Reşad Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’nden “Büyükada Cinâyeti” maddesini takdimle…
Büyükada Cinâyeti*

Milâdî 1786 yılı haziranının yirmi yedinci ve hicrî 1200 şabanının son günü gecesi bir hiç yüzünden işlenmiş bir cinâyettir; Anadolu yakasında Bostancıbaşı karakoluna bağlı bir kancabaş kayıkla gece Marmarada kola çıkan bostancılar Büyükada’da mola verirler, herhalde zâbitlerinden izin alıp koldan ayrılan Ahmed adında genç bir neferle, Gazanfer adındaki arkadaşı civârda bulunan bir meyhâneye girerler, birer kupa şarap isterler, meyhânenin sâkîlerinden Saçlı Yuvan adındaki genç nevcivan Ahmede bâde sunarken, herhalde sekir hâlinin verdiği cür’et, tahrik ettiği vahşetle hançerini çekerek genç bostancı neferini kalbi üstünden vurur, öldürür, Gazanfer adındaki diğer nefer palasını çekerek kapuyu tutar, kaatil kaçamaz, belki de meyhâne halkı tarafından yakalanır, gürültüye diğer bostancılar yetişir, Ahmed’in nâşini ve kaatili alıp giderler ve Saçlı Yuvan Bostancılar Kolluğunda îdam olunur.
Bu vak’ayı nâzımı mechul bir destandan öğreniyoruz. Bu destanın şâyânı dikkat kıymetli tarafı o tarihde Büyükadada deniz kenarında büyük bir meyhânenin bulunuşu, burada çalgı ile ve köçek oğlan oynatılarak ge- […] -ği, ve meyhane müşterilerinin ekseriyetinin de adadaki manastırlarda oturan keşişler olduğudur. Destan şudur:
Nâmı Ahmed çakır gözler mestâne
Hamlacı civânlar içre bir dâne
Ah nasıl kıydılar ol nevcivâne
Bostancı neferi merdî meydâne
Kızıladalarda oldu bu belâ
Feryâdü figanle sanki Kerbelâ
Bostancı Ocağı'nda verildi selâ
Cümle ihvan ağladı yâne yâne
Zulmeti leyi içre çıkılmış kola
Verilmişdi Büyükada'da mola
Bir can yoldaşiyle girip kolkola
Leb-i deryâde görünmüş meyhâne
Adı meyhânedir güzeller kânı
Urum civanları cümle sükkânı
Kara keşişlerin dahi mekânı
Şarâb-ı lâ'l ile döner peymâne
Sîneler küşâde kâkül perişan
Herbiri koymuş bir civana nişan
Ol saçlı sakallı bedmest keşişan
Hristos yerine yerine tapar şeytâne
Topuk vura vura raks ider rakkaas
Bir perî sûretli lâînü hannâs
Râhi delâletde bunda cümle nâs
Rûmi makaam üzre ırlar kemâne
Sâkilerde yüz yalın ayak yalın
Lâfı olmaz bunda şekerin balın
Altun başlı penbe topuk civanın
Reftârına reşk iderdi pervâne
Varınca iki koç yiğit meclise
Telâş düşdü andaki kırk iblise
Hallâli müşkilât akçeyle kise
Sâkiler elpençe durdu divâne
Didiler şarâbı erguvan bize
Gel ey sâki otur şöyle diz dize
Çek bir dolu ey rakkaası pâkize
Ki insan bir gelir fâni cihâne
Şol anda ki sâkî sunardı bâde
Hançerin eylemiş katle âmâde
Kıydı veled kahbece perîzâde
Hamlacı Ahmed ol şâhi hûbâne
Bostancı civâne hançer savuran
Sol meme üstünden kahbece vuran
Saçlı Yuvan dahi âfeti devran
Sahnı meyhâne boyandı al kaane
Çekmişdir palayı yoldaşı nefer
Hem sireti hem nâmı ol Gazanfer
Ne mümkün kâfire halâsü mefer
Kâfir beçe gelse dahi imâne
Alub kancabaşa şehid oğlanı
Hem kaatili filân ibni filânı
Keşiş misâli ol saçlı Yuvanı
Teslim içün cellâdı bî amâne
Ahmed civan yatar al kan içinde
Yuvana yağlı ip zından içinde
Bu vak'a okunsun destan içinde
Gelür ikiyüzde selhi şâbâne
Destan nâzımının son yeniçerilerden Çardak Kolluğu çorbacısı Galatalı Hüseyin Ağa olduğunu tahmin ediyoruz.
___________________*
Reşad Ekrem Koçu, “Büyükada Cinâyeti”, İstanbul Ansiklopedisi 6, İstanbul (1963)3263-3264.
Bir Cevap Yazın