
Heybeliada Değirmenburnu sahiline çirkin bir inşaî ve fizikî tecavüz Adalıların gözleri önüne serilince İAKTVKD konu hakkında bilgi almak için sorumlu olması gereken ilgili kurumlardan durumu öğrenmek istemişti [bkz. Arif Çağlar, “Meğerse Karar Almışlar!”, Adalar Postası-2879 (15.12.2018).].

İlgili kurumlar herhalde Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, İBB İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı, Adalar Kaymakamlığı, Adalar Belediyesi ve nihayet İstanbul V Numaralı Koruma Bölge Kurulu ve bunun bağlı olduğu Anıtlar Yüksek Kurulu olmalıydı. Derneğimize bu kurumların hepsinden cevap gelmiştir ama Anıtlar Yüksek Kurulu’nun durumu derhal incelemesi ve açıklaması isteğiyle harekete geçen Koruma Bölge Kurumu’ndan gelen yanıt diğer kurumların hepsinden farklı olarak tatmin edici, birçok yanıyla bilgilendirici ve aynı zamanda da şaşırtıcıdır. 08.01.2019 tarihli yazının sonuç bölümü şöyledir:
[…] “Değirmenburnu Tabiat Parkı Şev Taşı Yapım İşi” ve “İskele Tamirat-Tadilat Yapım İşi” projelerinin yapılması hususunun Kurulumuzun 09.11.2017 tarihli ve 4958 sayılı kararı ve “Doğal Sit Alanları ve Taşınmaz Tabiat Varlıklarının Bulunduğu Alanların Arkeolojik, Kentsel, Kentsel-Arkeolojik, Tarihi Sit Alanları ve Tescilli Taşınmaz Kültür Varlıkları İle Bunların Koruma Alanları ve Etkileşim-Geçiş Sahasının Bulunduğu Alanlar İle Çakıştığı Yerlerde Uygulanacak Esaslara İlişkin Protokol” gereğince kültürel değerler açısından Kurulumuzca değerlendirilmesi gerektiği, konunun Kurulumuzda değerlendirilebilmesi için ise başvuru yazısı ile birlikte söz konusu uygulamalara ilişkin tekniğine uygun çizim, rapor ve gerekli belgelerin Müdürlüğümüze iletilmesinin gerektiği bildirilmiştir. Ancak, bugüne kadar konuya ilişkin Müdürlüğümüze yapılmış herhangi bir başvuru bulunmamaktadır.
Bu aşamada Heybeliada, 104 ada, 3 parselde 2863 sayılı yasa açısından izinsiz veya aykrı herhangi bir inaşi ve fiziki müdahale var ise durdurulması, ilgi (c) yazımız ile talep edilen bilgi ve belgelerin ivedilikle Müdürlüğümüze iletilmesi hususlarında gereğini bilgilerinize arz ve rica ederim. […]
Koruma Bölge Kurulu derneğimize gönderdiği bu yazıyı konuyla ilgili ve sorumlu dört kuruma da göndermiştir:
– Tarım Orman Bakanlığı (İstanbul Şube Müdürlüğü)
– İstanbul Valiliği (Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü)
– İBB (Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı)
– Adalar Belediye Başkanlığı
Bu yazının Adalar’ın korunmasıyla ilgili tatmin edici yanı Adalar’ın SİT Alanı olarak korunması konusunda en büyük dikkati gösteren ve hükümetin devlette her türlü yapılanma değişikliği ve türlü kararnamelerle dışarda bırakmaya çalıştığı Koruma Bölge Kurulu’nun birinci dereceden sorumlu ve görevli merci olarak kalmış olmasıdır. Yazıda sözü edilen “Doğal Sit Alanları ve Taşınmaz Tabiat Varlıklarının Bulunduğu Alanların Arkeolojik, Kentsel, Kentsel-Arkeolojik, Tarihi Sit Alanları ve Tescilli Taşınmaz Kültür Varlıkları İle Bunların Koruma Alanları ve Etkileşim-Geçiş Sahasının Bulunduğu Alanlar İle Çakıştığı Yerlerde Uygulanacak Esaslara İlişkin Protokol” bu görev ve sorumluluğu tanımlaması açısından son derece önemlidir. Adalar’ın sahilleri ve ormanlık alanları bu açıdan Koruma Bölge Kurulu’nun gözetimi dışına kaçırılamamıştır.
Heybeliada Değirmenburnu’nun 62.726 metre kare orman alanı tümü Maliye Hazinesi mülkiyetinde olarak 1973 yılından beri 1. derece tescilli ve 1984 yılından beri de Doğal SİT alanı ilân edilmiş bulunuyor. O günden bu güne kadar bu alanda yapılacak her türlü proje Koruma Bölge Kurulu’nun iznine bağlıdır.
İşin şaşırtıcı yanı Koruma Bölge Kurulu’nun yazısının diğer kurumlardan alınan bilgiyle çelişiyor olmasıdır.
Adalar Kaymakamlığı’nın konuyla ilgili olarak derneğimize verdiği İstanbul Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün 04.04.2018 tarihli yazısında Değirmenburnu’nda inşaî ve fizikî müdaheleyle başlamış bulunan projelere dair “Tabiat Varlıkları açısından sakınca olmadığına” karar verildiği yazılıdır. Bu kararı 29.03.2018 tarihinde veren kurum yeni bir yapılanmayla kurulmuş olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı İstanbul I Numaralı Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu’dur. Bu komisyanun kararında her iki proje için ifade şöyledir:
[…] 1 – “Değirmenburnu Tabiat Parkı Şev Taşı Yapım İşi” kapsamında yaklaşık 116 metre uzunluğundaki şev taşı uygulamasının 3 (üç) metre yüksekliği geçmemek, alanın doğal toprak rengi ile uyumlu saksı (çiçeklik) tipi şev taşı kullanılması ve uygulama sonrasında içlerine Acem halkası (sarılıcı bitki) bitkisi dikilmesi kaydıyla yapılmasında,
2- “İskele Tamirat-Tadilat Yapım İşi” kapsamında; iskelenin mevcut kontur ve gabarisi içerisinde kalması kaydı ile tamirat-tadilat yapılmasında Tabiat Varlıkları açısından sakınca olmadığına karar verildi. […]
Koruma Bölge Kurulu’nu hayrete düşüren karar da bu olmuştur çünkü kendisinden izin alınmamıştır.
Milli Parklar Genel Müdürlüğü ise derneğimize gönderdiği 31.12.2018 tarihli yazısına göre ise:
[…] – 2011 yılında Tabiat Parkı ilan edilen alanda 2015 yılında alanı plaj olarak işletilmesi için işletmeciyle sözleşme imzalanmış,
– “Tabiat Parkı Gelişme Planı”nın 06.04.2018 tarihinde onaylanmış ve
– “Söz konusu planda yapılacak tüm faaliyetler ile yapı ve tesisler belirlenmiş ve ilgili tüm kurumlardan olumlu görüş alınmıştır.” […]
Bu genel müdürlüğe göre her nedense “ilgili tüm kurumlar” arasında bizim Adalar’ın korunmasından sorumlu Koruma Bölge Kurulu yoktur, üstelik Koruma Bölge Kurulu’nun konuyla ilgili olarak yukarda adı geçen 09.11.2017 tarihli ve 4958 sayılı kararına rağmen.
Ancak genel müdürlüğün aynı yazısında projelere verilen onayın gerekçeleri daha şaşırtıcıdır:
[…] “Tabiat Parkı’nın denize bakan kıyılarının olduğu kesimlerde toprak kayması tehlikesi vardır. Bu alandaki toprak kaymasını önlemek amacıyla denizden silueti bozmayacak şekilde gerekli tüm teknik düzenlemeler yapılmalıdır.” Hükmü çerçevesinde alt yapı uygulamasına dönük olan şev taşı imalatı projeleri Bölge Müdürlüğümüzce onaylanmıştır. […]
Şev taşı imalatı yapılan bu bölge orman içi dinlenme yeri olmadan önce hafriyat döküm alanı olarak kullanılmıştır. Gevşek bir toprak yapısına sahip olan alanda sürekli toprak kayması ve heyelan yaşanmaktadır. Bu durum üst kotta bulunan kır lokantasını da tehdit etmeye başlamış ve yapıda çatlaklar oluşmuştur. Özellikle kış aylarında dalgaların sürekli gevşek toprak yapısını oyarak toprağı denize taşımalarının önlenmesi amacıyla zamanla doğayla uyumlu hale getirilmesi amaçlanmıştır.
Şev taşı imalatı 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun ilgili hükümleri çerçevesinde yapılmıştır. Teknik bir zorunluluk nedeniyle bir alt yapı ve çevre düzenlemesi uygulaması olan imalat sırasında alanın hem görsel peysaj özelliğine hem de doğal kaynak değerlere hiçbir şekilde zarar verilmemiştir. Yapılan çalışmalar Milli Parklar Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak uygulanmış ve yasal izinleri tamamlanmıştır. […]
Demek ki yasal izinler tamamlanmamıştır!
Koruma Bölge Kurulu’nun yukarda adı geçen 2017 yılına ait kararı ve “Protokol” dikkate alınmamış, Koruma Bölge Kurulu’na projeler onaylatılmamış ve gerekli izin alınmamıştır.
İmalatın gerekçesi daha da şaşırtıcıdır ki “toprak kaymasını önlemek” ve “dalgaların sürekli gevşek toprak yapısını oyarak toprağı denize taşımalarının önlenmesi” için doğanın bu büyük iki gücüne karşı saksı (çiçeklik) tipi şev taşı ve Acem halkası sarılıcı bitkisiyle yapılan alt yapı mücadelesi Adalar sahillerinde muhakkak yeni bir çığır açacaktadır.
Toprak kayması, heyelan, dalgaların sahili aşındırması konuları zemin mekaniği ve inşaat mühendisliğiyle ilgili ciddi raporların konusudur, kurumlarımızın ciddiyeti tartışılmaz olduğundandır ki imalata verilen izin ve onaylar öncesinde düzenlenmiş bu raporlar herhalde ve umarız ki Koruma Bölge Kurulu’na sunulacaktır.
Ayrıca 1. derece koruma altındaki bu alanın hangi tarihlerde kimin izniyle kim tarafından “hafriyat döküm alanı olarak kullanılmış” olduğunun da mutlak surette açıklığa kavuşturulması gerekir.
Yapılan imalatın denizden silueti ve peyzajı bozup bozmadığına karar vermek için aşağıya eklediğimiz imalat öncesi ve sonrasına ait iki fotoğraftaki görüntüyü karşılaştırarak sülüet ve peyzaj uzmanlarının vereceği rapor da ayrı bir merak konusudur.
Üst kotta bulunan kır lokantasının tehdit altında olması ve duvarlarının çatlaması ve yapının tescilli 1. derece Doğal SİT alanı içindeki durumuyla Koruma Bölge Kurulu elbette ilgilenecektir.
Bir de iskele var tabii: “iskelenin mevcut kontur ve gabarisi içerisinde kalması kaydı ile tamirat-tadilat yapılmasında” hangi döneme ait iskele kontur ve gabarisinin temel alınacağı yine Koruma Bölge Kurulu’na sunulması beklenen projede görülecektir.
İAKTVKD’nin, İBB İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı’na gönderdiği dilekçeye İBB Koruma Uygulama ve Denetim Müdürlüğü’nün (KUDEB) verdiği 29.01.2019 tarihli yanıt konuyla ilgili yeni bilgiler içermektedir. KUDEP bu yazısını ve yazıya ekli raporu derneğimize olduğu gibi Koruma Bölge Kurulu’na ve Adalar Belediyesi’ne de iletmiştir, bu yazı ve raporu da yazımızın ekine koyuyoruz.
KUDEB yazısında, uzmanları tarafından bir yıl kadar önce, 14.02.2018 tarihinde söz konusu parselde yapılan incelemede “104 ada, 3 parselde iki ayrı bölgede deniz dolgusu yapıldığı tespit edilerek” durumun 20.02.2018 tarihinde Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne, Adalar Belediyesi’ne ve Koruma Bölge Kurulu’na yazıldığı bildirilmektedir. Bir yıl öncesine tarihlenen bu rapor ve bilginin burada adı geçen üç kurumla yaptığımız yazışmalarda niçin hiç anılmamış olduğunu anlamak mümkün değildir.
KUDEB uzmanları tarafından üç hafta kadar önce, 16.01.2019 tarihinde aynı parselde yapılan incelemede “104 ada, 3 parselde bulunan tescilli değirmen yapısının komşuluğunda yer alan koyun şevinde, prekast elemanlarla duvar yapıldığı,” ve “iskelenin tamir edildiği tespit edilmiştir”. Bu ikinci rapor yenidir ve ilgili kurumlara da yeni gönderilmiştir. KUDEB’in bildirdiği her iki tespit yeni sorulara neden olmuş ve İAKTVKD, Koruma Bölge Kurulu ve Adalar Belediyesi’nden bu soruların yanıtlarını istemiştir.
Acaba yazışmalardan birinde “bu sahile daha önce moloz dökülmüştür” şeklinde ifade edilen şey KUDEB’in bildirdiği “iki ayrı bölgede deniz dolgusu” mudur? Moloz dökümü ya da deniz dolgusu için hangi kurumdan izin alınmıştır? Adalar sahillerine moloz dökmek ya da denizi doldurmak bu kadar kolay ve serbest midir? Sorumlu ve dentlemekle yükümlü kurumlar bunu ne zaman fark etmiştir?
KUDEB’in ilk incelemedeki “koyun şevinde, prekast elemanlarla duvar yapıldığı” tespiti ve bildirimi üzerine Belediye ve Kurul ne yapmıştır? “Prekast” gibi tamamen yapay bir malzemeyle 1. derece Doğal SİT olarak koruma altındaki bir sahile duvar nasıl inşa edilebilir? Buna kim izin vermiştir?
Benzer sorular KUDEB raporunda tamir edildiği tespit edilen iskele için de geçerlidir çünkü KUDEB’in ilettiği fotoğraflarda görülen iskele bu sahilin 1. derecede Doğal SİT olarak koruma altına alınmasından öncesine göre çok farklı bir görünüş sergilemektedir. Bu iskelenin yapımıyla ilgili 1984 yılından bugüne kadar sorumlu kurumlardan alınmış bir izin var mıdır? Ve nihayet benzer sorular tespit fotoğraflarında görülen bina ve varsa korunan bu bölgedeki başka binalar için de geçerlidir.
İşin tuhaf tarafı Milli Parklar Genel Müdürlüğü 2015 yılında sahili plaj olarak işletilmesi için kiralamış, duvar ve iskele yapıldıktan sonra bu işlerin 06.04.2018 tarihinde onayladığı “Tabiat Parkı Gelişme Planı”na uygun olduğunu bildirmektedir ama KUDEB 14.02.2018 tarihli ilk incelemesinde (yani “Geliştirme Planı” onayından önce) alanda zaten inşaî ve fizikî müdahele olmuş olduğunu tespit etmiştir. Acaba Milli Parklar Genel Müdürlüğü işletmeciyle kira sözleşmesi imzalarken kiraladığı alanın kullanımıyla ilgili dikkat edilecek husus ve sınırlamaları yazılı olarak sözleşmeye eklemiş midir? Bu soru önemlidir çünkü kiralanan alan herhangi bir arsa değildir, 1. derece Doğal SİT alanıdır.
İstanbul I Numaralı Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu ise 04.04.2018 tarihli yazısında Değirmenburnu’nda inşaî ve fizikî müdahaleyle çoktan başlamış bulunan projelere dair “Tabiat Varlıkları açısından sakınca olmadığına” 29.03.2018 tarihinde karar verdiğini bildirmektedir. KUDEB ise bu karardan önce, 14.02.2018 tarihinde ilk incelemesini yapmış ve sahilde duvar ve iskele olarak gelişmiş bir inşaatın varlığını tespit etmiştir. Yani KUDEB’in ilk inceleme yaptığı tarihten sonra ve izinsiz olarak sahile duvar inşa edildikten, yeni iskele yapıldıktan sonra Komisyon karar almakta ve aldığı kararla zaten yapılmış olan işi izinliymiş gibi göstermeye çalışmaktadır.
Bu yazışmaların içinde konuyla birinci dereceden ilgili olması gereken Adalar Belediyesi var. İAKTVKD’nin konuyla ilgili olarak Adalar Belediyesi’ne verdiği 11.12.2018 ve 17.12.2018 tarihli iki dilekçesine Adalar Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü 16.01.2019 tarihinde cevap vermiştir. Bu cevaba göre belediyemiz mahalinde inceleme yapmış ve “halen devam eden bir faaliyet bulunmadığı, mevcut iskelede onarım mahiyetinde çalışmalar yapıldığı” belirlenmiştir. Yazının devamında anlatılanlar ve açıklamalar ne yazık ki derneğimizin yazışmalarından elde edilen bilgilerle tam olarak örtüşmemektedir —okurun ayrıntıları görebilmesi için belediyeninin cevabını da bu yazıya ekliyorum. Koruma Bölge Kurulu’nun 09.11.2017 tarihli ve 4958 sayılı kararı ve yukarda adı geçen “Protokol” ola ki belediyemizin bilgisi dahilinde değildir ya da bu önemli bilgiyi derneğimize iletmeyi unutmuştur. Konuyla ilgili Koruma Bölge Kurulu’nun 08.01.2019 tarihli çok önemli uyarısı ise belediyemizin derneğimize gönderdiği yazı hazırlanırken herhalde belediyemizin adresine henüz ulaşmamış olmalıdır.
Ama alınan cevapta son paragraftaki
[…] söz konusu faaliyetler hakkında bugüne kadar belediyemize herhangi bir müracaatta bulunulmadığı ve Belediyemizce de söz konusu yere herhangi bir izin verilmemiş olduğu […] sorumluluğun Tarım ve Orman Bakanlığının uhdesinde olduğu […]
gibi ifadeler belediyemizin Adalar’a yapılan inşaî ve fizikî tecavüzle ilgilenmediğini ve sorumluluğu kendisinin dışındaki makamlara atmak peşinde olduğunu bir kez daha gösteriyor olması açısından üzücüdür. Bir kez daha, evet, bundan önceki ilgisizlikleri Adalar Postası’ndan okuyabilirsiniz, bundan sonra yazacaklarımızı da pek yakında.
Adalılar ilçeleriyle eksiksiz olarak ilgilenmesi için her beş yılda umutlarla yeni bir belediye yönetimi, yeni bir belediye meclisi seçiyor ve her beş yıl bu türden hüsranlarla geçiyor. Evet, belediye yönetimi ve belediye meclisi, tüm üyeleriyle birlikte, bu ilgisizliklerin bu hüsranın sorumlusudur, belediyenin çalışan memurları değil, çünkü onların mesleklerini gereği gibi icra etmek için çalışmalarından da çalışamamalarından da belediye yönetimi ve belediye meclisi üyeleri sorumludur.
Arif Çağlar
_________________________EKLER:
Heybeliada kıyı çizgisine kıyılmadan önce:


Heybeliada kıyı çizgisine kıyıldıktan sonra:



Heybeliada kıyısına yapılan inşaatla ilgili Adalar Belediyesi yanıtı, (16.01.2019):


Heybeliada kıyısına yapılan inşaatla ilgili İBB İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı yerine İBB KUDEB raporu (29.01.2019):




Bir Cevap Yazın