
Faytoncular Odası başkanı ve yönetim kuruluyla birlikte yirmi beş kadar faytoncu esnafı ve Adalar Belediyesi başkanı bugün saat 15:30’da İBB’nin Bakırköy semtindeki binasına, İBB genel sekreteri ile toplantı yapmaya gittik. Ben de İAKTVKD (İstanbul Adaları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği) adına o toplantıda ve öncesinde faytoncular arasındaki istişarelerde hazır bulundum. Vaziyet ile ilgili tesbit ve mütâlaalarımı noktalar halinde özetleyeceğim.
Faytoncular Odası başkanı grubumuza yaptığı bilgilendirme konuşmasında İBB’den iki adet talepleri olduğunu belirtti.
Birinci talep faytonların çalıştırılması için gerekli düzenlemenin yapılması ve Vilâyet’in koyduğu üç aylık yasak kalktıktan sonra “iyileştirmeleri” yapılmış fayton nizamı ile işlerinin başına dönmelerine yardım edilmesi idi. İkinci talep ise şâyet birinci istek olmaz ise kendilerine detayları bilahare belirlenecek şekilde taksi ruhsatı verilmesi idi. Kendince bunun bir “hak devri” olacağından bahsetti. Bu konuşmayı daha yolda iken gruba yaptığı için Faytoncular Odası başkanı Hıdır Ünal’a taleplerini birinci ile sınırlı tutmasını şayet ikinciden de bahsederse bunun faytonculuğun fiilen bittiğinin ilanı olacağını herkesin duyacağı bir biçimde söyledim. Cevap vermedi.
Daha sonra esas toplantıya gitmeden önce oturduğumuz bir kahvehanede bütün faytoncular toplanıp nasıl konuşulması lâzım geldiğini müzakere ederken sonradan taksi plakası peşinde olduğunu öğrendiğim bir faytoncu benim ne sıfatla sadece esnafın davetli olduğu bu toplantıya katıldığımı sorgulayarak bBaşkan’dan başkasının konuşmaması lazım geldiği yolunda lâflar etti. Hem diğer faytoncular hem de başkan benim onların yanında olmamdan memnun olduklarını söylediler ama söz edilen iki talebin İBB nezdinde dile getirilmesini de karara bağladılar. Şâyet taleplerden biri kabul edilmezse, Ada’da gerekli gördükleri mücadele biçiminde hareket edeceklerini ve bunu böyle söyleyeceklerini ifade ettiler. Bunun yanında şimdilik aynî yem/ot yardımı teklifini kabul etmemek konusunda karar verdiler. Böyle davranmanın onları İBB karşısında daha güçlü kılacağına inandıklarını söylediler.

Kararlaştırılan saatte toplantı yerine vardık. Ulaşım’dan sorumlu kişi (zannedersem Orhan Bey) ile kalabalık bir grup halinde oturduk. Evvela Hıdır Ünal tesbit edilmiş olan iki maddelik talebi —ve şâyet kabul görmez ise bir çeşit eylemlilik içinde olacakları üstü örtülü tehdidini— dile getirdi. Belediye yetkilisi konuşmaya başlamadan söz istedim. Kendisine şahsen bu fayton konusunda ne hissettiğini sordum. Niyetini sorguladım. Verilecek bütün cevapların ancak bu çerçeve içerisinde bir mânâsı olabileceğini hatırlattım. Kem küm ettikten sonra atları ve faytonları sevdiğini geveledi ve 100 adet kadar faytonun kalmasına sıcak baktığını açıkladı. Sonra taksi ruhsatı konusuna açıklık getirdi. Hak devri diye bir şeyin olmadığını, taksi ruhsatlarının ihaleye çıkmaksızın dağıtılamayacağını net bir biçimde söyledi. Arabacılara mağduriyetlerinden dolayı içine Belediye’yi de alacak bir biçimde kooperatifleşmelerini teklif ederek servis ruhsatı verebileceklerini ve geçici süre için atlara yem/ot yardımı yapabileceklerini açıkladı. Bazı Oda yetkilileri danıştıkları avukatlardan aksini duyduklarını söyledilerse de İBB Ulaşım Dairesi taksi “işi”nin olmayacağının altını çizdi. Bütün bu konuşmalar esnasında Adalar Belediyesi başkanı Erdem Gül de gayet yuvarlak laflarla insanların yanında olduğunu, bu konuların üst makamlara taşınacağını falan söyledi durdu.
Allahtan İBB Ulaşım yetkilisi atlar hakkında ne hissettiği sorulduğunda, atları sevdiğini söylemişti. Ben karantinasız ve idaresiz Adalar’ımızda atların durumunun hele hele bulaşıcı hastalık varken nasıl iyileştirilebileceği sorusunu dile getirdiğimde, neredeyse her iki belediye de duymazdan gelerek hiç cevap vermedi. Tartışma taksi ruhsatları etrafında cereyan etti desem yalan olmaz. Atlarının iyiliğini düşünen faytoncular elbette vardı, onları tabi tenzih ediyorum. Fiilen “bitmiş” görünen fayton taşımacılığının sorunları ve atların iyiliği bugünkü toplantıda diğer hususlara nazaran çok daha az dile getirildi.
Daha sonra İBB Genel Sekreteri Yavuz Erkut Bey toplantıyı teşrif etti. Ve Belediye incileri dökülmeye başladı. Meğerse aksine ifadeleri basında zaman zaman yer bulsa dahi, Ekrem İmamoğlu “(atlı) fayton taşımacılığı sistemi sürdürülebilir değil,” demişmiş. Yavuz Bey faytonun zaten taşıma aracı olmaktan çıktığını; bunun bâhusus son seçim döneminde netleştiğini; başlayan “değişim”e ayak uydurmamız gerektiği falan tarzında lakırdılar etti. Zaten arabacıların yıllık ruhsatla çalıştığını, hani çok üzerlerine gidilirse arabacıların devreden bir hakkı hiç olmadığına değinip kendilerinin âlîcenap davranıp bu —aslında olmayan— hakkı, sırf iyiliklerinden dikkate aldıklarını hatırlattı. Fayton değerleri üzerinde ekonomi ilmine ve piyasa şartlarına göndermeler yapan değişken fiyat kıstaslarından söz etti. Bana göre, taksi plakası vermeyecekleri çok âşikâr olan esnafı güzelce bir korkuttu. Pek sert ve pek devletlü bir ton ile neredeyse geldiği gibi hışımla çıktı gitti. Bu hızlı trafik içinde bir ara söz alıp kendisine gösterdiği netlik için teşekkür ettim. Duyduklarımdan hiç haz etmesem de konunun sürüncemede bırakılmadan açık bir şekilde ortaya konmasından dolayı memnuniyetimi anlattım. Esnaf artık önünü daha iyi görebilir dedim. Ve oldukça “ağır” havayı kendimce yumuşatmak için “siz bana sanki annemin öldüğünün haberini getiriyorsunuz,” dedim. Lâfa Erdem Gül katıldı, teşbihime devam ederek asıl Hıdır Bey o kötü haberi getirdi dedi… Faytonlardan sonrasının pazarlığını yaptığı için mi nedir, bunu böyle söyledi. Sonra söz alan Hıdır Ünal da kendisinin böyle bir kötü haber getirmediğini söyleyerek savunma yaptı. Neticede anneciğimin sağlığı gayet yerinde ama Ada faytonculuğu için aynısını söyleyemiyorum.
Basından öğrendiğime göre biz ek hizmet binasında ayaküstü denilebilecek bir tarzda bunları konuşurken, Ekrem İmamoğlu da makamında faytonun toptan yasaklanması gerektiğini savunan “hayvan-severler”i ağırlıyormuş… Zaten dün gece Ada’daki atlar bir “operasyon” ile üç ay çıkmamak üzere hasta sağlıklı ayrımı yapılmaksızın yanyana ahırlara tıkılırken, kendisi akülü araçları sevkederek Ada’nın yardımına koşacağını alelacele beyan etmişti. Bu akülü araç aşkının ateşi ne kadar kuvvetli diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Envâ’-i türden “pervane”nin bu yakıcı ateşe nasıl böylesine tutuldukları bence bir muamma. Ne diyeyim… Ateş ve pervanenin aşkını izliyoruz.
İAKTVKD Yetkilisi At ve Atçılık Uzmanı
Emin Mâhir Başdoğan
(21.12.2019)
ADA, AT ve BİZ’e dair Adalar Postası’nda yayımlanan yazılar…
• Emin Mâhir Başdoğan, “Ada, At ve Biz”, Adalar Postası-2756 (10.5.2014).
• Ada, At ve Biz Çalışma Grubu, “At ve Faytondan Yana”, Adalar Postası-2766 (27.8.2014).
• Hakkı Taşdemir, “Adalar’da Sürdürülebilir Ulaşım (mış), Adalar Postası-2796 (3.5.2016).
• Tekin Deniz, “At”, Adalar Postası-2873 (15.9.2018).
• Mahir Başdoğan, “Ada Faytonlarındaki Atlar”, Adalar Postası-2902 (21.9.2019).
• H. Cevad Özdil, “Adalar ve Faytonlar”, Adalar Postası-2903 (21.9.2019).
• Arif Çağlar, “İki Belediyenin Operasyonu”, Adalar Postası-2904 (21.9.2019).
• “ADAm gibi ADAMLAR… ADA gibi ADALAR…”, Adalar Postası-2906 (23.9.2019).
• Melda Keskin, “Faytoncuları Korumadan Atları Koruyamazsınız ki…”, Adalar Postası-2916 (21.12.2019).
Bir Cevap Yazın