“İstanbul Adaları aşifte adalardır…”
İstanbul Festivali (1-30 Ağustos 1937), İstanbul (1937).*
[…] 1935 yılında, İstanbul’un tabiî güzelliklerini hem komşularımıza, hem de İstanbul’u görmemiş olan vatandaşlara tanıtmak, hem de şehirde bir faaliyet devri açmak maksadıyla bir haftalık bir festival tertip edildi. Tecrübe mahiyetindeki bu eğlenceler çok beğenildi, çok rağbet gördü.
1936 İstanbul Festivali, daha geniş ve daha zengin bir programla kırk gün kırk gece sürdü. Bu kırk gün kırk gece, İstanbul halkı ile memleketin muhtelif yerlerinden gelen her sınıf vatandaş kendine göre, kesesine uygun birer eğlence buldu, İstanbul kırk gün kırk gece, mehtap âlemleriyle, saz ve konserle, dans ve sporla çalkandı.
Bundan sonra Ağustos ayının, İstanbul’un eğlence ayı olması kendiliğinden takarrür etti.
1937 Festivali geçen iki senenin dillere destan olan eğlencelerinden çok daha zengin, çok daha parlak, çok daha mütenevvi olacaktır. İstanbul Vali ve Belediye Reisi ve parti başkanı Muhittin Üstündağ’ın dediği gibi:
«İstanbul kendi hemşerilerinin öz malıdır. Onun ilerlemesinde, İstanbulluların daha iyi, daha rahat yaşayabilmelerinde herkesin ayrı ayrı alâkası, menfaati ve vazifesi vardır. Bu refahın artması, her işin muvaffakiyetle başarılması İstanbul hemşerisinin bunları benimsemesiyle mümkündür.»
İstanbullu bu işleri benimsediği içindir ki, Festival her sene biraz daha muvaffakiyetle başarılıyor ve İstanbul yalınız kendi hemşerilerine değil, İstanbul’a gelen her vatandaşa ve her yabancıya Ağustos ayında güzel ve neşeli günler, geceler geçirtiyor. […]
Hayat zevkinizden pay kaybetmeyin
[…] Geçen yıl [1936] İstanbul Festivali’nde Büyükada eğlencelerine iştirak etmek için giden halkı taşımaya Akay vapurları âdeta kifayet edemez hale gelmişti. Bir günde İstanbul ile Büyükada arasında gidip gelen yolcunun miktarı otuz dokuz, kırk bini bulmuştu. Büyükada otellerinde bir tek boş oda, pansiyonlarda tek yer kalmamıştı. Lokantalar öğle ve akşam yemeklerinde üç servis yaptıkları halde yine müşterilerine yetişememişlerdi. Bir çok kimseler o geceyi adanın çamlıklarında geçirmişlerdi. Bütün bu faaliyet ve hareketlerden Adalar halkı türlü şekillerde istifade de etmişlerdi. Hattâ geçen İstanbul Festivali öbür yıl Adalar’ın revacını bir kat daha artırmıştı. […]
İstanbul Adaları
İstanbul Adaları’nın adı frenk tarihlerinde Prens, bizim tarihlerde toprağından kinaye Kızıl, kiliselerinin bolluğundan kinaye de Gâvurada diye geçer… Halbuki adalar ne prenstir, ne kızıldır, ne de gâvurdur, İstanbul Adaları aşifte adalardır…
Güzel İstanbul’da her yer, her geçit, her meydan, her ev, her ağaç dibi, her koltuk birer aşk yuvasıdır, ama «Âşıklar Yolu» yalnız Büyükada’da vardır.
Adalar’da güneş Âşıklar Yolu’nun karşısında batar ve ay doğup yükseldikten sonra günün yolunu takip eder, aynı noktada ufka damlar ve diner.
Seyrine doyum olmaz bu görünün.. […]
Bir Cevap Yazın