🔘 Yalçın Çakır, “Adalar ‘Tarihi Eserler’ini Teker Teker Yitiriyor (Tarihi Binalar Yok Oluyor)”, Cumhuriyet Gazetesi, 13.7.1984.*

Adalar “tarihi eserler”ini teker teker yitiriyor
Tarihi binalar yok oluyor
İstanbul Boğazı’ndan çıkışta, Marmara’ya dağılmış inci tanelerini andıran Adalar’daki kültürel miras ile doğal güzellikler günden güne yok oluyor. Büyükada’da son yirmi yıl içinde Türk mimari sanatının inceliklerini ve gelişim çizgisini yansıtan, çeşitli dönemlere ait yapılar, nasıl çıktıkları kanıtlanamayan yangınlar sonucu yok oldu.
Adalar’daki kültür mirasını yakından tanıyanların söylediği gibi “Çam ve akasya kokusunun insanı ferahlattığı Ada yollarında şimdilerde egzoz dumanı insanların genzini yakmakta.’’
Adalar giderek değişmekte ve farkına varılmadan ufak ufak birer beton yığını halini almakta. Bu duruma “dur” denilememekte bir türlü. Büyükada’da çıkan son yangın bunun en tipik örneği.
Eskimiş, köhne ahşapların güngörmüş işlemeleriyle, nice şairlere, yazarlara, düşünürlere konukluk etmiş yapılarla birlikte, adanın kendine özgü yaşam biçimi de yerini yeni biçimlere terk ediyor. Büyükada’da tarihsel anıt değerindeki “Altın Ev” 1954 yılında yanarak yok oldu. Bu evin en önemli özelliği Mısır’da yaptırılıp Ada’da monte edilmesiydi. Bir bakıma ilk prefabrik yapı da demek olası buna. Arap İzzet Paşa’nın “Mermer Köşk”ü de yıkılarak yok olan yapılar arasında. Bu yapının bir adı da “Troçki Evi“. Stalin döneminde SSCB’den ayrılmak zorunda kalan Troçki’nin bir süre burada kaldığı biliniyor. Yanarak ya da yıkılarak yok olan yapılardan birkaç örnek daha işte: Sedef Köşk, Sümer Palas, Tila’nın evi, Yaldızlı Ev ve son olarak da bayramdan birkaç gün önce yanarak enkaz haline gelen Afendulis’in eski konağı. 1. Dünya Savaşı’nda tutsak İngiliz generallerinin barındırıldığı Con Paşa’nın evinin ise müze haline getirilmesi düşünülmekte.
Son konuğu, ipek kumaştan düğmeleri, gerçek inciden bir robdöşambrı olan Sebasti Afendulis’in ölümünden sonra harap bir duruma gelen konak Ada’da, türünün ilk ömeklerindendi. Eski iskelenin karşısındaki yapı, 19. yy.’da da kordiplomatik resepsiyonlar için kullanılmıştı. Yirmi dakikada yok oldu Afendulis’in konağı. Birazcık daha rüzgâr olsaydı, beraberinde pek çok ahşap yapıyı daha sürükleyecekti kuşkusuz. Yok olduğu gecenin sabahında gelen dozerin ardında şimdi, yalnızca yanık kokusuyla, buruk birkaç fotoğraf kaldı.
Mimar Sinan Üniversitesi öğretim görevlilerinden fotoğraf sanatçısı Yılmaz A. Kaini eski bir Adalı ve Adalar’ın genel ve mimari açıdan tüm fotoğraflarına sahip. “Ada giderek kültürel ve yapısal özelliğini yitiriyor” diye konuşuyor Kaini. “Acilen önlem alınmadığı takdirde ve yapılar korunmadığı takdirde çok geçmeden bizden sonraki kuşaklara çirkinlik örneği beton binalarla dolu bir hatıra bırakacağız..” Kaini, bir Adalar Müzesi’nin kurulmasını önerirken şöyle diyor:
“Bir başka önemli sorun da Adalar’ın kendine özgü ağaçlarıdır. Bunlar da tarihi eser kapsamına alınarak korunmalıdır. Belediye ve Anıtlar Kurulu el ele vermeli ve bizlerin de katkısı ile Adaları kurtarmalıyız.”
Adalar Belediye Başkanı Recep Koç ise Adalar’daki kültürel ve doğal mirasın korunmasında yetersiz kaldıklarını kabul ederken, olanaksızlıklarından yakınıyor ve şunları söylüyor:
“Belediyenin bu konudaki çalışmalarına yardım edip röleveleri çıkarmak isteyen profesörler var. Eski yapıların kütüphane, kültür evi gibi amaçlarla kullanılmasını öngören projelerimiz var. Fakat sorunumuz parasızlık. Para olmadığı için fiili çalışma yapamıyoruz. Con Paşa Konağı Türkiye’nin en güzel yapılarındandır. Geçen gün ben sahiplerinden biriyle konuştum. Ada halkının burasını müze yapması fikrine katılıyorum. Seviniriz, yardımcı da oluruz. Ayrıca Ada’daki çam ağaçları sürekli kuruyor. Orman Bakanlığı ile irtibata girip laboratuvar çalışması yaptık. Laboratuvar sonuçları gelsin gerekli çalışmaları yapacağız. Tarihi binalar genellikle 2.dereceden. Bazıları da 1. dereceden işleme tabi.”
Recep Koç, son yangına değinirken de “gerçekten çok güzel bir yapıydı” dedikten sonra “Biz yanan binanın durumunu biliyorduk. İki kere Anıtlar Yüksek Kurulu’na başvurup yazışma yaptık. Röleve çalışmalarına başlayacaklarını bildirmişlerdi” diye ekliyor ve devam ediyor:
“Yanan konağın yerini yeşil alan haline getireceğiz. Tarihi eserlerin korunması konusunda itfaiyemiz yetersiz. Yangını üzüntü içinde gece seyrettik. İtfaiyedeki araçlar çok eski. 1952 model araç gereçle yangın söndürmeye çalışıyoruz. Bir yangın çıkıyor motopompu çalıştırmak için uzun süre uğraşılıyor. Bu arada, birkaç kez durursa bir o kadar da zaman kaybı oluyor. İmkânlar yeterli değil. Bu nedenle yeni bir önlem düşündük. Denizden, bu evlerin yakınlarına boru tesisatı döşeteceğiz. Bir yangın durumunda çok büyük kolaylık sağlayacak. Tabii ki bu da paraya bağlı. Aslında tüm personel yangın gibi bir durumda canla başla çalışıyor. İmkânlar elverdiği ölçüde tabii ki. Bu aletlerin yenilenmesi şart ve gereklidir.“
“YOK OLAN” YAPILARDAN BAZILARI
Mermer Köşk: “Troçki Evi” olarak da anılan Arap İzzet Paşa’nın köşkü yıkılarak yok edildi.
Altın Ev: Yandı
Sedef Köşk: Yandı
Sümer Palas: Yandı
Yaldızlı Ev: Yandı
Tila’nın Evi: Yandı
Afendulis Konağı: Yandı
Bir Cevap Yazın