Gönderen: adalarpostasi | 23 Ekim 2020

Adalar “tarihi eserler”ini teker teker yitiriyor

🔘 Yalçın Çakır, “Adalar ‘Tarihi Eserler’ini Teker Teker Yitiriyor (Tarihi Binalar Yok Oluyor)”, Cumhuriyet Gazetesi, 13.7.1984.*

Adalar “tarihi eserler”ini teker teker yitiriyor

Tarihi binalar yok oluyor

İstanbul Boğazı’ndan çıkışta, Marmara’ya dağılmış inci tane­lerini andıran Adalar’daki kültü­rel miras ile doğal güzellikler günden güne yok oluyor. Büyükada’da son yirmi yıl içinde Türk mimari sanatının incelikle­rini ve gelişim çizgisini yansıtan, çeşitli dönemlere ait yapılar, na­sıl çıktıkları kanıtlanamayan yangınlar sonucu yok oldu.

Adalar’daki kültür mirasını yakından tanıyanların söylediği gi­bi “Çam ve akasya kokusunun insanı ferahlattığı Ada yollarında şimdilerde egzoz dumanı in­sanların genzini yakmakta.’’

Adalar giderek değişmekte ve farkına varılmadan ufak ufak birer beton yığını halini almak­ta. Bu duruma “dur” denilememekte bir türlü. Büyükada’da çı­kan son yangın bunun en tipik örneği.

Eskimiş, köhne ahşapların güngörmüş işlemeleriyle, nice şa­irlere, yazarlara, düşünürlere konukluk etmiş yapılarla birlik­te, adanın kendine özgü yaşam biçimi de yerini yeni biçimlere terk ediyor. Büyükada’da tarihsel anıt değerindeki “Altın Ev” 1954 yılında yanarak yok oldu. Bu evin en önemli özelliği Mısır’­da yaptırılıp Ada’da monte edil­mesiydi. Bir bakıma ilk prefab­rik yapı da demek olası buna. Arap İzzet Paşa’nın “Mermer Köşk”ü de yıkılarak yok olan yapılar arasında. Bu yapının bir adı da “Troçki Evi“. Stalin dö­neminde SSCB’den ayrılmak zo­runda kalan Troçki’nin bir süre burada kaldığı biliniyor. Yana­rak ya da yıkılarak yok olan ya­pılardan birkaç örnek daha işte: Se­def Köşk, Sümer Palas, Tila’nın evi, Yaldızlı Ev ve son olarak da bayramdan birkaç gün önce ya­narak enkaz haline gelen Afendulis’in eski konağı. 1. Dünya Savaşı’nda tutsak İngiliz gene­rallerinin barındırıldığı Con Paşa’nın evinin ise müze haline getirilmesi düşünülmekte.

Son konuğu, ipek kumaştan düğmeleri, gerçek inciden bir robdöşambrı olan Sebasti Afendulis’in ölümünden sonra harap bir duruma gelen konak Ada’da, türünün ilk ömeklerindendi. Es­ki iskelenin karşısındaki yapı, 19. yy.’da da kordiplomatik resepsiyonlar için kullanılmıştı. Yirmi dakikada yok oldu Afendulis’in konağı. Birazcık daha rüzgâr olsaydı, beraberinde pek çok ahşap yapıyı daha sürükle­yecekti kuşkusuz. Yok olduğu gecenin sabahında gelen dozerin ardında şimdi, yalnızca yanık kokusuyla, buruk birkaç fotoğraf kaldı.

Mimar Sinan Üniversitesi öğ­retim görevlilerinden fotoğraf sanatçısı Yılmaz A. Kaini eski bir Adalı ve Adalar’ın genel ve mimari açıdan tüm fotoğrafları­na sahip. “Ada giderek kültürel ve yapısal özelliğini yitiriyor” diye konuşuyor Kaini. “Acilen ön­lem alınmadığı takdirde ve yapılar korunmadığı takdirde çok geçmeden bizden sonraki kuşak­lara çirkinlik örneği beton bina­larla dolu bir hatıra bırakaca­ğız..” Kaini, bir Adalar Müze­si’nin kurulmasını önerirken şöy­le diyor:

Bir başka önemli sorun da Adalar’ın kendine özgü ağaçları­dır. Bunlar da tarihi eser kapsamına alınarak korunmalıdır. Be­lediye ve Anıtlar Kurulu el ele vermeli ve bizlerin de katkısı ile Adaları kurtarmalıyız.

Adalar Belediye Başkanı Re­cep Koç ise Adalar’daki kültürel ve doğal mirasın korunmasında yetersiz kaldıklarını kabul eder­ken, olanaksızlıklarından yakı­nıyor ve şunları söylüyor:

Belediyenin bu konudaki ça­lışmalarına yardım edip röleveleri çıkarmak isteyen profesörler var. Eski yapıların kütüphane, kültür evi gibi amaçlarla kullanılmasını öngören projelerimiz var. Fakat sorunumuz parasız­lık. Para olmadığı için fiili çalış­ma yapamıyoruz. Con Paşa Ko­nağı Türkiye’nin en güzel yapılarındandır. Geçen gün ben sa­hiplerinden biriyle konuştum. Ada halkının burasını müze yap­ması fikrine katılıyorum. Sevini­riz, yardımcı da oluruz. Ayrıca Ada’daki çam ağaçları sürekli kuruyor. Orman Bakanlığı ile ir­tibata girip laboratuvar çalışması yaptık. Laboratuvar sonuçları gelsin gerekli çalışmaları yapaca­ğız. Tarihi binalar genellikle 2.dereceden. Bazıları da 1. derece­den işleme tabi.

Recep Koç, son yangına deği­nirken de “gerçekten çok güzel bir yapıydı” dedikten sonra “Biz yanan binanın durumunu biliyorduk. İki kere Anıtlar Yük­sek Kurulu’na başvurup yazışma yaptık. Röleve çalışmalarına başlayacaklarını bildirmişlerdi” diye ekliyor ve devam ediyor:

Yanan konağın yerini yeşil alan haline getireceğiz. Tarihi eserlerin korunması konusunda itfaiyemiz yetersiz. Yangını üzüntü içinde gece seyrettik. İtfaiyedeki araçlar çok eski. 1952 model araç gereçle yangın sön­dürmeye çalışıyoruz. Bir yangın çıkıyor motopompu çalıştırmak için uzun süre uğraşılıyor. Bu arada, birkaç kez durursa bir o kadar da zaman kaybı oluyor. İmkânlar yeterli değil. Bu neden­le yeni bir önlem düşündük. Denizden, bu evlerin yakınlarına boru tesisatı döşeteceğiz. Bir yangın durumunda çok büyük kolaylık sağlayacak. Tabii ki bu da paraya bağlı. Aslında tüm personel yangın gibi bir durum­da canla başla çalışıyor. İmkânlar elverdiği ölçüde tabii ki. Bu aletlerin yenilenmesi şart ve gereklidir.

“YOK OLAN” YAPILARDAN BAZILARI

Mermer Köşk: “Troçki Evi” olarak da anılan Arap İzzet Paşa’nın köşkü yıkılarak yok edildi.

Altın Ev: Yandı

Sedef Köşk: Yandı

Sümer Palas: Yandı

Yaldızlı Ev: Yandı

Tila’nın Evi: Yandı

Afendulis Konağı: Yandı


* Seneler senesi derlediği âdeta “Mâzî Cenneti” o muazzam kültür hazinesini İstanbul Şehir Üniversitesi vasıtasıyla meraklılarına sunan Taha Toros Beyefendi‘nin (1912-2012) aziz hâtırasına her daim hürmet ve sonsuz minnetle…
)O(

Bir Cevap Yazın

Please log in using one of these methods to post your comment:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Kategoriler

%d blogcu bunu beğendi: