googlegroups.com
İlgili kişi ve gruplara yaygınlaştırılması ricasıyla,
DAVET
“Adalar Yönetim Planı Bilgilendirme ve Çalışma Grupları Oluşturma Toplantısı”
Tarih: 25 Mart (Pazar) 2012
Saat: 12:30-19:00
Yer: Halki Palas Oteli, Heybeliada
(http://www.halkipalacehotel.com/bize-ulasin.html)
Çalışmalarını 2012 Ocak ayından bu yana sürdüren Adalar Yönetim Planı için Sivil Girişim Grubu, İstanbul Adalar ilçesinde mevcut sorunların katılımcı yöntemlerle çözümü için yol haritasını da içeren sivil bir yönetim planı oluşturulmasını teşvik edecek bir platformdur.
Grubun ana amacı, Alan Yönetim Planı’nın tüm paydaşların katılımına açık ve şeffaf bir süreçte oluşturulmasını sağlamak; ortak vizyon ve misyon çerçevesinde mevcut sorunların çözümüne yönelik hedeflerin belirlenmesini ve bu doğrultuda somut faaliyetlerin planlanarak hayata geçirilmesini teşvik etmektir.
Grup, şimdiye kadar bu amaç doğrultusunda yapılabilecek çalışmaları belirlemiş, tartışmaları daha geniş bir zemine yaymak için herkesin katılımına açık “sivil-adalar-girisimi” e-mail grubunu oluşturmuş, konuyla ilgili daha önceden hazırlanan rapor ve belgelerle, gerçekleştirilen çalışmaların yer aldığı www.adalaryonetimplani.org web sitesini kullanıma açmıştır.
Bu aşamada, çalışmaları daha ileriye taşıyacak ve Yönetim Planı’ndaki başlıklarla ilgili önerileri derleyecek çalışma gruplarını oluşturmak için, 25 Mart 2012, Pazar günü Heybeliada’daki Halki Palas Otelinde tüm ilgililerin katılımıyla Adalar Yönetim Planı Bilgilendirme ve Çalışma Grupları Oluşturma Toplantısı’nı yapmayı planlıyoruz.
Katılımınızı iletisim@adalaryonetimplani.org adresine iletişim bilgilerinizle birlikte bildirmenizi rica eder, Adalar Yönetim Planı hazırlık sürecinde ortak çalışmalarda bulunmayı dileriz…
Adalar Yönetim Planı için Sivil Girişim
E-mail: iletisim@adalaryonetimplani.org
İletişim Telefonu: 0542 660 08 10 (Emine Tarhan), 0537 568 83 86 (Sevgi Mutlu)
Web sitesi: www.adalaryonetimplani.org
Taslak Program
12:30 Kayıt
13:00-13:15 Açılış Konuşması
13:15-13:45 Sağlık
Güliz Ülkü, İlçe İdare Kurulu Sağlık Grup Başkanlığı
13:45-14:15 Ulaşım
Ömer Faruk Berksan, Heybeliada Gönüllüleri Derneği
14:15-14:30 Ara
14:30-15:00 Çevre
Selma Atabek, Adalar Yönetim Planı için Sivil Girişim
15:00-15:30 İmar ve Kıyılar
Korhan Gümüş, İnsan Yerleşimleri Derneği
15:30-16:00 Eğitim ve İstihdam
Sevim Çavdarlı, Yönetim Danışmanı
16:00-16:30 Sosyal Yaşam
Ari Çokona, Yazar
16:30-16:45 Ara
16:45-17:15 Turizm
Teoman Göral, Adalar Vakfı
17:15-17:45 Kültürel ve Tarihi Miras
Deniz Koç, Adalar Müzesi
17:45-18:15 Yerel Yönetim
Sumru Süslü, Adalar Belediyesi
18:15-19:00 Çalışma Grupları İlkeleri ve Çalışma Takvimi Önerileri
_______________________________
From: BURAK ÇETİNTAŞ
_______________________________
From: ÖMER FARUK BERKSAN
TC Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı – Soruşturma No: 2012 /11570 gereği yayımdan kaldırılmıştır!
_______________________________


GerçekGündem, 15.3.2012


From: DENİZ EMİN TÜFEKÇİ
Deniz Tüfekçi ve bir grup Heybeliada delegesi
Süleyman Durmuş
Heybeliada Gönüllüleri Derneği…
_______________________________
Adalar Belediyesi, 14.3.2012
http://www.adalar.bel.tr/haberler/hbr235.asp
14 MART TIP BAYRAMI KUTLANDI
Ülkemizde bilimsel anlamda tıp eğitiminin verildiği ilk eğitim kurumu, 14 Mart 1827 tarihinde açılan Tıbhane-i Âmire ve Cerrahhane-i Âmire adlı Askeri Tıp Okulu’dur. Fakat bu tarihin ”Tıp Bayramı” olarak kutlanması, İstanbul’un İşgaline direnen tıbbiye talebelerinin eylemiyle başlamıştır. İşgale karşı 14 Mart’ı Tıp Bayramı ilan eden direnişçi tıbbiyelilerden sonra her yıl 14 Mart Tıp Bayramı, bu hafta da ”Sağlık Haftası” olarak kutlanmaya başlanmıştır.
14 Mart günü Adalar Belediyesi, ilçemizdeki doktor ve diğer sağlık personelini ziyaret ederek, Tıp Bayramını kutladı. İlk olarak, İlçe Sağlık Kurulu Başkanı Güliz Ülkü’yü ziyaret eden Belediye Başkanı Dr. Mustafa Farsakoğlu, Belediye Meclis üyesi ve Başkan vekili Hıdır Uvaçin, Belediye Başkan yardımcısı Mürsel Ayrancı, Belediye Başkan yardımcısı Ali Tokdemir ve Belediye Meclis üyesi ve Başdanışman Raffi Hermon Araks tebriklerini iletip hediyelerini sundular.
Adalar Belediyesi’nin ilçedeki sağlık sorunlarına duyarlılığı ve çözüme katkıları için teşekkür eden Başkan Ülkü; Toplum Sağlığı Merkezi de dâhil, ziyaret edilen her sağlık kurumunda belediye heyetine eşlik etti. Kutlama ziyaretlerinde Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Adalar Polikliniği, Adalar 1 Nolu Acil Yardım İstasyonu, 112 Acil, Kınalıada Sağlık Ocağı, Burgazada Sağlık Ocağı ve Heybeliada Sağlık Ocağı’na gidilerek, doktorlar ve sağlık personelinin Tıp Bayramı kutlandı.
_______________________________
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1259619&title=nasil-calisiyorlardi
Nasıl çalışıyorlardı?
[…] Rasim Özdenören “ünlü” bir yazarımızın “romanını yazmak üzere Büyükada’ya çekildiğini gazeteden” okumuş, yazısında anıyor. Acaba kimdi? Devam ediyor yazar: “Kahvehanelerin o sıkış tıkış hengâmesinden uzakta insan nasıl yazabilir, ne yazacağına nasıl karar verebilir düşüncesi beni yadırgatmıştı.”
Mekân değiştirmenin, hele böyle Adalar’a Moda’lara çekilerek yazmanın yararlı olacağına inananlar geçmişte sayılıydı. Daha doğrusu, şairlerin, yazarların maddî olanakları enikonu kısıtlı, Büyükada’ya çekilmek kolay mı?!. […]
_______________________________
From: LUZ Cafe luzcafe@hotmail.com


Hasan Cevad Özdil
Yusuf (Yosif, soldan ikinci) ve Niko Alyanak (soldan dördüncü), Heybeli’deki dükkânlarının önünde.
Güle güle nesiller boyu Heybeliadalı demirci/tesisat ustası NİKO ALYANAK, güle güle bir başka usta kardeşin YUSUF ALYANAK’la buluşmaya, buluşup demir dövmeye, eski Heybeli’den Adalar’dan konuşmaya, söyleşmeye, şarkılar söyleyip rakı içmeye, Yusuf’un, Cenap, Erol, Uğur… Abiler’le birlikte oynadığı futbolu izlemeye… güle güle…
16 Mart Cuma günü saat 14:00, Heybeliada Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi
FaceBook, 16.3.2012
Biraz daha Nostalji… Yıl 1975 iddia üzerine Büyükada’da Kurşunburnu’ndan,Yörükali plajına yüzdüğüm gün, Eskibağlar kayalıklarında moladayım… İşte böyle kilometrelerce yüze yüze boy 1.90 oldu!… :)))
FaceBook, 17.3.2012
BURGAZADA’NIN SEVİLEN SİMALARINDAN ORHAN ÖZCAN SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI… ALLAH RAHMET EYLESİN….
FaceBook, 17.3.2012
17.3.2012 Cumartesi günü U-16 Takımımızın maçına saat 13:00’da Adalar Belediyesi İskesi’nden hareketle Maltepe İskelesi’ne geçilecektir. Çavuşoğlu ile yapacağımız müsabakaya bütün Adalı hemşerilerimiz davetlidir.
Yusuf Bahar
Bir Cevap Yazın