Gönderen: adalarpostasi | 23 Ekim 2020

“İstanbul Adaları aşifte adalardır…”

“İstanbul Adaları aşifte adalardır…”

İstanbul Festivali (1-30 Ağustos 1937), İstanbul (1937).*

[…] 1935 yılında, İstanbul’un tabiî güzelliklerini hem komşula­rımıza, hem de İstanbul’u görmemiş olan vatandaşlara tanıt­mak, hem de şehirde bir faaliyet devri açmak maksadıyla bir haftalık bir festival tertip edildi. Tecrübe mahiyetindeki bu eğlenceler çok beğenildi, çok rağbet gördü.

1936 İstanbul Festivali, daha geniş ve daha zengin bir programla kırk gün kırk gece sürdü. Bu kırk gün kırk gece, İstanbul halkı ile memleketin muhtelif yerlerinden gelen her sınıf vatandaş kendine göre, kesesine uygun birer eğlence buldu, İstanbul kırk gün kırk gece, mehtap âlemleriyle, saz ve konserle, dans ve sporla çalkandı.

Bundan sonra Ağustos ayının, İstanbul’un eğlence ayı ol­ması kendiliğinden takarrür etti.

1937 Festivali geçen iki senenin dillere destan olan eğ­lencelerinden çok daha zengin, çok daha parlak, çok daha mütenevvi olacaktır. İstanbul Vali ve Belediye Reisi ve par­ti başkanı Muhittin Üstündağ’ın dediği gibi:

«İstanbul kendi hemşerilerinin öz malıdır. Onun ilerle­mesinde, İstanbulluların daha iyi, daha rahat yaşayabilmele­rinde herkesin ayrı ayrı alâkası, menfaati ve vazifesi vardır. Bu refahın artması, her işin muvaffakiyetle başarılması İstan­bul hemşerisinin bunları benimsemesiyle mümkündür.»

İstanbullu bu işleri benimsediği içindir ki, Festival her sene biraz daha muvaffakiyetle başarılıyor ve İstanbul yalınız kendi hemşerilerine değil, İstanbul’a gelen her vatandaşa ve her yabancıya Ağustos ayında güzel ve neşeli günler, geceler geçirtiyor. […]

Hayat zevkinizden pay kaybetmeyin

[…] Geçen yıl [1936] İstanbul Festiva­li’nde Büyükada eğlencelerine iştirak et­mek için giden halkı taşımaya Akay va­purları âdeta kifayet edemez hale gelmiş­ti. Bir günde İstan­bul ile Büyükada ara­sında gidip gelen yol­cunun miktarı otuz dokuz, kırk bini bul­muştu. Büyükada ot­ellerinde bir tek boş oda, pansiyonlarda tek yer kalmamıştı. Lokantalar öğle ve ak­şam yemeklerinde üç servis yaptıkları hal­de yine müşterileri­ne yetişememişlerdi. Bir çok kimseler o geceyi adanın çamlıklarında geçirmişlerdi. Bütün bu faaliyet ve hareketlerden Adalar halkı türlü şekillerde istifade de etmişlerdi. Hattâ geçen İstanbul Festivali öbür yıl Adalar’ın revacını bir kat da­ha artırmıştı. […]

İstanbul Adaları

İstanbul Adaları’nın adı frenk tarihlerinde Prens, bizim tarihlerde toprağından kinaye Kızıl, kiliselerinin bolluğundan kinaye de Gâvurada diye geçer… Halbuki adalar ne prenstir, ne kı­zıldır, ne de gâvurdur, İstanbul Adaları aşifte adalardır…

Güzel İstanbul’da her yer, her geçit, her meydan, her ev, her ağaç dibi, her koltuk birer aşk yuvasıdır, ama «Âşıklar Yolu» yalnız Büyükada’da vardır.

Adalar’da güneş Âşıklar Yolu’nun karşısında batar ve ay doğup yükseldikten sonra günün yolunu takip eder, aynı noktada ufka damlar ve diner.

Seyrine doyum olmaz bu görünün.. […]


* Seneler senesi derlediği âdeta “Mâzî Cenneti” o muazzam kültür hazinesini İstanbul Şehir Üniversitesi vasıtasıyla meraklılarına sunan Taha Toros Beyefendi‘nin (1912-2012) aziz hâtırasına her daim hürmet ve sonsuz minnetle…
)O(

Bir Cevap Yazın

Please log in using one of these methods to post your comment:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Kategoriler

%d blogcu bunu beğendi: