Gönderen: adalarpostasi | 11 Şubat 2019

Göle yoğurt çalanlar – Adalar’a bir kaşık UNESCO mayası

Şehr-i İstanbul’un UNESCO Tarihi Alanlar Dünya Mirası Listesi’ndeki 30. sene-i devriyesinde UNESCO, genel müdürü Irina Bokova eliyle İstanbul’un 8500 yıllık tarihine ait bilgilere ulaştığımız Yenikapı’da, 1 milyon metrekare deniz alanının doldurulmasına göz yuman ve tarihi görmezden gelen İstanbul’daki talandan sorumlu dönemin İBB Başkanı Kadir Topbaş’a da kültürel mirasın korunmasına [?!] kişisel katkılarından [?!] dolayı sertifika vermişti!

Adalar’ı UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ne sokma çabası yakında Adalar Belediye Başkanı’nın eliyle yapılacak başvuruyla kemale erecekmiş. [bkz. Ek-1]

Adalar’da bunca tahribata yer verdikten sonra UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne başvurmakla mezbeleliğe çevirdikleri Adalar’ın batışını uluslararası bir seviyeye yükseltmenin madalyasını da hakketmiş olacak bu oyunda baş rolü oynayanlar. Haklı olarak göğüslerini gererek kendisini bu seviyeye taşıyan “iyi niyetli safoş” yurttaşların yanında fotoğraf da çektirirler ve kim bilir daha ne medyatik şöhretlere de konu olurlar.

Safoş akıllara göre, olur ya bu arada Adalar da UNESCO sayesinde bugüne kadar işleyen tahribattan kurtulur. Nasreddin Hoca’nın göle yoğurt çalışı akla geliyor, ya tutarsa? İşte bu “ya tutarsa” bu topraklarda halkın önce kendisini sonra da herkesi aldatmasının en veciz hikâyesidir. Bir kaşık mayayla gölün yoğurt tutmayacağı kesindir ama bir kaşık akılla ve üstelik bir de UNESCO gibi bir işletme motoru varsa hem tahripçi taltif edilir hem de safoş ahali aldatılır. Bu işi yürütenlere ve ahaliye kendi yapmaları gereken mücadeleyi başkasının işi ilan etmiş olmanın rahatlığı yaşatılır.

Öyle ya, Adalar’la bundan sonra UNESCO uğraşsın. Tıpkı Dünya Mirası Listesi’ne aldığı İstanbul’un tarihî yarımadasıyla uğraştığı gibi, hem tarihî yarımada hem de koca İstanbul’un tümü, topyekün doğasıyla, kıyılarıyla, siluetiyle, meydan ve sokaklarıyla yok edilirken. [bkz. Ek-2]

Ve işte İstanbul Adalar’ı da şimdi artık bu “ALDAN ve ALDAT OYUNU”nda yerini almıştır.

Arif Çağlar

_________________________________EKLER:

__________________Ek-1:

“Adalar, Unesco Dünya Mirası Listesi İçin Başvuruyor”, Adalı Dergisi-164 (Şubat 2019).

Adalar, Unesco Dünya Mirası listesi için başvuruyor

Hazırlıklarına, Dünya Mirası Adalar sivil girişim grubu tarafından iki yıl önce başlanan çalışmalarda ilk eşik dönülmek üzere.

Adalar’ın UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne girmesi için adaylık başvuru dosyası hazırlıkları tamamlanıyor. Dosyanın 2019 Mart sonuna kadar Kültür ve Turizm Bakanlığı’na teslim edilmesi bekleniyor.

Girişim Grubu ile Adalar Belediyesi arasında işbirliği protokolü de 2019 Şubat başında imzalandı.

Girişim Grubu ile taşıyıcı kuruluş Adalar Vakfı arasında işbirliği kararı 2018 ortalarında verilmişti. Belediye Meclisi’nden de geçen protokolde, Girişim Grubu üyelerinin yanı sıra, taşıyıcı kuruluş olarak Adalar Vakfı’nın da imzası yer aldı.

Dünya Mirası Adalar Girişimi, çalışmalarını gönüllü olarak yürütüyor. Girişim, Dünya Mirası Adalar için yürüttüğü çalışmaları yaygınlaştırmak, adaylık sürecini tanıtmak ve yerel katılım ağlarını genişletmek için AB-Sivil Düşün programına bir projeyle başvurdu ve proje kabul gördü.

__________________Ek-2:

🍄 Kültür nesi nesi⁉️

“Uyyy!.. yesun oni nenesi de yesun oni nenesi❗️”
Yeter ki dostlar alışverişte görsün sizi❗️

Bir aldanma ve aldatma enstrümanı olarak “UNESCO Dünya Kültür Mirası Adalar” terânesi, 34 yıldır bu listede yer almakla —tam da bu esnâda doğal ve kentsel, tarihî ve arkeolojik cümle değerleri talan ve târumarla ranta kurban edilmiş içler acısı hal ve vaziyeti ortada sözümona “2010 Avrupa Kültür Başkenti” de olan— İstanbul misali❗

Yersen tabi❗️

UNESCO’nun koru(ya)mazlığı üzerine…

Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az❗️
)O(

Gül Köksal ➡️ Adalar Postası

www.karsiforum.org

UNESCO Neyi Koruyor?!

Dünya Mirası Listesi’ne kaydettiği, tüm doğal ve kültürel varlıkların insanlığın ortak mirası olduğunu iddia eden UNESCO Dünya Miras Komitesi; 40. toplantısını 10-20 Temmuz 2016 tarihleri arasında yapmak üzere İstanbul’a geliyor. 2015 Dünya Mirası Komitesi raporu ile başlayacak uluslararası toplantıda, Dünya Mirası Listesi’ne kayıtlı varlıkların korunup korunmadığı tartışılacak; risk altında olanlar için öneriler ve koruma stratejileri belirlenecek. Liste’ye eklenmesi önerilen yeni varlıklar için geçici listeler hazırlanacak ve Dünya Kültür ve Doğal Mirası Listesi güncellenecek. İstanbul’da yapılacak UNESCO’nun bu 40. toplantısına, ülkede bulunan doğal ve kültürel varlıkların – Dünya Mirası Listesi’ne kayıtlı olsun ya da olmasın- yok olmasına, aldığı siyasi kararla etki eden, savaş ve sermaye saldırılarına neden olan Türkiye Hükümeti ev sahipliği yapacak.

UNESCO toplantısının İstanbul’da yapılmasına rağmen tarihi kent merkezi ile 31 yıldır Dünya Mirası Listesi’nde bulunan kentimizin, sermaye birikimi için inşaat ve turizm baskısıyla tarihi dokusunun talan edilmesi konuşulmayacak. Süleymaniye’deki tarihi mahallenin kentsel yenileme projesi ile ortadan kaldırılmış olması; Ayvansaray, Sulukule gibi eski mahallelerin yıkılıp inşaat şirketlerine teslim edilmesi; özgün değerlerinin kaybettirilmesi; “çılgın – mega” projelerle kentin ormanlarının ve sulak alanlarının yok edilmesi bu toplantıda söz konusu olmayacak.

Doğal ve kültürel varlıklar listelere alınarak, tahrip edilmeleri görmezden gelinerek yakılıp yıkılmalarını sağlayanlarla birlikte korunamaz.

Dünya Mirası Listesi’ndeki Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri’nin oluşturduğu kültürel peyzaj içinde ve etki alanında bulunan başta Kurşunlu Camii, Dört Ayaklı Minare, kiliseler ve yüzlerce yıllık yaşam alanlarının yer aldığı Sur İlçesi’nin, savaşla yıkılıp yok edilmesinden söz edilmeyecek. Sermayenin kar hırsını tatmin için yapılan barajın suları altında kalacak olan binlerce yıllık yerleşim ve arkeolojik sit alanı Hasankeyf ise listede olmadığı için gündeme bile alınmayacak.

Hükümetlerin finansı ile varlığını sürdüren, savaşlar […]

Gül Köksal ➡️ Adalar Postası

Merhaba Dostlar,
16 Temmuz’da Mimarlar Odası Karaköy binasında UNESCO Karşı Forumu düzenliyoruz. Aşağıda çağrı metnimizde de göreceğiniz üzere, hükümetlerin finansıyla varlığını sürdüren, savaşlar yaşanırken, yıkımlar ve tahribatlar olurken sessizliğini koruyan ve kayıtsız kalan UNESCO koru(ya)maz diye düşünüyoruz ve yaşadığımız alanlardaki kültürel dokuları hükümetler ve onların oluşturduğu kurumlarla değil bizzat yerinde, halklarla birlikte koruyabileceğimize inanıyoruz.
Çağrıcı ve dayanışmacı 50’yi aşkın oluşumun adları, çeşitli dillerdeki çağrı metni, program ve diğer detaylar için bkz. http://karsiforum.org/index.html#cagri

Hepinizi bekliyoruz,
Dayanışmayla,
Karşı Forum Güzenleme Grubu

UNESCO NEYİ KORUYOR?

Dünya Mirası Listesi’ne kaydettiği, tüm doğal ve kültürel varlıkların insanlığın ortak mirası olduğunu iddia eden UNESCO Dünya Miras Komitesi; 40. toplantısını 10-20 Temmuz 2016 tarihleri arasında yapmak üzere İstanbul’a geliyor. 2015 Dünya Mirası Komitesi raporuyla başlayacak uluslararası toplantıda, Dünya Mirası Listesi’ne kayıtlı varlıkların korunup korunmadığı tartışılacak; risk altında olanlar için öneriler ve koruma stratejileri belirlenecek. Liste’ye eklenmesi önerilen yeni varlıklar için geçici listeler hazırlanacak ve Dünya Kültür ve Doğal Mirası Listesi güncellenecek.

İstanbul’da yapılacak UNESCO’nun bu 40. toplantısına, ülkede bulunan doğal ve kültürel varlıkların -Dünya Mirası Listesi’ne kayıtlı olsun ya da olmasın- yok olmasına, aldığı siyasi kararla etki eden, savaş ve sermaye saldırılarına neden olan Türkiye Hükümeti ev sahipliği yapacak.

UNESCO toplantısının İstanbul’da yapılmasına rağmen tarihi kent merkezi ile 31 yıldır Dünya Mirası Listesi’nde bulunan kentimizin, sermaye birikimi için inşaat ve turizm baskısıyla tarihi dokularından sulak alanlarına kadar talan edilmesi konuşulmayacak.

Süleymaniye’deki tarihi mahalle dokusunun kentsel yenileme projesi ile ortadan kaldırılmış olması; Ayvansaray, Sulukule gibi eski mahallelerin yıkılıp inşaat şirketlerine teslim edilmesi; özgün değerlerinin kaybettirilmesi; “çılgın-mega” projelerle kentin ormanlarının ve sulak alanlarının yok edilmesi bu […]





“UNESCO Neyi Koruyor?”, Kültür Servisi, 02.7.2016.

UNESCO Neyi Koruyor?

Arkeologlar Derneği, TMMOB Mimarlar – Şehir Plancılar odalarının İstanbul şubeleri, Amed Sur Dayanışması Derneği, İstanbul Kent Savunması, Haliç Dayanışması, Hasankeyfi Yaşatma Girişimi gibi 40’ı aşkın platformun öncülüğünde, “UNESCO neyi koruyor?” ana başlığında bir forum düzenlenecek. 19 Temmuz’da 14.30-20.30 saatleri arasında TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin Karaköy’deki binasında yapılacak forum, UNESCO Dünya Miras Komitesi’nin 10-20 Temmuz 2016 tarihleri arasında İstanbul’da yapacağı toplantıya “karşı” düzenleniyor. Türkiye hükümeti ev sahipliğinde yapılacak UNESCO toplantısında, Türkiye’deki kent yağmalarının konuşulmayacağını belirten platformlar, bu karşı forumda kendi sözlerini söylemek üzere buluşuyor. Platformlar “UNESCO’nun, kültür ve doğal varlıklara ilişkin ‘ortak miras’, ‘tarafsızlık’ ve ‘koruma’ söylemlerine güvenmiyoruz” diyorlar.

Katılıma açık forumun çağrı metni şu şekilde: 

Dünya Mirası Listesi’ne kaydettiği, tüm doğal ve kültürel varlıkların insanlığın ortak mirası olduğunu iddia eden UNESCO Dünya Miras Komitesi; 40. toplantısını 10-20 Temmuz 2016 tarihleri arasında yapmak üzere İstanbul’a geliyor. 2015 Dünya Mirası Komitesi raporu ile başlayacak uluslararası toplantıda, Dünya Mirası Listesi’ne kayıtlı varlıkların korunup korunmadığı tartışılacak; risk altında olanlar için öneriler ve koruma stratejileri belirlenecek. Liste’ye eklenmesi önerilen yeni varlıklar için geçici listeler hazırlanacak ve Dünya Kültür ve Doğal Mirası Listesi güncellenecek. İstanbul’da yapılacak UNESCO’nun bu 40. toplantısına, ülkede bulunan doğal ve kültürel varlıkların – Dünya Mirası Listesi’ne kayıtlı olsun ya da olmasın- yok olmasına, aldığı siyasi kararla etki eden, savaş ve sermaye saldırılarına neden olan Türkiye Hükümeti ev sahipliği yapacak.

UNESCO toplantısının İstanbul’da yapılmasına rağmen tarihi kent merkezi ile 31 yıldır Dünya Mirası Listesi’nde bulunan kentimizin, sermaye birikimi için inşaat ve turizm baskısıyla tarihi dokusunun talan edilmesi konuşulmayacak. Süleymaniye’deki tarihi mahallenin kentsel yenileme projesi ile ortadan kaldırılmış olması; Ayvansaray, Sulukule gibi eski mahallelerin yıkılıp inşaat şirketlerine teslim edilmesi; özgün değerlerinin kaybettirilmesi; “çılgın – mega” projelerle kentin ormanlarının ve sulak alanlarının yok edilmesi bu toplantıda söz konusu olmayacak.

Doğal ve kültürel varlıklar listelere alınarak, tahrip edilmeleri görmezden gelinerek  yakılıp yıkılmalarını sağlayanlarla birlikte korunamaz.

Dünya Mirası Listesi’ndeki Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri’nin oluşturduğu kültürel peyzaj içinde ve etki alanında bulunan başta Kurşunlu Camii, Dört Ayaklı Minare, kiliseler ve yüzlerce yıllık yaşam alanlarının yer aldığı Sur İlçesi’nin, savaşla yıkılıp yok edilmesinden söz edilmeyecek. Sermayenin kar hırsını tatmin için yapılan barajın suları altında kalacak olan binlerce yıllık yerleşim ve arkeolojik sit alanı Hasankeyf ise listede olmadığı için gündeme bile alınmayacak.

Hükümetlerin finansı ile varlığını sürdüren, savaşlar yaşanırken, yıkımlar ve tahribatlar olurken sessizliğini koruyan ve kayıtsız kalan UNESCO; İstanbul’un 8500 yıllık tarihine ait bilgilere ulaştığımız Yenikapı’da, 1 milyon metrekare deniz alanının doldurulmasına göz yuman ve tarihi görmezden gelen İstanbul’daki talandan sorumlu yerel yöneticiyi, İBB Başkanı’nı, “kültürel mirasın korunması konusundaki şahsi katkıları için” madalya ile onurlandırdı!

UNESCO’nun, kültür ve doğal varlıklara ilişkin “ortak miras”, “tarafsızlık” ve “koruma” söylemlerine güvenmiyoruz.

Bizler yaşadığımız alanlardaki kültürel dokuların hükümetler ve onların oluşturduğu kurumlarla değil; bizzat yerinde, halklarla birlikte korunabileceğini, böylece miras olarak gelecek nesillere taşınabileceğini düşünüyoruz. Yaşamı, tarihi ve kültürel belleği korumak isteyen herkesi, tüm kurumları; savaşlara, sermaye saldırılarına, bunları yürüten hükümetlere ve onları aklayan UNESCO benzeri oluşumlara karşı koyacak dayanışmayı örmeye, soyut söylemler yerine doğal, tarihi ve kültürel varlıkları nasıl koruyacağımızı birlikte tartışmaya davet ediyoruz.

ÇAĞRICI KURULUŞLAR:

Amed Sur Dayanışma Derneği / Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi / BODEP -Boğaziçi Dernekleri Platformu /  ÇHD-Çağdaş Hukukçular Derneği- İstanbul Şubesi / DAM-Dersim Araştırmalar Merkezi / Dersim Gazetesi / DİSK -Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu- İstanbul Bölge Temsilciliği / Divriği Kültür Derneği / FAM Yayınları / Gökkuşağı Kadın Derneği / Haliç Dayanışması / Hasankeyfi Yaşatma Girişimi / HDK -Halkların Demokratik Kongresi- Ekoloji Meclisi / HDK Kültür ve Sanat Komisyonu / İKS-İstanbul Kent Savunması- / İstanbul SOS Platformu / İHD -İnsan Hakları Derneği- İstanbul Şubesi / Karakoçan Dernekleri Federasyonu / Kartal Hukukçular Derneği / Kent Hareketleri / KESK-Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu- / MEH -Mezopotamya Ekoloji Hareketi- / MHD-Mezopotamya Hukukçular Derneği- / ÖDAV – Özgürlükçü Demokrat Avukatlar- / Öğretim Üyeleri Derneği / Özgürlükçü Hukukçular Derneği / Özgür Kadın Kongresi-KJA / Sosyal Haklar Derneği / Su Hakkı Kampanyası / Sur Koruma ve Yaşatma Derneği / Tarihi Yedikule Bostanları Koruma Girişimi / TMMOB -Türkiye Mimar Mühendisleri Odalar Birliğo- Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi / TMMOB İl Koordinasyon Kurulu / TMMOB Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi / TMMOB Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi / TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi / TMMOB Şehir Plancıları Odası Diyarbakır Şubesi / TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi / TTB -Türk Tabibleri Birliği- İstanbul Tabip Odası / Ünye Fatsa Doğa Koruma Platformu / Yargıçlar Savcılar Birliği YARSAV / Yargıçlar Sendikası / Yeşil Öfke Ekoloji Kolektifi

“UNESCO Neyi Koruyor?: Karşı Forumdan Sonuç Bildirgesi”, Kültür Servisi, 09.08.2016.

UNESCO neyi koruyor?: Karşı forumdan sonuç bildirgesi

10-20 Temmuz tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşen 40. UNESCO Dünya Mirası Komitesi Toplantısı vesilesiyle, Arkeologlar Derneği, TMMOB Mimarlar – Şehir Plancılar odalarının İstanbul şubeleri, Amed Sur Dayanışması Derneği, İstanbul Kent Savunması, Haliç Dayanışması, Hasankeyfi Yaşatma Girişimi gibi 40’ı aşkın platformun öncülüğünde, “UNESCO neyi koruyor?” ana başlığında düzenlenen “UNESCO Karşı Forum”, sonuç bildirgesini yayımladı.

Türkiye hükümetinin ev sahipliğinde düzenlenen UNESCO toplantısının, Türkiye’deki mevcut kent yağmalarına değinmeyeceğini ve ““UNESCO’nun, kültür ve doğal varlıklara ilişkin ‘ortak miras’, ‘tarafsızlık’ ve ‘koruma’ söylemlerine güvenmediklerini” ifade eden forum katılımcılarının ortaklaştığı sonuç bildirgesini paylaşıyoruz.

Sulukule

Yaşamı, Doğal ve Kültürel Varlıkları Korumaya Kararlıyız

UNESCO Dünya Miras Komitesi’nin (DMK) 10-20 Temmuz 2016 tarihleri arasında, İstanbul’da 40. Toplantısı sırasında, Dünya Miras Listesi’ne Türkiye’den 2015 yılında kabul edilmiş olan Diyarbakır Kalesi ve Hewsel Bahçeleri’nin tampon bölgesi Sur Mahallesi savaş ve inşaat makinalarıyla, 1985 yılında Liste’ye girmiş olan İstanbul tarihi alanları ise, yenileme projeleri ile sermaye birikimi için yerle bir edilmekteydi. Dünya Miras Alanları’ndaki yıkımlar gündeme dahi alınmayarak, bunlardan sorumlu T.C. Devleti’nin ev sahipliğinde ve tüm bu olanlar görmezden gelinerek bir toplantı yapılmasını kabul edilemez bulan demokratik kitle örgütleri, meslek ve emek örgütleri, ekoloji mücadeleleri, hukukçular, sosyologlar, çeşitli disiplinlerden koruma uzmanları gibi kişi ve kurumlar biraraya gelerek bu konuda çalışmaya başladı

Forum hazırlık toplantılarında, Türkiye’den Dünya Miras Listesi’ne kabul edilmiş yerler UNESCO DMK bağlamında ele alınırken, listeye alınmayan doğal ve kültürel varlıkların durumu ve nasıl korunacağı da gündeme geldi. Koruma sorununun aslında politik ve ekonomik bağlamda ülkenin bütün varlıklarını etkilediği, dolayısıyla doğal ve kültürel varlıkların genel kültür politikalarından bağımsız bir biçimde seçmeci bir yaklaşımla ele alınarak korunamayacağı, buradan hareketle, kültürel ve doğal dokuları bizzat yerinde, halklarla birlikte korumak gerektiği düşünüldü. Bu tartışmalarla büyüyerek örülen çalışmalar sonucunda bir araya gelen 68 kurumun çağrısı ile, 19 Temmuz 2016 tarihinde geniş bir katılımla düzenlenen “UNESCO Neyi Koruyor” başlıklı Karşı Forum’da; Dünya Miras Listesi’ne giren ve/veya liste’de yer almayan tüm varlıkların korunmasına yönelik deneyimler, mücadeleler paylaşıldı. Karşı Forum; Irak’ta ve Bingazi/Libya’da yıkımı yaşayan halklardan da karşılık buldu.

Hevsel Bahçeleri

UNESCO’nun politikaları bağlı bulunduğu Birleşmiş Milletler’de olduğu gibi, üye devletlerin yaklaşımlarıyla belirlenmektedir. Bu durum, UNESCO’ya bağlı Dünya Miras Komitesi’nde de geçerlidir.UNESCO Dünya Miras Komitesi’nde üye devletler diplomatlar ile temsil edilmektedir. Dolayısıyla üye devletlerin dünya miras alanları ile ilgili koruma sorunlarına ilişkin değerlendirmelerinin esasını uzman kuruluşların bilimsel tespitleri oluşturur, ancak bunların yanı sıra, üye ülkelerin diplomatik çabaları ve finansal desteğinin de değerlendirmeleri etkilemesi kaçınılmaz görünmektedir. Finansal desteğin artması, üye devletin DMK içindeki etkisini de arttırmaktadır. DMK yapısı gereği, Dünya Miras Alanı ilan edilen varlığın yerelinde çalışan uzman kurumların ya da demokratik kitle örgütlerinin çalışmalarını doğrudan referans kabul etmez, sadece taraf devletin ve danışman kuruluşların resmi raporlarını dikkate alır. Bir diğer yandan DMK’nın taraf devletin Dünya Miras Alanı’nı koruyup korumadığını sorgulama yükümlülüğü olduğu halde, koruma sorunlarına diplomasi aracılığıyla yaklaşan DMK’nın bu sorgulamayı tarafsız bir biçimde yapamayacağı açıktır. Örneğin Diyarbakır Kalesi ve Hewsel Bahçeleri’nin oluşturduğu kültürel peyzajın tampon bölgesinde bulunan Kurşunlu Camii, Dört Ayaklı Minare, kiliseler gibi tescilli yapıların ve yüzlerce yıllık yaşam alanlarının büyük bir bölümü, Roma döneminden kalan tarihi sokak dokusu, devlet tarafından sürdürülen savaş ve yıkım nedeniyle zarar görmüş, aynı devlet Mart ayında operasyonları sonlandırdığını ilan etmiş olmasına rağmen, yerel yönetim ve halkın Sur İlçesi’ne girişini engellemiş, iş makineleri ile tescilli kültür varlıklarından geriye kalan kalıntı ve izleri de yok etmiştir. Bu acil durum karşısında, yerel yönetim, demokratik kitle örgütleri ve hukuk platformları hazırladıkları raporu UNESCO DMK Delegelerine yollayıp, komiteyi çeşitli biçimlerde bilgilendirdiği halde; Türkiye’nin ev sahipliği ve dönem başkanlığı nedeniyle, UNESCO Dünya Miras Komitesi’nin 40. Toplantısı’nda tüm bunlar tartışılmadan, önceden hazırlanmış standart tedbirler içeren taslak karar oybirliği ile onaylanarak geçilmiştir.

Ayvansaray

Ne yazık ki, kültürel ve doğal varlıkları tehdit eden uygulama örnekleri oldukça fazladır. Kapitalizmin; kriz süreçlerinde, sermayenin saldırılarını arttırarak doğal ve kültürel varlıkları inşaat, enerji, madencilik gibi sektörler aracılığıyla talan ettiğini biliyoruz. Türkiye’de korunması gereken varlıkların, Dünya Miras Listesi’nde yer alsın veya almasın, kentsel dönüşüm uygulamalarıyla, barajlarla, acele kamulaştırma kararları, savaş vb. “araçlarla” sermaye birikimi sürecine sokulmakta olduğuna tanıklık etmekteyiz: İstanbul’da, deniz dolgusu ve tüneller ile tahrip edilen 8500 yıllık izlere ulaştığımız Yenikapı çevresi, yapılaşma baskısı altındaki Boğaziçi kıyıları, Boğaz’ın ön görünüm bölgesi, Haliç, Haydarpaşa ve çevresi, Adalar, diğer yandan 3. Köprü, 3. Havalimanı, kanal talanıyla karşı karşıya olan İstanbul’un solunum alanı ve su rezervi olan Kuzey Ormanları; baraj tehdidi altındaki Hasankeyf, taş ocakları nedeniyle tahrip olan Antalya çevresindeki arkeolojik alanlar, Bartın’daki geleneksel doku, şirketlerin saldırıları altındaki dereler gibi pek çok kültürel ve doğal varlığın korunarak geleceğe aktarılması güçtür.

Sur

Türkiye’de tahribat, yıkım ve dönüşüm, kültürel varlığın bulunduğu her bölge için farklı yöntemlerle yürütülmektedir. Örneğin Sur’da merkezi yönetimin politik kararları, savaş araçları ve iş makinalarıyla yerel yönetim dışlanarak uygulanmaktadır. Diğer yandan süreç ve uygulamalar, İstanbul’da Sulukule, Süleymaniye, Ayvansaray-Toklude’de ve Tarlabaşı’nda, merkezi yönetimin yörüngesinde karar üreten yerel yönetimlerce yürütülmektedir.

Kültürel yapılar aynı zamanda, beraberindeki doğal varlıklardan ayrıştırılmaya çalışılmaktadır. Bunun en belirgin örneklerini İstanbul Kara Surları ile Yedikule Bostanları’nın ve Diyarbakır Surları ile Hewsel Bahçeleri’nin ilişkisinde görmekteyiz. Kültürel varlıklar, bağlamlarından, somut olmayan değerlerinden, bu değerleri üreten halklardan, bulundukları ekosistemden koparılmakta, tarihsel, doğal, kültürel ve sosyolojik kimlikleri yitirilmektedir.

Öte yandan kültürel ve doğal varlıklar, kitlesel turizm için sermaye kaynağı olarak algılanmaktadır. Arkeolojik alanlara turistik çekicilik kazandırabilme amacıyla, kazıların bilimsel programları ve/veya ekiplerine müdahale edilmekte, baskı yapılmaktadır. Sermaye baskısı sonucunda konut yapılarının konaklama tesislerine dönüşmesi ile İstanbul-Sultanahmet örneğinde olduğu gibi, mahalle dokuları kaybolmaktadır.

Yapılan politik müdahaleler kültürel varlıkların yok edilmesinin yanı sıra, orada yaşayan halkların yerinden edilmesine, kültürlerinin yok olmasına, sosyal dokunun bozulmasına, sınıfsal yapılarının dönüşmesine de neden olmaktadır. Bu şekilde hem toplumsal bellek yok edilmekte, hem de mekanla insan ilişkisini oluşturan duygusal bağlar koparılmaktadır. Kentlerimizde halkların binlerce yıldır birlikte yaşanmışlıkları ile Kürtler, Süryaniler, Ermeniler, Rumlar, Ezidiler, Türkler kültürel izler bırakmışlardır; “tekçilik” anlayışıyla bu izler de yok edilmek istenmektedir.

Balat Ermeni Okulu

Kültürel varlıklara yönelik yıkım ve talanın, iktidarın bilinçli tahribatına yönelik etkileri arttıracak şekilde hukuki zemine dayandırılarak yapılmaya çalışılması ve hukukun bu şekilde araçsallaştırılması daha da can yakıcıdır. Örneğin 2863 sayılı Koruma Yasasına karşın 2005 yılında çıkarılan 5366 sayılı “Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında”ki yasa dayanak alınarak İstanbul’da Süleymaniye, Sulukule, Ayvansaray ve Tarlabaşı’ndaki yıkımlar yapılmıştır. Bir diğeri ise, 2012 yılında çıkarılan 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında” ki yasadır. 2942 sayılı Kamulaştırma Yasası’nın Acele Kamulaştırma hükmünü düzenleyen 27. Maddesi ise, bilhassa Diyarbakır Sur’da yapılan yıkımlara dayanak yapılmıştır. Bu süreçte, koruma bölge kurulları ve koruma yüksek kurulunun işleyiş biçimlerinde de değişiklikler gerçekleştirilmiştir. 2011 Yılında kültürel ve doğal varlıkların birbirinden ayrılmasına, ayrı koruma kurulları tarafından incelenmelerine, bu varlıkların sorumluluğunun farklı bakanlıklar kapsamına alınmalarına yol açacak yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bu değişiklikler, kültürel ve doğal varlıkların ayrılmaz bir bütün olduğu yerlere yönelik müdahalenin kolaylaşmasına zemin oluşturmuştur. Tüm bu müdahalelere karşı hukuki bir mücadele hattı da yürütülmeye devam edilmektedir. Örneğin Sur’da yapılan yıkımlara karşı avukatların oluşturduğu platformla bu yıkımlar raporlanmış ve devamında 750 dava açılmıştır. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve Diyarbakır Barosu tarafından da benzeri hukuki süreçler yürütülmektedir. Acele kamulaştırma ve riskli alan kararlarının iptali için davalar açılmış ve Sur bölgesinde yapılan hafriyat çalışmalarının tarihi ve kültürel yapılara verdiği zararların tespiti istenmiştir. Ancak yapılan idari başvurular ve açılan davalarda, özellikle dernekler adına yürütülenlerde, esasa dair cevap verilmeyerek usul tartışmaları ile hukuki süreç etkisiz kılınmaya çalışılmıştır. İstanbul Fener ve Balat’ta yenileme projesine karşı açılan davalar, yerel mahkemelerce sosyal dokuyu değiştireceği gerekçesiyle kabul edilmiştir. Ancak yerel yönetim Danıştay’da süreç devam etmekteyken, aynı alan için yeni bir proje üreterek hukuki mücadeleyi boşa düşürmeye çalışmaktadır. Tüm bu hukuki süreçlerde gerek idarenin, gerekse yargının verdiği kararlar, yaşam alanlarını ve kültürel varlıkları korumak üzere bir araya gelerek örülen direniş hattını açık biçimde kırmayı hedeflemektedir.

Süleymaniye

Doğal ve kültürel varlıkların; bulundukları ortamdan, yaşamdan koparılarak nesneleştirilerek saklanacak varlıklar olmadığı ortadadır.
Bu bağlamda “UNESCO Neyi Koruyor?” sorusu ile başlanan forumda görülmüştür ki, UNESCO DMK, Dünya Mirası ilan ettiği yerlerin korunmasında yapısı gereği giderek daha pasif kalmaktadır. Komitenin toplantıları, üye devletlerin koruma sorunlarını görmezden gelip, birbirlerini aklamalarına neden olmakta, listeye alınmış yerlerin ise, korunmalarını etkin biçimde denetleyememektedir. Nitekim DMK’nın 40. Toplantısı, Türkiye’den Dünya Miras Listesi’ne girmiş iki önemli örneğin, Diyarbakır ve İstanbul’un koruma sorunlarının açıkça değerlendirmeye alınmadığı bir toplantı olmuştur. Bu durumda, UNESCO DMK, öncelikle kültürel ve doğal varlıkları korumak yerine, üzerindeki finansal ve diplomatik baskı oranında aslında sorgulamakla yükümlü olduğu üye devleti ve dolayısıyla kendisini korumakta olduğu söylenebilir.

Kültürel varlıklar toplumlar gibi canlıdır ve koruma bu gerçek dikkate alınarak yapılmalıdır. Özünden, köklerinden koparılmış şekilde yanlış restorasyonlar yapılarak yürütülen, ideolojik ya da turizm amaçlı restorasyon yaklaşımları, halk tarafından sahip çıkılamayan kültür varlıklarını yok etmek için devletler tarafından stratejik olarak kullanılmakta ve ne yazık ki Dünya Mirası Komitesi gibi kurumlar bu amaca alet olabilmektedir.

“UNESCO Neyi Koruyor?” başlığı ile bir araya gelen Karşı Forum’un yol haritası:

  • UNESCO Dünya Miras Komitesi’nin kültür varlıklarının korunması hedefiyle belirlediği ilkeler çerçevesinde, büyük bir hassasiyetle değerlendirerek Dünya Miras Listesi’ne kabul ettiği kültür varlıklarının sahibi kabul ettiği devletler tarafından geleceğe yönelik olarak korunmasında etkili ve tarafsız bir denetleme/ yaptırım gücü oluşturamadığını, bu durumun kurumsal yapısına içkin sorunlardan kaynaklandığını tespit etmiştir.
  • UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer almanın önemi yadsınamaz ancak kültürel ve doğal varlıkların korunmasının gerekliliğine inanan ve bu yolda çalışan insanların bu listede var olmanın ve kalmanın koruma açısından da bir anlamı olması beklentisinde haklı olduklarını ortaya koymuştur.
  • Bu nedenle bir arada olmaya ve büyümeye devam edecektir.
  • Bileşenlerinin etkileşimini artırmak için toplantılarını düzenli olarak sürdürecektir.
  • Dünya Miras Listesi’nde olsun veya olmasın koruma altında olan bölgelerde yerel halkla toplantılar yapacak ve dayanışmayı büyütecektir.
  • Koruma alanlarında gözlemlerini sürdürecek, sorunları belgelemeye devam edecek ve bunları kamuoyu ile açık olarak paylaşacaktır.
  • Uluslararası dayanışmalarla iletişim kurup ortak etkinlikleri arttıracak, kültürel ve doğal varlıklar üzerindeki tahribatlar ve bunlara karşı yürütülen koruma çalışmalarını görünür kılacaktır.
  • Kültürel ve doğal varlıkların koruma-yaşatma sorunlarına karşı mücadelede kullanılan hukuki araçlar ve etkili savunma yöntemlerini ülke ve dünya çapında ortaklaştıracak, deneyimlerini kuramsal bilgiye dönüştürecektir.
  • Tüm bunları doğal ve kültürel varlıkları, bu varlıkları üreten ve birlikte yaşayan halkları, dolayısıyla somut ve somut olmayan değerleriyle bir bütün halinde ele alarak yaptığı işler üzerinden kurumsal kimliğini örmeye çalışacaktır.
Tarlabaşı

İster Türkiye’de, isterse dünyada, doğal ve kültürel varlıklara karşı devletler tarafından yürütülen sistematik saldırıların, ancak toplumsal dayanışmayla engelleneceğini biliyoruz. Bu bilinçle, kültürel varlıklara, yaşam alanlarına ve yaşam hakkımıza yönelen her türlü siyasi müdahale ve askeri darbelerin halklar tarafından dayanışmayla ve örgütlenerek durdurulacağına inanıyoruz.

Yaşamı, kültürel ve doğal varlıkları, dayanışmaya katılmak isteyen herkesle birlikte korumaya kararlıyız…


Bir Cevap Yazın

Please log in using one of these methods to post your comment:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Kategoriler

%d blogcu bunu beğendi: