Cengiz Akıncı’nın Tiraje Dikmen terekesiyle ilgili açıklamasına dair

İstanbul Adaları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği’mizin (İAKTVKD) 17.07.2020 tarihinde beş değişik makama yaptığı suç duyurusundan ve bu duyurunun Adalar Postası’nda yayımlanmasından [bkz. Arif Çağlar, “Tiraje Dikmen’in Adıyla ve Mirasıyla Oynanan Oyunlar”, Adalar Postası-2998 (10.8.2020).] sonra Cengiz Akıncı’nın 16, 17 ve 18 Ağustos 2020 tarihlerinde kendisine ait facebook hesabı üzerinden “Sanat Ortamına ve Kamu Oyuna Duyuru” başlığı altında yazdıkları [bkz. Ek-1: Cengiz Akıncı, “Sanat Ortamına ve Kamu Oyuna Duyuru: Ressam Tiraje Dikmen’in Adeta Yağmalanan Antika Eşyaları ve Olayların Kronolojik Gelişimi-I, Facebook, 16.8.2020-22:48.; Ek-2: Cengiz Akıncı, “Rezalet Zincirinin Halkaları-II, Facebook, 17.8.2020-17:40.; Ek-3: Cengiz Akıncı, “Hukuk Rezaletinin Son Perdesi-III”, Facebook, 18.8.2020-07:41.] Tiraje Dikmen terekesiyle oynan oyunların tahmin edilenin ötesinde bir vahamette olduğunu göstermiştir.
Ölümünden önce ve sonra Tiraje Dikmen’in yegâne avukatı olan Cengiz Akıncı’nın şimdi artık bir facia mertebesinde seyretmekte olan bu polisiye olayın çözümlenebilmesinde en önemli ipucu konumunda olduğu muhakkaktır. Ortada ağır bir suç işlenmiş olduğu âşikâr ancak suçun boyutu ve suçluları henüz belli değildir. Miras davasının sürmekte olduğu mahkeme ve konuyla ilgili olması gereken savcılık henüz tanıkları dinlemiş ve delilleri toplamış değildir. Terekeyle ilgili bilirkişi inceleme raporları, vasînin raporları, çıkartılmış envanterler, mal varlığı defterleri, tarih ve kapsamlarıyla birlikte dava dosyasında, mahkemede olmalıdır.
Dolayısıyla henüz araştırması ve tespitleri yapılmamış ve bir çok safhasıyla halen bu işlemlere dahi başlanmamış olan çok yönlü ve oldukça ağır bir polisiye hadisede konuya şimdiye kadar gerekli ilgiyi göstermemiş ama sorumlu olması gereken kişi ve kurumların suçu üzerlerinden atmak için yeterince ciddiyeti olmayan twitter, facebook vb. kanalları, basın ve medya üzerinden telaş içinde alelacele beyanatta bulunmaları abestir. Her iki üniversitenin açıklamaları yetersizdir. Adalar Belediyesi’nin ve bunun alt kuruluşu Adalar Kent Konseyi’nin bilgisiz ve kifayetsiz kişilerle uyduruk anma günü tertiplerine ve Tiraje Dikmen’in boşaltılmış evini müze yapma girişimine kalkışması ciddi olması gereken kurumların ne derece ciddiyetten uzak olabileceğini bir kez daha göstermektedir. Bu sorumsuz davranışlara, Tiraje Dikmen’in hayatını ve sanatını kimin hangi yetkinlikte anlatabileceğine dair bilir bilmez ve kasıtlı yönlendirmeler de dahildir.
12.04.2012 tarihinden itibaren Tiraje Dikmen’in vefatına kadar vasîsi, 02.10.2014 tarihinden itibaren 02.12.2015 tarihindeki istifasına kadar da terekenin yönetim kayyımı Cengiz Akıncı’nın açıklamaları birçok soruyu da gündeme getirmiştir. Herşeyden önce sanatçının yegâne avukatı, mirasın yağmalandığını, mirasçı İstanbul Üniversitesi’nin ilgisiz kaldığını; miras davasına bakan mahkemenin sorumsuz, hatalı, hukuka, yasalara, mevzuata aykırı ve geciktirmeli ve savsaklayarak işlem yaptığını; İstanbul Üniversitesi tarafından görevlendirilen tecrübesiz ve kifayetsiz avukatların hukuka aykırı tutumlara alet olduklarını; tereke memurunun mühür fekki suçuna iştirak etmiş olduğunu; suçlara düzmece bilirkişi raporları düzenlenmesi işine hakimin de dahil olduğunu; İstanbul Üniversitesi ve Adalet Bakanlığı’na hukuka aykırı işlemlerle ilgili ihbarlarda bulunduğunu; tüm bunları mahkemeye ve mahkeme hakimlerini de HSYK’ya şikâyet ettiğini ileri sürmektedir.
Anlatılan hikâyede dikkati çeken şey, yapılan yağmalarla, yok edilen yapıtlarla ilgili bir suç duyurusu yapılmamış olmasıdır. Avukat Cengiz Akıncı’nın işlendiğini ileri sürdüğü bu suçlar için niçin zamanında savcılığa başvurmamış olduğunu bilmiyoruz. Açıklamasında bu konuda bir not yoktur; belki de başvurmuştur ama henüz açıklamıyordur. “Günlükler”in müzayedeye çıkarılışını suç duyurusu olarak savcılığa bildirmesi gereken herhalde herkesten önce Cengiz Akıncı olmalıydı ama öyle olmamıştır; üstelik yapmış olduğu kamuoyu duyurusunda “Günlükler”i müzayedeye çıkaran galerinin kendi kendisini ihbar eder şekilde savcılığa başvurmuş olduğu bilgisi de doğru değildir. Kaldı ki Cengiz Akıncı bu son müzayede skandalından önce sahaflarda apaçık satışa çıkarılan Tiraje Dikmen mirasına ait evrak için [bkz. Arif Çağlar, “Tiraje Dikmen’in Adıyla ve Mirasıyla Oynanan Oyunlar”, Adalar Postası-2998 (10.8.2020). / Ek-1 Ek.] de suç duyurusunda bulunmamış, takibat yaptırmamıştır.
Cengiz Akıncı’nın kendi açıklamasına ve konuyla ilgili çıkan mesaj ve haberlere İAKTVKD’nin suç duyurusu başvurularının ve bunların Adalar Postası’nda yayımlanmasının neden olduğunu bizzat Cengiz Akıncı’nın pekâlâ biliyor olması gerekirken, yaptığı açıklamada ısrarla ve kasıtlı olarak Derneğin suç duyurusundan ve “Günlükler”in bu suç duyurusu üzerine müzayededen kaldırıldığından titizlikle bahsetmeyişi, Hürriyet gazetesinde yarım yamalak bilgiyle köşe doldurmaya çalışan bir muhabiri öne çıkarmaya çalışması, Cengiz Akıncı’nın şu son bir ay içinde henüz hafızalarda taze ve sıcağı sıcağına yaşanan olayları bu şekilde eksik ve dolayısıyla çarpıtarak aktarıyor olması (bunlar için aşağıdaki nota bakınız), Tiraje Dikmen’in avukatı, vasîsi, kayyımı olduğu döneme ait uzun yılları kapsayan olaylar hakkında yazdıklarına güveni de sarsmıştır.
Ve nihayet avukat Cengiz Akıncı’nın ne olduğu belirsiz bir “Büyükadalı entellektüeller” çağrısı ve bir de üstelik Mahmut Nüvit Doksatlı gibi bilgisizliği ve kabahatleri apaçık bilinen bir kişiye Tiraje Dikmen’le ilgili anma toplantısı, müze girişimi işlerini öneriyor olması, Tiraje Dikmen’in mirasıyla ilgili kendisinin şimdiye kadar yaptıklarının ne derece doğru olduğu sorusunu da düşündürmektedir.
Ek’te bu yazıya neden olan Cengiz Akıncı açıklaması 18.08.2020 tarihinde kendisinin facebook sayfasından alınmış haliyle yer almaktadır. Bu açıklamada yer alan son bir aya ait pek iyi bilinen yanlış bilgilendirme ve çarpıtmalar da aşağıda açıklanmıştır.
Arif Çağlar
(21.08.2020)
Cengiz Akıncı’nın açıklamasındaki 15. maddede şöyle yazılıdır:
[…] Tahliyeyi müteakip TEMMUZ veya AĞUSTOS 2020 aylarında ARTİUM Müzayede Evi tarafından düzenlenen bir müzayede de “ TİRAJE DİKMEN’İN GÜNLÜKLERİNİN “ satışa sunulduğu anlaşılınca ; gerek sanat ortamında, gerekse Büyükada’da yaşayan entelektüeller arasında haklı bir infial oluştu. İşbu haklı infial başta HÜRRİYET GAZETESİ olmak üzere, ADALAR POSTASI gibi mahalli basın organlarına ve SOSYAL MEDYAYA yansıyınca ; gelişmelerden ürken, günlükleri satışa sunmadan önce görüşümü alması gerekirken, buna gerek görmeyen, kendisi de eski bir Akademili olduğu için rahmetli Tiraje DİKMEN ile olan hukuki ve insani bağlarımı bilen müzayede kuruluşu sahibi RÜŞTÜ SUNGUR, bu aşamada telefonla beni arayarak görüşümü sordu. Kendisinin bilahare günlükleri ADALAR CUMHURİYET SAVCILIĞI’NA teslim ettiği basındaki yazılardan anlaşıldı. […]
Cengiz Akıncı, “Hukuk Rezaletinin Son Perdesi-III”, Facebook, 18.8.2020-07:41.
Çarpıtmalar:
- Müzayede “TEMMUZ veya AĞUSTOS 2020 aylarında” değil 19 Temmuz 2020 günü yapılmıştır, en azından meşum galerinin kendi web sayfasındaki ilanı aynen bu şekildedir.
- “TİRAJE DİKMEN’İN GÜNLÜKLERİNİN “ satışa sunulduğu anlaşılınca ; gerek sanat ortamında, gerekse Büyükada’da yaşayan entelektüeller arasında haklı bir infial oluştu.” cümlesi tam bir çarpıtmadır çünkü 19 Temmuz 2020 müzayede gününe kadar ortada hiçbir “infial” yoktur. Doğru olan İAKTVKD’nin 17 Temmuz 2020 tarihinde beş ayrı makama suç duyurusunda bulunmuş olması ve bunun 10.8.2020 tarihinde ayrıntılı bir şekilde Adalar Postası’nda yayımlanmış olmasıdır. [bkz. Arif Çağlar, “Tiraje Dikmen’in Adıyla ve Mirasıyla Oynanan Oyunlar”, Adalar Postası-2998 (10.8.2020).] Cengiz Akıncı’nın bu gerçeği gizleyerek ve bambaşka bir hikâye uydurarak ne yapmak istediği anlaşılmamıştır.
- “İşbu haklı infial başta HÜRRİYET GAZETESİ olmak üzere, ADALAR POSTASI gibi mahalli basın organlarına ve SOSYAL MEDYAYA yansıyınca;” ifadesi tamamen yanlıştır zira Hürriyet gazetesindeki bir köşeye olayın yansıyışı 05.08.2020 tarihinde İAKTVKD’nin suç duyurusundan 18 gün sonradır yani “başta” hiç değildir ve üstelik Cengiz Akıncı’nın açıklamasında bir başka yerde sözünü ettiği gibi gazetecinin “araştırması”yla değil, tamamen ayrı bir eksiklik ve çarpıtmayla aktarılmıştır. Ayrıca “Adalar Postası” mahalli bir “basın organı” da değildir; çoğul olarak sözünü ettiği başka “mahalli basın organları”nın hangileri olduğu hiç anlaşılmamıştır. Böyle uydurmalara ne gerek olduğu meçhuldur.
- Açıklamada “gelişmelerden ürken, … müzayede kuruluşu sahibi RÜŞTÜ SUNGUR, bu aşamada telefonla beni arayarak görüşümü sordu. Kendisinin bilahare günlükleri ADALAR CUMHURİYET SAVCILIĞI’NA teslim ettiği basındaki yazılardan anlaşıldı.” yazılıdır. Cengiz Akıncı’nın “bu aşamada” dediği aşama ayrı bir çarpıtmadır çünkü “Günlükler”in müzayeden kaldırılması müzayede günü olan 19.07.2020 gününün hemen öncesindedir yani Cengiz Akıncı’nın hikâye ettiği gibi “gerek sanat ortamında, gerekse Büyükada’da yaşayan entelektüeller arasında haklı bir infial oluştu. İşbu haklı infial başta HÜRRİYET GAZETESİ olmak üzere, ADALAR POSTASI gibi mahalli basın organlarına ve SOSYAL MEDYAYA yansıyınca ; gelişmelerden ürken,” müzayedeci “gelişmelerden” etkilenerek değil suç duyurusu ve bunun hemen öncesinde haberdar edilen tereke memurunun müdahelesiyle “Günlükler”i müzayededen kaldırmıştır. Ayrıca Cengiz Akıncı’nın iddia ettiği gibi müzayedecinin “Günlükler”i savcılığa kendi eliyle teslim ettiğinin basında yayımlanmış olduğu hiç anlaşılmamıştır çünkü doğru değildir.
Cengiz Akıncı’nın açıklamasındaki 16. maddede şöyle yazılıdır:
[…] Bilahare günlükler de dahil olmak üzere Büyükada’daki köşkte korunan tüm menkullerin ve antika eşyaların, Haziran ayında Tereke Memuru tarafından bilinmeyen bir mahalle götürüldükleri ve adeta muvazaayı hatırlatan bir yöntem ve sunumlarla, köşkün bazı girişimcilere CAFE – RESTORAN haline getirilmek üzere kiralanacağı ADALAR POSTASI gibi mahalli basın organlarına yansıdı. […]
Cengiz Akıncı, “Hukuk Rezaletinin Son Perdesi-III”, Facebook, 18.8.2020-07:41.
Cengiz Akıncı’nın bu ifadesi tamamen yanlıştır çünkü
- “… günlükler de dahil olmak üzere Büyükada’daki köşkte korunan tüm menkullerin ve antika eşyaların, Haziran ayında tereke memuru tarafından bilinmeyen bir mahalle götürüldükleri” Adalar Postası’nda yayımlanmamıştır. Cengiz Akıncı olası 2020 yılı Haziran ayına ait bu haberi nereden aldıysa o haber kaynağının adını doğru vermek zorundadır ve üstelik bu haberi almasına rağmen savcılığa suç duyurusunda bulunmamış olması da ayrı sorudur.
- Cengiz Akıncı’nın müzayedeye çıkan “Günlükler”in 2020 Haziranı’nda Tiraje Dikmen’in evinden çıkarıldığını biliyor olması da ayrı bir sorudur çünkü açıklamasında Haziran 2020’den önce “yağmaya” açıldığını ileri sürdüğü evden “Günlükler”in daha önce değil de Haziran 2020’deki nakliyatta evden çıktığını iddia etmesi ya terekenin “yağmalanması”nı yakından bildiğini ya da hiç bilmeyerek “Günlükler”in evden çıkışını uydurduğunu göstermektedir.
- “… adeta muvazaayı hatırlatan bir yöntem ve sunumlarla, köşkün bazı girişimcilere CAFE – RESTORAN haline getirilmek üzere kiralanacağı ADALAR POSTASI gibi mahalli basın organlarına yansıdı” ifadesinde “Adalar Postası”nın bir basın organı olmaması bir yana diğer basın organlarının hangileri olduğunu anlamak olanaksızdır; ifadelerinde dikkatli ve somut bilgi kullanması gereken “45 yıl kıdemli bir avukat”ın bu muallak ve yanıltıcı sözleri pek tuhaftır.
- “…adeta muvazaayı hatırlatan bir yöntem ve sunumlarla” sözünde “muvazaa” yani “danışıklı dövüş”ten neyi kast ettiği meçhuldur; “mahalli basın organları”ndaki “yöntem ve sunumlar”ı mı demek istemektedir eğer öyleyse bu “yöntem ve sunumlar” nedir? Kastettiği “yöntem ve sunumlar” bir takım kendini bilmezin yalan yanlış ilânla Tiraje Dikmen çalıştayı hazırlığı mıdır? Eğer bu sonuncusuysa “muvazaa” olarak adlandırdığı tuhaflık kendisinin güvenilir kişi olarak piyasaya sürmeye çalıştığı Mahmut Nüvit Doksatlı’dır.
Ve nihayet Cengiz Akıncı’nın açıklamasının sonundaki paragraf kendisinin “muvazaa” olarak adlandırdığı şeye işaret etmektedir:
[…] D) Tiraje DİKMEN Terekesinin akıbeti tüm toplumu ilgilendirdiği ve ortada Kamu Yararı söz konusu olduğu için ; konuya ilgi gösteren herkesin BÜYÜKADA’LI entelektüellerin söylem ve eylemlerine takip etmeleri ve özellikle Sayın MAHMUT NÜVİT DOKSATLI’NIN çabalarını DESTEKLEMELERİ ve ADALAR SULH HUKUK HAKİMLİĞİ nezdinde girişimlerde bulunarak, HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULUNA, Tiraje Dikmen Terekesine dahil menkuller, antikalar ve arşivin AKIBETİ hakkında başvuruda bulunmalarını ÖNERMEKTEYİM. […]
Cengiz Akıncı, “Hukuk Rezaletinin Son Perdesi-III”, Facebook, 18.8.2020-07:41.
- Tiraje Dikmen’in mirası konusunda bunca kendi anlattığı hikâye içinde bunca güvenilmezlik ve katakulliye işaret eden Cengiz Akıncı’nın bütün bu tecrübelerin sonunda basit bir çalıştay ilânında dahi konuyla ilgili cehalet ve sarsaklık sergileyen Mahmut Nüvit Doksatlı’nın “çabalarını” destekleme çağrısı gerçekten tam bir “muvazaayı hatırlatmaktadır”; umarız öyle değildir, akıl ya da kalem, klavye sürçmüştür.
- Yaptığı açıklamada konunun bam teli olan İAKTVKD’nin suç duyurusunu dahi ifade edemeyen, ifade etmemek titizliği gösteren bir avukatın kendisi birinci dereceden işin içinde olmasına rağmen pek muatalı bir ismin öncülüğünde nasıl bir yasal başvuru önerdiğini anlamak hiç mümkün değildir.
(bkz. Ek: Cengiz Akıncı’nın 16, 17 ve 18 Ağustos 2020 tarihlerinde kendisine ait facebook hesabı üzerinden “Sanat Ortamına ve Kamu Oyuna Duyuru” başlığı altındaki açıklaması)

Cengiz Akıncı’nın Tiraje Dikmen terekesiyle ilgili açıklamasına dair Adalar Postası’nın tashih ile tekzibi

Cengiz Akıncı, “Hukuk Rezaletinin Son Perdesi-III”, Facebook, 18.8.2020-07:41. künyeli yazıda bahsi geçen ekli kimi hususların tashihi ile tekzibi, kamuoyunu doğru bilgilendirmek lüzumu dolayısıyla elzem olduğundan önemle dikkat ve bilgilerinize sunarız.
Tiraje Hanım’ın hatırlı hâtırasına hürmetle,
ADALAR POSTASI adına
Emine Çiğdem Tugay
)O(
TASHİH ile TEKZİP:

Av. Cengiz Akıncı:
[…] 15 ) Tahliyeyi müteakip TEMMUZ veya AĞUSTOS 2020 aylarında ARTİUM Müzayede Evi tarafından düzenlenen bir müzayede de “ TİRAJE DİKMEN’İN GÜNLÜKLERİNİN “ satışa sunulduğu anlaşılınca ; gerek sanat ortamında, gerekse Büyükada’da yaşayan entelektüeller arasında haklı bir infial oluştu. İşbu haklı infial başta HÜRRİYET GAZETESİ olmak üzere, ADALAR POSTASI gibi mahalli basın organlarına ve SOSYAL MEDYAYA yansıyınca ; gelişmelerden ürken, günlükleri satışa sunmadan önce görüşümü alması gerekirken, buna gerek görmeyen, kendisi de eski bir Akademili olduğu için rahmetli Tiraje DİKMEN ile olan hukuki ve insani bağlarımı bilen müzayede kuruluşu sahibi RÜŞTÜ SUNGUR, bu aşamada telefonla beni arayarak görüşümü sordu. Kendisinin bilahare günlükleri ADALAR CUMHURİYET SAVCILIĞI’NA teslim ettiği basındaki yazılardan anlaşıldı. […]
Cengiz Akıncı, “Hukuk Rezaletinin Son Perdesi-III”, Facebook, 18.8.2020-07:41.
Adalar Postası:
Bahçelerönü Sokak No:14 Büyükada adresinde ve Tiraje Dikmen Tereke Hakimliği’nin mührü altındaki evinden çalınmak suretiyle 19.7.2020 tarihli Artium Modern tarafından düzenlenen müzayedeye sunulmuş (https://www.artiummodern.com/urun/2457365/tiraje-dikmen-tiraje-dikmen-e-ait-8-adet-gunluk-imzali-1945-46-yillari) olduğu şüpheye mahal bırakmayan Tiraje Dikmen’in günlüklerine dair haber 10.7.2020 Cuma günü saat 13:00’te Adalar Postası’na ulaştığı andan itibaren –İstanbul Adaları’nın Doğal ve Kentsel SİT Alanı olarak tescilindeki girişim ve emekleri misali– İstanbul Adaları Kültür ve Tabiat Varlıkları Derneği’nin (İAKTVKD) de kuruluşundaki değerli katkıları dolayısıyla konuyu aciliyetle ilettiğimiz İAKTVKD Yönetim Kurulu, 121 sayı ve 15.7.2020 tarihli kararıyla derhal harekete geçerek 16.7.2020 tarihli dilekçelerle 17.7.2020 tarihinde ilgili kurumlara suç duyurusunda bulunmuş ayrıca tereke avukatına da gereken uyarının yapılmasını sağlamıştır.
➕
İAKTVKD başkanı Arif Çağlar:
bkz. Arif Çağlar, “Tiraje Dikmen’in Adıyla ve Mirasıyla Oynanan Oyunlar”, Adalar Postası-2998 (10.8.2020). / Ek-1, 2.
[…] İstanbul Adaları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği (İAKTVKD) “Günlükler”in müzayedeye çıktığını öğrenir öğrenmez bu talana el konulması ve engellenmesi için sorumlu ve yükümlü olması gereken adreslere 16.7.2020 tarihli birer dilekçeyle başvurdu: Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü, Adalar Kaymakamlığı, Adalar Cumhuriyet Başsavcılığı, Adalar Sulh Hukuk Mahkemesi ve İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü. İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nün kamuoyuna duyurusunda sözünü ettiği gibi Adalar Sulh Hukuk Mahkemesi’ne gönderdiği şey, başına bir önyazı eklenerek Rektörlüğe verilen İAKTVKD’nin bu dilekçesidir. […]
・・・

Av. Cengiz Akıncı:
Cengiz Akıncı, “Hukuk Rezaletinin Son Perdesi-III”, Facebook, 18.8.2020-07:41.
[…] 16 ) VASİYETNAME koşulları gereğince ; günlükler de dahil olmak üzere tüm TİRAJE DİKMEN ARŞİVİNİN merhum EMİL GALİP SANDALCI’YA teslim edilmeleri gerekiyordu ; ancak o da vefat ettiği için YEGANE VARİS varis konumunda olan İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ’NE teslim edilmeleri gerekiyordu. Bilahare günlükler de dahil olmak üzere Büyükada’daki köşkte korunan tüm menkullerin ve antika eşyaların, Haziran ayında Tereke Memuru tarafından bilinmeyen bir mahalle götürüldükleri ve adeta muvazaayı hatırlatan bir yöntem ve sunumlarla, köşkün bazı girişimcilere CAFE – RESTORAN haline getirilmek üzere kiralanacağı ADALAR POSTASI gibi mahalli basın organlarına yansıdı. […]
maddesinde ifade edilen hususlar bu şekliyle yanlış anlaşılmalara sebebiyet vereceğinden, “Tiraje Dikmen’in Adıyla ve Mirasıyla Oynanan Oyunlar”ı gereğince ifşa etmesi açısından Adalar Postası’nda yer aldığı haliyle şöyledir:
İAKTVKD başkanı Arif Çağlar:
[…] Ama bilinen bir şey var: kısa bir süre önce mahkeme Büyükada’daki evin “korunabilmesi için” kiralanması kararı almış ve kiralama işini tereke memuru avukata vermiştir. Bu kararın hemen ardından ne Adalar’la ne de Tiraje Dikmen’le hiçbir ilgisi olmayan bir takım kimesne ortaya çıkmış, evi müze-lokanta-büfe yapmak için kiralamak işinin tezgahını hazırlamaya koyulmuştur. Kendilerine “sanatçı”, “sanat işletmecisi” gibi kisveler takınan bu zevatın Adalar’ı fiilen SİT Alanı konumundan çıkaran İBB ve Adalar Belediyesi’nden ortak ve destek arayacağı aşikârdır çünkü bu sonuncular baştan beri akılları sıra sanat gösterisiyle Adalar’a yaptıkları kötülüğü perdelemek peşindedir. Ve şimdiden bu kurumların adları hempaları kişi ve kuruluşlarla her tarafta geçmektedir. Geçersiz seçimle Adalar Kent Konseyi Yönetimi’ni ele geçirmiş olanlar da kendilerine verilen halkı aldatma/oyalama görevini sanatçının adını kullanarak ifa etmek üzere harekete geçmiştir. […]
bkz. Arif Çağlar, “Tiraje Dikmen’in Adıyla ve Mirasıyla Oynanan Oyunlar”, Adalar Postası-2998 (10.8.2020). / Ek-3, 4.
Ayrıca ve önemle benzer yanlış ve eksik aktarımlara sebebiyet vermemek üzere Tiraje Dikmen’e dair ADALAR POSTASI’nda yayımlanan aşağıda künyeleri verilen yazılara ekli linklerinden ulaşılabilir.
• Emine Çiğdem Tugay, “1930’lu Yıllardı Adalı Bir Kız Denizde Taş Sektirdiğinde, Aya Nikola Koyu’nda…”, Adalar Postası-2713 (19.4.2013).
https://wp.me/s2Emvm-2713
• Emine Çiğdem Tugay, Necmi Sönmez, “Zamanların Hafızası” Ressam Tiraje (Dikmen) İçin Anma Toplantısı…”, Adalar Postası-2777 (17.8.2015).
https://wp.me/s2Emvm-2777
• Emine Çiğdem Tugay, “Bir Güzel “Macar Gezintisi”ydi ki…!”, Adalar Postası-2779 (09.10.2015).
https://wp.me/p2Emvm-4GV
• Emine Çiğdem Tugay, “Büyükada’nın Yaşlanmayan Modernleri… (Dikmen Evi, 1934)”, Adalar Postası-2803 (13.8.2016).
https://wp.me/s2Emvm-2803
• Emine Çiğdem Tugay, “Zamanların Hafızasındaki İzleri” Yok Etmek Niye?”, Adalar Postası-2853 (17.12.2017).
https://wp.me/s2Emvm-2853
• Arif Çağlar, “Tiraje Dikmen’in Adıyla ve Mirasıyla Oynanan Oyunlar”, Adalar Postası-2998 (10.8.2020).
https://wp.me/s2Emvm-2998
Ayrıca bkz.
• Koço Kantakuzinos, Amelia Burci, Tiraje Dikmen, Samih Rifat, Emine Çiğdem Tugay, “ADAm: Koço Kalfa (Kantakuzinos)…”, Büyükada, 22.7.2005. / “Ben Burda Öleceğim Bir Yere Gidemem…”, Adalar Postası-2412 (23.4.2010).
https://wp.me/p2Emvm-13N
・・・

Av. Cengiz Akıncı:
Cengiz Akıncı, “Hukuk Rezaletinin Son Perdesi-III”, Facebook, 18.8.2020-07:41.
[…] S O N U Ç : D ) Tiraje DİKMEN Terekesinin akıbeti tüm toplumu ilgilendirdiği ve ortada Kamu Yararı söz konusu olduğu için ; konuya ilgi gösteren herkesin BÜYÜKADA’LI entelektüellerin söylem ve eylemlerine takip etmeleri ve özellikle Sayın MAHMUT NÜVİT DOKSATLI’NIN çabalarını DESTEKLEMELERİ ve ADALAR SULH HUKUK HAKİMLİĞİ nezdinde girişimlerde bulunarak, HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULUNA, Tiraje Dikmen Terekesine dahil menkuller, antikalar ve arşivin AKIBETİ hakkında başvuruda bulunmalarını ÖNERMEKTEYİM.
Kamuoyuna arz olunur. Saygılarımla.
Av. Cengiz AKINCI
maddesindeki önerilerde ifade edilen “özellikle Sayın MAHMUT NÜVİT DOKSATLI’NIN çabalarını DESTEKLEMELERİ” ibaresi kamuoyunu son derece yanıltıcı mahiyettedir zira Tiraje Dikmen’in adını dahi yazmaktan âciz adı geçen bu şahıs “Trajenin 6. Ölüm Yıldönümü Münasebetiyle – Kültürel Devamlılık ve Tirajenin Mirası Çalıştayı” başlığıyla 01.9.2020 tarihinde yapılacağını duyurduğu çalıştay konuşmacıları arasına Emine Çiğdem Tugay (çalıştay hayalî programında yazıldığı gibi mesleği “sanat tarihçisi” değil arkeolog’tur) ve Necmi Sönmez yanı sıra –ADALAR POSTASI’na ulaşan bilgiler doğrultusunda– çalıştay gözlemcileri arasına da Asu Aksoy (soyadı yanlış olarak “Göksu” yazılmıştır), Aslı Öymen, Mahir Polat’ın ayrıca çalıştay düzenleyicilerinin logoları arasına da Adalar Sanat ve Kültür Evi Derneği ve Dünya Mirası Adalar’ın, çalıştayın “düzenleneceği” mekân “Splendit Oteli” olarak yanlış yazılan Splendid Palas Oteli’nin de bilgisi ve onayı olmaksızın adı geçen tüm bu kişi ve kurumların isimlerini izinsiz kullanarak kişilik haklarına saldırı suçu işlediği gibi söz konusu çalıştay programının üçüncü şahıslara dağıtımını da yaparak
Gönderen: Murat Aceci
Date: 9 Ağu 2020 Paz, 16:18
Subject: Afiş
To: Mahmut Nuvit Doksatli
+
Von: Mahmut Nuvit Doksatli
Date: So., 9. Aug. 2020 um 17:00 Uhr
Subject: Fwd: Afiş
To: Necmi Sönmez
bu hayalî çalıştay programının sosyal medya hesaplarında yayımlanmasına (Tekin Deniz, Instagram, 10.8.2020.) sebebiyet vermiştir.
Sonuç olarak bir kez daha ve önemle:
İAKTVKD başkanı Arif Çağlar:
[…] Şunun iyi bilinmesi gerekir
Arif Çağlar, “Tiraje Dikmen’in Adıyla ve Mirasıyla Oynanan Oyunlar”, Adalar Postası-2998 (10.8.2020).
Tiraje Dikmen’in sanatı, anıları, hatırası İstanbul Adaları’yla sıkı sıkıya bağlıdır. Adalar’ın SİT Alanı ilan edilmiş olması büyük çapta Tiraje Dikmen’in girişimi ve emeğinin eseridir. Sanatçının sanatıyla ve hayatıyla büyük bir bağ içindeki bir izi yasalara aykırı şekilde ortadan kaldıran, o Adalar’ı ve kendini bilmezler bir de üstelik sanatçının adını kullanarak yaptıkları kötülüğü örtbas etmeye kalkmaktan utanmalıdır. Şunu iyice bilmelidirler ki Tiraje Dikmen bütün yaşamı boyunca tam da bu gibi insanlardan uzak durmuş, kendisine ait hiçbir şeyin böyle seviyesizce kullanılmasına asla izin vermemiştir. Büyük bir fiyasko ve talandan başka bir şey olmayan sözüm ona Avrupa Kültür Başkenti İstanbul soytarılıkları sırasında Büyükada sahilinde fotoğrafının kullanılmasından nasıl da rahatsız olduğunu bilenler, sanatçının adını kullanarak şimdi yapılan bu şarlatanlığa elbette izin vermek istemeyecektir. Sanatla uzaktan yakından ilişkisi olmadığı âşikâr, sanat kelimesini kendi teşhir ve çıkarları için kullananların seviyesizliği ancak faytonlardan boşalan meydanda yazlık sinema işletmeye yeter.
EK:
Av. Cengiz Akıncı’nın facebook sayfasında yayımladığı Tiraje Dikmen’in vasiyeti ile mirasına dair yaşanan hadiseler hakkındaki kamuoyu duyurusu…
Ek-1:
SANAT ORTAMINA VE KAMU OYUNA DUYURU : RESSAM TİRAJE DİKMENİN ADETA YAĞMALANAN ANTİKA EŞYALARI VE OLAYLARIN KRONOLOJİK GELİŞİMİ – I.
• Miras bırakanın vasiyetnamesinde belirttiği son arzularına ilgisiz kalan İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ,
• Mevzuatı “ YOK “ addeden ve bu nedenden ötürü 14 MART 2017 ve 2 KASIM 2017 tarihlerinde HSYK.’NA ŞİKAYET edilen 24564 sicil numaralı Hakim GÜLAY BERKAY ve onun tarafından atanarak “ MÜHÜR FEKKİ “ suçuna İŞTİRAK eden TEREKE MEMURU,
• Hakimin Oluşturduğu HUKUK REZALETİNİ ve gerçekleştirilmesi kuvvetle muhtemel olan YAĞMALAMA olayını, 3 YIL önce ; İstanbulArtNews Gazetesinin MAYIS 2017 tarihli, 42 sayısında ve HAZİRAN – TEMMUZ – AĞUSTOS 2017 tarihli, 43. Sayısında kapaktan girerek duyuran Sayın İDİL DENİZ TÜRKMEN, RAŞİT MUTLU ve KÜLTİGİN KAĞAN AKBULUT ile, işbu açıklamalardan ALINTI yaparak, 14 AĞUSTOS 2017 tarihli CUMHURİYET GAZETESİNDE görüşlerini açıklayan Sayın MELİS ALPHAN,
• Şikayet süreci içinde ÇORUM’a gönderilen!!! Hakim GÜLAY BERKAY hakkındaki şikayetim nedeniyle, görevlendirilen HSK BAŞMÜFETTİŞİ Sayın MEHMET ALİ AYDIN’a ; 25 KASIM 2019 tarihinde, Saat : 09.00 – 11.15 arası yaptığım açıklamalara karşın önlenemeyen acı son,
• Ve rezaletin SON perdesini ; 12 AĞUSTOS 2020 tarihli HÜRRİYET GAZETESİNDE KÜLTÜRAZZİ başlıklı köşe yazısında duyuran Sayın İHSAN YILMAZ,
A Ç I K L A M A L A R
1 ) 1 Eylül 2014 tarihinde sonsuzluk alemine göçen, tanınmış ressamlarımızdan TİRAJE DİKMEN’in, vefatından yaklaşık 15 yıl kadar önce vekaletini üstlenerek, önce VEKİLİ ; bilahare, temyiz kudretini hak ve çıkarlarını koruyamayacak düzeyde yitirmesi üzerine, hayattaki en yakın akrabalarından Sayın mimar ARİF SUYABATMAZ’ın mahkemeye yaptığı öneri sonucunda, Adalar Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından verilen 12.4.2012 tarihli KARAR ile VASİSİ ve yine aynı mahkeme tarafından verilen 2.10.2014 tarihli KARAR ile Tiraje DİKMEN Terekesi Yönetim KAYYIMI olarak atandım.
2 ) Rahmetli Tiraje DİKMEN ve ablası rahmetli ressam ŞÜKRİYE DİKMEN ile, annem rahmetli ressam NAİLE AKINCI’nın ; 1938 yılında, o zamanki adıyla İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi LEOPOLD LEVY atölyesindeki öğrencilik döneminde başlayan dostlukları, Leopold LEVY’nin bu atölyede çalışan kadın sanatçılar arasında rahmetli annemin sanatına duyduğu özel ilgi ve beğeniyi “ Naile doğuştan bir ressamdı “ dediğini, Tiraje DİKMEN’in her vesile ile açıklaması ; gerek vekaletini üstlenmeme, gerekse vekillik sürecinde aramızda farklı bir vekil – müvekkil ilişkisinin oluşmasına neden olmuştur. Tiraje DİKMEN, işbu süreçte kimse ile paylaşmadığı ve vekili – dostu olarak aktarmayı uygun bulduğu tüm özel sırlarını benimle paylaşmıştır,
3 ) Yine bu süreçte, evde yoğun eşya ve doküman bulunmasından ötürü, zaman zaman önemli evraklarını bulamadığını belirterek, tarafıma birbirleri ile bağlantılı iki ayrı vasiyetnamesi olduğunu açıklamış ve “ bu vasiyetnamelerin bendeki orijinallerini size teslim ediyorum, gerekli gördüğünüz zaman benim onayımı almaya gerek duymaksızın, vekilim olarak bunları ilgili makamlara ve mahkemeye sunarak, gereken işlemleri yapmanızı rica ediyorum “ diyerek şahsıma olan güvenini teyit etmiş ve yakın dostu Prof. Dr. HALİT KEMAL ELBİR’in hukuki desteği ile, Beyoğlu 15. Noterliği’nde tanzim ettirdiği 8 Ocak 1970 tarih ve 000386 sayılı RESEN VASİYETNAME ile, Beyoğlu 8. Noterliği’nde tanzim ettirdiği 27 Kasım 1970 tarih ve 47126 sayılı RESMİ VASİYET SENEDİNİ tarafıma teslim etmiştir.
4 ) Her iki vasiyetname, doğurdukları “ sonuç “ bakımından birbirleriyle bağlantılı ve birbirini teyit etmekte olup, uygulanması ZORUNLU olan 27 Kasım 1970 tarihli RESMİ VASİYETNAMESİNDE “ Müstakilen ve hisseli olarak sahibi olduğu tüm taşınmazlarını ve tüm nakit parasını İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesine bırakmış, İktisat Fakültesinin bu taşınmazları derhal satarak nakit paraya çevirmesini ve nakit para da dahil olmak üzere eline geçecek meblağ ile yüksek tahsil için mali imkanlara sahip olmayan öğrencilere burslar temin edecek bir tesis kurmasını “ ; “ ölümü halinde kendi eserlerinin ( yağlıboya, suluboya desen, çektiği tüm fotoğraflar ve sinema filmlerinin ) tamamının arkadaşları SELİM TURAN, AVNİ ARBAŞ, ABİDİN DİNO, İSAK KAPUANO ve EMİL GALİP SANDALCI’ ya teslim edilmelerini, onların eserler hakkında gereken kararları alacaklarını ve birkaç resmini İstanbul Resim ve Heykel müzesine vermelerini ; keza menkuller ( ev eşyaları, halılar, ziynet eşyaları, kitaplar ) hakkında da bu arkadaşlarının gereken kararları almalarını ve tüm arşiv, mektup ve dokümanların gerekeni yapmak üzere EMİL GALİP SANDALCI’ ya teslimini … “ öngörmüştür.
Keza, özel nedenlerden ötürü “ kırgın “ olduğu ablası ressam Şükriye DİKMEN ile, annesi HALİDE DİKMEN’e, 27 Kasım 1970 tarihli “ son “ Resmi Vasiyetnamede “ mahfuz hisselerini vermediği gibi, ayrıca uzak veya yakın hiçbir akrabasına da hiçbir şey bırakmadığını “ açıkça beyan etmiştir.
5 ) Tarafımdan vasilik sürecinde, vesayet makamı konumundaki Adalar Sulh Hukuk Mahkemesine sunulması gereken YILLIK RAPORLAR ; Türk Medeni Kanununun 454/2, 464/2 ve 6/5100 sayılı ilgili Tüzüğün 21, 22. maddeleri gereğince hazırlanarak, Adalar Sulh Hukuk Hakimi olarak görev yapan yargıçlar, 38209 sicil numaralı Sayın Hakim İBRAHİM UYANIK ve 92574 sicil numaralı Sayın Hakim İSMAİL KÖROĞLU’nun denetimlerine sunulmuştur. Vasilik sürecine ilişik 12.04.2012 – 31.12.2012, 01.01.2013 – 31.12.2013 ve 01.01.2014 – 01.09.2014 dönemlerini kapsayan işbu raporlar, Sayın Yargıçlar tarafından “ görüldü “ kaydı “ ile imzalanarak kabul edilmiş ve Türk Medeni Kanununun 492 MADDESİ gereğince ; 1 YIL içinde tarafımdan ek bir açıklama veya ek rapor istenmediğinden kesinleşmiş ve yasal sorumluluğum ortadan kalkmıştır.
6 ) Tiraje DİKMEN’İN 1 Eylül 2014 tarihinde vefatı üzerine ; 3 Eylül 2014 tarihinde ( defnedildiği tarihte ) Türk Medeni Kanununun 595. Maddesi gereğince, tarafımdan kaleme alınan dilekçe ekinde ; 1 Eylül 2014 tarihli ölüm belgesi ve merhumenin sağlığında tarafıma teslim ettiği iki adet resmi vasiyetnamenin asılları Adalar Sulh Hukuk Mahkemesi’ne ibraz edilmiştir. Ayrıca, 2 Eylül 2014 tarihinde, tarafımdan bir yandan defin işlemleri yürütülürken, diğer yandan da İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Hukuk Müşavirliğine telefonla İHBARDA bulunularak ; merhume Tiraje DİKMEN tarafından İktisat Fakültesinin yasal mirasçı olarak belirlendiği, iki ayrı vasiyetnamenin defin günü mahkemeye sunulacağı ve Üniversite tarafından bir yetkili görevlendirildiği takdirde tarafımdan kaleme alınan tüm raporlar ile birlikte, talep edilecek her nevi belgenin Üniversiteye takdim edileceği bildirilmiştir. Saniyen, Türk Medeni Kanununun 595. Maddesi ve 6 / 5100 sayılı Tüzüğün 28. Maddesi gereğince kaleme alınan 22 Eylül 2014 tarihli SON RAPOR, vesayet makamı sıfatıyla mahkemeye sunularak, ölümden sonra yapılması gereken tüm işlemler açıkça belirtilmiştir.
7 ) Adalar Sulh Hukuk Hakimi olarak görev yapan İBRAHİM UYANIK’ın başka bir göreve atanması ve onun yerine tayin olan Sayın İSMAİL KÖROĞLU’NUN, önce kayyımlık görevini üstlenmemi rica etmesi ve bilahare, resen aldığı 2 Ekim 2014 tarih ve Esas : 2014 / 164 sayılı KARAR ile Tiraje DİKMEN Terekesine KAYYIM olarak atandım. Ancak, kısa bir süre sonra Sayın Hakim İSMAİL KÖROĞLU’nun, Sakarya Ağır Ceza Mahkemesi üyeliğine tayin edilmesi üzerine, bu göreve 24564 sicil numaralı Hakim GÜLAY BERKAY’ın atanması ile birlikte, hukuk rezaletini oluşturan suiistimal zincirinin halkaları da birbirine eklenmeye başlamıştır.
REZALET ZİNCİRİNİN BASINA DA YANSIYAN TÜM HALKALARI, KRONOLOJİK SIRA İLE II. BÖLÜMDE AKTARILACAKTIR.
Ek-2:
🔘 Cengiz Akıncı, “Rezalet Zincirinin Halkaları-II, Facebook, 17.8.2020-17:40.
REZALET ZİNCİRİNİN HALKALARI – II
8 ) İncelemekle yükümlü olduğu dosyaya hakim olamayan Hakim GÜLAY BERKAY, tarafından 3 Eylül 2014 tarihinde mahkemeye sunduğum vasiyetnamelerin asılları 1 YIL, 6 AY, 19 GÜNLÜK sürede İstanbul’un BEYOĞLU ilçesindeki noterlikten, ADALAR ilçesindeki mahkemeye getirtilememiş ve sürekli olarak duruşmalar ertelenerek yargılama savsaklanmıştır. Vasiyetnamelerin LEHDARI konumunda olan İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ tarafından görevlendirilen tecrübesiz ve kifayetsiz avukatlar da, işbu hukuka aykırı tutuma alet olarak “ ÖZEL YETKİ “ alarak vasiyetname asıllarının biran evvel CELBİ ve ikinci vasiyetnamenin TENFİZİ için çaba göstermeyi gereksiz addetmişlerdir.
9 ) Bu süreç içinde romatizma ve siyatik nedeniyle oluşan sağlık sorunlarımın ağırlaşması ve doktorlar tarafından mutlak dinlenme önerilmesi üzerine, tarafımdan sağlık raporları da eklenmek suretiyle Büyükada Sulh Hukuk Mahkemesi’nin Esas : 2014 / 164 sayılı KAYYIMLIK dosyasına sunulan 2.12.2015 tarihli İSTİFA dilekçesi ile ; Türk Medeni Kanununun 417 / 1 – 2 maddelerinde belirtilen vasilikten kaçınma nedenlerinin gerçekleştiği ( 60 yaşını aşma, rahatsızlık ) ve 456 / 6 maddesinde belirtilen ( 4 yıl dolunca vasilikten kaçınma hakkı ) vurgulanarak kayyımlıktan istifa edilmiştir. Ayrıca, istifa dilekçesine eklenen, 5 AYRI KLASÖRÜN içerikleri ve kapsadıkları belgelerin mahiyetleri de ( BÜYÜKADA Bahçelerönü sokakta No : 4 adresindeki köşkte bulunan ve ŞİŞLİ’DEKİ apartman dairesinden getirtilen antikalar, objeler, tablolar, halılar, hatlar ve sair kıymetli eşyaların nelerden ibaret olduğunu FOTOĞRAFLI olarak belgeleyen ve ADALAR SULH HUKUK MAHKEMESİ tarafından VESAYET KARARI verilmeden önce gerçekleştirilen BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ sonucunda SANAT TARİHÇİSİ – BİLİRKİŞİLER MEHMET ÇAĞLAYAN ÖZKURT ve AHMET HAMDİ BÜLBÜL tarafından kaleme alınan 21 ŞUBAT 2012 tarihli BİLİRKİŞİ RAPORU, vasilik ve kayyımlık süreçlerinde saklanan tüm resmi belgeler, yıllık raporlar, mal varlığı defteri ve kıymetli tablo ve antikaların muhafaza edildiği odanın ANAHTARI ) açıklanmış ve istifa nedeniyle vasiliğin sona erdiği tarih esas alınarak hazırladığım NİHAİ RAPOR da istifa dilekçesine eklenmiştir.
10 ) Hakim Gülay BERKAY, rahatsızlığım nedeniyle istifa dilekçesini ve 5 adet klasörü vesayet makamı sıfatıyla kendisine ileten mali müşavir ULVİ CEMAL AYAZ’a ; görevli ve yetkili hakim sıfatıyla kendisinin 1 YIL 6 AY, 19 GÜNLÜK sürede getirtemediği vasiyetname asıllarını “ istifamı kabul etmeden önce getirtmemi, daha sonra istifamı işleme koyacağını “ bildirmiş ; işbu istem tarafımdan “ ben vasiyeti tenfiz memuru değilim, kayyım konumundaki bir avukatım. Kendilerinin gerektiğinde suç duyurusu yaparak, zorla gerçekleştirecekleri ve ifa etmekle yükümlü oldukları bir işlemi şahsen üstlenemem “ diyerek reddedilmesi üzerine ; aşağıda, BENTLER halinde sıraladığım HUKUK GARABETLERİ ve DÜZEYSİZLİKLERİ art arda SERGİLEMEYE başlamıştır.
A ) Usul kurallarını yok addederek ve herhangi bir hukuki gerekçe açıklamaya gerek görmeksizin aldığı KEYFİ bir KARARLA, yargılamayı 2014 / 164 sayılı KAYYIMLIK DOSYASI yerine, Esas : 2014 / 163 sayılı FARKLI bir dosya üzerinden sürdürmüştür.
B ) İstifa dilekçesine eklenen klasörlerden III NUMARALI KLASÖR ; vasilik sürecinde vesayet makamına sunulması gereken YILLIK RAPORLARI ve ölüm nedeniyle vasiliğin son bulduğu tarih esas alınarak hazırlanan NİHAİ RAPORU kapsamasına, tüm raporlar Türk Medeni Kanunun 492. Maddesi kesinleşmesine ve yasal sorumluluğum ortadan kalkmasına karşın ; hukuka aykırı istemini reddetmem nedeniyle şahsıma duyduğu husumetten ötürü, adeta HALEF / SELEF olduğu meslektaşları İBRAHİM UYANIK ve İSMAİL KÖROĞLU’nu da MURAKABEYE tevessül etmiş, tüm vasilik ve kayyımlık sürecinin denetlenmesi amacı ile bilirkişi incelemesi yapılmasını öngörmüş, BİLGİSİZLİĞİNİ ve DÜZEYSİZ tutumunu alenen belgelemiştir.
C ) Bilirkişi tarafından T.M.K.’nun 489. maddesi ve Tüzüğün 21. maddesi gereğince ; sadece 14 aylık TEMSİL KAYYIMLIĞI sürecine ilişik son raporun incelenmesi gerekirken ; yargıç tarafından vesayet ve kayyımlık dosyaları ile, eklerindeki klasörler HİÇ İNCELENMEDİĞİNDEN ötürü İÇSELLEŞTİRİLEMEMİŞ ve hukukçu sıfatını haiz olmayan Zeynel YILMAZ isimli bilirkişi KASTEN yanlış yönlendirilerek “ 12.04.2012 ile 31.12.2012 tarihleri arasındaki dönem hesabı verilmediği “ ileri sürdürülmüştür. Oysa, o tarihte Adalar Sulh Hukuk Hakimi olarak görev yapın Sayın İbrahim UYANIK tarafından, 16 Ocak 2013 tarihinde KABUL ve TASDİK edilen işbu yıllık rapor ; dosya kapsamı ile çelişen 4.4.2017 tarihli ara kararı verilerek KASTEN İNKAR edilmiştir.
D ) Keza, Hakim GÜLAY BERKAY tarafından verilen 18.1.2016 tarihli ara kararıyla bilirkişi incelemesi yapılması ve BİLİRKİŞİ olarak Av. SEMİH SOYLU’ nun atanması öngörülmüş ; ancak, 24.3.2016 tarihinde mahkeme kaleminde tutulan ve KLASÖRLERİN içeriklerinin teker teker kontrol edildiği TUTANAK ; bu kez, Esas : 2012 / 16 sayılı VESAYET dosyası üzerinden tanzim edilmiştir. HUKUK GARABETİ bununla da son bulmamış ; BİLİRKİŞİ olarak atanan Av. SEMİH SOYLU, Hakim GÜLAY BERKAY’ın TALİMATI ile mezkur tutanağı TEREKE MEMURU ibaresiyle imzalanmıştır. ÖZETLE, dosya numaralarının ve görev DEĞİŞİKLİKLERİNİN yasal GEREKÇELERİ açıklanmayarak, keyfi ve SUİ GENERİS bir yargılama sürdürülmüştür.
E ) Büyükada’ daki konutun çeşitli bölümlerinde bulunan ve en değerlileri kilitli bir odada korunan menkullerin tespiti, değerlendirilmeleri ve rapor tanzimine yönelik bilirkişi incelemesi de, en hafif deyimle ANORMAL koşullarda ve MÜHÜF FEKKİ SUÇU İŞLENEREK gerçekleştirilmiş ve yasal haddini aşan BİLİRKİŞİ tarafından, HAKİM ve TEREKE MEMURU tarafından MÜŞTEREKEN tasarlanan komploya yasal dayanak sağlayacak bir DÜZMECE RAPOR tanzim edilmesi hedeflenmiştir. ŞÖYLE Kİ :
a ) 3 MAYIS 2016 tarihli tespit TUTANAĞINDA : Esas : 2012 / 16 sayılı vesayet dosyasında bulunan ve sanat tarihçileri MEHMET ÇAĞLAYAN ÖZKURT VE AHMET HAMDİ BÜLBÜL tarafından düzenlenen 21.2.2012 TARİHLİ bilirkişi raporu esas alınmış ve işbu raporda fotoğraflanan tüm değerli tablo ve antika eşyaların rapordaki sıralamayla KORUNDUKLARI tutanakta imzası bulunan kişiler tarafından teker teker saptanmış ve tutanak müştereken imzalanmıştır.
Mezkur tutanakta, 82 parça yapıtın eksik olduğuna ilişik herhangi bir tespit veyahut ibare bulunmamakta ve ayrıca, 21.2.2012 tarihli ilk tespit ve raporda YER ALMAYAN ve bilahare, tarafımdan ŞİŞLİ ve BÜYÜKADA’ daki konutlarda bulunan bazı değerli eşyalar da ( Cristofle marka servis takımları, Ressam Feyhaman Duran’ a ait 2 adet karakalem çalışma, antika çini soba vs… ), ısrarım üzerine 3 MAYIS 2016 TARİHLİ tutanağa geçirilmiş bulunmaktadır. İnceleme sonunda, değerli menkullerin korunduğu odanın kapısı tekrar KİLİTLENEREK, T.M.K.’ nun 591. maddesi gereğince MÜHÜRLENMİŞ ve odanın ANAHTARI mahkeme kasasında SAKLANMAK üzere mahkeme kalemi tarafından teslim alınmıştır.
b ) 3.5.2015 tarihli tutanakta belirtildiği gibi bilirkişiye raporunu ibraz etmesi için 20 GÜNLÜK süre verilmesine ve HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNUNUN 274. Maddesinde, bilirkişiye raporunu hazırlanması için verilecek sürenin, mahkeme tarafından yasal gerekçesi gösterilerek 3 AYI GEÇEMEYECEK şekilde uzatılmasının öngörülmesine karşın ; Hakim GÜLAY BERKAY’ ın HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU’NA ŞİKAYET EDİLDİĞİ 14 MART 2017 tarihine kadar geçen 10 ayı aşkın sürede rapor düzenlenmemiş ve bilirkişiye sipariş edilen DÜZMECE RAPOR, ancak 1 YIL, 5 AY, 15 GÜNDE, İŞTİRAK HALİNDE MÜHÜR FEKKİ SUÇU İŞLENEREK HAZIRLANMIŞTIR.
c ) Ve işbu anormal süreçte yargıç tarafından denetlenmeyen, her türlü hukuk dışı eylemine göz yumulan tereke memuru Av. RECEP SEMİH SOYLU ; ARALIK 2016 ayı ortalarında, beraberindeki bilirkişi RUHCAN AKİL, zabıt katibi GÜLŞEN SEVİLMİŞ ve bir ÇİLİNGİRLE birlikte, mahkeme kasasındaki ANAHTARI almaksızın Büyükada’daki konuta gelerek ; bekçi HİLMİYE ODACILAR ve eşi MEHMET ODACILAR’a, Hakim GÜLAY BERKAY’ın YOKLUĞUNDA ve kayyım sıfatıyla benim GIYABIMDA bir BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ yapılacağını söylemiş ve ÇİLİNGİRE odanın KİLİDİNİ kırdırtarak, MÜHRÜ kopartmış ve İŞTİRAK halinde MÜHÜR FEKKİ SUÇUNU işlemişlerdir. Hakim GÜLAY BERKAY tarafından göz yumularak, zımnen İŞTİRAK edilen işbu hukuk dışı inceleme ve MÜHÜR FEKKİ eylemi tamamlandığında ; yukarıda adları belirtilen tereke memuru ve beraberindekiler, odanın kapısını açık, KİLİTSİZ bırakarak ve sadece ucunda MÜHÜR SALLANAN bir iple bağlayarak konutu terk etmişlerdir.
d ) HUKUKİ GARABETİ sınırını da aşan işbu hukuk rezaleti, konutun bekçisi HİLMİYE ODACILAR ve eşi MEHMET ODACILAR tarafından bizzat ofisime gelinerek ihbar edilmiş ve tarafımdan, HAKİMLER SAVCILAR YÜKSEK KURULUNA iletilmek üzere 28 ŞUBAT 2017 tarihli TUTANAK tanzim edilerek, İHBAR EDENLER ile birlikte müştereken imzalanmış ve Hakim GÜLAY BERKAY aleyhine HAKİMLER SAVCILAR YÜKSEK KURULU Genel Sekreterliğine sunulmak üzere ; İstanbul Avrupa Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet komisyonu Başkanlığı’na 14 MART 2017 TARİH ve 187236 SAYILI 1. ŞİKAYET DİLEKÇESİ ve EKİNDE 12 ADET ( 34 SAYFA ) YAZILI SUÇ DELİLLERİ VERİLMİŞTİR.
e ) Ayrıca, işbu hukuk rezaleti, aynı tarihte ; RESMİ vasiyetnamenin LEHDARI konumundaki İSTANBUL ÜNEVERSİTESİ’NE ve T.C. ADALET BAKANLIĞI’NA da yazılı olarak İHBAR edildiği gibi, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne 19 MART 2017 tarihinde E – MAİL gönderilerek de hukuka aykırı işlemler dizisi aktarılmıştır.
f ) Rahmetli TİRAJE DİKMEN tarafından vasiyetnamede tabloların ve değerli menkullerin taksimi ile görevlendirilen kişilerin tamamının vefat etmeleri nedeniyle, vasiyette bulunanın son arzusu gözetilerek bazı yapıtlarının İSTANBUL RESİM HEYKEL MÜZESİNE, diğer tüm menkullerin İKTİSAT FAKÜLTESİ’NİN tüzel kişiliği olmadığı için İSTANBUL ÜNEVERSİTESİNE intikal etmesi için gereken adımların atılması gerekirken, REKTÖRLÜK tarafından gereken adımlar atılmadığı gibi, tarafımdan yapılan yazılı başvuru ve gönderilen e – mail’e yanıt verilmesi dahi gereksiz addedilmiştir.
g ) İşbu rezaletin BASINA YANSIMASI üzerine, mühür fekki eylemine iştirak eden katip GÜLSEN SEVİLMİŞ tarafından, konutun bekçisine ve eşine İSTANBUL ARTNEWS GAZETESİNİN ( MAYIS ) ve ( HAZİRAN – TEMMUZ – AĞUSTOS 2017 ) sayılarında yer alan yazı ve röportajda ifşa ettikleri gibi MAAŞLARI, SSK PİRİMLERİ ÖDENMEYEREK VE BEKÇİ OLARAK İKAMET ETTİKLERİ BAHÇE KATINI TAHLİYE ETMELERİ BİLDİRİLEREK BASKI yapılmış ve bilahare mührü kopartılan oda yeniden kilitlenerek, mühürlenmiştir.
h ) Aylık İstanbul Art News Gazetesinden alıntı yapan MELİS ALPHAN tarafından, 14 AĞUSTOS 2017 tarihli CUMHURİYET GAZETESİ’NDE kaleme alınan KÖŞE YAZISIYLA, günlük basına da yansıyan işbu hukuk rezaleti sonucunda ; ÖNCE 82 ADET YAPIT ( çeşitli sanatçılara ait gravürler ) YOK EDİLMİŞ, bilahare Hakim GÜLAY BERKAY’IN hukuk dışı tutumuna destek olmak isteyen bir mahkeme yargıcı tarafından BOZACI – TURŞUCU DAYANIŞMASI sergilenerek Sayın MELİS ALPHAN’IN yazılarına YAYIN YASAĞI GETİRİLMİŞTİR.
i ) Keza, yok edilen yapıtlar nedeniyle oluşan hukuk rezaletine kılıf hazırlamak ve mühür fekki suçunu TEVİL etmek KASTI ile ; Hakim GÜLAY BERKAY tarafından yönlendirilen bilirkişi tarafından hazırlanan 30.06.2017 tarihli DÜZMECE raporun 5. sayfasında : Güya !!! “ yapıtların sayısında eksiklik olduğu “ ve bu durumun, 3 MAYIS 2016 tarihli tespitte de saptandığı şeklinde ADİ ve İĞRENÇ BİR YALAN uydurulmuştur.
Oysa, 3 Mayıs 2016 tarihli TESPİT TUTANAĞINDA da, 82 parça taş baskısı yapıtın eksik olduğuna ilişik herhangi bir TESPİT veyahut İBARE bulunmadığı gibi, tarafımdan kaleme alınan 18 EKİM 2017 TARİHLİ İTİRAZ DİLEKÇESİNDE ; TÜM REZALET DİZİSİ, HAKARET BOYUTLARINA VARAN YORUMLARLA HAKİM GÜLAY BERKAY’IN YÜZÜNE VURULUNCA, BİR SÜMENİN İÇİNDE MUHAFAZA EDİLEN 82 PARÇA YAPIT DERHAL YERİNE KONMUŞTUR.
j ) Bilahare konutta bulunan gerek TİRAJE DİKMEN’E, gerekse diğer sanatçılara ait ( SELİM TURAN, AVNİ ARBAŞ, HAKKI ANLI, NEŞET GÜNAL, ŞÜKRİYE DİKMEN, FEYHAMAN DURAN, ALİYE BERGER, ABİDİN DİNO, LEOPOLD LEVY, NAMIK İSMAİL, SABRİ BERKEL ) tüm yapıtlar MİMAR SİNAN ÜNEVİRSETESİ İSTANBUL DEVLET RESİM HEYKEL MÜZESİ KOLEKSİYONUNA ( yeddiemin olarak )İNTİKAL ETMİŞTİR.
YARIN HUKUK REZALETİNİN SON PERDESİ – III
Ek-3:
🔘 Cengiz Akıncı, “Hukuk Rezaletinin Son Perdesi-III”, Facebook, 18.8.2020-07:41.
HUKUK REZALETİNİN SON PERDESİ – III
11 ) Şikayet süreci içinde ÇORUM’a gönderilen!!! Hakim GÜLAY BERKAY ( Mümtazen terfi ettirilerek gönderilmediği anlaşılmaktadır ) hakkında ; MÜHÜR FEKKİNİ müteakip, DÜZMECE BİLİRKİŞİ RAPORU düzenlettirmesi nedeniyle, 2 KASIM 2017 tarihinde HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULUNA 17854 sayılı. 2. ŞİKAYET DİLEKÇESİNİ verdim ve hukuk rezaletinin BASINDAKİ YANSIMALARINI da işbu şikayet dilekçesine ekledim. Hakem GÜLAY BERKAY’ın Çorum’dan sonra ANTALYA’YA, oradan da Toros dağlarındaki bir ilçeye gönderildiğini haricen öğrendim.
12 ) H.S.Y.K’NA yaptığım şikayetlerim ve eklediği suç delilleri nedeniyle, yaklaşık 3 yıl sonra görevlendirilen HAKİMLER SAVCILAR KURULU BAŞMÜFETTİŞİ Sayın Hakim MEHMET ALİ AYDIN’A, 25 Kasım 2019 tarihinde, Saat : 09.00 – 11.15 arası yaptığım açıklamalarda ; karşımda çok zeki, samimi ve dosyasındaki maddi vakıaları çok iyi algılamış, saygın bir hukukçu olmasına karşın ; aşağıda tafsil ettiğim acı sonu önleyemedim.
13 ) Mühür fekki suçunu bana ihbar ederek, tuttuğum zaptı imzalamaları, olan biten tüm rezillikleri İSTANBULARTNEWS Gazetesi Yazı İşleri Yönetmeni Sayın YASEMİN BAY ile, gazetenin yazarları İDİL DENİZ TÜRKMEN, RAŞİT MUTLU, KÜLTİGİN KAĞAN AKBULUT’A ve Tiraje Dikmen üzerine yüksek lisans çalışması yapan NERGİS ABİYEVA’YA İFŞA etmelerinden ötürü ; Büyükada’daki köşkün bekçisi HİLMİYE ODACILAR’IN maaşları KASTEN ödenmedi, SSK Pirimleri SGK’NA yatırılmadı, tereke aleyhine dava açmak zorunda kaldılar. Ayrıca, TEREKE MEMURU SEMİH SOYLU tarafından, bekçi ve eşine ikamet ettikleri bahçe katını TAHLİYE etmeleri bildirildi.
14 ) Tereke Memurunun maddi ve manevi baskılarına üç yıldan fazla direnen, resmi kurumlara ve kayyımlık dosyasına bakan Adalar Sulh Hukuk Mahkemesine yaptıkları müteaddit şikayet ve başvurulardan olumlu bir sonuç alamayan BEKÇİ ve EŞİ ; tereke memurunun görevli hakimi ikna etmesi sonucunda PANDEMİ SÜRECİNİN ortalarında köşkten tahliye edildiklerinden, BÜYÜKADA Bahçelerönü sokakta bulunan köşk YAĞMAYA hazır hale getirildi.
15 ) Tahliyeyi müteakip TEMMUZ veya AĞUSTOS 2020 aylarında ARTİUM Müzayede Evi tarafından düzenlenen bir müzayede de “ TİRAJE DİKMEN’İN GÜNLÜKLERİNİN “ satışa sunulduğu anlaşılınca ; gerek sanat ortamında, gerekse Büyükada’da yaşayan entelektüeller arasında haklı bir infial oluştu. İşbu haklı infial başta HÜRRİYET GAZETESİ olmak üzere, ADALAR POSTASI gibi mahalli basın organlarına ve SOSYAL MEDYAYA yansıyınca ; gelişmelerden ürken, günlükleri satışa sunmadan önce görüşümü alması gerekirken, buna gerek görmeyen, kendisi de eski bir Akademili olduğu için rahmetli Tiraje DİKMEN ile olan hukuki ve insani bağlarımı bilen müzayede kuruluşu sahibi RÜŞTÜ SUNGUR, bu aşamada telefonla beni arayarak görüşümü sordu. Kendisinin bilahare günlükleri ADALAR CUMHURİYET SAVCILIĞI’NA teslim ettiği basındaki yazılardan anlaşıldı.
16 ) VASİYETNAME koşulları gereğince ; günlükler de dahil olmak üzere tüm TİRAJE DİKMEN ARŞİVİNİN merhum EMİL GALİP SANDALCI’YA teslim edilmeleri gerekiyordu ; ancak o da vefat ettiği için YEGANE VARİS varis konumunda olan İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ’NE teslim edilmeleri gerekiyordu. Bilahare günlükler de dahil olmak üzere Büyükada’daki köşkte korunan tüm menkullerin ve antika eşyaların, Haziran ayında Tereke Memuru tarafından bilinmeyen bir mahalle götürüldükleri ve adeta muvazaayı hatırlatan bir yöntem ve sunumlarla, köşkün bazı girişimcilere CAFE – RESTORAN haline getirilmek üzere kiralanacağı ADALAR POSTASI gibi mahalli basın organlarına yansıdı.
17 ) Telefonumdaki MESAJ kayıtlarından da SAPTANACAĞI gibi ; 28 Temmuz 2020 Salı günü, 0532.1517125 numaralı cep telefonunu kullanarak beni arayan ve ADALAR CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Zabıt Katibi olduğunu beyan eden Sayın CANSU KAYACI, Savcı beyin bir konuda görüşümü almak istediğini beyan ederek, ertesi gün gelip Savcı bey ile görüşüp, görüşemeyeceğimi sordu. O tarihte EKİNLİK ADASI’NDAKİ yazlık konutumuzda bulunduğumdan, 10 gün içinde İstanbul’a geleceğimi ve önceden randevu alarak ADI AÇIKLANMAYAN Savcı beyi ziyaret edebileceğimi kendisine bildirdim, mutabık kaldık. 7 AĞUSTOS Cuma günü CANSU KAYACI’YI telefonla aradım, ulaşamayınca mesaj atarak 11 Ağustos SALI günü Savcı beyi ziyaret etmek istediğimi ve müsaitlerse RANDEVU saatini bildirmelerini rica ettim. Kendileri tarafından 11 Ağustos Salı günü dilediğim saatte gelebileceğim bildirildi ; cevaben, mümkün olduğu kadar erken bir saatte ve öğlene kadar geleceğimi yazılı olarak bildirdim. Ne gariptir ki ; 11 Ağustos SALI günü, saat : 11.00’de ADALAR ADLİYESİNE gittiğimde, CANSU KAYACI bana randevu veren ve İSMİ AÇIKLANMAYAN SAVCININ yerinde olmadığını bildirdi.
18 ) Sayın CANSU KAYACI’YA 68 yaşında ve 45 yıllık MESLEKİ KIDEMİ olan bir avukata yapılan işbu yakışıksız davranış nedeniyle İNFİALİMİ ifade ettim. Savcılık tarafından ofis adresime davetiye gönderildiği ve davetiyede beni çağıran Cumhuriyet Savcısının adı belirtildiği takdirde ; 2 EKİM 2020 tarihinde İstanbul’da olacağımı ve gerek görüşlerimi açıklamak, gerekse tevsik edici delilleri ibraz etmek üzere Büyükada’ya gelebileceğimi, AKSİ TAKDİRDE gelmeyeceğimi belirttim.
Aynı gün rezaletin SON perdesini yansıtmak üzere beni arayan HÜRRİYET GAZETESİ yazarı Sayın İHSAN YILMAZ’A, yukarıda tafsil ettiğim rezalet zincirini özetlemeye çalıştım. Kendisine özetlediğim olaylar ve yaptığı kişisel araştırmalar sonucunda oluşan kanaatleri, 12 AĞUSTOS 2020 tarihli HÜRRİYET GAZETESİNDE, KÜLTÜRAZZİ başlıklı köşesinde yar aldı.
S O N U Ç : Değerli Sanat ortamı ve arkadaşlarım ; A ) Yukarıda da arz ve tafsil ettiğim gibi GÜLAY BERKAY isimli hakimin, en hafif deyimle Hakimlik mesleğinin vakar ve haysiyetine uymayan hukuk dışı söylem ve eylemlerinden ötürü ; Ülkemde YASALARIN YOK addedilmesine, en hafif deyimle ADALETİN EROZYONA UĞRATILMASINA bizzat tanık oldum ve bunun sonucunda KAFKA’NIN DAVA ADLI YAPITINDA ANLATILAN OLAYLARIN ÇAĞDAŞ BİR VERSİYONUNU YAŞADIM.
B ) Ve bu olaylarla bağlantılı olarak TİRAJE DİKMEN TEREKESİ KAYYIMLIĞINDAN 2 Aralık 2015 tarihinde ve Türk Medeni Kanununda belirtilen HAKLI NEDENLERLE İSTİFA etmeme karşın ; işbu HUKUK REZALETİ nedeniyle, sürekli olarak görüşlerimin sorulmasından ve yanıt vermekten ötürü çok sıkıldım.
C ) Bu nedenlerden ötürü işbu REZALET ZİNCİRİNİN halkalarını, KRONOLOJİK olarak SON kez paylaşmaya karar verdim. Bundan sonra, bu konu ile alakalı olarak soru soranlara özel bir açıklama yapmayacak ve işbu açıklamaları okuyarak kanaatlerini oluşturmalarını bildireceğim.
D ) Tiraje DİKMEN Terekesinin akıbeti tüm toplumu ilgilendirdiği ve ortada Kamu Yararı söz konusu olduğu için ; konuya ilgi gösteren herkesin BÜYÜKADA’LI entelektüellerin söylem ve eylemlerine takip etmeleri ve özellikle Sayın MAHMUT NÜVİT DOKSATLI’NIN çabalarını DESTEKLEMELERİ ve ADALAR SULH HUKUK HAKİMLİĞİ nezdinde girişimlerde bulunarak, HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULUNA, Tiraje Dikmen Terekesine dahil menkuller, antikalar ve arşivin AKIBETİ hakkında başvuruda bulunmalarını ÖNERMEKTEYİM.
Kamuoyuna arz olunur. Saygılarımla.
Av. Cengiz AKINCI
Bir Cevap Yazın